Prof. Dr. Sinsi
|
Şeyh Şamil
Şeyh Şamil
Meşhûr Kafkas kahramânı, âlim ve velî Rusların, Kafkasya'da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz simâsı ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücâhid 1797 (H 1212) senesinde Dağıstan'ın Gimri köyünde doğdu Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi Küçük yaşta ağır bir hastalığa yakalanan Ali'ye, âdetlerine uyarak, Şâmil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar
Küçük yaşından îtibâren ilim tahsîl edip âlim olması için, zamanın ulemâsından okudu Şâmil, otuz yaşına kadar; tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerini, edebiyât, târih ve fen bilgilerini öğrenerek, büyük bir âlim, gönül sâhibi bir velî oldu Rusların, Kafkasya'daki müslüman Türkleri esâret altına almak, kalblerindeki îmânı söküp atmak ve İslâmiyeti yok etmek için maddî ve mânevî bütün güçleri ile uğraştığını görünce, gönlündeki îmânın tezâhürü olarak cihâd aşkıyla ortaya atıldı Kafkasya'da yaşayan Türkler, onu başlarına imâm, rehber seçtiler İmâm Şâmil, daha önce Rusların esâretini kabûl etmiş kabîleleri de saflarına katarak, düzenli küçük bir ordu kurdu Bu küçük ordusuyla yirmi beş sene, İslâmiyeti yok etmek, müslümanları ortadan kaldırmak isteyen Ruslara kan kusturdu Nice generallerini harp meydanlarında öldürüp, nicelerini de çarlarına karşı küçük düşürdü, onları âciz bıraktı Eşsiz bir mücâdele ile hayâtını geçiren Şeyh Şâmil, 1870 (H 1287) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti
Şeyh Şâmil, arkadaşları ile ilim öğrenmek üzere Bağdât'a gidip, Mevlânâ Hâlid hazretlerinden ders aldı Ondan; tefsîr, hadîs, fıkıh, edebiyât, târih ve fen ilimlerini öğrenerek, büyük bir âlim, ayrıca tasavvuf ilmini öğrenerek, hocasının eşsiz teveccühleri ile de büyük bir velî oldu Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, bu kıymetli talebesine halîfelik de vererek, Allahü teâlâya kavuşmak arzusuyla yanan âşıkların kalblerine bir kıvılcım sunması için memleketi olan Kafkasya'ya gönderdi Bâzı kaynaklara göre de, zâhirî ilimleri Saîd Herekânî'den, kalb ilimlerini deCemâleddîn Kumûkî hazretlerinden öğrendi
Şeyh Şâmil, Kafkasya'ya döndükten sonra on yedi sene önce Şeyh Mansûr ile başlatılan hürriyet mücâdelesindeki yerini aldı Mansûr'dan sonra, Gâzi Muhammed, Kafkaslıların başına geçerek imâm oldu O da gönül sâhibi bir velî idi Şeyh Şâmil'in çocukluk arkadaşı olanGâzi Muhammed, Ruslarla yaptığı Gimri muhârebesinde şehîd olmadan önce; "Kardeşim Şâmil! Bu savaşta şehîd olsam gerektir Benden sonra Hamzat imâm olacak Onun kısa süren imâmlığından sonra sen başa geçecek, senelerce Kafkasya'ya hükmedeceksin Nâmın cihânı tutacak Çar ordularını perişân edeceksin Bu savaştan sonra Gimri'den gitsen bile yine kurtarıp, mezârımı düşman çizmeleri altında bırakmazsın inşâallah" demişti Çarpışmanın şiddetlendiği bir an, Gâzi Muhammed şehîd düştü Bu hâle çok üzülen Şeyh Şâmil, büyük bir hızla düşmana saldırdı Birçok düşman öldürdü Bu arada ağır yaralandı Şeyh Şâmil'in yaralandığını gören GimriCâmiinin müezzini Mehmed Ali, onu tâkib ederek, savaş alanı dışındaki bir mağaraya sakladı Şeyh Şâmil pekçok yerinden yaralanmış, kaburga kemiklerinden bazıları ve köprücük kemiği de kırılmıştı Asıl yara, göğsünde ve sırtında olup, her tarafını kan kaplamıştı
