Prof. Dr. Sinsi
|
Sırrî Sekatî (K.S)
Sırrî Sekatî (k s)
Yusuf HALICI
Evliyânın büyüklerinden olup ismi, Sırrî bin Muğallis es-Sekatî'dir Künyesi Ebu Hasan'dır Bağdat'ta doğdu, Ramazan-ı şerif ayında yine orada vefat etti
Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin dayısı aynı zamanda hocasıdır Ma'rûf-ı Kerhî hazretleriyle arkadaş olup ondan feyz aldı
Sırrî Sekatî hazretleri birçok âlimden ilim öğrenmiş ve hâdis-i şerif rivayet etmiştir Üçüncü asırda yaşamış olan evliyâların hemen hepsi, kendisinden feyz almıştır
Güzel hallerde ona yetişen yoktu Vera' ve takvada zamanının bir tanesiydi Zühd ve edebte pek çok harikulade hâl ve hareketleri meşhurdur Bir yere gittiğinde, yolda olan şeyler ve havada uçan kuşlar, açık bir lisan ile kendisine selâm verirlerdi Kırk defa yürüyerek hacca gidip geldi
Kendisi büyüklerin yoluna girmesini şöyle anlatır: "Bir gün hocam Mârûf-i Kerhî hazretlerini, hurma çekirdeği toplarken gördüm Ona; 'Bunları ne yapacaksın?' diye sordum Bana: 'Şu çocuğu ağlar vaziyette gördüm ve niçin ağlıyorsun? diye sordum Çocuk: 'Ben yetimim Annem babam yok Bütün arkadaşlarımın güzel elbiseleri var Fakat benim ne elbisem var, ne de oyuncağım ' dedi Ben de şimdi bunları toplayıp, satacağım ve onun ihtiyacını alacağım ' dedi Bunun üzerine ben de Ma'rûf-ı Kerhî'den izin isteyip, çocuğa bir takım elbise ve oyuncak aldım Yetim çocuk çok sevindi Ma'rûf-ı Kerhî hazretleri bu durumu görünce; 'Sen bu çocuğu sevindirdiğin gibi, Allah u Teâlâ da seni sevindirsin Dünya sevgisini kalbinden çıkarsın, seni bu meşguliyetten kurtarsın ' diye dua etti İşte bu dua sebebi ile dünya sevgisinden ve bütün meşguliyetlerimden kurtuldum "
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri anlatır: "Sırrî Sekatî hazretlerinden ziyade ibadet ehli bir kimse görmedim Daima edepli bir hâlde otururdu Allah u Teâlâ'dan hiçbir zaman gafil olmadı Yetmiş yıl, hiç kimse onun ayaklarını uzatıp yattığını, edebe uymayan bir hareketini görmedi Gece-gündüz Allah u Teâlâ'nın huzurunda olduğunu düşünür ve her zaman edepli bir şekilde otururdu Ancak ölüm hastalığında yatağa uzanabildi "
Kendisi anlatır: "Bir gün bir hata işledim O hatanın ateşi otuz yıldır içimde durmakta, hatırladıkça kalbim cayır cayır yanmaktadır Bir gün Bağdat şehrinde, dükkânımın bulunduğu semtte yangın çıktı Bütün dükkânlar yandığı hâlde yalnız benim dükkânım yanmamıştı Dükkânımın yanmadığı haberi gelince, "Elhamdülillah" diye Allah u Teâlâ'ya şükrettim Hemen akabinde, başkalarının zarar ve ziyanını düşünmediğimi hatırlayıp, çok tevbe ve istiğfar ettim Keffâret olarak dükkânımdaki bütün mallarımı fakirlere dağıttım Ama otuz yıldır, kalbimden bunun acısını silemedim
Yaya olarak, Rum diyarına gaza için gitmiştim İstirahat ederken, yorgunluktan sırt üstü yatmış, ayağımı duvara dayamıştım O esnada bir ses duydum Bu ses bana; 'Yâ Sırrî! Köle, efendisinin yanında böyle yatar mı?' dedi Bundan sonra, bir daha ayağımı hiçbir şekilde uzatıp yatmadım "
