Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
emânullah, lâhorî

Emânullah Lâhorî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Emânullah Lâhorî




EMÂNULLAH LÂHORÎ

Hindistan'da yetişen âlimlerin ve velîlerin büyüklerinden İsmiMevlânâ Emânullah, nisbeti Lâhorî'dir Doğum ve vefât tarihleri belli değildir On yedinci asrın ortalarında vefât ettiği bilinmektedir

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin huzûr ve sohbetlerinde kemâle gelen Emânullah Lâhorî, icâzet almakla ve o yüce imâmın talebelerinin büyüklerinden olmakla şereflendi Üstün hâller, kerâmetler ve yüksek dereceler sâhibi idi Hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, rûhlara hayat veren teveccüh ve himmetleriyle yetişerek, evliyâlık yolunda çok ilerlemişti Kendisi de bu yolda çok talebe yetiştirdi Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî hazretleri bu yüksek talebesine yazdığı mektublardan birinde buyurdu ki:

"Bismillâhirrahmânirrahîm Allahü teâlâ, sana doğru yolu göstersin!İyi bil ki, Allah yolunda bulunmak isteyene, önce lâzım olan şey, îtikâdını düzeltmektir Doğru îtikâd; Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden ve Eshâb-ı kirâmdan öğrendikleri, anladıkları îtikâddır Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâsını doğru anlayan, doğru yolun âlimleridir Bunlar da, Ehl-i sünnet ve cemâat âlimleridir Bunların anladığı, bildirdiği mânâlara uymayan her şeye; akla, fikre, hayâle iyi gelse de ve tasavvuf yolunda keşf ve ilhâm ile anlaşılsa da, hiç kıymet verilmemelidir Bu büyüklerin anladığına uymayan bilgilerden, buluşlardan Allahü teâlâya sığınmalıdır Demek ki, tasavvuf yolcularının keşflerinin, buluşlarının doğru olup olmadıkları, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri doğru mânâlara uygun olup olmamaları ile anlaşılır Bu yolculara ilhâm olunan bilgilerin doğruluğu, ancak, o doğru mânâlara uymaları ile belli olur Çünkü onların bildirdiği mânâlara uymıyan her mânâ, her buluş kıymetsiz ve yanlıştır Çünkü her sapık her bozuk kimse, Kur'ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uyduğunu sanır ve iddiâ eder Yarım aklı ve kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış mânâlar çıkarır Doğru yoldan kayar, felâkete gider

Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıkları mânâlar doğrudur, kıymetlidir Bunlara uymayanlar kıymetsizdir Çünkü bu mânâları, Eshâb-ı kirâmın ve Selef-i sâlihînin eserlerini inceleyerek elde etmişlerdir O hidâyet yıldızlarının ışıkları ile parlamışlardır Bunun için, ebedî kurtuluş bunlara mahsus oldu Sonsuz saâdete bunlar kavuşdu Allah yolunda giden kâfile bunlar oldu Kurtuluş, ancak Allah yolunda bulunanlar içindir

Îtikâdı bunlara uygun olan din âlimlerinden biri, İslâmiyete yapışmakta gevşek davranırsa, kusurlu olursa, buna bakarak, bütün âlimleri kötülemek yersiz olur İnâdcılık olur Onların doğru bilgilerini inkâr etmek, kötülemek olur Çünkü, doğru bilgileri bizlere ulaştıran onlardır Kurtuluş yolunu, bozuklarından, sapıklarından ayıran onlardır Onların hidâyet ışıkları olmasaydı bizler doğru yolu bulamazdık Doğruyu bozuk olanlardan ayırmasalardı, bizler, taşkınlık ve azgınlık uçurumlarına düşerdik İslâmiyeti bozulmaktan koruyan, her yere yayan, onların çalışmasıdır İnsanları kurtuluş yoluna kavuşturan onlardır Onlara uyan kurtulur, saâdete kavuşur Onların yolundan ayrılan, sapıtır, herkesi de saptırır

