Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alevi, bin, üstâzülazam

Alevî Bin Üstâz-Ül-A'zam

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alevî Bin Üstâz-Ül-A'zam




ALEVÎ BİN ÜSTÂZ-ÜL-A'ZAM

Yemen'de yaşamış evliyânın büyüklerinden İsmi,Alevî bin Muhammed bin Ali bin Muhammed bin Ahmed olup, soyu Peygamber efendimize ulaşır Yemen'de Terîm şehrinde doğdu Doğum târihi bilinmemektedir Baba ve dedeleri gibi fazîlet sâhibi bir zât idi Çok kerâmetleri görüldü 1270 (H669) senesi Terîm'de vefât etti Zenbil Kabristânlığına defnedildi Kabri ziyâret mahalli olup, gelenler rûhâniyetinden istifâde ile murâdlarına kavuşmaktadır

Seyyid Alevî ilk önce Kur'ân-ı kerîmi ezberledi Kâmil bir zât olan babasının terbiyesinde yetişti Zamânının fen bilgilerinde ve dînî ilimlerde üstün bir dereceye yükseldi Tasavvuf adı verilen kalb ilimlerinde zamânın ileri gelen velîleri arasına girdi Bu sebeple evliyâ bir zât olan babası onu medheder, velîlikte daha yüksek derecelere kavuşacağını işâret ederdi

Seyyid Alevî tasavvuf yoluna girdiği günlerden birinde babası ona koyunlar için yeşil otlardan toplamasını söyledi O da bahçelere gitti lâkin bir tutam ot toplamadan geri döndü Hiçbir şey koparmamıştı Babası sebebini sorduğunda, o;

"Babacığım! Her şey Allahü teâlâyı tesbih ediyor, anıyor Allahü teâlâyı zikreden yeşillikleri koparmak cesâretinde bulunamadım Hayâ ettim" dedi

Babası, oğlunun mânevî derecelerdeki bu üstünlüğü sebebiyle;

"Benim şu oğlum, Allahü teâlânın izniyle insanların hâllerini bilir, hâlleri ona mâlûm olur" buyurdu

Seyyid Alevî birgün yolda giderken çocuklar oynuyordu Onlara bakıp;

"Şu ikisi hayırlı, diğer ikisi de hayırsız olur" buyurdu Hakîkaten hayırlı dedikleri dinde âlim ve sâlih kimselerden oldu Büyük fıkıh âlimi İbrâhim bin Ebî Süleyb hayırlı iki kişiden birisi idi Diğer ikisi ise, insanlara zulümde birbirleriyle yarıştılar

Seyyid Alevî, babasının vefâtından sonra yüksek mânevî ilimlere ve hâllere kavuşmak için Mekke-i mükerremeye doğru yola çıktı Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Muhammed Îsâ Abbâd ile tanıştı Sonra onun ilim meclisine devâm etmeye başladı Bir zaman sonra oğlunun ayrılığına dayanamayan annesi, hocası Abdullah bin Muhammed hazretlerine bir mektup yazarak oğlunu geri göndermesini istedi ve evin geçimi ve kardeşlerinin bakımı için ona ihtiyaçları olduğunu bildirdi

SeyyidAbdullah hazretleri bu haber üzerine Seyyid Alevî'yi yanına çağırıp memleketine dönmesinin iyi olacağını bildirdi Seyyid Alevî, hocasının bu sözleri üzerine kalmakta ısrâr etti ve;

"Biz Allah için neye karar vermiş isek ondan geri dönmeyiz" dedi ve sohbetlere devâm edeceğini bildirdi Şeyh Abdullah hazretleri onu dönmeye iknâ edemeyince, annesine bir mektup gönderdi Mektupta;

"Döndürmek için ileri sürdüğümüz şeyler bir fayda vermedi Hâlimiz, makâmımız onu geri döndüremedi" diye yazdı

Seyyid Alevî daha sonraları Şeyh Ahmed Ebi'l-Cu'd hazretlerine geldi Ondan istifâde etmek istedi Şeyh Ahmed hazretleri onu tanıyıp;

"Söylendiği üzere sen ilim ve fazîlet sâhibi Alevî değil misin?" dedi O da;

