Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aksarâyî, baba, hamîdi, somuncu

Somuncu Baba (Hâmid-İ Aksarâyî)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Somuncu Baba (Hâmid-İ Aksarâyî)




SOMUNCU BABA (Hâmid-i Aksarâyî)

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında Anadolu'da yetişen âlim ve velîlerin büyüklerinden "Somuncu Baba" lakabıyla tanınıp meşhûr oldu 1349 (H750) senesinde Kayseri'de doğdu İsmi Hâmid, babasının ismi Şemseddîn Mûsâ'dır İlk tahsîlini babasından aldı Babasının vefâtından sonra Şam'a giderek, Hankâh-ı Bâyezîdiyye'de ilim öğrendi Tasavvuf yoluna girdi Orada pekçok velînin sohbetlerine katıldı Burada Üveysî olarak, mânevî yol ile Bâyezîd-i Bistâmî'den feyz aldı Şam'da bir müddet ilim tahsîlinde bulunduktan sonra, Tebrîz yakınlarında Hoy kasabasında bulunan Hâce Alâeddîn-i Erdebîlî hazretlerinin huzûruna gitti Var gücüyle hocasına hizmet ederek, ilim öğrendi Tasavvuf yolunda üstün derecelere kavuştu Alâeddîn-i Erdebîlî, bir gün Hâmid-i Velî'ye; "Artık bizden öğrendiğin ilmi, Allahü teâlânın dînini, insanlara öğretmek üzere Anadolu'ya git!" buyurdu Ona böylece, insanları yetiştirmek için icâzet verdi Hocasının bu sözleri, bâzı anlayışı kıt, hasetçi kimselerin, içlerinden Hâmid-i Velîye buğz etmelerine sebeb oldu HâceAlâeddîn, Hâmid-i Velî'yi bütün talebeleriyle birlikte, "Şemseddîn-i Tebrîzî Makâmı" denilen yere kadar uğurladı Vedâ edip yanlarından ayrılınca, hased edenlerin de bulunduğu topluluğa dönerek; "Hamîdüddîn'in arkasından, gözden kayboluncaya kadar bakınız Eğer dönüp bizden tarafa bakarsa, Anadolu'da onun ilminden istifâde ederler Şâyet bakmazsa, onun ilminden hiçkimse istifâde edemez" buyurdu Orada bulunanlar merakla Hamîdüddîn'in arkasından bakmaya başladılar Bu hâli cenâb-ı Hakkın izniyle anlayan Hâmid-i Velî, gözden kaybolmadan önce iki defâ arkasına baktı Böylece onların hasedlerini giderdi Büyük bir âlim ve veliyy-i kâmil olarak Kayseri'ye döndü

Hamîdüddîn hazretleri, Kayseri'de insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmeye başladı Talebeleri, ondan feyz almağa, hasta kalblerine şifâ olan nasîhatleriyle, sohbetleriyle şereflenmeğe başladılar Hamîdüddîn, bir gün çok sevdiği talebelerinden Şücâ-i Karamânî'yi huzûruna çağırarak; "Ankara'da Nûmân isminde bir müderris vardır Onu bulup buraya dâvet ediniz!" buyurdu Şücâ-i Karamânî de hocasının emrini yerine getirmek için Ankara'ya gidip, durumu bildirdi Müderris Nûmân; "Bu dâvete icâbet lâzımdır" diyerek, berâberce Kayseri'ye geldiler Kurban bayramı günü buluştukları için, hocası ona "Bayram" lakabını verdiMüderris Nûmân, Hamîdüddîn hazretlerini görüp sohbetlerini dinleyince, onun büyük bir âlim ve velî olduğunu anladı Kısa zamanda pekçok kerâmetlerini de görünce, daha çok bağlandı Onun teveccühleri altında yetişmeye başladı Hocasından zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenerek kısa zamanda büyük mesâfeler aldı Bir gün hocası; "Hâcı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş velîleri ve derecelerini de gördün Hangisini murâd edersen onu seç!" buyurdu Hâcı Bayram da, velîlerin yüksek hâllerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı Zamânının büyük velîlerinden oldu

Hamîdüddîn hazretleri, mânevî bir emir üzerine Tebrîz'e gitti Tebrîz'den de Anadolu'ya gelip, Bursa'ya yerleşti Hâcı Bayram-ı Velî, sık sık Bursa'ya gelip hocasını ziyâret ederdi Hamîdüddîn hazretleri, Bursa'da bir ümmî gibi hareket edip, ilminin varlığını kimseye söylemedi

