Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmed Bin Hanbel
AHMED BİN HANBEL
Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı Künyesi, Ebû Abdullah'tır 780 (H 164) senesinde Bağdat'ta doğdu Aslen Basralıdır Babasının ismi Muhammed bin Hanbel'dir Dedesi Hanbel bin Helâl, Basra'dan Horasan'a yerleşmiş ve Emevî Devletinde Serahs şehri vâliliği yapmıştır Babası asker (subay) idi Ahmed bin Hanbel'in âilesi, annesi ona hâmile iken, Merv'den Bağdat'a göçmüş ve o Bağdât'ta doğmuştur Soy îtibâriyle, anne ve babası tarafından Arap asıllıdır Nesebi, İslâmiyetten önce ve sonra Araplar arasında meşhûr bir kabîle olan Şeyban kabîlesine dayanır Bu kabîle Adnan kabîlesinden gelen Rebîa'nın bir kolu olup, Nizar kabîlesinde Peygamber efendimizin soyu ile birleşir
Ahmed bin Hanbel'in babası, daha o çok küçük yaşta iken, vefât etti Otuz yaşında vefât eden babasından, önemli bir mîrâs da kalmadı Onun yetişmesi ile annesi ilgilendi Küçük yaşta, ilim tahsiline başladı Bu sırada Bağdat önemli bir ilim merkeziydi Burada hadîs ve kırâat âlimleri, tasavvufta yetişmiş büyük zâtlar ile diğer ilimlerde yetişmiş kıymetli âlimler bulunuyordu Önce Kur'ân-ı kerîmi ezberledi Bundan sonra lügat, hadîs, fıkıh, Sahâbî ve Tâbiîn rivâyetlerini öğrendi
Ahmed bin Hanbel, emsâli arasında ciddiyeti, takvâsı, sabrı, metânet ve tahammülü ile meşhûr oldu Bu hâli, henüz 15-16 yaşlarında iken temas kurduğu âlimlerin dikkatini çekti Heysem bin Cemil onun hakkında, daha o sırada şöyle dedi:
"Bu çocuk yaşarsa, zamânındakilerin ilimde hucceti, rehberi olacaktır "
Henüz 15 yaşlarında İmâm-ı A'zâmın talebesi olan Ebû Yûsuf'tan fıkıh ve hadîs dersi aldı Bundan sonra da üç sene Huşeym'in derslerine devâm ederek ondan hadîs-i şerîf dinledi Bundan başka Bağdat'ta bulunan meşhûr âlimlerden de ders aldı
7 yıl Bağdat'ta ilim öğrenen Ahmed bin Hanbel daha sonra ilim tahsili için seyahatlere başladı Önce Basra'ya, bir yıl sonra da, Hicaz'a gitti Böylece Kûfe, Basra, Mekke-i mükerreme, Medîne-i münevvere, Şam ve el-Cezîre'ye giderek hadîs ilmini öğrendi Hadîs râvilerini bizzât görerek, onlardan hadîs-i şerîf dinledi Basra ve Hicaz'a beşer defâ seyahat yaptı Hicaz'a yaptığı ilk seyâhatinde, fıkıh ilminde hocası olan, İmâm-ı Şâfiî ile görüştü Bu görüşme Mekke'de Mescid-i Harâm'da oldu İkinci defa ise, Bağdat'ta buluştular
Ahmed bin Hanbel, ilk hac seferini 830 senesinde yaptı Daha sonra birkaç defâ daha hacca gitti Bu hac seferlerinden birinde yolunu şaşırdı Yolda yaşlı bir köylü gördü Gidip ona yolu sordu Köylü gür bir sesle; "Ey Ahmed! Sen kim oluyorsun ki, Allahü teâlânın evine (Beytullah'a) gidiyorsun! Allahü teâlâ oraya gitmene râzı olmayınca, elbette ki yolunu şaşırırsın!" dedi Bunun üzerine Ahmed bin Hanbel; "Ya Rabbî! Senin köşelerde, kenarlarda sakladığın, halkın gözünden örttüğün böyle kulların da varmış " deyince o zât; "Ne zannediyorsun Ahmed, ne zannediyorsun? Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, eğer Allahü teâlâdan isteseler, bütün gökler ve yerler onun hürmetine altın olur " dedi O anda toprak ve dağlar altın oldu Ahmed bin Hanbel kendinden geçerek düştü Daha sonra o zâtın göstermesi ile yolunu buldu
