Prof. Dr. Sinsi
|
Hâris El-Muhâsibî
HÂRİS EL-MUHÂSİBÎ
Evliyânın büyüklerinden İsmi Hâris bin Esed, künyesi Ebû Abdullah'tır Nefsini çok hesâba çekmesi sebebiyle Muhâsibî denilmiştir 857 (H 243)'de Bağdât'ta vefât etti
Aslen Bağdâtlıdır Zamânında Bağdât'ın en büyük âlimlerindendi Yezîd bin Hârûn ve daha birçok âlimden rivâyette bulunmuştur Kendisinden de Ebû Abbâs bin Mesrûk, Ahmed bin Hasan bin Abd-ül-Cebbâr es-Sûfî, Cüneyd-i Bağdâdî, İsmâil bin İshâk es-Serrâc, Ebû Ali Hüseyin bin Hayrân el-Fakîh ve daha başka büyük âlimler rivâyette bulunmuşlardır İmâm-ı Şâfiî hazretleri ile aynı asırda yaşamıştır Şâfiî mezhebindedir
Rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir: Ebüdderdâ hazretleri haber verdi Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "(Kıyâmet günü) Mîzânda en ağır gelecek olan şey, güzel ahlâktır "
Büyük âlim Ebû Abdullah bin Hafîf der ki: Büyüklerimizden beş kişiye uyunuz Diğerleri hakkında da doğruyu söyleyiniz Bu beş kişi şunlardır: Hâris bin Esed el-Muhâsibî, Cüneyd bin Muhammed, Ebû Muhammed Ruveym, Ebû Abbâs bin Atâ, Amr bin Osman el-Mekkî Bunlar, zâhir ve bâtın ilimlerinin arasını birleştirmişlerdir
Hâris-i Muhâsibî hazretleri elini şüpheli bir yiyeceğe uzatınca, parmağının damarı hareket etmeye başlardı Eğer bu harekete mâni olamazsa o yiyeceğin helâl olmadığını anlar ve yemekten vaz geçip, yemezdi
Abdullah bin Meymûn der ki: Hâris el-Muhâsibî hazretlerine, zühd, dünyâya rağbet etmemek, niçin kıymetlidir? Bunun sebebi nedir? diye suâl edildi O şöyle cevâp verdi: "Bunun beş sebebi vardır Birincisi, dünyâ insanı, bir çok meşakkat ve sıkıntılara düşürür İnsanın kalbini Allahü teâlânın rızâsından ve âhireti düşünmekten alıkor İkincisi, dünyâyı sevenlerin derecesi, dünyâya rağbet etmeyenlerin derecesinden çok aşağıdadır Üçüncüsü, dünyâyı sevmemek, insanı Allahü teâlâya yaklaştırır ve cennetliklerin derecelerine yükseltir Dördüncüsü, dünyâyı sevenlerin, kıyâmet gününde hesapları uzun olur Beşincisi, Allahü teâlânın katında dünyânın bir sinek kanadı kadar bile kıymeti yoktur "(Burada ve benzeri yerlerde dünyânın mânâsı: Allahü teâlânın rızâsından ve beğendiği şeylerden uzaklaştırıp, âhireti unutturan şeyler demektir )
Hâris el-Muhâsibî hazretlerine sabrı suâl ettiler O da: "Sabır, Allahü teâlâdan gelen her şeyi hoş ve iyi bir şekilde karşılayıp, heyecan ve ümidsizliğe düşmemek, sıkıntılı ve meşakkatli zamanlarda dayanıklı ve tahammüllü olmaktır " şeklinde cevap verdi
Ahmed bin Muhammed bin Mesrûk anlatır: Hâris el-Muhâsibî hazretlerine, "Allahü teâlâya muhabbetin, sevginin alâmeti nedir?" diye suâl edildi Soru soran şahsa; "Senin bu hususta bir bildiğin var mı?" dedi O zât: "Evet şu âyet-i kerîmede meâlen; "Ey sevgili Peygamberim! Onlara de ki, eğer Allahü teâlâyı seviyorsanız ve Allahü teâlânın da sizi sevmesini istiyorsanız, bana tâbi olunuz Allahü teâlâ bana tâbi olanları sever " buyrulduğunu biliyorum Bu âyet-i kerîmeden, Allahü teâlânın kullarını sevmesinin alâmetinin, Resûlullah efendimize tâbi olmak ve O'na uymak olduğunu, anladım " dedi Hâris hazretleri bu cevâbı çok beğendi