Hamîdüddîn, Bursa'da bir fırın yaptırdı Fırınına merkebiyle dağdan odun getirir, onunla ekmekleri pişirirdi Ekmek küfesini sırtına alarak; "Somun! Müminler somun!" diye söyler, geçimini bu yolla sağlardı Halk, bu fırıncıya "Somuncu Baba" der ve pişirdiği ekmeğin lezzetine doyamazlardı Somuncu Baba ekmek satmaya başlayınca, herkes peşinden koşar, ekmeğini kapışırlardı Somuncu Baba'nın fırını, Molla Fenârî Mahallesinde, Ali Paşa Çınarı civârında olup, iki gözlü idi Fırının bitişiğinde de, ibâdet ettiği bir odası vardı Odanın kıble cihetinde de, nefsini terbiye etmek için kullandığı bir Çilehânesi mevcûd idi Hamîdüddîn hazretleri durumunu Bursa'da kimseye bildirmedi Hep, halk içinde Hak ile olmağa gayret etti

Yıldırım Bâyezîd Hân, Niğbolu zaferinden sonra Bursa'da Ulu Câmiyi yaptırmaya başladı Câminin inşâsı sırasında, çalışan işçilerin ekmek ihtiyâcını Somuncu Baba temin etti Câminin yapılması bittikten sonra, bir Cumâ günü açılış merâsimi yapılacağı ilân edildi O gün başta Pâdişâh YıldırımBâyezîd Hân, dâmâdı büyük âlim ve velî Seyyid Emîr Sultan, Molla Fenârî hazretleri, ulemâdan pekçok kimse ve Bursalılar Ulu Câmiyi doldurdular Yıldırım Bâyezîd Hân, câminin açılış hutbesini okumak üzere Emîr Sultan'a vazîfe verdiğinde, Emîr Sultan; "Sultânım! Zamânın büyük âlimi burada iken, bizim hutbe okumamız uygun değildir Bu câmi-i şerîfin açılış hutbesini okumaya lâyık zât şu kimsedir" diyerek, Somuncu Baba'yı gösterdi "Şöhret âfettir" hadîs-i şerîfini bildiği için, bundan titizlikle kaçınan Somuncu Baba, Pâdişâhın emri üzerine minbere doğru yürüdü Emîr Sultan'ın yanına gelince; "Ey Emîr'im, niçin böyle yapıp beni ele verdiniz?" dedi O da; "Senden ileride bir kimse göremediğim için öyle yaptım" cevâbını verdi Cemâat hayret ederek bu konuşmaları dinliyor, Somuncu Baba'nın hutbesini merakla bekliyordu Minbere çıkan Somuncu Baba, öyle bir hutbe irâd etti ki, o zamâna kadar Bursalılar öyle bir hutbeyi hiç işitmemişlerdi Bursalılar, bundan sonra Somuncu Baba'nın büyüklüğünü anladılar Somuncu Baba, hutbede; "Bâzı âlimlerin, Fâtiha-i şerîfenin tefsîrinde müşkilâtı, anlayamadığı kısımlar vardır Onun için bu sûrenin tefsîrini yapalım" buyurarak, Fâtiha sûresinin, yirmi ana ilim üzerine yedi türlü tefsîrini yaptı Nice hikmetli sözler beyân eyledi Herkes hayretinden şaşırıp kaldı Başta Molla Fenârî hazretleri; "Somuncu Baba, önce bizim Fâtiha sûresinin tefsîrindeki müşkilimizi kerâmet göstererek halletti Onun büyüklüğüne, bu yedi çeşit tefsîr, âdil bir şâhiddir Fâtiha'nın ilk tefsîrini cemâatin hepsi anladı İkinci tefsîrini bir kısmı anladı, üçüncü tefsîri anlayanlar çok az idi Dördüncü ve sonrakileri anlayanlar içimizde yok idi" demekten kendini alamadı Cumâ namazından sonra bütün cemâat, Somuncu Baba'nın elini öpmek, duâsını almak istedi Cemâatin bu arzusunu kıramayan Somuncu Baba hazretleri, kapıda durdu Ulu Câminin üç kapısından çıkan herkes; "Ben Somuncu Baba'nın elini öpmekle şereflendim" diyordu Somuncu Baba, yine kerâmet göstererek, Allahü teâlânın izniyle her üç kapıda da aynı ânda bulunarak cemâate elini öptürmüştü