"Evet ismim Alevî, lâkin söylenenlerden Allahü teâlâya sığınırım" dedi

Şeyh Ahmed hazretleri bu defâ ona; "Sen babanın derecesinde değil misin?" dedi Bunun üzerine SeyyidAlevî;

"Onun derecesini biliyorum lâkin ben ondan çok aşağılardayım" diye cevap verdi Sonra onun sohbetlerine katılıp icâzet aldı

Seyyid Alevî hazretleri Mekke-i mükerremede kaldığı sırada çok umre yaptı Gece gündüz çok tavâf etti Çok namaz kıldı Pekçok kimse ilminden edebinden istifâde ettiler Seyyid Alevî hazretleri, ceddiResûlullah efendimizi ziyâret için Medîne-i münevvereye gitti Kabr-i şerîfi ziyâretten sonra Eshâb-ı kirâmın kabirlerini ziyâret etti

Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret esnâsında Hücre-i seâdetin önünde bir müddet başını eğip durdu Bir zaman bekledikten sonra hürmetle ayrıldı

Sevdikleri onun bu ziyâreti ile ilgili sorunca, o da şöyle anlattı:

"Kabr-i seâdette Resûlullah efendimizi ve yanında iki azîz sahâbisi hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömer'i gördüm Efendimize hürmetle arzedip yanlarındaki kadrimi sordum;

"Evlâdım sen bizim gözümüzdesin" buyurdular Sonra bana hitâben;

"Peki senin yanında yerimiz nedir?" sorusunu sordular Ben de;

"Yâ Resûlallah başımın üzerindesiniz" diye cevap verdim Daha sonra hazret-i Ebû Bekr ile konuştum Bana;

"Ey SeyyidAlevî! Cedd-i âliniz olanPeygamber efendimize insaflı cevap vermediniz Zîrâ efendimiz sizi gözde kıldı Siz ise efendimizi başta kıldınız Hâlbuki gözde olmak daha üstün bir nîmettir" dedi Ben de;

"Peki buna şükür olarak ne yapmamı tavsiye edersiniz?" dedim O da;

"Şimdi yanındaki bir mikdâr parayı mücâvirlerin fakirlerine dağıt!" buyurdu Ben de hürmetle ayrılıp öyle yaptım"

Seyyid Alevî hazretleri bir müddet daha Medîne-i münevverede kaldıktan sonra memleketi olan Terîm'e döndü Yolda bir gemiye binmişti Giderken bir kısım korsan, deniz eşkıyâsı baskın için gemilerine yaklaşmaya başladı Gemidekiler Seyyid Alevî hazretlerine gelip duâ etmesini istediler Seyyid hazretleri duâ edince şiddetli bir rüzgâr, korsan gemisini alıp götürdü Zarar veremiyecekleri tarafa sürükledi Böylece gemidekiler selâmet buldu Seyyid Alevî hazretleri Bender Sahar'a vardı Gemiden inip memleketi tarafına yola çıkacaktı Bu esnâda vâli bir adamını gönderip dâvet etti Seyyid hazretleri gitmek istemedi Bunun üzerine vâli, maiyyetiyle birlikte Seyyid hazretlerini karşılamaya çıktı Seyyid Alevî hazretleri şu beyitleri okudu:

Devlet adamlarının, Allah adamlarının

Kapısında beklemesi ne kadar güzelse,

Allah adamlarının, devlet adamlarının

Kapısına gitmesi ve beklemesi o kadar çirkindir

Vâli elinden gelen hürmeti gösterdiSeyyid hazretlerinin duâsını aldı

Seyyid hazretleri memleketine dönünce, talebe yetiştirmekle meşgûl oldu Çok kerâmetleri görüldü

Terîm'de vesvesesi çok bir adam vardı Abdestini vesveseyle aldığından çok uzun zaman sürerdi Seyyid Alevî hazretlerinin ve talebelerinin çabuk çabuk abdest almaları hoşuna gitmez, onlar iyi abdest almıyorlar der, beğenmezdi Birgün Seyyid Alevî hazretleri abdest almak için su istedi Kendisine vesveseli adamın kuyu başında abdest aldığı haber verildi Seyyid hazretleri kendilerini ve talebelerini beğenmeyen bu zâtı hatırladı Abdest işini gittikçe uzatan o kimse, bulunduğu yerde şiddetli bir susuzluk hissetmeye başladı Hemen bir kova su içti Daha sonra bir kova daha içti Hâlâ susuzluğu gitmiyordu Daha sonra kendisini oradaki çamurlu bir su birikintisinin içine attı Bunun sebebini düşündüğünde, Seyyid hazretleri hakkındaki kötü düşünceleri olduğunu anladı Hemen gidip özür diledi Duâ istedi Sonra vesveseleri gitti