Tasavvuf yolcusunun, işin iç yüzüne varmadan önce, kendi keşf ve ilhâmına uymasa da, Ehl-i sünnet âlimlerine tâbi olması lâzımdır Âlimleri haklı ve doğru bilip, kendini yanlış bilmelidir Çünkü, âlimler bilgilerini, peygamberlerden aleyhimüssalevâtü vetteslîmat almışlardır Bu bilgiler, vahy ile gelmiş olup sağlamdır Yanlışlıktan, şaşırmaktan korunmuştur Bu bilgilere uymayan kendi keşf ve ilhâmı ise, yanlıştır ve bozuktur Bunun için kendi keşfini, âlimlerin sözünün üstünde tutmak, vahy ile inmiş sağlam bilgilerin üstünde tutmak olur Bu ise sapıklığın tâ kendisidir, zarar ve ziyandan başka bir şey değildir

Kitab ve sünnete, yâni Kur'ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uygun îtikâd lâzım olduğu gibi, müctehidlerin kitab ve sünnetden çıkardıkları ahkâma, yâni İslâmiyete uygun işleri yapmak da lâzımdır Bu ahkâm; helâl, haram, farz, vâcib, sünnet, müstehâb, mekrûh ve şüpheli olan işler demektir Bu ahkâmı öğrenmek de lâzımdır

Îtikâdı ve ameli doğrulttuktan, bu iki kanadı ele geçirdikten sonra, Allahü teâlâya yaklaştıran yolda, ilerlemek sırası gelir Zulmânî ve nûrânî konakları aşmağa başlanabilir Fakat şunu iyi bilmelidir ki, böyle konakları aşarak yükselebilmek; ancak, yolu bilen, yolu gören, yol gösteren, kâmil yetişmiş ve mükemmil yetiştirebilen bir rehberin teveccühü ve tasarrufu yâni idâre etmesi ile olabilir Bunun bakışları, kalb hastalıklarına şifâ verir Onun teveccühü, yâni kalbini bir kimseye çevirmesi, kötü ve çirkin huyları insandan siler, süpürür

Tasavvuf yolcusunun, bu yolda gözetilmesi lâzım olan şartları da öğrenmesi ve bunlara riâyet etmesi lâzımdır Bu şartların en başta geleni, nefse uymamaktır Bu da, verâ ve takvâ ile olur Verâ ve takvâ, şüphelilerden ve haramlardan sakınmak demektir Haramlardan sakınabilmek için, mübahların lüzûmundan fazlasını terk etmelidir Çünkü mübahları, yâni yasak olmayan şeyleri, alabildiğine yapan kimse, şüphelileri işlemeğe başlar Bunlar ise, harama yakındır, yâni haram işlemek ihtimâli çok olur Uçurum kenarında yürüyen, içine düşebilir Demek ki haramdan sakınabilmek için, mübahların fazlasından kaçmak lâzımdır Bu yolda ilerlemek için verâ sâhibi olmak şarttır dedik Çünkü insanın işleri, iki şeyden biridir Ya emr edilen şeydir, yâhut yasak edilmiş şeylerdendir Melekler de, emr edilen şeyleri yapmaktadır Bunu yapmak insanı ilerletseydi, melekler de terakkî ederdi Meleklerde, yasak edilen şeyden sakınmak yoktur Çünkü onlar, yasakları yapmıyacak şekilde yaratılmıştır Yasakları işleyemezler Onun için meleklere bir şey yasak edilmemiştir Demek ki, terakkî etmek, yasaklardan sakınmakla olabilmektedir

Bu sakınmak ise, nefse uymamak demektir Allahü teâlâ dinleri, nefsî isteklerden kurtarmak, karanlık ve kötü âdetleri yok etmek için gönderdi Çünkü nefs, hep haram işlemek veya mübahları lüzûmundan fazla yaparak, böylece harama kavuşmak ister Demek ki, haramlardan ve mübahların fazlasından sakınmak, nefse uymamak demektir (1 cild 286 mektûb)

1) Berekât-ı Ahmediyye; s388
2) Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî; c1, 286 mektûb
3) Tezkire-i İmâm-ı Rabbânî; s349
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c15, s239

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.