Namazdan sonra evine giden Hâmid-i Velî'ye, Molla Fenârî; "Efendim! Bu günlerde Fâtiha sûresinin tefsîrini yapmak istiyordum Fakat bâzı anlıyamadığım yerler vardı Bu hutbenizle, bilemediğimiz yerleri îzâh etmiş oldunuz Medresede hizmetimiz karşılığında kazandığımız beş bin akçe paramız vardır Şüphesiz helâldir Kabûl buyurursanız bunları size hediye etmek istiyorum" dedi O, kabûl etmedi Bunun üzerine Molla Fenârî, Somuncu Baba'ya; "Talebeniz olmakla şereflenmek istiyorum" deyince, Somuncu Baba ona teveccüh ederek duâlarda bulundu Molla Fenârî'nin, Somuncu Baba'dan aldığı feyz ile yazdığı tefsîrini bütün âlimler çok beğenmiş, asırlarca mûteber bir tefsîr olduğunu söylemişlerdir

Somuncu Baba, durumunun anlaşılması üzerine; "Sırrımız fâş olup, herkes tarafından anlaşıldı" diyerek, Bursa'dan gitmek istedi Bir sabah erkenden, Gavas Paşa Medresesinden birkaç talebeyi yanına alarak yola çıktı Somuncu Baba'nın Bursa'yı terketmekte olduğunu işiten MollaFenârî, koşarak bir çınarın yanında arkasından yetişti Gitmeyip Bursa'da kalması için çok yalvardı, ricâlarda bulundu Fakat kabûl ettiremedi Sonunda, Bursalılara duâ etmesini istedi Somuncu Baba, bu çınarın yanında Bursa'ya yönünü dönerek, feyizli, bereketli bir şehir olması ve yeşil olarak kalması için duâ etti ve vedâlaşarak ayrıldılar Bursa'da bu çınarın bulunduğu bölgeye"Duâ çınarı" denildi

Bursa'dan ayrılan Somuncu Baba, Aksaray'a geldi Burada ömrünün sonuna kadarİslâmiyeti yaymak, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için uğraştı Hem zâhirî, hem de bâtınî ilmi ile Aksaraylıların gönüllerinde erişilmesi güç olan mümtâz bir mevkiye erişti Artık ona Hâmid-i Aksarâyî denilmeye başlandı Hâcı Bayram'ı Velî ile hacca gittiler Dönüşlerinde, Hâcı Bayram'ı kendisine halîfe, vekîl tâyin etti İnsanları irşâd etmekle vazifelendirdi

Bir gün yaşlı bir kadın huzûruna gelip; "Efendim! Benim bir ineğim vardı Sabahleyin sığırtmaca teslim ettim, fakat akşam dönmedi Çok aradım, bulamadım Ne olur derdime çâre olunuz" diye yalvardı Kadının bu üzüntüsüne dayanamayan Hâmid-iVelî; "Sen burada bekle Biz etrâfı bir araştıralım, bulursak getiririz" buyurdu Dışarı çıkıp, sağa sola araştırma yapmadan, hep bir istikâmette gitti Kadın da onu gizliden tâkibe başladı Hâmid-i Velî, bugünkü türbesinin bulunduğu yere geldi ve ineğin otladığını görerek; "Ey mübârek hayvan! Niçin diğer hayvanlardan geri kaldın da bizi buraya kadar yordun?" deyince, inek lisâna gelip; "Bugün yavruma süt verecek kadar karnımı doyuramamıştım Onun için burada otluyordum" dedi Bu konuşmaları işiten kadın, Hâmid-i Aksarâyî'nin derecesinin üstünlüğünü anladı Onu en çok sevenler arasında oldu



Alıntı Yaparak Cevapla

Somuncu Baba (Hâmid-İ Aksarâyî)

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Somuncu Baba (Hâmid-İ Aksarâyî)




Hâmid-i Aksarâyî hazretleri, 1412 (H815) senesinde, bir gün dostları ve talebeleriyle helâlleşti İki rekat namaz kıldıktan sonra, uzun uzun duâ etti Sonra Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti Cenâze namazını Hâcı Bayram-ı Velî kıldırdı Geriye iki erkek çocuk bırakarak, bugünkü türbesinin olduğu yere defnedildi TürbesiAksaray kabristanının ortalarındadır 1980 (H1400) senesinden îtibâren, AksaraylıŞahinBaşer Beyin gayretleriyle türbesi yeniden onarılarak bugünkü hâle gelmiştir Somuncu Baba'nın çilehânesini ve türbesini ziyâret edenler, rûhâniyetinden fevkalâde feyz ve bereketlere kavuştuklarını, dünyâyı unuttuklarını söylemişlerdir Onu vesîle ederek Allahü teâlâya yapılan duâların kabûl olduğunu da bildirmişlerdir Somuncu Baba'nın kabrinin Dârende'de olduğu da rivâyet edilmektedir