Buyurdular ki; "Allahü teâlâ kulunu sevdiği zaman, ona, farzların edâsı için sevinç ve gayret verir "
"Bir kimsenin kalbinde Allahü teâlânın korkusu kalmaz ve âhirette azap göreceğini unutursa, günahları çoğalır ve tehlikeli durumlara girer O zaman, iyi şeyleri idrâk edip yapamaz, kötü şeylerin kötülüğünü görüp, ondan sakınamaz Nefsinin esîri olur Allahü teâlânın katında kıymeti düşer Kalbi paslanıp, îmânı zayıflar "
Bir defâsında ona, zühd sâhibi insanların dereceleri nasıldır?" diye sordular O da şöyle buyurdu: "Akıllarının derecesi ve kalblerinin temizliği kadardır Zâhidlerin en üstünü, en akıllı olanıdır En akıllı olanlar, Allahü teâlânın emirlerini iyi anlayıp, onları yerine getirmek için bütün güçleriyle çalışanlardır Bunlar, dünyâya düşkün olmayıp, âhirete yönelenlerdir (Haram ve şüphelilerden sakınıp, mübahlara fazla dalmamak; dünyâdan yüz çevirip, âhirete yönelmekle olur )
"Kim cennetliklerden olmayı isterse, sâlih kimselerle berâber olsun "
"Kulluk, insanın, âcizliğini idrâk edip, anlamasıdır "
"Eziyetlere katlanmak, kızmamak, güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak, güzel ahlâktandır "
"Kanâatkâr bir kimse aç bile olsa, onun gönlü zengindir "
"Eğer kulun başına bir belâ gelecekse, bunun alâmeti kalbin Allahü teâlâyı anmamaya başlamasıdır Artık kalb, bundan sonra, gaflete dalar "
"İlim sâhipleri,Allahü teâlâdan daha çok korkar Zühd, insanın kalbini dünyâ sıkıntılarından uzak tutar Allahü teâlânın yüceliğini ve büyüklüğünü tanımak, tövbe etmeyi temin eder "
"Her şeyin bir cevheri, özü vardır İnsanın da cevheri, akıldır Aklın cevheri sabırdır Kim Allahü teâlânın verdiği nîmetlere şükretmezse, o nîmetin elinden alınmasını istemiş olur "
"Gayretini, başkasının ayıplarını aramakta değil, kendi nefsini ıslâh etmek için harca "
"Allahü teâlânın senin için murâd ettiğine, dilediğine râzı ol Abdullah bin Mes'ûd şöyle buyurur: Allahü teâlânın senin hakkında yaptığı taksimine râzı ol Böylece, insanların en zengini olursun Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzaklaş, onları yapma Böylece, günahlardan en çok sakınan bir kimse olursun Allahü teâlânın emirlerini yerine getir İnsanların en âbidi olursun Hâlini Allahü teâlâya arz et Sâdece O'ndan yardım iste Hâlini insanlara şikâyet etme "
"Namazını, artık dünyâdan ayrılıyormuş gibi kıl "
"Hayâ, Allahü teâlânın beğenmediği kötü huylardan vazgeçmektir "
"Sâdık, doğru olan, insanlar kendisine kıymet vermeseler bile, hiç korkusu olmıyan, kalbinin doğruluğuna inanıp, insanların, kendi amellerinden hiçbirisini görmelerini istemeyendir "
"Nefsinin isteklerinden ve öfke ile hareket etmekten uzak dur En önde gelen vazifelerinden birisi de, yumuşak olmak ve dikkatli hareket etmek olsun "
"İlmiyle takvâsını, ameliyle basiretini ve aklıyla mârifetini arttıran kimsenin izinden yürü "
