Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kadı, muhammed, zahid

Kâdı Muhammed Zâhid

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kâdı Muhammed Zâhid




KÂDI MUHAMMED ZÂHİD

Türkistan'da yetişen büyük velîlerden İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak saâdete kavuşmaları için çalışan ve Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlim ve velîlerin on dokuzuncusudur İsmi, Muhammed bin Burhâneddîn'dir Annesi Silsile-i aliyye büyüklerinden Yâkûb-i Çerhî hazretlerinin kızıdır Zâhid ve Kâdı lakaplarıyla ve Semerkandî nisbesiyle bilinir Semerkantlı olup, doğum târihi bilinmemektedir 1530 (H936) senesinde Semerkand'a bağlı Hisar'ın Vahş köyünde vefât etti Kabri oradadır

Asîl ve ilim ehli bir âileye mensûb olan Muhammed Zâhid, küçük yaştan îtibâren ilim öğrendiTemel dînî bilgileri öğrendikten sonra tasavvufa yöneldi Nefsini ıslah edebilmek için çok gayretler sarf etti Nefsin istediklerini yapmamak, istemediklerini yapmak sûretiyle Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaya çalıştı 1478 veya 1480 senesinde büyük velî Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine talebe oldu

Muhammed Zâhid, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin hizmetine girdi On iki sene müddetle onun kalplere şifâ olan sohbetlerinde bulunup, velîlik derecelerinde yükseldiHocasıYâkûb-i Çerhî hazretlerinin torunu olan Muhammed Zâhid'e daha çok îtinâ ve iltifât gösteren Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onu tam olarak yetiştirdi İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda hilâfet verdi İlimdeki yüksek derecesi sebebiyle Kâdı, dünyâdan yüz çevirmesi sebebiyle Zâhid lakaplarıyla anılanMuhammed Zâhid hazretleri, asrındaki âlimlerin en büyüklerinden ve evliyânın yükseklerindendi Tasavvuf ilminde ve hallerinde mütehassıs ve ilâhî sırların gizliliklerine vâkıftı Hocasının gönüllere şifâ olan sohbetlerini dinleyip yazdıHocasından dinlediklerini Mesmûât-ı Mevlânâ Kâdı Muhammed Zâhid adlı eserinde topladı Farsça yazdığı bu eser, 155 varak olup, İstanbul SüleymâniyeKütüphânesinde vardır Evliyâ zâtların hayatlarını, sözlerini, güzel hal ve kerâmetlerini de Silsiletü'l-Ârifîn adlı eserinde topladı

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri kendisinden sonra vazîfesini yerine getirmekle Kâdı Muhammed Zâhid hazretlerini vazîfelendirdi Vefâtına yakın talebelerini ve akrabâsını yanlarına çağırıp; "Bizim topluluğumuzdan her fert fakirlik veya zenginlikten birini seçer" Kâdı Muhammed Zâhid'e dönüp; "Sen hangisini seçerdin söyle?" buyurdu Kâdı Muhammed Zâhid hazretleri; "Benim seçeceğim, sizin münâsip göreceğinizdir" dedi Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri hesaplarını tutan vazîfeliye emredip; "Mevlânâ Muhammed'e dört bin altın verin O fakirliği seçmiştir Bu parayı yanındaki fakirlerin ve dervişlerin ihtiyaçları için kullansın" buyurdu

Kâdı Muhammed Zâhid hocası Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin vefâtından sonra Taşkent'e giderek insanlara hak yolu anlattı Taşkent, Özbek Muhammed Şeybek Han tarafından alınıncaya kadar burada kaldı 1503 senesinde Buhârâ'ya gitti Muhammed Şeybek Hanın kardeşi Mahmûd Sultandan îtibar gördü Ona hocalık yaptı 1510 senesinde Özbek kuvvetlerinin Eshâb-ı kirâm düşmanı Safevî hükümdârı Şah İsmâil tarafından Merv'den çıkarılması üzerine Buhârâ'dan ayrılarak Andican ve Aksi'ye gitti Fergana'ya giderek Haydar Mirzâ Devle'yi sık sık ziyâret etti Genç yaşta olan Haydar Mirzâ, Kâdı Muhammed Zâhid hazretlerine talebe olup ondan istifâde etti Gittiği yerlerde İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatıp pekçok talebe yetiştirdi

Sohbetlerinde hocası Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduklarını nakleder ve velîlerin hayatlarını anlatırdı Bir sohbeti sırasında buyurdu ki:

Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yâni Allahü teâlâdan başka herşeyden çevirmektir

Dünyâya düşkün olmayanlarla, âhiret adamlarıyla oturmak, berâber bulunmak, çok tesirli ve faydalıdır Önce tesiri anlaşılmasa bile, doğan bir çocuğun her gün yavaş yavaş büyüdüğü gibi, insan yavaş yavaş dünyâya düşkün olmaktan kurtulur

