|  | Birgivî |  | 
|  08-02-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   BirgivîBİRGİVÎ Osmanlı âlimlerinin meşhûrlarından, büyük velî  İsmi Muhammed, babasınınki Ali'dir  Lakabı Zeynüddîn'dir  1521 (H  929) senesinde Balıkesir'de doğdu  1573 (H  981)de Birgi'de vefât etti  Kabri, İzmir'in Birgi kasabasında bir tepe üzerindedir  İlimdeki yüksek derecesinden dolayı İmâm-ı Birgivî ismiyle meşhûr olup, Türk âlimlerinin baş tâcıdır  Hanefî mezhebinden olup, asrının en meşhûr âlimlerinden idi  İmâm-ı Birgivî'nin babası âlim bir zât olup, müderris idi  Önce babasından ilim öğrendi  Babasının derslerinde yetişip, akranlarını geçti  Sonra yüksek ilimleri öğrenmek üzere İstanbul'a gitti  İstanbul'da bulunan meşhûr Semâniyye Medresesi müderrislerinden Ahîzâde Mehmed Efendiden, sonra da Kâdıasker Abdürrahmân Efendiden ders aldı  Büyük bir şevk ve gayretle ilim öğrenip, Semâniyye Medresesinden mezun oldu  Parlak bir başarı ile icâzet imtihânını vererek, müderrislik rütbesini kazandı  Bundan sonra bir müddet İstanbul medreselerinde müderrislik yaptı  Bu vazîfesi sırasında Bayrâmiyye tarîkatının şeyhlerinden olan Abdürrahmân Karamânî'ye talebe olup, onun sohbetlerinde bulunarak tasavvufta yetişti  Daha sonra hocalarından Abdürrahmân Efendinin vâsıtasıyla Edirne'de Kassâm-ı Askerî (Mîrâs taksîm eden kâdılık) vazîfesi yaptı  Bir müddet sonra bu işten de ayrıldı  Sonra uzlete çekilmek yâni dünyâ işlerini tamâmen bırakmak istemişse de, tasavvufta hocası Abdürrahmân Karamânî'nin ısrârı üzerine ders ve vâz vermeye devâm etti  İkinci Selîm Hanın hocası Atâullah Efendi, Birgivî'nin ilimdeki kudretini takdir ederek kendisini, Birgi'de yaptırdığı medresenin müderrisliğine tâyin etti  Bundan sonra orada, talebe yetiştirmek, vaz vermek ve kitap yazmakla ömrünü geçirip, büyük hizmetler yaptı  Yaşadığı bu yere nisbetle "Birgivî" adıyla meşhûr oldu  Haramlardan sakınmanın önemini ve dünyânın fânîliğini çok iyi anladığından, dînin emirlerini aslâ tâviz vermeden açıklardı  Zamânın âlimleriyle, yazılı ve sözlü pek çok münâzaralara girerdi  Hak bildiğini, ilmî delilleri ile söylemekten hiç çekinmezdi  Birgi'den İstanbul'a gelerek, Sadrâzam Mehmed Paşaya nasîhatte bulunmuştur  İmâm-ı Birgivî hazretleri duâ ederken; "Ey yardımcıların en iyisi! Ey ümitsizlerin sığınağı! Yâ Erhamerrâhimîn! Ey günâhları örten merhâmeti bol Allah'ım! Habîbin, sevgili Peygamberin hürmeti için ve bütün peygamberlerin, meleklerin, peygamberinin Eshâbının ve Tâbiînin hürmetleri için, günâhı çok olan bizlere acı! Suçlarımızı affeyle!" derdi  Buyururdu ki: Mal büyük bir nîmettir  Malı isrâf, Allahü teâlânın nîmetini hakîr görmek, nîmete kıymet vermemek, nîmeti elden kaçırmak, kısaca küfrân-ı nîmet etmek, yâni şükür etmemek olur  Bu ise, nîmeti verenin düşman muâmelesi yapmasına, azarlamasına ve azâb etmesine sebeb olacak büyük bir suçtur  Nîmetin kıymeti bilinmeyince, hakkı gözetilmeyince elden gider  Şükür edilince ve hakkı gözetilince elde kalır ve artar  