"Kul için en doğru yol, ilimle amel etmek, Allahü teâlânın korkusuyla haramlardan sakınmaktır Günahla nefsini yâd etme Günahta ısrâr etme Fakirlik zamanında Allahü teâlâya sığın, her hâlinde Allahü teâlâya muhtâc ol ve O'nun her emrinde O'na tevekkül et "
"Sana zulmedeni affet Amelinle mağrûr olmaktan sakındığın gibi, ilimle gururlanmaktan sakın Yakınının, fakirin ve komşunun hakkını gözet Konuşmadan hoşlanmayanın yanında konuşma Mazlum kardeşine yardım et Zamânını iyi değerlendir "
"Günahlar gaflet getirir Gaflet ise, kalbin katılaşmasına sebeb olur Kalbin katılaşması, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır ve Allahü teâlâdan uzaklık ise, Cehennem'e götürür "
"Câhillerin ahlâkından, günahkârların meclisinden, kendini beğenenlerin iddiâlarından, mağrûrların isteklerinden ve ümitsizlerin ümitsizliklerinden sakın ve uzak dur Hak ile amel et Allahü teâlâya güven Emr-i mârûf ve nehyi anilmünker yap "
"Şu üç çeşit muhabbet çok mühimdir: Birincisi, ibâdeti günaha tercih etmek sûretiyle Allahü teâlâyı sevmektir İkincisi, kuvvetli bir îmân ile Resûlullah'ı sevmektir Bunun alâmeti, Resûlullah'ın sünnetine yapışmaktır Üçüncüsü ise, Allah için müminleri sevmektir Bunun alâmeti müminlere eziyet etmemek ve onlara faydalı olmaktır "
"Dilin farzı ve vazifesi; sükûnet ve öfke zamanlarında doğruluktan ayrılmamak Gizli ve açık hiç kimseye eziyet etmemektir Gözün farzı ve vazifesi; haramlardan korunmaktır Kulağın farzı ve vazifesi, helâl olmayan şeyleri dinlememektir Lisanından sonra, insanoğlu için en tehlikeli âzâ kulağıdır Çünkü kulak, kalbin en büyük elçisidir Fitne bataklığına en fazla dalan kulaktır Burnun farzı ve vazifesi; burun, kulak ve göze tâbidir Dinlemesi ve bakılması câiz olmayan bir şeyin koklanması da câiz değildir Ellerin ve ayakların farzı ve vazifesi; Allahü teâlâ tarafından haram kılınan şeylere uzanmaması ve başkalarının hakkından sakınmasıdır "
Eserleri:
1) Âdâb-ün-Nüfûs, 2) Şerh-ul-Ma'rifet, 3) El-Menâzil fi'z-Zühd ve Gayrihi, 4) El-Ba's ve'n-Nüşûr, 5) Er-Riâye li-Hukûkıllah Azze ve Celle, 6) El-Halvet ve't-Tenekkul fi'l-İbâdet, 7) Muâtebet-ün-Nefs, 8) Risâlet-ül-Müsterşidîn
HİÇ KİMSEYİ İNCİTME
Hâris el-Muhâsibî hazretleri buyurdu ki: Nefsini hesâba çeken muhâsebe ehlinin belli hasletleri vardır Bunları tecrübe ve tatbik edince, Allahü teâlânın ihsânıyla şerefli makamlara ulaşmışlardır Her şey güçlü bir azimle ve nefsânî arzuları tamâmen terk etmekle elde edilir Çünkü azmi sağlam olanların nefsin hevâ ve hevesine karşı durmaları basitleşir O halde kuvvetli bir azimle şu hususlara uy:
1) Doğru ve yalan yere yemin etme
2) Yalan söylemekten sakın
3) Zulüm bile yapmış olsa hiç bir kimseye lânet etme
4) Vefâkâr olmak imkânı bulduğun müddetçe ahdinden dönme
5) Ne sözle ne de hareketle hiçkimseye bedduâ etme Yaptığın iyilik için mükâfât, karşılık bekleme Allahü teâlânın rızâsı için tahammüllü ol
6) Kâfir olsun, müşrik veya münâfık olsun, hiçbir kimsenin aleyhinde şâhidlik yapma Halka karşı merhametli ol Allahü teâlânın gazabından uzak kalmak için en uygun yol budur
7) Ne içinden ne de dışından aslâ günah işlemeye yönelme, âzâlarının tamâmını günahtan uzak tut