İbn-i Abbâs radıyallahü anhümâ; "Hâlbuki sen (Ey Resûlüm) onların içindeyken Allah onlara azab verecek değildi İstigfâr ettikleri hâlde de Allah onlara azâb edecek değil" (Enfal sûresi: 33) meâlindeki âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken şöyle buyurmuştur: "İslâmiyetin mevcûd olması, Resûlullah'ın mevcûd olması mesâbesindedir Nasıl ki Resûlullah hayattayken azap kaldırılmış, insanlara azap gelmemişse, İslâmiyetin bir yerde mevcûd olması ve İslâmiyete uymak sebebiyle de azap kalkar İstigfâr etmek sebebiyle de azap inmez İstigfâr, azâbın gelmesine mâni olur Bir yandan Allahü teâlânın emirlerine uymayıp, bir yandan da, "Estagfirullah, Estagfirullah" demek, istigfâr değildir İstigfârın mânâsı; Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır Allahü teâlânın rahmetine ve magfiretine yol açacak sebeplere yapışmak lâzımdır Zulüm ve isyân gibi işleri yapmaktan sakınmalıdır"

Velîlerin hallerini ve üstünlüklerini anlatırken buyurdu ki:

Zünnûn-i Mısrî hazretleri şöyle buyurmuştur: "Tasavvuf yolunda, cenâb-ı Hakk'ın dostlarından, sevgili kullarından bâzıları o hâle gelmiştir ki, eğer bir büyük zât onlara Allahü teâlânın muhabbetinden, azamet ve celâli ile ilgili sözler söylerse, muhabbetleri sebebiyle can verecek hâle gelirler"

Ömrünü İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanların dünyâ ve âhirette saâdete kavuşmaları için sarfeden Kâdı Muhammed Zâhid hazretleri birçok talebe yetiştirdi Silsile-i aliyye büyüklerindenDerviş Muhammed hazretleri onun yetiştirdiği âlim ve velîlerdendir 1530 (H936) senesinde vefât eden Kâdı Muhammed Zâhid hazretleri Semerkand'a bağlı Hisar'ın Vahş köyünde defnedildi Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir Kâdı Muhammed Zâhid hazretlerinin kız kardeşinin oğlu olan Mevlânâ Derviş Muhammed hazretleri onun vazîfesini yürüttü ve yolunu devâm ettirdi