Bir zaman, Ali bin Abdullah isminde üç aylık bir çocuk hastalanmıştı Annesi onu alıp Seyyid Alevî hazretlerinin huzûruna getirdi ve şifâ bulması için duâ istedi Seyyid hazretleri ona;

"Üzülmeyiniz İnşâallah ömrü yüz sene olur" buyurdu Daha sonra çocuk iyileşti Sonradan o çocuğun yüz sene ömür sürdüğü görüldü

Seyyid hazretleri Terîm'de âilesinin ismini taşıyan Benî Aleviyye mescidinde gece-gündüz çok defâ îtikâf ve ibâdetle meşgûl oldu Îtikâf ettiği günleri oruçlu geçirirdi Çok namaz kılar, civardaki kabirleri ziyâret ederdi Bunlar içinde, Hûd aleyhisselâmın kabri de vardı İlk ziyâretinde kendinden geçmiş bir hâlde kaldı Daha sonra kendine geldiğinde;

"Evet burası Hûd aleyhisselâmın kabridir" buyurdu Sonra da;

"Hûd aleyhisselâm, Peygamber efendimize salâtü selâm okuduktan sonra kendilerine de okumasını benden istedi ve;

"Mahlûkâtın en şereflisi, en hayırlısı olan Muhammed aleyhisselâma salât ve selâm olsun Hûd nebî üzerine de salât ve selâm olsun" de! buyurdu

Seyyid Alevî hazretleri ikinci defâ evlenmek istememişti O zaman;

"Senin belinde sâlih bir zürriyet var, evlen!" diyen bir ses duydu Bunun üzerine evliyâ bir hanım olan Fâtıma binti Ahmed Alevî ile evlendi Ondan Abdullah ve Ali isminde iki oğlu oldu Bunlardan da sâlih evlâtlar meydana geldi

YİYECEKLERİ GÖTÜR

Seyyid Alevî hazretleri, Kâbe-i muazzamayı ziyâret ve hac için Mekke-i mükerremeye gitti Tavâf esnâsında birisi yanına sokulup;

"Biz Sidre denilen yerdeki sınır karakolunda altı mücâhid gâziyiz ve açız Bizden gâfil olma!" deyip kayboldu Seyyid Alevî bunun üzerine talebelerinden Ahmed bin Muhammed Bâ-Muhtâr'a altı kişilik yiyecek hazırlamasını emretti Bu durumu talebesi şöyle anlatır:

"Hocam Seyyid Alevî hazretlerinin emrettiği yiyecekleri hazırladım Sonra târif ettiği yerdeki sınır karakoluna gittim Orada yalnız bir kişi vardı Yiyecekleri verdim O kişi berâber yemek yememiz için beni de çağırdı Ben yemek istemedim İçimden de keşke onunla birlikte birkaç lokma alsaydım, berekete kavuşurdum diye geçirdim O kişi yemeğe devâm etti Tâ ki birkaç lokmacık kalmıştı Bana; "Bereket için bari ye!" dedi Sonra da:

"Altı aydır böyle bir yiyecek ağzıma koymadım" dedi Sonra oradan ayrıldım ve hocamın yanına gelerek olan bitenleri anlattım Bana;

"Arkadaşları yanında idi Lâkin o onları senden gizledi Sen onları göremedin Sonra yemeği de onlardan gizledi Onlar da yiyecekleri göremediler Şimdi tekrar oraya git Yiyecekleri götür!" buyurdu Ben de bu emir üzerine oraya vardım Yiyeceklerle içeri girdim İçeride altı mücâhid gâziyi gördüm Getirdiğim şeylerin hepsini yiyip duâ ettiler"

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c2, s154
2) Meşre-ur Revî; c2, s210-215

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.