Cenâb-ı Hak, İbrâhim sûresi, yedinci âyetinde meâlen; "Şükr ederseniz, verdiğim nîmetleri elbette arttırırım  " buyuruyor  İsrâf çok kötü bir huydur  Çirkinliği meydandadır  Kalbi, durmayıp karartan, kemiren, tehlikeli bir hastalıktır  Tedâvisi pek güçtür  Bu sıfat kalbi kaplamadan önce, gidermek ve bu felâketten kurtulmak için bütün ilâçlarına baş vurup uğraşmalıdır  Kurtarması için, cenâb-ı Hakka yalvarmalı, duâ etmelidir  Allahü teâlâ, çalışana, her güçlüğü kolaylaştırır  O, sığınılacak, güvenilecek, biricik yardımcı ve kurtarıcıdır  "Tasavvuf nedir?" diye sorulunca buyurdu ki: "Tasavvuf; kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir  Kalbi ıslâh etmek, her şeyden daha önemlidir  Çünkü kalp, bedende emrine itâat edilen ve her hükmü yerine getirilen bir hükümdâr gibidir  Vücûddaki uzuvlar onun emri altındaki hizmetçilerdir  Bunun için Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "İnsanın bedeninde bir et parçası vardır  Bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur  Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur  Bu (et parçası) kalbdir  " Yâni bu yürek denilen, et parçasındaki gönüldür  Bunun iyi olması, kötü ahlâktan temizlenip iyi ahlâk ile süslenmek demektir  " İmâm-ı Birgivî, vefâtı yaklaştığı sırada şöyle vasiyette bulundu: Din kardeşlerime vasiyetim odur ki, hastalığım artınca, ziyâretime geldiklerinde İhlâs sûresini okumayı bana telkîn edip hatırlatsınlar  Allahü teâlânın rahmetini, recâya, ümîd etmeye dâir âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri hatırlatsınlar  Kelime-i şehâdeti söylemeyi telkîn etsinler  Yanımda; "Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah, eşhedü enlâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîkeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü  " desinler  Söyle diye zorlamasınlar  Kelime-i tevhîdi söyledikten sonra başka bir şey konuşursam, yeniden telkîn etsinler  Söylemezsem o da yetişir  Tövbe etmeyi hatırlatsınlar  Ölünce başımı kazımayı, koltuk ve kasık kıllarımı yolmayı, bıyık kırkmayı, sakalım traş olmamışsa, traş etmeyi, tırnak kesmeyi yapmasınlar  Çünkü bunlar öldükten sonra yapılmaz  Mümkün ise gusl ettirsinler  Buna imkân yoksa, abdest aldırsınlar  Buna da imkân yoksa, teyemmüm ettirsinler  Kıbleye döndürüp sağ tarafıma yatırsınlar  Yâsîn sûresini okusunlar  Ölürken yanıma kadın ve çocuk koymasınlar  Ağlayıp, inleyip, feryâd etmesinler  Sâlih din kardeşlerim yanımda bulunsunlar  Kalbleriyle teveccüh edip, bu fakir için selâmet ve şeytanın şerrinden kurtulmamı dilesinler  Rûhum kabzolunca gözlerimi kapayıp, çenemi bağlasınlar  Bir kaba buhur koyup, üç-beş veya yedi kerre etrâfımda döndürsünler  Defin yapılmadan önce, yakınım, velîm olan, helal kazançlı bir kimseden üç yüz akçe borç alsın  Tamahkâr olmayan iki fakir kimse bulsunlar  Beni sevenlerden olması daha iyi olur  Bunları yalnız bir yere götürsünler  Üçünden başka orada kimse olmasın  O üç yüz akçeyi (gümüş veya altını) hesap edip kaç