Hac seferlerinden birinde, hac yaptıktan sonra bir müddet, mücâvir olarak Mekke'de kaldı Bu zaman zarfında hadîs-i şerîf öğrenme faâliyetlerini sürdürdü Sonra Yemen'in San'a şehrinde bulunan meşhûr hadîs âlimi Abdürrezzâk bin Hemmam'dan hadîs-i şerîf öğrenmek için San'a'ya gitti İlim öğrenmek için çıktığı bu yolculukta çok sıkıntı çekti Yolda yiyeceği bitti Parası da olmadığı için, San'a şehrine varıncaya kadar, nakliyecilerin yanında ücretle hamallık yaptı Ticâret ve kazanç için elverişli olmayan San'a'da iki sene kalıp, sıkıntılara katlandı Abdürrezzâk bin Hemmam'dan hadîs-i şerîf dinledi Böylece İmâm-ı Zührî ve İbn-i Müseyyib yoluyla rivâyet edilen, birçok hadîs-i şerîfi işitip öğrendi
Ahmed bin Hanbel, ilim öğrenmek için pekçok İslâm beldesini dolaştı ve bu uğurda pekçok meşakkate katlandı Kitap çantalarını sırtında taşırdı Bir seferinde onu tanıyan biri, ezberlediği hadîs-i şerîfin ve yazdığı notlarının çokluğunu görerek; "Bir Kûfe'ye, bir Basra'ya gidiyorsun! Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?" deyince, Ahmed bin Hanbel hazretleri "Hokka ve kalem ile mezara kadar  " diyerek cevap verdi
Ahmed bin Hanbel'in kuvvetli hâfızasının yanında dikkati çeken bir vasfı da, işittiği bütün hadîs-i şerîfleri yazmaya çok önem vermesiydi Yaşadığı devir, ilmin tedvin edilip toplandığı ve kısımlara ayrılıp, yazıldığı bir devirdi Fıkıh ve lügat ilmi derlenmiş, hadîs ilmi derlenmekte, yazılan hadîs-i şerîfler toplanmakta idi
Ahmed bin Hanbel, böyle bir zamanda din ilimlerini öğrenip, bilhassa tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerinde yüksek seviyeye ulaştı Daha sonra Bağdat'a döndü ve ilmini yayıp, insanlara çok faydalı oldu
Ahmed bin Hanbel hazretleri, ders ve fetvâ verme işine, kırk yaşında başladı Bundan sonra hadîs rivâyetinde ve fetvâda başvurulan önemli bir kaynak oldu
İki çeşit ders halkası (meclisi) vardı Biri, talebelerine verdiği muntazam dersler, diğeri, hem talebelerinin, hem de halktan isteyenlerin katıldığı derslerdi Onun ilim meclisine pekçok kimse katılırdı Bâzı rivayetlere göre, dersini dinleyenlerin sayısı beş bini bulmuştur Ahmed bin Hanbel'den ders alıp, ilim öğrenen talebenin çokluğu, ondan hadîs-i şerîf rivâyet edenlerin ve fıkhî meseleler nakledenlerin çok sayıda olmasından da anlaşılmaktadır Onun meclisine gelip, derslerini dinleyenlerin bir kısmı, sâdece ondaki üstün hâllere ve yüksek ahlâka hayran kaldıklarından sohbetine katıldılar Böylece bir kısmı hem ilmini hem ahlâkını alırken, bir kısmı da onun yaşayaşına göre yaşamak, onu tanımak, ahlâk ve edeb husûsunda yaptığı vâz ve nasihatten istifâde etmek için huzûruna geldiler
Ahmed bin Hanbel'in meclisinde, derslerinde vekar, ciddiyet, tevâzu ve gönül huzûru hâkimdi Dinleyenlere ve katılanlara saâdet vesilesi olan derslerini, ikindiden sonra Bağdat'ta büyük bir mescidde verirdi