Müezzin, oraya iki saat mesâfede bir köyde oturan Dağıstan'ın meşhûr cerrâhı, aynı zamanda Şeyh Şâmil'in kayınpederi olan Abdülazîz Efendiye durumu bildirdi Abdülazîz, şifâlı otlarla yaptığı ilâçları Şeyh Şâmil'e tatbik ederek tedâviye başladı Birkaç gün mağarada, daha sonra Unsokul köyünde tedâvi edilen Şeyh Şâmil, yirmi beş gün baygın yattı Kendine geldiğinde annesini baş ucunda görünce, güçlükle; "Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?" diye sordu Namazlarını îmâ ile kılarak, aylarca yatakta yatan Şeyh Şâmil sıhhate kavuştu
1832 (H 1248) senesi şehîd düşen Gâzi Muhammed'in yerine, Hamzat Bey imâmlığa seçildi Üç sene kadar faâliyet gösteren Hamzat Bey, 1835 (H 1251) senesinde Hunzah Câmiinde bir Cumâ günü şehîd edildi Onun şehâdetinden sonra imâmlık, yâni liderlik vazifesi Şeyh Şâmil'e teklif edildi Şeyh Şâmil, tevâzu göstererek daha ehliyetli birinin seçilmesini istedi Hattâ namzetler de gösterdi Gohlok'ta toplanan âlimler ve milletin ileri gelen temsilcileri, her türlü yetkiye hâiz olarak, Şeyh Şâmil'e imâmlığı kabûl ettirdiler
Rusları dize getirmenin ancak düzenli bir orduyla mümkün olacağını, teşkilâtlanılırsa çar ordularıyla baş edebilecek durumda olduklarını, dışardan hiçbir yardımın gelmeyeceğini, bu sebeple iş başa düştüğünü her gittiği yerde îzâh ediyordu Tesirli hitâbetiyle halkı cezbediyor, müslüman olarak yaşamak aşkıyla yanan bu insanların kalblerine birer kıvılcım salıyordu Bu uğurda şehîd olmanın mükâfâtının Cennet olduğunu bildiriyor, dînin emirlerine uymanın, yasaklarından kaçınmanın ancak hürriyet ile mümkün olabileceğini herkesin kalbine nakşediyordu Şeyh Şâmil, kısa zamanda kısmen de olsa nizamlı bir ordu ve mülkî teşkilâtı kurmaya muvaffak oldu Tecrübeli ve değerli yardımcıları, vekîlleri, ordunun ve mülkî idârenin başına getirdi Bu nâiblerin en meşhûrları şunlardı: Şuayb Molla, Taşof Hacı, Duba, Hâcı Sadu, Ahverdili Muhammed, Kabet Muhammed, Hitinav Mûsâ, Nûr Muhammed, Muhammed Emîn, Hâcı Murâd Yararlık gösterenlere altın ve gümüşten yapılmış nişanlar veriyor ve bu nişanlara; "Sonunu düşünen hiçbir zaman cesur olamaz ", "Kuvvet ve yardım ancak Allahü teâlâdandır ", "Cesûr ve yüksek rûhlu olana  " şeklinde cümleler yazdırıyordu Şeyh Şâmil'in seçtiği bu nâibler, memleketin olduğu kadar, askerî birliklerin de sevk ve idâresinde üstâd idiler
Çar Birinci Nikola, yıllardırKafkasya'da yapılan savaşlarda başarılı olamadığını ve Şeyh Şâmil'in düzenli ordu kurarak hücumlarını sıklaştırdığını görünce, bu memleketi bir de sulh yoluyla elde etmeyi denemek istedi Şâyet Şeyh Şâmil'i elde edebilirse, bu işin çabucak biteceğine inanıyordu Kafkasya'daki müslümanları bir bayrak altında toplama sevdâsından vazgeçerse, kendisine en büyük makamların, rütbelerin verileceğini, başına krallık tâcı giydirileceğini, Çarlık hazînelerinin ayakları altına serileceğini bildiren göz kamaştırıcı şeytânî bir teklif hazırlatıp, en güvendiği generallerinden Viyanalı Kluk Von Klugenav'a verdi ve Şâmil'i sarayına dâvet etti General, Şeyh Şamil'in huzûruna çıkmak için aracılar koydu Güçlükle Şeyh Şâmil ile görüşmeye muvaffak oldu 1837 senesinde Çar'ın gönderdiği elçiyi, maiyetiyle berâber, SulakNehri civârında kabûl etti İmâm, Generale yere serdiği Kafkas yaygısında yer gösterdiği zaman, bir bacağı bir müslüman