günlük namaza karşılık olursa, Muhammed bin Pîr Ali'nin o kadar namaz iskâtı için sana şunu verdim desin  O da eline alıp, kabûl ettim desin  Gümüşü veya altını alana, aldığı paranın şer'an kendi mülkü olduğunu bildirsinler  O fakir diğerine, Muhammed bin Pîr Ali'nin namaz iskâtı için şunu sana verdim desin  O da eline alıp, kabûl ettim desin  Kendi malı olduğunu bilsin  Lutfedip o da yanındakine, yukarıda bildirdiğimiz şekilde versin  Böylece devredip tamamlasınlar  Doğum târihim hicrî dokuz yüz yirmi dokuz Cemâzil-evvel'inin onuncu günüdür  Ölüm târihi ne zaman olursa, on iki yılını düşsünler  Ne kadar sene kalırsa, onun için devr etsinler  Vitr namazını bile hesap etsinler  Bir vakit namaz için beş yüz yirmi dirhem (2  4 kg) buğday hesâb etsinler  Namaz iskâtının devri tamam olunca, birkaç devir de, verilmemiş zekâtlar için ve sadaka-ı fıtr için, birkaç devir de, kalmış kurbanlar ve adaklar için ve kul hakları için yapsınlar  Bundan sonra, gümüş veya altınlar hangi fakirde kalırsa, kendi güzel arzusu ile velî olan akrabâma veya vasıyy-i muhtârıma, tâyin ettiğim vâsime hediye etsin  O da eline alıp, kabûl ettim desin  Sonra velî olan akrabâm, yüz akçesini ayırıp, ellişer akçe olmak üzere bu iki fakire versin  Sevâbını bu fakîre (bana) bağışlasın  Bundan sonra iki kimse bulup, müslüman mezarlığında, sâlih bir kimsenin kabri yanında kabrimi kazdırsınlar  Kazmak için, asıl maldan yirmi beşer akçe versinler  Derinliği bir adam boyu, eni yarısı kadar olsun  Kabri kazıp tamamladıktan sonra, kıble tarafını kazsınlar  Bedenim sığacak kadar geniş ve derince olsun  Sonra kefen işine baksınlar  Orta bezden olup, israf etmesinler  Kefeni asıl maldan yapsınlar  Bundan sonra yıkamak üzere, yıkama tahtasına koysunlar  Etrâfımda buhur gezdirsinler  Bir sâlih kimse yıkasın  Sâlih biri de su döksün  Yanlarında başka kimse olmasın  Sünnet üzere yıkasınlar  Önce abdest aldırsınlar  Üçer defâ yıkamaya dikkat etsinler  Suyu çok döküp isrâf etmesinler  Saçımı ve sakalımı, hatmi ile, ısınmış su ile yıkasınlar  Üzerime son dökülen suya kâfûr katsınlar  Yakın velîmiz lutfedip kalan akçeden (paradan) yıkayana ve su dökene yirmi beşer akçe versin  Sonra kefene sarsınlar  Bundan sonra cenâze namazımı kılmaya hazırlansınlar  Dostlarıma haber versinler  Namazımda bulunan cemâat üç safdan eksik olmasın, fazla olursa zararı yoktur  Cenâzem getirilince, yüksek sesle zikr etmesinler  Kabrin yanına gelince, dostlarımdan sâlih bir kimse kabrime insin  Bu fakîri mezarın içine indirsinler  "Bismillahi ve alâ milleti Resûlillah" deyip lahdin içine koysunlar  Kıbleye çevirsinler  Sonra kerpiç ile lahdin ağzını kapatsınlar ve "Yâ Rabbî! Bu ölüyü kabir azâbından koru!" desinler  Kerpiç bulunmaz ise, kamış koysunlar  Ağaç, kiremit, hasır ve tabut koymasınlar  Kuru toprak üzerine koyup, sonra çukuru doldursunlar  Balık sırtı gibi yapsınlar  Bir karıştan yüksek yapmasınlar  Defn işi bitince, üzerime bir testi su döksünler  Su dökmeğe baş tarafımdan