Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ali, efendi, zenbilli

Zenbilli Ali Efendi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zenbilli Ali Efendi




ZENBİLLİ ALİ EFENDİ

Osmanlı âlim ve velîlerinin meşhûrlarından Sekizinci Osmanlı şeyhülislâmıdır İsmi Ali olup, babasınınki Ahmed’dir Lakabı, Alâeddîn el-Hanefî er-Rûmî’dir Aslen Aksaraylıdır O zaman Aksaray, Karaman eyâletine bağlı olduğu için, kendisine Karamânî nisbeti de verilmişir Ayrıca evliyânın ve âlimlerin meşhûrlarından olan Cemâleddîn Aksarâyî’nin torunudur Dedesine nisbetle “Cemâlî” denilmiş ve Ali Cemâlî ismiyle tanınmıştır Evinin penceresinden bir zenbil sarkıtır, suâl soranlar, suâllerini bir kağıda yazıp zenbile koyardı O da çekip suâllerin cevâbını yazar, zenbili tekrar sarkıtırdı Bu sebeble “Zenbilli Ali Efendi” ismiyle meşhûr oldu Doğum târihi bilinmemekte olup, 1526 (H 932) senesinde İstanbul’da vefât etti Türbesi Zeyrek yokuşundadır

Zenbilli Ali Efendi, ilim tahsîline memleketinde başlayıp, Alâeddîn Ali bin Hamza Karamânî'den ders aldı Kudûrî Muhtasarı'nı ve Nesefî Manzûmesi'ni ezberledi Bu ilk tahsîlinden sonra İstanbul’a gitti Orada, zamânın meşhûr âlimlerinden olan Molla Hüsrev’in derslerine devâm edip, ilim öğrendi Sonra Molla Hüsrev, onu Bursa’ya gönderip, Sultan Medresesi müderrisi Hüsâmzâde Mevlânâ Muslihuddîn’den ders almasını tavsiye etti Bu zâtın derslerine devâm edip, ondan aklî ve naklî ilimleri öğrendi İlimde yetiştikten sonra hocası Mevlânâ Muslihuddîn, onu kendisine mu’îd (yardımcı müderris) seçti Mevlânâ Muslihuddîn’in kızı ile evlenip dâmâdı oldu Çeşitli medreselerde müderrislik yaptı

Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinde, Edirne’de Taşlık Ali Bey Medresesine müderris tâyin edildi Fakir olduğu öğrenilince, pâdişâh tarafından kendisine, bir mikdâr kıymetli elbise ile beş bin akçe ihsân olundu 1477 (H882) de, Edirne’de Beylerbeyi Medresesine, sonra Sirâciyye Medresesine geçti Bu sırada kendisini çekemeyenlerin tutumları karşısında, müderrislikten istifâ edip, bir rivâyete göre Şeyh Muslihuddîn Ebü’l-Vefâ’ya, diğer bir rivâyete göre de, Halvetiyye büyüklerinden Şeyh Mes’ûdî Edirnevî’ye talebe olup tasavvufta kemâle geldi

Fâtih Sultan Mehmed Hânın vefâtından sonra, İkinci Bâyezîd Hân tarafından, Bursa Kaplıca Medresesine müderris tâyin edildi İznik’de Orhan Gâzi, Bursa’da Murâd Gâzi medreselerinde de müderrislik yaptı Daha sonra, İkinci Bâyezîd Medresesi müderrisliği ile Amasya müftîliği vazifelerinde bulundu Bir ara hacca gitmek üzere Amasya’dan ayrıldı

Mekke’ye gitmek üzere yolaçıkıp, o sene Hicaz’da bâzı karışıklıkların çıkması sebebiyle, bir sene Mısır’da kalıp ertesi sene hac yaptı Mısır’da kaldığı sırada oranın âlimleriyle görüşüp, ilmî incelemeler ve müzâkereler yaptı Ertesi yıl hacca gitti Hacda iken, Şeyhülislâm Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi vefât edince, İkinci Bâyezîd Hân tarafından 1497 (H 903)'de Şeyhulislâmlığa tâyin edildi İkinci Bâyezîd Hân, Zenbilli Ali Cemâlî Efendi gelinceye kadar fetvâ işlerinin Sahn-ı semân Medresesi müderrisleri tarafından yürütülmesini emretti Ayrıca yeni yapılmış olan Bâyezîd Medresesi müderrisliğinde de vazife verildi Bundan sonra şeyhulislâmların, Bâyezîd Medresesinde müderrislik yapması âdet hâline geldi

Yavuz Sultan Selîm Hânın tahta çıkmasından sonra da vazifesine devâm eden Zenbilli Ali Efendi, hak severliliği ve doğruluğu ile dikkati çekmiştir Pâdişâhın her hareketinde İslâmiyete uymasında yardımcı olmuştur 1516 (H 922) de yapılan seferler için fetvâ vermiştir