güllesiyle sakat kalan topal General, Şeyh Şâmil'i büyük bir tâzimle selâmladı ve istemeyerek bu yamalı yaygıya oturdu Çar'ın sonsuz vâd ve pek parlak teklifleriyle dolu mektubunu okuyan General susar susmaz, İmâm hızla ayağa kalkarak; "Namazım geçiyor " diye heybetle geri çekildi Namazını kıldıktan sonra gelen Şeyh Şâmil, sapsarı kesilen Generale kesin cevâbını şöyle bildirdi: "General! O Nikola'ya git ve de ki: Senin yerinde şu anda kendisi olsa ve bu alçakca teklifleri bana bizzat yapmak cesâretinde bulunsaydı, ona ilk ve son cevâbı şu kırbacım verirdi " İyice hiddetlenen Şeyh Şâmil şöyle devâm etti: "Ona söyle! Kahraman tebeamın kalblerinde kök salan bu eşsiz zafer inancını kökünden kazımadıkça, bu mübârek vatan topraklarını en son kaya parçasına kadar karış karış müdâfaa etmekten bizi men edemeyeceksiniz Dînim ve vatanım uğrunda, bütün çocuklarımı ve âilemi kılıçtan geçirseniz, zürriyetimi kurutsanız, en son tebeamı öldürseniz, tek başıma son nefesimi verinceye kadar sizinle savaş edeceğim Nikola'yı tanımıyorum Son cevâbım budur " Daha sonra ayağa kalktı Hiçbir şey söylemeye cesâret edemeyen General, huzurdan ayrılıp, Çar'ına durumu bildirdi Çar, hazır bu yol açılmışken, ikinci bir teşebbüs olmak üzere Kafkas orduları başkumandanı General Feze'yi, İmâm Şâmil'e tekrar gönderdi Onun da aldığı târihî cevap şudur:
"Ben, Kafkas müslümanlarının hürriyete kavuşmaları için silaha sarılan gâzilerin en aşağısı Şâmil! Allahü teâlânın himâyesini, Çar'ın efendiliğine fedâ etmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir müslümanım Daha önce Çar Birinci Nikola'yı tanımadığımı, emirlerinin bu dağlarda geçersiz olduğunu General Klugenav'a anlayacağı şekilde tekrar tekrar söylemiştim Bu sözleri sanki taşa söylemişim gibi, Çar, hâlâ görüşmek için beni Tiflis'e dâvet ediyor Bu dâvete icâbet etmeyeceğimi bu mektubumla son defâ size bildiriyorum Bu yüzen fânî vücûdumun parça parça kıyılacağını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmayacağını bilsem, bu kesin karârımı hiçbir zaman değiştirmeyeceğim Cevâbım bundan ibârettir Nikola'ya ve onun kölelerine böylece mâlûm ola!"
Şeyh Şâmil, teşkilâtlandırdığı yiğitleri hem din bilgilerinde yetiştirir, hem de askerî eğitimden geçirirdi Köylerde bulunan bütün çocukların Kur'ân-ı kerîm okumasını sağlar, büyüklerin; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi dînî ilimlerin yanısıra, zamânın fen bilgilerinde de yetişmesi için uğraşırdı Din bilgisi olmayan câhillerin Ruslara aldanacağını, vatanını koruyamayacağını, böylece hem dünyâda esâret altında kalacağını, hem de âhirette acı azâblara dûçâr olacağını buyururdu Bu sebeple, emri altındaki her köy, kasaba ve şehirde medreseler açtırır, hem din, hem de fen ilimlerinin okutulması için uğraşırdı Kendisi bizzat bu derslere katılır, talebelerine ders verirdi Başarılı talebelerine mükâfâtlar dağıtırdı Medresede okutulan dersler yanında, silâh kullanmak, kılıç çekmek, ok atmak, ata binmek gibi konularda eğitimler yaptırır, savaş ânında herbiri birer komutan olacak şekilde yetiştirirdi Bundan dolayı Şeyh Şâmil, hem milletinin, askerinin devlet reîsi, kumandanı, hem de hocası, imâmı idi Bu sebeple Kafkasyalı müslümanlar, onu canları gibi çok severler, her emrine şartsız itâat ederlerdi Vatanlarını Ruslara