başlayıp, ayaklarıma kadar devâm etsinler  Din kardeşlerimden birisi mezarımın başında dursun ve; "Yâ Rabbî! Kabri yanlarına doğru geniş eyle  Bu ölünün rûhuna yükseklik ve saâdet ihsân eyle, ondan râzı ol!" desin  Bir kişi de; "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn  " (Biz Allah'ın kuluyuz ve yine O'na döneceğiz) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okusun ve; "Yâ Rabbî! Bu ölü senin emrine rücû' etti, döndü  Sen kendisine rücû' edilenlerin hayırlısısın  Bu kimsenin etrâfındaki yeri, iki tarafından geniş eyle ve bu ölünün rûhuna gök kapılarını aç ve onu güzel bir kabûl ile kabûl eyle  Münker ve Nekir'in suâllerine ve diğer suâllere karşı dilini sağlam ve doğru söyleyici eyle  Cevâbını kolay eyle!" desin  Bundan sonra orada bulunanlara; "Kardeşiniz için magfiret isteyiniz  " desinler  Bütün bu işlerden sonra, oturup Kur'ân-ı kerîm okusunlar  Tebâreke ve yedi kerre İhlâs sûresini, Fâtiha ve Muavvizeteyn ve bunlardan sonra tekrar on bir defâ İhlâs sûresini okusunlar  Âyet-el-kürsî, Yâsîn sûresi ve Bekara sûresini sonuna kadar okusunlar  Bu okuduğumuz Kur'ân-ı kerîmi bütün ölülere bağışladık diye ağızdan söylesinler  Oruç, yemîn keffâretleri, Kur'ân-ı kerîm okuma ve duâ tamam olduktan sonra, yakın velîm lutfedip, kalmış olan yüz altmış akçenin altmış akçesini, altmış fakire versin  Bu fakîrin oruç keffâretine niyet etsin  Yüz akçesini de yüz fakire versin  Yemîn keffâretine niyet etsin  Bundan sonra da telkîn için sâlih ve âlim bir müslüman, mezârımın yanında kalsın  Yüzüme karşı ayakta dursun  Desin ki: "Ey Muhammed bin Meryem!" Bunu üç defâ söylesin  Sonra desin ki: "Dünyâdan şehâdet getirerek çıktığın ahdi hatırla  İbâdete, Allahü teâlâdan başka lâyık ve müstehak kimse yoktur, deyip şehâdet getirmeni hatırla  Allahü teâlâ birdir, ortağı yoktur  Elbette Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın resûlüdür  Elbette Cennet vardır  Cehennem ateşi de vardır  Allahü teâlânın ölüleri diriltip, mahşer yerinde toplaması muhakkak vardır ve olacaktır  Muhakkak ki, Allahü teâlâ mezarlarda bulunan ölüleri diriltir  " Sonra üç kerre; "Yâ Muhammed bin Meryem! "Lâ ilâhe illallah" de  " Sonra üç kerre; "Yâ Muhammed bin Meryem! De ki Rabbim Allahü teâlâdır  Dînim İslâm dînidir  Peygamberim Muhammed aleyhisselâmdır  " desin  Lutfedip mânâsını düşünerek yavaş yavaş okusun  Çabuk çabuk okuyup gitmesin  Sonra; "Yâ Rabbî! Sen bunu yalnız bırakma  Sen mâliklerin hayırlısısın  " desin  Sonra dönüp evlerine gitsinler  Üzerime binâ yapmasınlar  Çadır kurmasınlar  Nöbet tutmasınlar  Baş ucuma tanınması, hatırlanması ve duâya sebeb olması için büyükçe bir taş diksinler  Kabrim yıkılacak olursa, tamir etsinler  Üzerime toprak döküp, balık sırtı gibi yapıp, yeni gibi yapsınlar  Bir karış yüksek yapsınlar  Bid'at olan şeylerden kaçınsınlar  Çoluk-çocuğuma vasiyetim olsun ki, üzerime sesli ağlamasınlar  Allahü teâlâdan magfiret ve rahmet istemelidir  Öldüğüm günde, yedisinde, kırkında ve sene-i devriyesinde