Ders meclisine dâimâ kitaplarıyla, yazıp kaydettikleri ile çıkardı Çok kuvvetli bir hâfızaya sâhip olmasına rağmen, hadîs-i şerîf rivayet ederken, yine de yazdıklarına bakardı Kitabından okur, talebelere yazdırırdı Derslerinde hadîs-i şerîf rivâyetinden başka, bir de fıkhî meseleler hakkında verdiği cevaplar yer almaktaydı Ondan ders alıp, ilimde yetişenlerin sayısı 900 civarındadır
Ahmed bin Hanbel rahmetullahi aleyh mezheb sâhibi bir âlimdir Mezhebi, İslamiyette Ehl-i sünnet îtikâdı üzere olan dört hak mezhebden biri olup, ismine nisbetle Hanbelî mezhebi denir Daha çok Şam, Bağdat ve Mısır'da yayılmıştır Dört hak mezheb, müslümanlar için rahmet ve kolaylıktır Nitekim Peygamber efendimiz; "Ümmetimin (müctehidlerinin) mezheplere ayrılması rahmettir " buyurmuştur
Allahü teâlâya olan bağlılığı sebebiyle son derece tevâzu sâhibiydi İnsanlara yardım etmeyi severdi Herkesin derdine derman olmaya çalışırdı Yoksulları korurdu Son derece halîm selîm, yumuşak huyluydu Aceleci değildi Çok alçak gönüllüydü Ağır başlı ve vakarlıydı Câmiye gittiği zaman ön safa geçmeye çalışmazdı Mecliste nerede yer bulursa oraya otururdu
Ahmed bin Hanbel çok ibâdet ederdi Her gece Kur'ân-ı kerîmin yedide birini okur, her yedi günde bir hatmederdi Yatsı namazını kılınca biraz istirahat eder, sonra kalkıp sabaha kadar ibâdet ve tâatla meşgûl olurdu Gece namazını hiç bırakmazdı Halka dâimâ kolaylık yollarını gösterir, ağır vazîfeleri yüklemezdi Acıktığı zaman bir şey bulamazsa, kimseden yiyecek istemez ve rahatsız etmezdi Çoğu zaman ekmeğine sirke katık olurdu Yolda yürürken, hızlı adımlarla yürürdü Onu daha çok, mescidde, cenâze namazında ve hasta ziyâretinde görürlerdi Giydiği elbiseyi en ucuz kumaştan yaptırırdı Çok kere az şey yer; "Ölecek kimse için bunlar çok bile " derdi
Allahü teâlâdan korkması, verâ ve takvâsı çoktu Fakir bir hayat yaşadı Haram şüphesi olan şeyi reddederdi Haram mala sâhib olmaktansa, onu almamayı tercih ederdi Borç karşılığı bir malı alacaklıya rehin bıraktı Parayı bulunca alacaklıya gidip borcunu verdi Rehin bıraktığı malı alacağı zaman alacaklı olan iki mal gösterip, rehin bıraktığının hangisi olduğunu kesin bilmediğinden; "Bunlardan birini seç, ikisi de aynı " dedi Fakat Ahmed bin Hanbel rehin bıraktığı malın hangisi olduğunu bilemediği için kendi malı yerine başkasının malını almış olurum korkusu ile ikisini de bıraktı, almadı Başkasının hakkı geçer diye kendi hakkından vazgeçti
Ahmed bin Hanbel, Peygamber efendimizin sünnetine son derece bağlıydı; "Hiç bir hadîs-i şerîf yazmadım ki, onunla amel etmeyeyim " buyururdu
Ahmed bin Hanbel talebeliği sırasında bir grup kimseyle bir su kenarında bulunuyordu Onlar soyunup, suya girdiler Ahmed bin Hanbel ise, Peygamber efendimizin şu hadîs-i şerîfine uyarak soyunmadı: "Kim Allah'a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, hamama (avret yerlerini örtmeden) girmesin " O gece rüyâsında bir kimse ona; "Ey Ahmed! Sana müjdeler olsun! Zîrâ Allahü teâlâ, Resûlullah'ın sünnetine uyduğun için seni bağışladı Seni imâm kıldı İnsanlar sana tâbi olurlar " dedi "Siz kimsiniz?" diye sorunca o zât; "Cebrâil'im " cevâbını verdi