Zühdü, takvâsı, istikâmeti ve doğruluğu ile meşhûr olan Zenbilli Ali Efendi, dîne uymayan her çeşit hükme ve karara şiddetle karşı çıkardı Yavuz Sultan Selîm Hânın, şiddetli hareketlerini bile teskine muvaffak oldu Bir defâsında Yavuz Sultan Selim Hân Topkapı Sarayı hazînesi görevlilerinden yüz elli kişinin sorumsuz davranışlarından dolayı îdâmını emretmişti Zenbilli Ali Efendi, bu kararı duyunca derhal Dîvân-ı hümâyûn’a koştu Vezîrler ayağa kalkıp saygı ile karşıladılar ve baş köşeye oturttular Şeyhülislâmın dîvâna gelmesi âdet olmadığından, niçin geldiğini sordular Pâdişâhla görüşmek istediğini söyledi Durum pâdişâha arzedildi Yavuz Sultan Selîm Han, huzûruna girmesine izin verdi Arz odasına girip selâm verdi Pâdişâhın hürmet göstermesinden sonra, gösterilen yere oturdu Sonra pâdişâha; “Fetvâ vazîfesinde (şeyhulislâmlıkda) bulunanların bir işi de, pâdişâhın âhiretini korumak, onları dînen hatâ olan şeylerden sakındırmaktır Yüz elli kişinin îdâm edilmesine pâdişâh fermanı çıktığını duyduk, öldürülmeleri için, dînen bir sebep tesbit edilmiş değildir Bunların af buyrulması ricâ olunur” sözü üzerine kızan pâdişâh; “Bu iş saltanatın gereğidir Âlimler böyle işlere karışırsa devlet idâresi kargaşaya uğrar Sorumsuzluklara göz yummak, beğenilecek tutum değildir Bu işlere karışmak sizin vazifeniz değildir” dedi Zenbilli Ali Efendi, Pâdişâhın bu sözleri karşısında; “Bu karar âhiretiniz ile ilgilidir ve buna karışmak da bizim vazifemizdir Eğer affederseniz ne iyi ne güzeldir Yoksa âhirette cezâya müstehak olursunuz” Bu sözler, Pâdişâhın kızgınlığını yatıştırdı “Affettik” diyerek lütuf gösterip, neşe ile sohbete başladı Konuşma bittikten sonra, gitmek üzere ayağa kalkan Zenbilli Ali Efendi, Yavuz Sultan Selîm Hâna; “Âhiretiniz ile ilgili hizmeti yerine getirdim Mürüvvet ile ilgili bir sözüm daha var” dedi Pâdişâh; “Onu da söyle” deyince; “O sözüm de şudur ki, Pâdişâhın affına uğrayan o kişilerin, işlerinden el çektirilip, el açarak sokaklarda dolaşmaları, Pâdişâhlığın şânına lâyık mıdır?” dedi Bunun üzerine Padişâh bunu da kabûl etti Sultan Selim Hân; “Fakat bunlar vazifelerinde kusur ettikleri için, bunları tâzir edeceğim” dedi Zenbilli Ali buna karşı da; “Tâzir (azarlama) pâdişâhın reyine kalmıştır Orasını siz bilirsiniz Bizim arzumuzu kabûl etmeniz bize yeter” dedi Sonra teşekkür ederek pâdişâhın huzûrundan ayrıldı Yavuz Sultan Selim Hân da onu medhederek uğurladı



Alıntı Yaparak Cevapla

Zenbilli Ali Efendi

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zenbilli Ali Efendi




Yavuz Sultan Selim Hân bir defâsında Edirne’ye gidiyordu Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi de pâdişâhı uğurlamak üzere gelmişti Pâdişâhı uğurlayıp dönerken dört yüz kişinin elleri bağlı îdâm edilmek üzere götürüldüklerini gördü Bunların niçin îdâm edileceklerini sordu Pâdişâh, ülkesinde ipek alınıp satılmasını yasaklamıştı Bunlar bu yasağa uymadıkları için yakalandılar ve îdâm edilecekler dediler Zenbilli Ali Efendi derhal geri dönüp, Yavuz Sultan Selim Hâna yetişti “Bu elleri bağlı dört yüz kişinin öldürülmesi helâl değildir Bu hususta Allah indinde sorumlu olursun Sakın bunları îdâm ettirme!” dedi Pâdişâh bu sözler karşısında kızıp; “Halkın üçte birinin ahvâlini düzeltmek için üçte ikisinin bile öldürülmesi câiz iken, böyle bir avuç kimsenin kanının dökülmesini çok görmek yersiz değil midir?” dedi Zenbilli Ali Efendi; “Bu iş büyük bir kargaşada mübahdır, yapılabilir” deyince, Pâdişâh; “Hükümdârın emrine karşı gelmekten daha büyük kargaşa olur mu?” dedi Zenbilli Ali Efendi şöyle cevap verdi: “Bunlar senin emrine karşı gelmemişlerdir Zîrâ senin ipek emîni tâyin etmen, ipeğin alınıp satılmasını gösterir Bu bir ruhsattır, açıkça izin vermen demektir İpek alınıp satılmayacaksa niye ipek emîni tâyin ettiniz, onun vazifesi nedir?” dedi Pâdişâh ona; “Senin saltanat işlerine âit bu gibi şeylerde söz söylemen vazifen değildir!” dedi