karşı müdâfaa etmek ve bu uğurda şehîd olup Allahü teâlânın rızâsını kazanmak, her Kafkasyalı müminin yegâne arzusu idi Çocuklarını, Allahü teâlânın dostlarını sevecek, düşmanlarından da nefret edecek şekilde yetiştirirlerdi Onlar için Rusları sevmek, onlara boyun eğip emirlerine girmek kadar tehlikeli bir şey olamazdı Her çocuğa, İmâm Şâmil'in ve diğer âlimlerin muhabbeti, Ruslara olan düşmanlık anlatılırdı "Hubb-i fillah ve buğd-ı fillah"ın (Allahü teâlânın dostlarını sevmek, düşmanlarından nefret etmek), îmânın asıl sebebi, şartı olduğu, bu olmadıkça hiçbir ibadetin cenâb-ı Hakk'ın katında makbûl olmadığı öğretilirdi
Rus kuvvetleri hep hezimete uğradı Yenileri birbirini takib etti Çar Birinci Nikola, bu hezîmetlerden sonra, bütün Kafkasya'yı fethetmek, Şeyh Şâmil'i ele geçirip bütün müslümanlara kötü günler yaşatmak maksadıyla, ordularının en seçkin generallerini bu işde vazifelendirdi Napolyon'u mağlub eden bu meşhûr generaller; Fraytag, Svarts, Klugenav, Argutinski idi Kalelere bıraktıkları ihtiyat kuvvetleriyle birlikte elli bini bulan bu seçme ordu, dört koldan harekete geçti Netice yine Rus ordularının hezimeti ve bir avuç müslümanın zaferi idi
Şeyh Şâmil'in, bu kadar kısa sürede, harp târihinde ender rastlanan bir zaferi kazanması ile, Avaristan baştanbaşa düşman çizmelerinden temizlendi Rusların yirmi beş müstahkem mevkii zapt ve tahrîb edildi İki binden ziyâde Rus askeri esir alınıp, binlercesi öldürüldü En mühimi, yenilmez sanılanRus ordularını çok az bir müslüman Türk'ün îmân gücü ile nasıl perişân ettiğine Rus Çarı dahî hayretle şâhid oldu Rus kaynakları 1843 senesinde yapılan bu harplerin netîcesi hakkında şöyle demektedir:
"Şâmil, Avaristan'da taş üstünde taş bırakmadı Unsokul, Balakan, Moksok, Ahalçi, Tsanah, Hassat, Gergebil, Burunduk, Hunzah, Nizovaye, Ziran, Gimri gibi en önemli üslerimizi, mevzilerimizi kâmilen ele geçirip temelinden tahrib etti Rusya'ya çok pahalıya mal olan bu Avaristan muhârebelerinde yaptığımız müthiş masrafları, verdiğimiz korkunç insan ve malzeme zâyiatını hesab edecek olursak, bu savaşın Kafkasya'da yaptıklarımızın en kanlı ve zararlısı olduğu meydana çıkar "
Bu savaşlar netîcesinde Kafkasya'da yaşayan müslüman Türklerin mâneviyâtı yükseldi Ruslara karşı müthiş bir direniş başladı Şeyh Şâmil'e karşı olan güvenleri çoğaldı Canla başla ona yardıma karar verdiler Bu savaş, Çar Birinci Nikola'nın gururunu kırdığı gibi, plânlarını da alt üst etti Napolyon'a karşı gâlip gelen meşhûr Rus generalleri, iki kolorduya yakın büyük bir kuvvet ile Avaristan'a saldırdıkları hâlde, Şeyh Şâmil'in bir avuç ordusu karşısında tutunamamışlar, felce uğramışlardı
Çar Nikola, bu hezîmetten sonra da, Şeyh Şâmil'in karşısına General Vorontsof'u çıkardı Onu Kafkas Orduları Başkumandanlığına getirerek; "Bütün ordularım bu uğurda fedâ olsun Hazînelerimin bütün kapıları Kafkasya için ardına kadar açıktır İstediğin her şeyi bol bol alabilirsin Bunun karşılığında sizden Şeyh Şâmil'i ölü veya diri olarak ele geçirmenizi ve Dargo denilen yuvasını kasıp kavurarak çiğnemenizi istiyorum" dedi General Vorontsof, Kafkasya'yı bir uçtan bir uca fethetmek için altmış bin kişilik bir kuvvetle harekete geçti Şeyh Şâmil'in yok denecek kadar az bir askeri karşısında perişân olup şaşkına döndü Bir buçuk ay içinde elindeki bütün cephânelerini, güllelerini İmâm Şâmil'in yaptırdığı sahte istihkamlara, boş siperlere günlerce atarak bitirdi Hakîkî muhârebelere daha girişemeden cephânesiz kaldı Geriden gelen mühimmat ve askerin yiyeceğini, erzakları Şeyh Şâmil'in yaptığı baskınla kaybetti Şeyh Şâmil'in iki ay süren çok mahâretli ve kanlı yıpratma muhârebeleri karşısında mevcûdunun büyük bir kısmını ve üç generalini kaybetti