Ehl-i sünnet îtikâdından aslâ tâviz vermezdi Bağdat'ta Mu'tezile fırkası mensupları;"Kur'ân-ı kerîm mahlûktur " diyerek, bu yanlış îtikâdlarına Abbâsî halîfesi Me'mûn'u da inandırdılar Bunu kabûl etmesi için, Ahmed bin Hanbel hazretlerini de zorlayıp, Me'mûn vâsıtasıyla bu hususta baskı ve işkence yaptılar ve 28 ay hapsettiler Bütün bunlara rağmen O; "Kur'ân-ı kerîm, Allahü teâlânın kelâmıdır Mahlûk değildir " dedi Bu sırada kendisine İmâm-ı Şâfiî Mısır'dan mektup göndermişti Okuyunca ağladı Sebebi sorulunca; "Rüyâsında Resûlullah efendimizi görmüş, Ahmed bin Hanbel'e mektup ile benden selâm yaz ve de ki, Kur'ân-ı kerîmin mahlûk olup olmadığı kendisinden sorulacak Cevâb vermesin buyurmuş " dedi
Bir gün Ahmed bin Hanbel hazretleri bir cemâatle berâber oturuyordu İçeriye bir zât girip; "Ahmed bin Hanbel kimdir?" dedi Orada bulunanlar susup bekledi "Ahmed bin Hanbel benim, ne istiyorsun?" dedi Gelen zât şöyle anlattı:
Dört yüz fersah uzaktan geliyorum Cumâ gecesi uyumuştum Rüyâmda biri gelip bana; "Ahmed bin Hanbel'i biliyor musun?" dedi "Hayır tanımıyorum " dedim "Bağdat'a git, onu sor ve bulunca, Hızır aleyhisselâm sana selâm söyledi de Semâvâttaki, gökteki melekler ondan râzıdır Çünkü o, nefsine aslâ uymadı, Allahü teâlâya itâat husûsunda çok sabırlı davrandı " dedi
Ahmed bin Hanbel; "Mâşâallah, lâ havle velâ kuvvete illâ billah " dedi Sonra o zâta; "Başka bir söyleyeceğin ve ihtiyâcın var mı?" dedi "Hayır sâdece bunun için geldim " dedi ve o gün Bağdat'tan ayrıldı
Bir kere hadîs âlimleri, Ebû Âsım Dahhak ibni Mahled'in meclisinde toplanmıştı Onlara; "Fıkıh öğrenmek istemez misiniz? Halbuki aramızda fıkıh âlimi yok " dedi Onlar; "Aramızda bir kişi var " dediler "Kimdir o?" dedi "Birazdan gelir " dediler Biraz sonra Ahmed bin Hanbel karşıdan göründü "Karşılayalım " dedi Oradakiler; "O böyle şeyden hoşlanmaz " dediler Gelince, Ebû Âsım onu yanına oturtup, fıkhî meseleler sormaya başladı Bir suâl sordu ve cevap aldı Sormaya devâm ederek, birkaç kere sorup cevap aldı Sonra da; "Bu deryâ gibi bir âlimdir " dedi
Ahmed bin Hanbel'in, yevmiye ile çalışan bir işçisi vardı Akşam talebesine; "Bu işçiye ücretinden fazla ver " dedi Talebe, ücretinden fazla para verdi İşçi almadı ve gitti Hazret-i İmâm; "Arkasından yetiş, şimdi alır " dedi Dediği gibi, işçi parayı aldı Hazret-i İmâm'a sebebi suâl edildiğinde buyurdu ki: "O zaman böyle bir şey aklından geçiyordu  Şimdi ise bu düşünce onda yok oldu Alması tevekkülünü bozmayacağı için aldı " Tevekkül nedir diye suâl ettiler: "Rızkın Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır " buyurdu