KALBDEKİ MUHABBET

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine talebe olması şöyle oldu: Memleketi olan Semerkand'da kalıp ilim tahsîl ettikten sonra daha fazla ilim öğrenmek için Şeyh Nîmetullah adında bir ilim talebesiyle Semerkand'dan Hirat'a gitmek üzere yola çıktı Şadman köyüne vardıkları zaman havanın sıcak olması sebebiyle orada bir müddet kaldılar Onlar buradayken, köye Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri teşrif ettiler Bir ikindi vakti Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin ziyâretine gittiler Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri ona; "Sen nerelisin?" diye sorunca, Muhammed Zâhid; "Semerkandlıyım" dedi Daha sonra Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri sohbete başladı Çok güzel konuşuyordu Konuşması sırasında Muhammed Zâhid'in kalbinden ve hâtırından geçenleri bir bir saydı Hirat'a gitmek üzere yola çıkışının sebebini söyledi Bunun üzerine Muhammed Zâhid'in kalbine Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı sevgi ve bağlılık hisleri kuvvetlendi Kalbi ona tutuldu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri ona; "Eğer maksadın ilim öğrenmekse o iş burada daha kolaydır" buyurdu Fakat Muhammed Zâhid'in Hirat'a gitme arzusu devâm ediyordu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onun kalbinden geçen bu düşünceyi de keşf edip yanına doğru yaklaştı ve; "Hirat'a gitmekten maksadınız nedir? Söyle bana ilim mi öğrenmek, yoksa tasavvufta mı yetişmek istiyorsunuz?" buyurdu Muhammed Zâhid,Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin heybetinden dehşete kapıldı ve sustu Yanındaki yol arkadaşı; "Onun asıl maksadı Hirat'a gidip tasavvuf yoluna girmektir İlim öğrenmeye gidiyorum demesi bu maksadını gizlemek içindir" diye cevap verdi Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri tebessüm etti ve; "Eğer böyle ise çok iyi ve güzeldir" buyurdu Sonra alıp bahçesine götürdü İnsanların gözünden kayboluncaya kadar birlikte yürüdüler Sonra durup Muhammed Zâhid'in elini tuttu Elini tutar tutmaz kendinde büyük değişiklik hisseden Muhammed Zâhid bayıldı Ayıldığı zaman Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri; "Herhalde sen benim yazımı okuyabilirsin" buyurdu Cebinden bir kâğıt çıkarıp okuduktan sonra katladı ve Muhammed Zâhid'e verdi Bu kâğıtta şöyle yazılıydı: "Bunu iyi muhâfaza et Bunda ibâdetin hakîkati, itâat, huşû ve Allahü teâlânın azameti karşısında insanın âcizliği yazılıdır Bu saâdet Allahü teâlânın muhabbetiyle ve onun resûlü Seyyidü'l-evvelîn vel-âhirîne tâbi olmakla ele geçer Bunun için din ilimlerine vâris olan âlimlerin sohbetlerinde bulun Onlardan faydalı ilim öğren Tâ ki Resûlullah efendimize tâbi olmak sûretiyle mârifet-i ilâhiyyeye kavuşasın Kötü din adamlarından uzak dur Çünkü onlar dîni dünyâ malı toplamak ve makâma, mevkiye kavuşmak için âlet ederler Helâl haram ayırmadan bulduğunu yiyen ve dîne uygun olmayan işler yapan câhil ve sapık tarîkatçılardan uzak dur Yine Ehl-i sünnet îtikâdına uymayan sapık kimselerden de uzak ol" Mektubu verdikten sonra Fâtiha-i şerîfe okudu Muhammed Zâhid'e Hirat'a gitmek üzere izin verdiMevlânâ Sa'düddîn Kaşgârî'ye vermesi için bir de mektup verdi MektuptaMuhammed Zâhid'e yardımcı olunması ve korunması yazılıydı Bu hareketleri gören MuhammedZâhid'in kalbini Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı muhabbet ve bağlılık kapladı Fakat bir türlü Hirat'a gitme azminden de vaz geçemedi Mektubu alıp yola çıktı Yolda ilerledikçe bindiği hayvan yavaşladı Bu sebepleMuhammed Zâhid yol almaktan âciz kaldı Buhârâ'ya 36 km kadar mesâfe kaldığı sırada Muhammed Zâhid şiddetli bir göz ağrısına tutuldu Günlerce orada kaldı İyileşince yola çıktı Bu sefer de Humma hastalığına tutuldu O zaman eğer yola devâm ederse helâk olacağını anladı Gitmekten vaz geçti Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin huzûruna dönüp sohbet ve hizmetinde bulunmaya karar verdi Geri döndüTaşkent'e vardığı zaman kitapları ile binek hayvanını bir arkadaşına emânet bıraktı Bu sırada Taşkent'te bulunan bir şeyhin talebelerinden biriyle karşılaştı Ona; "Gel berâberce senin hocanı ziyârete gidelim" dedi O kimse Muhammed Zâhid'e; "Binek hayvanın ve kitapların nerede?" diye sorunca; "Bir arkadaşıma emânet bıraktım" dedi O kimse; "Git onları getir Benim eve bırak sonra berâberce ziyârete gideriz" dedi Muhammed Zâhid hayvanını ve kitaplarını almak için giderken birisi ona gelip; "Hayvanın ve eşyâların kayboldu" dedi Muhammed Zâhid hayret edip düşünceli olarak giderken; "Herhalde ziyâretine gitmediğim için Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri bana kırıldı Bu sebeple bineğim ve eşyâlarım kayboldu" diye kalbinden geçirdi Bineğini ve eşyâlarını aramaktan vaz geçip her şeyden önce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini ziyâret etmeye karar verdi Tam bu sırada birisi gelip; "Binek hayvanın ve eşyâların bulundu" dedi Binek hayvanını ve eşyâlarını emânet bıraktığı kimse gelip; "Ey Muhammed! Senin binek hayvanını emânet aldığımda onu bir yere bağladım Biraz sonra gözden kayboldu Aramaya başladım fakat bulamadım Üzgün üzgün geri dönüyordum, bir de ne göreyim, hayvan sokak ortasında insanlar arasında üzerindeki eşyâ ile beraber duruyor Hayret ettim O kadar kalabalık arasında ona kimse dokunmamıştı" Muhammed Zâhid binek hayvanını ve eşyalarını alıp Semerkant'a Ubeydullah-ıAhrâr hazretlerinin huzûruna gitti Huzûra varınca, Muhammed Zâhid'e bakıp tebessüm etti ve; "Hoş geldin" buyurdu

1) Umdetü'l-Makâmât; s82
2) Hadîkatü'l-Evliyâ; s86
3) Reşehât Zeyli; s5
4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1121
5) Hadâikü'l-Verdiyye; s174
6) Mesmûât, SüleymâniyeKütüphânesi,Esad Efendi Bölümü, No: 1715
7) Silsiletü'l-Ârifîn, Süleymâniye Kütüphânesi,Hacı Mahmûd Bölümü, No: 2830
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c14, s147
9) Rehber Ansiklopedisi; c12, s300
10) Persian Literatüre; c2, s966

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.