Salihlerden bir zât şöyle anlatıyor: "Bir defa Sırrî Sekatî'yi ziyâret etmek için evine gidip, kapısını çaldım İçeriden 'Kim o?' dedi 'Âşığın birisi' dedim 'Eğer âşık olsaydın, hep Allah u Teâlâ ile meşgûl olur, bana gelmezdin' buyurdu ve; 'Yâ Rabbî! Bu kimseyi hep kendin ile meşgul eyle ki, başkaları ile meşgul olmasın' diye dua etti Bu anda bende çok değişiklikler hâsıl oldu Duası kabul olmuştu "
Bir gün Sırrî Sekatî'ye, sabrın ne olduğu soruldu O da sabır konusunu anlatmaya başladı Bu esnada bir akrep dolaşmaya başladı İğnesini defalarca kendisine soktuğu hâlde, Sırrî Sekatî hazretleri hiçbir şey yokmuş gibi, sakin sakin konuşmasına devam etti Neden akrebi fırlatıp atmıyorsunuz? diye soranlara da: "Sabır konusunda konuşurken, sabretmemek husûsunda Hak Teâlâ'dan hayâ ederim " diye cevap verdi
Lübnan'dan birisi gelip; "Falan zatın size selâmı var " dedi Sırrî Sekatî hazretleri buyurdu ki; "O kişiye bizden selâm söyle İnsanlardan uzaklaşıp dağ başında oturması, yalnız ibadetle meşgul olması uygun değildir Hakk âşığı dediğin, çarşıda, pazarda alış verişle de meşgul olur ve bu esnada bir an olsun Allah u Teâlâ'dan gafil olmaz İnsanlara hizmet etmesi de ibadettir Kişinin zarurî ihtiyaçlarını karşılaması tevekkülüne mâni değildir "
Gençlere; "gençler, gençliğinizin kıymetini biliniz Güç kuvvet elde iken, çok ibadet ediniz Biz yaşlılardan ibret alınız da, zayıf ve güçsüz duruma düşmeden evvel, çok ibadet yapınız" diye öğüt verirdi
Sırrî Sekatî hazretlerinde, Allah korkusu, kendini başkalarından küçük ve aşağı görme hâli son derece fazlaydı Onun için "Bağdat'ta ölmek istemem, çünkü bu insanlar, benim hakkımda iyi zan sahibidirler Korkarım ki, toprak beni kabul etmez de, herkese rezil olurum " derdi
Yine; "kabahatlerimden dolayı yüzümün kararacağından korkarak, her gün bir kaç defa aynaya bakarım " buyururdu
Sırrî Sekatî, bir bayram günü meşhur bir zatla karşılaşmış ve ona güler yüzlü olmayarak selâm vermişti "Neden böyle yaptın?" diye sorulduğunda, "Peygamber efendimiz bir hâdis-i şerifte; "İki mü'min karşılaştıkları zaman, yüz rahmet aralarında taksim edilir Bunlardan doksan rahmet, daha güler yüzlü olana verilir" buyurmuştur İstedim ki, o benden daha çok sevap alsın" diye cevap verdi
Sırrî Sekatî’den İnciler
"İhtiyaç kadar yemek, ihtiyaç kadar su, ihtiyaç kadar elbise, ihtiyaca yetecek kadar bir ev ve doğru ilim sahibi olmaktan başka, dünyada her şey boş ve faydasızdır "
"Bir kimsenin ahmak olduğuna alâmet, kendi ayıbını bırakıp, başkasının ayıbıyla uğraşmasıdır "
"Şu üç şey Allah u Teâlâ'yı çok üzer: Vakti boşa geçirmek, insanlarla alay etmek ve gıybet etmek "
"Gerçekten Allah u Teâlâ'dan korkan, hâlinin ne olacağını ve nereye varacağını bilinceye kadar yemesini ve içmesini terk eden ve uykuyu bırakan kimsedir "
"Sâlih bir kul olmak isteyip de, yarın yaparım diyerek günlerini geçiren kimse aldanmıştır "
"Dil, kalbin tercümanı, yüz kalbin aynasıdır Kalpte gizli olan, yüzde meydana çıkar "
|