Zamânın meşhûr bir falcısı vardı Fal baktırmak istiyenler her taraftan gelir kendisini bulurlardı Bu şahıs falcılığı meslek hâline getirmişti Bir ara hastalandı Yirmi sene iyileşemedi Biri ziyâretine gelmişti Hâlini görünce; "Senin iyileşmenin tek yolu var, o da zamânımızın en büyük âlimlerinden ve evliyâsından biri olan Ahmed bin Hanbel hazretlerinin duâ etmesidir " dedi Bu falcı da annesini gönderip, duâ etmesini istedi Annesi Ahmed bin Hanbel'in huzûruna varınca; "Oğlum yirmi senedir hasta yatıyor İyileşmesi için sizden duâ istemeye geldim " deyince; "Herkes iyileşmek için oğluna gelirdi Senin oğlun da, her şeyi bildiğini zannederdi Kendi hastalığını tedâvî etmeyip de, seni bana mı gönderdi?" buyurdu Kadının defalarca ısrârı karşısında dayanamayıp, falcılığı bırakması şartıyla, duâ edeceğini söyledi Hazret-i İmâmın bu sözü üzerine falcılığı bıraktı Tövbe istigfâr etti ve sıhhate kavuştu
Bir gencin, felç olmuş, hasta bir annesi vardı Bir gün oğluna; "Ey oğlum! Eğer benim rızâmı almak, beni sevindirmek istersen, İmâm-ı Ahmed'in huzûruna git ve sıhhate kavuşmam için bana duâ etmesini söyle Belki Allahü teâlâ beni bu hâle getiren bu hastalıktan kurtarır " dedi Genç, İmâm-ı Ahmed'in kapısına geldi ve seslendi İçerden bir ses; "Kimsin?" dedi Cevâbında; "Size muhtâcım, hasta bir annem var, sizden duâ istiyor " dedi İmâm çok üzüldü Kendi kendine; "Beni nereden biliyor?" dedi Sonra kalktı, abdest aldı, namaza durdu İmâmın hizmetçisi o gence; "Sen geri dön, İmâm duâ ediyor " dedi Genç geri döndü, evin kapısına geldiği zaman, annesi Allahü teâlânın izniyle tam sıhhate kavuşmuş olarak kalktı ve oğlunu kapıda karşıladı
Hazret-i İmâm, Abdullah bin Mübârek hazretlerinin gelmesini ve onunla görüşmeyi çok arzu ediyordu Nihâyet bir gün oğlu; "Babacığım! Abdullah bin Mübârek geldi, kapıdadır, sizi görmek istiyor " dedi İmâm-ı Ahmed; "İçeri alma!" dedi Oğlu; "Babacağım, bunda ne hikmet vardır ki, senelerdir onu görmek arzusu ile yanıyordun, bugün bu saâdet, bu nîmet kapınıza geldi de içeri almıyorsunuz?" dedi Ahmed bin Hanbel; "Evet, söylediğin gibidir Ama korkarım ki, onu gördükten sonra ayrılığına dayanamam Onun kokusu için bir ömür harcadım Onu ayrılmak olmayan yerde görmek isterim " dedi
Ahmed bin Hanbel sık sık talebesine buyururdu ki:
"İlim, insanlara, ekmek ve su kadar lâzımdır İlim, rivâyet, kuru mâlûmât ve bilgi çokluğu değildir İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir "
"Kulun kalbini ıslâh etmesi, düzeltmesi için, iyilerle berâber olması kadar faydalı bir şey yoktur Yine kulun fasıklarla berâber olup, onların işlerine dikkat ve nazar etmesi kadar zararlı bir şey yoktur "
"Günahlar îmânı zayıflatır "
"Yemeği, din kardeşleriyle sürûr içinde, fakirlerle ikrâm ve cömertlikle, diğer insanlarla da mürüvvet içinde yemek lâzımdır "
"Her şey için kerem vardır Kalbin keremi Halıktan râzı olmak, kadere rızâ göstermektir "
"Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle de bir gün kötüleyeceğini unutmayınız "
"İstediklerini vermediğiniz zaman kızan, kırılan veya küsen arkadaş, gerçek arkadaş değildir "
"Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız "
"İnsanların ahmak sınıfı, kendilerinin medh edilmesinden hoşlananlarıdır "
"Tevekkül, her şeyi Allah'tan bilmek ve rızkı O'nun verdiğine inanmaktır "
"Tevekkül, bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi O'ndan bilip katlanabilmektir "
"İnsana az bir mal yetişir Çok mal ise kâfi gelmez "
"Bir kimse, sadık bir arkadaşını kaybederse, kendisi için zillettir "
"Hüsn-i zannı olanın hayatı hoş geçer "
"Yalan söylemek, emniyeti giderir "
"Meziyet, fazîlet, ilim ve irfân tamamlığı iledir "
"Ayıplardan uzak arkadaş arayanlar, arkadaşsız kalır "
855 (H 241) senesi Cumâ günü vefât etti Vefât haberi, bütün Bağdat halkını ağlattı Cenâze namazını kılmak üzere çevreden gelenlerle birlikte, binlerce insan toplanmıştı Bağdatlılar evlerinin kapısını açıp; "Cenâze namazı için abdest almak isteyen gelsin " diye bağırdılar Cenâze namazı kılınınca, kuşlar tabutu üzerinde uçuşup, kendilerini tabuta vurdular Cenâze namazında yüz bine yakın kişi bulundu O gün yâhûdî ve hıristiyanlardan pekçok kimse, bu hâdiseyi görerek müslüman oldu Ağlayıp, bağırarak; "Lâ ilâhe illallah " dediler
Vefâtından sonra Muhammed ibni Huşeyme hazret-i İmâm'ı rüyâsında gördü "Nereye gidiyorsun?" dedi "Cennet'e " dedi "Allahü teâlâ sana ne muâmele etti?" diye sorunca, cevâbında; "Allahü teâlâ beni mağfiret etti Başıma taç giydirdi ve; "Ey Ahmed! Kur'ân-ı kerîme mahlûk demediğin için, bu nîmetleri sana verdim " buyurdu " dedi
Ahmed bin Hanbel'in vefât haberini İskenderiye'de iken duyan Muhammed bin Huzeyme, çok üzülmüştü Rüyâsında Ahmed bin Hanbel'in salına salına yürüdüğünü görüp kendisine; "Ey İmâm! Bu böyle ne biçim yürüyüş?" dedi O da; "Dünyâda Allahü teâlânın dînine hizmet edenlerin, Cennet'teki yürüyüşleri böyledir " buyurdu O; "Allahü teâlâ sana nasıl muâmele etti?" diye sual etti İmâm hazretleri; "Allahü teâlâ beni affetti, başıma bir taç, ayağıma altından iki ayakkabı giydirdi ve; "Ey Ahmed! Kur'ân-ı kerîm benim kelâmımdır, diye inandığın için, bu iltifâtlara kavuştun Ey İmâm! Süfyân-ı Sevrî'den sana ulaşan duâlar var, onlarla dünyâda duâ ettiğin gibi, şimdi de duâ et " dedi Bu emir üzerine; "Ey âlemlerin Rabbi olan Allah'ım! Bizleri af ve magfiret eyle Bizlere suâl sorma " diye duâ ettim Bu duâdan sonra; "Ey Ahmed! İşte Cennet, gir oraya buyurdu ve ben de Cennet'e girdim " dedi
Ahmed bin Hanbel'in pek çok eseri vardır Bunlardan bâzıları şunlardır:
1) Müsned; 30 bin hadîs-i şerîfi içine almıştır Matbûdur 2) Kitâb-üs-Sünne 3) Kitâb-üz-Zühd: Matbûdur 4) Kitâb-üs-Salât 5) Kitâb-ül-Vera' ve'l-Îmân 6) Kitâb-ür-Reddi ale'l- Cehmiyye ve'z-Zenâdıka: Matbûdur 7) Kitâb-ül-Eşribe: Matbûdur 8) Kitâb-ül-Mesâil 9) Cüz-fi Usûl-üs-Sünne 10) Fadâil-üs-Sahâbe: 2 cilt hâlinde matbûdur 11) Er-Reddü A'lâ men-Tenâkua fi'l-Kur'ân 12) Et-Tefsir 13) En-Nâsih ve'l-Mensûh 14) Et-Târih 15) Hadîsu Şu'be 16) Mukaddem ve'l-Muahhar fi'l-Kur'ân 17) Vücûbât-ül-Kur'ân 18) Menâsik-ül-Kebîr ve's-Sagîr 19) El-Cerhu ve't-Ta'dîl 20) Kitâb'ül-ilel ve Ma'rifet-ür-Ricâl: Matbûdur
HAYIR OLMAZ!