8) Hiç kimseyi incitme İster az ister çok olsun veya ihtiyacın olsun yâhud da olmasın hiçbir halde kendi yükünü kimseye yükleme
9) İnsanlardan hiçbir şey bekleme ve sâhib oldukları hiçbir şeye göz dikme
10) Dünyâ ve âhirette makam ve izzet yüksekliği, Allahü teâlânın dilemesine, vermesine bağlıdır Bu bakımdan kendini karşılaştığın hiçbir insandan daha üstün görme
SÜNNETE UYGUNDUR
Ahmed bin Hanbel hazretlerine dediler ki: "Hâris el-Muhâsibî tasavvuf ile alâkalı mevzûlardan bahsediyor Bunlara âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden delil getiriyor Onu dinlemek istemez misin?" Ahmed bin Hanbel: "Evet, dinlemek isterim " dedi Nihâyet bir gece yanına gitti Gece sabaha kadar sohbetini dinledi Hâris el-Muhâsibî'de ve yanında bulunanlarda dînen münâsib olmayan bir şeye rastlamadı Ahmed bin Hanbel hazretleri burada gördüklerini şöyle anlatmaktadır: "Akşam ezânı okununca, öne geçip namazı kıldırdı Namaz kılındıktan sonra, yemek geldi Yemeğe oturdular Hâris el-Muhâsibî, hem konuşuyor hem yemek yiyordu Zâten yemek yerken güzel şeylerden bahsetmek sünnete de uygundur Yemek yendikten sonra, ellerini yıkadılar Sonra, berâberce oturdular Herkes yerini alınca, bir suâli olan var mı? diye sordu Riyâ, ihlâs ve muhtelif hususlarda, suâller sordular Suallere cevap verdi Ayrıca delillerini de söyledi Bu sırada gece bir hayli ilerlemişti Birisine, Kur'ân-ı kerîm okumasını söyledi Kur'ân-ı kerîm okundukça ağlıyor, inliyor ve göz yaşları döküyorlardı Kur'ân-ı kerîm okunması bitince, Hâris el-Muhâsibî hafifce duâ yaptı, sonra namaza kalktı " Sabah olunca, Ahmed bin Hanbel hazretleri Hâris el-Muhâsibî'nin fazîletli bir zât olduğunu söyleyip, takdirlerini bildirdi
KIYMETLİ KARDEŞİM
Derler ki, Hâris el-Muhâsibî kırk yıl sırtını duvara dayamayıp, ayaklarını uzatmadan oturdu Niçin böyle kendine eziyet ediyorsun diyenlere; "Allahü teâlânın huzûrunda kul gibi oturmamaktan hayâ ediyor, utanıyorum " derdi Yine buyurdular ki; "Kıymetli kardeşim! Kötü âlimler insanlar için çok tehlikelidir Onlar dünyâya düşkündürler Dünyâyı âhirete tercih ederler Sonra şunu iyi bil Dünyâyı âhirete tercih edenler, râhat ve huzur içerisinde de değildirler Onların neşe ve sevinçlerine, keder ve sıkıntılar karışmıştır Bunların sonu felâkettir Aslında böyle kimselerin dünyâsı da âhireti de harâbtır İki dünyâları da perişândır Kıymetli kardeşim! Kendinize geliniz Aklınızı başınıza alınız Allahü teâlâdan korkunuz Şeytan sizi aldatmasın Şeytan ve onun yardımcıları, Allahü teâlânın huzûrunda perişan olacaklardır "
1) Vefeyât-ül-A'yân; c 2, s 57
2) Hilyet-ül-Evliyâ; c 10, s 73
3) Târih-i Bağdâd; c 8, s 211
4) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 387
5) Tezkiret-ül-Evliyâ; s 144
6) Tabakât-üs-Sûfiyye; s 56
7) Risâle-i Kuşeyrî; s 72
8) Dirâsât fit-Tasavvuf-il-İslâmî; s 153
9) Sıfat-üs-Safve; c 2, s 24
10) Nefehât-ül-Üns; s 52
11) Tabakât-ül-Evliyâ; s 175
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 3, s 177
|