yemek pişirip ziyâfet vermesinler  Fakat sevâbını rûhuma hediye etmek üzere sadaka versinler  Çok ihsânda bulunsunlar  Allahü teâlâ kabûl eylesin  Paraları yoksa; ekmek, pirinç, yağ, tuz, soğan versinler ve ne yapabilirlerse, az olsun çok olsun, Allahü teâlâ için verip, sevâbını, kalpleriyle ve dilleriyle bu fakîre bağışlasınlar  Duâ ederken beni hatırlasınlar, unutup gitmesinler  Yine çocuklarıma vasiyetimdir ki; dünyâya düşkün olmayalar, mal ve mevki, makam peşinde koşmayalar  Allahü teâlâya tevekkül edip, faydalı ilimleri öğrenmeye ve bunları yaymaya çalışsınlar  Sâlih ameller işlesinler ve takvâ üzere olsunlar, haramlardan sakınsınlar  Meâlen; "Allahü teâlâdan korkanı, Allahü teâlâ dünyâda ve âhirette her darlıktan kurtarır  Ona düşünmediği yerden rızık verir  Allahü teâlâya tevekkül edene Allahü teâlâ yetişir  İhtiyâcını ihsân eder, başkasına muhtaç etmez  " (Talak sûresi: 3-4) buyrulan âyet-i kerîmeyi düşünerek okusunlar  " İmâm-ı Birgivî hazretleri, kıymetli eserler yazmış olup, en meşhûr eserleri şunlardır: 1) Tarîkat-ı Muhammediyye: Arapça kıymetli bir eser olup, Ehl-i sünnet âlimleri arasında büyük bir îtibâr görmüştür  Birçok âlim tarafından şerhedilmiştir  2) Vasıyetnâme, Birgivî Vasıyetnâmesi adıyla meşhûr olmuştur  Asırlardan beri okuna gelmiş, çok çok kıymetli ve faydalı bir eserdir  3) Zuhr-ul-Müteehhilîn: Bu eseri, kadınların hayz hâllerini bildiren bir kitap olup, çok kıymetlidir  Bu şerh, İhlâs Vakfı tarafından bastırılmıştır  4) Ravdât-ül-Cennât fî Usûl-il-Îtikâd, 5) Risâletün fî beyânı Rusûm-il-Mesâhif-il-Osmâniyye, 6) Şerhu el-Hadîs-ül-Erbe'în, 7) Etfâl-ül-Müslimîn, 8) Ziyâret-ül-Kubûr, 9) Nûr-ul-Ahyâ, 10) Cilâ-ül-Kulûb, 11) Muaddil-üs-Salât, 12) Îkâz-ün-Nâimîn, 13) Ed-Dürr-ül-Yetîm fî İlm-it-Tecvîd, 14) Hâşiye-i Hidâye, 15) İmtihân-ül-Ezkiyâ, 16) Risâletün fî Usûl-il-Hadîs, 17) Ta'lîkât ales-Sadr-iş-Şerî'a, 18) Risâletün minel Âdâb, 19) Ulûm-ı Âliyye'den bahseden manzûm bir risâle, 20) Risâletün fî Hurmet-it-Tegannî ve Vucûbi İstimâ-il-Hutab, 21) Sihâh-ı Acemiyye (Farsçadır), 22) Tefsîru Sûret-il-Bekara: Bekara sûresinin yarısına kadar yaptığı tefsîrdir, 23) Îkâz-ül-Hâlikîn, 24) Şerhu Lübâb-ül-Elbâb fî İlm-il-I'râb lil-Beydâvî, 25) Dâfiat-ül-Mübtediîn ve Kâşifetü Butlân-il-Mülhidîn, 26) Avâmil: Nahiv ilmiyle ilgili çok meşhûr bir eseridir  27) İzhâr: Bu eseri de nahiv ilminde meşhûr bir kitaptır  Asırlardan beri Arabca öğrenen talebelere okutulmuştur  28) Emsile-i Fadliye: Sarf ilmine dâir olup, oğlu Fazlullah Efendiye izâfeten bu adı vermiştir  29) Kifâyet-ül-Mübtedî fis-Sarf; Ermenekli Süleymân Sırrı Efendi bu esere bir şerh yazmıştır  VASİYETİMDİR! "Kardeşlerime, evlâdıma ve âhiret yolcularına vasiyetimdir ki, Allahü teâlânın emrettiği şeyleri yapınız  Kazâya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz  Oruçlarınızı tutunuz  Üzerinize farz oluyorsa hac yapınız  Her müslümanın öğrenmesi farz-ı ayn olan ilmihâl bilgilerini öğreniniz  Âlimlerin sohbetine devâm ediniz  Güvenilir ve