Zenbilli Ali Efendi; “Bu husus âhiret işlerindendir Buna karışmak benim vazifemdir” diyerek selâm vermeden pâdişâhın yanından ayrılıp gitti Bu durum pâdişâhı son derece kızdırdı Bir müddet atının üstünde sessiz ve hareketsiz kalıp, derin bir düşünceye daldı Sonra yürüdü Yanında bulunanlar, pâdişâhın bu hâline şaşdılar Pâdişâhın yanına toplanıp onu tâkib ettiler Neticenin nereye varacağını düşünüyorlardı

Pâdişâh Yavuz Sultan Selim Hân yolda meâlen; “Eğer affedersen, bu, takvâya daha yakındır” buyurulan âyet-i kerîmeyi düşünerek, elleri bağlı dört yüz îdâm mahkumunu affetti Edirne'ye varınca da Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendiye bir ferman gönderdi Bu fermanda şöyle diyordu: “Dînî ve tıynî (yaratılış), istikâmetin (doğruluğun) mâlûmum olup, kazâ-yı tarafeyni cem ettim (Anadolu ve Rumeli kadıaskerliğini birleştirdim) ve kelâm-ı Hakkı işitip uydum ve dahî seni oraya (bu iki kadıaskerliğe) nasbettim (tâyin ettim)” Böylece o dört yüz kişiyi affedip îdâm etmekten vazgeçtiğini ve Zenbilli Ali Efendiyi takdir edip, ayrıca ilmiye sınıfı için, şeyhülislâmlıktan sonra en yüksek makâm olan kadıaskerlik vazifesine, hem de her iki kadıaskerliği birleştirerek onu tâyin ettiğini bildirdi

Zenbilli Ali Efendi bu teklifi önce nezâketen kabûl etti Sonra da şöyle bir cevap yazıp gönderdi: “Velâkin hazret-i Hak ile ahdim vardır ki: Söz veya kaleminden (Hükmettim!) kelimesi çıkmaya Ol ahdimizi korumak yüzünden, vukû bulan kusurumuzu af buyurmak, bu duâcınızın sonsuz recâlarıdır” Yavuz Sultan Selim Hân, Zenbilli Ali Efendinin dünyâya, dünyâ malına ve mevkiine rağbet etmediğini, âhirette kurtuluşu istediğini görerek çok sevindi ve ona beş yüz altın hediye gönderdi

Zenbilli Ali Efendi, Kânûnî Sultan Süleymân Hân devrinde de vazifesinde kalıp Rodos Seferine katıldı Rodos’un fethinden sonra orada imâmlık ve hatîplik yapıp, İslâm müesseseleri kurdu

Zenbilli Ali Efendi; İkinci Bâyezîd Hân, Yavuz Sultan Selim Hân ve Kânûnî Sultan Süleymân Hân devrinde olmak üzere 24 sene şeyhülislâmlık yaptı Ömrünü, ilme, talebe yetiştirmeye ve İslâma hizmete harcamış, kıymetli hizmetler yapmıştır Üstün hâlleri, ahlâkı, başarılı hizmetleriyle meşhûr olup, tasavvufta da kemâle ermiştir Kendisine “Mevlânâ Sûfî Ali Cemâlî” de denilmiştir

Şakâyık müellifi şöyle kaydetmiştir: “Zenbilli Ali Efendi ölüm döşeğinde iken, babamla birlikte ziyâretine gittik Babamla gizli bir şeyler konuştular ve babam ağlamaya başladı Ziyâretinden ayrıldıktan sonra babama, ağlamasının sebebini sordum Vefât edeceğini, Mûsâ aleyhisselâmın rûhâniyetinin sabahleyin gelip, kendisini âhirete dâvet ettiğini söyledi” dedi Babam böyle deyince, ben de dayanamayıp gayri ihtiyâri ağladım

Zenbilli Ali Efendinin El-Muhtârât adlı eseri, bir fıkıh kitabı olup, çok kıymetlidir Bundan başka; Muhtasar-ul-Hidâye, Âdâb-ül-Evsiyâ ve Risâle fî Hakk-ıd-Deverân adlı eserleri vardır

KARINCA VE SÜLEYMÂN

Kânûnî Sultan Süleymân Hân, meyva ağaçlarını karıncaların sarması üzerine, karıncaları kırmak için meseleyi Zenbilli Ali Efendiye güzel bir beyitle sorar ve şöyle der:

“Dırahtı (ağacı) sarmış olsa eğer karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca

Zenbilli Ali Efendi zarîf bir ifâde ile sorulan bu suâlin altına şu beyti yazarak cevap vermiştir:

“Yarın divânına Hakk’ın varınca
Süleymân’dan alır hakkın karınca

1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1166
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s302
3) Mu’cem-ül-Müellifîn; c7, s25
4) Devhat-ül-Meşâyıh; s15
5) Kâmûs-ul-A’lâm; c4, s3178
6) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s742
7) Keşf-üz-Zünûn; s1624
8) Tâc-üt-Tevârih; c2, s549
9) Rehber Ansiklopedisi; c18, s289
10) Osmanlı Müellifleri; c1, s320
11) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c15, s106

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.