Ahmed bin Hanbel vefât ederken eliyle işâret edip; "Hayır olmaz!" dedi Oğlu; "Babacığım bu ne hâldir?" diye sorunca; "Şu an tehlike zamânıdır, duâ ediniz Şeytan felâket toprağını başıma saçmak istiyor Ey Ahmed! Benim elimde can ver, diyor Ben de; "Hayır olmaz! Hayır olmaz!" diyorum Bir nefes kalıncaya kadar tehlike vardır Şeytanın aldatmasından emîn olmak yoktur " buyurdu
SORULAR
Ahmed ibni Hanbel'e; "Her gün sabahtan akşama kadar câmide ibâdet edip, Allahü teâlâ benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen bir kimse nasıl bir adamdır?" diye sorulduğunda; "Bu kimse câhildir İslâmiyetten haberi yoktur Çünkü, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Allahü teâlâ benim rızkımı süngümün ucuna koymuştur " Yâni rızkım cihâd ile gelmektedir " buyurdu
İhlâs nedir? sorusuna; "Amellerin âfetlerinden kurtulmaktır " Tevekkül nedir? sorusuna; "Rızkın Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır " cevâbını verdi
Zühd nedir? sorusuna;"Zühd üç türlüdür; câhilin zühdü, haramları terk etmektir Âlimlerin zühdü, helal olanların fazlasından sakınmaktır Âriflerin zühdü, Allahü teâlâyı unutturan şeyleri terk etmektir " buyurdu
Ebû Hafs Ömer bin Sâlih Tarsûsî isimli velî bir zât, Ahmed bin Hanbel'e; "Kalbler ne ile yumuşar?" diye sordu Başını eğip biraz düşündükten sonra; "Evlâdım! Helâl yemekle yumuşar " buyurdu
Ahmed bin Hanbel hazretlerine bir gün; "Tevekkül nedir?" diye sordular "İnsanlardan istemeyi ve onlara yalvarmayı terk etmektir " buyurdu
1) Hilyet-ül-Evliyâ; c 9, s 161
2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c 1, s 72
3) Târih-i Bağdâd; c 4, s 412
4) Tabakât-ı Hanâbile; c 1, s 4
5) Tezkiret-ül-Huffâz; c 2, s 431
6) Şezerât-üz-Zeheb; c 2, s 96
7) Mu'cem-ül-Müellifîn; c 2, s 96
8) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 290
9) Kâmûs-ul-A'lâm; c 1, s 788
10) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s 980
11) Vefeyât-ül-A'yân; c 1, s 36
12) Rehber Ansiklopedisi; c 1, s 121, c 7, s 84
13) El-Bidâye ve'n-Nihâye; c 10, s 325
14) Tezkiret-ül-Evliyâ; c 1, s 195
15) Miftah-us-Seâde; c 2, s 232
16) Hidâyet ül-Müvaffıkîn; s 63
17) Tabakât-ül-Müfessirîn; c 1, s 70
18) Mir'ât-ül-Cinân; c 2, s 132
19) Eshâb-ı Kirâm; s 310
20) Fâideli Bilgiler; s 13,44,73,87,91,143,158
21) Vehhâbîye Nasîhat; s 13,24
22) El-A'lâm; c 1, s 203
23) Sıfât-us-Safve; c 2, s 190
24) Sebîl-ün-Necât; s 25
25) Eşedd-ül-Cihâd; s 7
26) Mukaddimet-ül-Müsned (Zehebî); s 82
27) En-Nücûm-üz-Zâhire; c 2, s 304
28) Menâkıb-ı Ahmed bin Hanbel (İbni Cevzî)
29) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 3, s 209
30) En-Na't-ül-Ekmel; s 31
|