sağlam âlimlerin fetvâsıyla amel ediniz  Herkesin fetvâsıyla amel etmemelidir  Tegannî dinlememelidir  Allahü teâlânın ismi anıldığı zaman "Teâlâ ve Tebâreke" veya "Azze ve Celle", "Sübhânallah", "Cellecelâlüh" diyerek tâzim ediniz  Resûlullah'ın ve diğer Peygamberlerin isimleri anıldığı zaman salevât getirmelidir  Yazarken de bunları açık yazmalıdır  Diğer âlimler ve meşâyıh anıldığı zaman, (rahmetullahi aleyh) demelidir  Hocasına da hürmet göstermelidir  Yol göstermek hâriç, hocanın önünden yürümemelidir  Ondan önce söze başlamamalı ve yanında çok konuşmamalıdır  Hizmetini severek yapmalıdır  Her yerde hocanın rızâsını gözetmelidir  Îtirâz etmemeli, dövse veya bağırsa nasîhat bilmeli, incinmemelidir  Hocasının yakınlarına da hürmet göstermelidir  Akrabâyı ziyâret etmeli, sıla-i rahmi, akrabâ ziyâretini terketmemelidir  Anne ve babanın da haklarını gözetmeli, onlara karşı yüksek sesle konuşmamalı ve kızgın bakmamalı, günah olmayan emirlerini yapmalıdır  Dövmesine ve bağırmasına sabretmelidir  Karşılık vermemelidir  Komşuların haklarını da gözetmeli, kokulu bir yemek pişirince, bir mikdârını komşulara vermelidir  Mümkün olduğu kadar komşuların ihtiyacını görmeli ve zarara uğrarlarsa yardım etmeli ve iyilik gelirse sevinmelidir  Diğer din kardeşlerini de sevmelidir  Kusurlarını mümkün mertebe affetmelidir  Müdâhene etmemeli, dünyâlık ele geçirmek için dîni vermemeli  Gerekirse müdârâ etmeli, dîni ve dünyâyı korumak için dünyâlık vermelidir  Müdârâ zararı gidermek için olur  Çok gülmekten, faydasız konuşmaktan sakınmalıdır  Alış verişte dînin emirlerine uymalı ve cemâate devâm etmelidir  Bid'atlerden sakınmalı  Misvâk kullanmaya devâm etmeli  Duâya, Allahü teâlâya hamd ve senâ ile ve Resûlüne salât ve selâm ile başlamalıdır  Duâ ederken bütün müminlere duâ etmeli, anneyi, babayı ve iyilik gördüğü kimseleri de duâlarında anmalıdır  Yalvararak ve gizli duâ etmelidir  Yalnız iken Allahü teâlâya yalvararak duâ etmeli, âcizliğini ve günahlarını düşünerek ağlamalıdır  Allahü teâlâdan istikâmet, af, âfiyet, rızâsını ve muvaffakiyet istemelidir  Îmânın gitmesinden korkup, dâimâ hüsn-i hâtime(son nefeste îmân ile gitmeyi) istemeli, İslâm nîmetine her zaman şükretmelidir  Çoluk-çocuğuna ilmihâlini (lâzım olan din bilgilerini) öğretip, İslâmiyete uymayan şeylerden korumalı ve sakındırmalıdır  Çocukları yedi yaşında namaza başlatmalı, on yaşına girdiklerinde namaz kılmazlarsa döverek kıldırmalıdır  Dâimâ istigfâr etmelidir  1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye (Atâî); s  179 2) Mu'cem-ül-Müellifîn; c  9, s  123 3) Kâmûs-ul-A'lâm; c  2, s  1284 4) Osmanlı Müellifleri; c  1, s  255 5) Tarîkat-ı Muhammediyye 6) Vasiyetnâme (Birgivî); s  46 7) İkd-ül-Manzûm; c  2, s  276 8) Eshâb-ı Kirâm; (6  Baskı), s  317 9) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (44  Baskı), s  1044 10) Rehber Ansiklopedisi; c  2, s  374 11) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c  13, s  321 | 
|   | 
|  | 
|  |