Şeyh Şâmil, yeni bir gazâ için hazırlanmaya başladı Ordusuna, Rusların müslümanlara yaptıkları katliamları, ettikleri işkenceleri ve zulümleri anlatıyordu Dînini yayabilmek için, vatanlarını korumanın en büyük ibâdetlerden olduğunu, bu uğurda şehîd olmanın öneminden ve Cennet'teki yüksek derecesini haber veriyordu Peygamber efendimizden ve Eshâb-ı kirâmdan misâller getiriyor, onların hiç rahat yüzü görmediklerini, hayatlarının sonuna kadar İslâmı yaymak için diyar diyar dolaştıklarını, çok az bir kuvvetle pek büyük düşman sürülerine gâlip geldiklerini anlatıyordu Halk heyecanla dinliyor, o anlattıkça Allahü teâlânın düşmanı olan Ruslara karşı nefretleri artıyordu Ruslar harp meydanlarında devamlı yenilince ova köylerinde mezalime başladılar Bu köylerden gelen iki kişi halkın çâresiz hâline Rusların kadın çocuk demeden yaptıkları mezâlimi Şeyh Şâmil'in annesine anlattılar Annesi, Şeyh Şâmil'i yanına çağırdı Annesinin en küçük arzusunu kendisine büyük bir emir telakkî eden muhterem İmâm, annesinin yanına gitti Biraz önce dinlediği vahşetten gözleri yaşla dolan heybetli ana, oğluna; "Evlâdım! Uzak Çeçen köylerinde Rusların yaptığı anlatılmaz işkenceleri ve öldürülen yiğitlerin haberini öğrendim Kendilerini müdâfaa edemeyen bu köylüleri boş yere kırdırmasan ve Ruslarla belirli bir müddet için mütâreke yapsan olmaz mı?" deyiverdi Bu sözleri anasından işiten kahraman İmâm, beyninden vurulmuşa döndü Şeyh Şâmil, bir tarafta vatanın selâmeti ve bu uğurda Ruslarla kanının son damlasına kadar mücâdeleye karar vermiş insanlar, bir tarafta da incitilmesi büyük günahlardan olan ana gibi iki müthiş ateş arasında kaldı Senelerdir, İslâm düşmanı olan Ruslarla mücâdele etmişti Hattâ vücûdunda yara almadık yeri kalmamış gibiydi Bu uğurda; eşi, hemşiresi, oğlu, amcası ve binlerce müslüman Türk şehîd olmamış mıydı? Bu sebeple düşmanla anlaşmaya kalkanlar için kânunlar konulmuş, onlara şiddetli cezâlar verileceği bildirilmişti Şeyh Şâmil'in bu istek karşısında bir anda sararıp gül gibi solduğunu gören ana, oğlunun kalbine fecî bir hançer sapladığını anlayarak yaptığına pişmân oldu ve; "Dilim tutulsaydı da oğluma böyle bir şefâatte bulunmasaydım Müslümanların kâfirlere boyun eğmesi gibi büyük bir günâhı işletmeye sebep olmak ne kötü Elbette oğlum bunu kabûl etmeyecektir Yâ Rabbî! Bu işin hâlledilmesi için oğluma yardım eyle, beni de affettiklerinin arasına al!" dedi Sonra kimsenin yüzüne bakamadan evine girdi İmâm Şâmil ise güç durumlarda namaza durur, günlerce yemeden içmeden o işin hâlledilmesi için Allahü teâlâya yalvarırdı Yine öyle yaparak mescide halvete çekilen Şeyh Şâmil, gözyaşları arasında namaza durdu Kur'ân-ı kerîm okudu Allahü teâlânın sevgili kullarından, başta hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve diğer büyüklerden yardım diledi Onları vesîle ederek cenâb-ı Hakk'a niyâzlarda bulundu
|