Hâmid-i Velî hazretlerini çok sevenlerden biri şöyle anlattı: "Aksaray'da memur olarak vazife yapıyordum Bir üst makâma terfîm ihtilâflı idi Şeyh Hâmid-i Velî hazretlerine gittim Türbesini ziyâret ederek, durumumu anlattım Çilehânesinde iki rekat namaz kıldıktan sonra eve geldim Gece rüyâmda Hâmid-i Velî'yi gördüm Bana; "Evlâdım, hiç üzülme, üst makâma geçeceksin Biz velîler, senin o makâma geçtikten sonra, istifâ edip, serbestçe İslâmiyete hizmet etmeni, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara bildirmeni arzu ediyoruz" buyurdu Hakîkaten, kısa zaman sonra bir üst makâma geçme emri geldi ve istifâmı vererek İslâmiyete hizmet etmeye çalıştım"

Hâmid-i Aksarâyî hazretlerinin okuduğu kasîdeler, Aksaraylıların dillerinde dolaşmaktadır Bunlardan bâzıları şöyledir:

Biz ol âşık yiğitleriz,
Akıl, rüşd bize yâr olmaz
Mey-i aşk ile sermestiz,
Bizler aslâ sarhoş olmaz

Diriyiz dâim ölmeyiz,
Karanlıkta hiç kalmayız,
Çürüyüp toprak olmayız,
Bize gece gündüz olmaz

Bizim illerde ay ve gün,
Sebât üzre durur dâim
Televvün irişür âna,
Gehî bedr ü hilâl olmaz

Bizim bahçedeki güller,
Dururlar tâze, solmazlar,
Hazân olup dökülmezler,
Kış mevsimi bahâr olmaz

Şerbeti aşk için içtik,
Ferâgat mülküne göçtük,
Yanıp aşkınla tutuştuk,
Bize tahrûk ü târ olmaz

İreldenŞems'in nûruna,
Vücûdun zerreden katre
Ne katre, ayn-ı bahr oldu
Ona çukur kenâr olmaz

Bırak ey Hâmidâ vârı,
Görem dersen sen ol yârı,
Göricek ol tecellâyı,
Ondan üstün kemâl olmaz

ATEŞSİZ FIRIN

Somuncu Baba, bir gün fırına ekmeklerini sürdü Pişmesini beklerken, yanına Pâdişâh Yıldırım Bâyezîd Hân'ın dâmâdı Seyyid Emîr Sultan geldi Elinde bir çömlek vardı "Selâmün aleyküm baba!" dedi O da; "Ve aleyküm selâm" diyerek birbirlerine bakıştılar Başka hiçbir kelime konuşmadan tanıştılar Emîr Sultan, elindeki yemek çömleğini Somuncu Baba'ya verip, içindekinin pişirilmesini ricâ etti Somuncu Baba, kabı alıp fırının ağzından içeri sürmek istediyse de, çömleği fırına sokamadı Bir daha denedi, yine olmayınca,Emîr Sultan'a döndü ve; "Anladım ki, bu çömleği fırına sen süreceksin!" dedi Emîr Sultan; "Peki" diyerek çömleği aldı ve fırının gözünden içeri rahatlıkla sürdü Fakat fırında hiç ateş yoktu Somuncu Baba fırının ağzını kapattıktan sonra; "Birazdan pişer bekleyiniz" buyurdu Bir müddet bekledikten sonra kapak açıldı Fırında hiç ateş olmadığı hâlde yemeğin piştiğini gören Emîr Sultan, Somuncu Baba'nın büyük velîlerden olduğunu anladı Orada tasavvuf üzerinde bir mikdâr sohbet ederek dost oldular

ÂHİRET İÇİN ÇALIŞIYORDUK

Hâmid-i Aksarâyî hazretleri, bir gün zirâatla uğraşan talebelerinden birine bir mikdâr tohum verdi ve; "Bu tohumların yarısını, tarlanızın bir kısmına sizin için, yarısını da tarlanızın bir kısmına bizim için ekiniz" buyurdular Talebe tohumları ekti Ekinlerin yetiştiği mevsimde tarlaya gittiler Talebenin tarlasında fevkalâde güzel yetişmiş bir ekin vardı Diğerinde hiç ekin bitmemiştiHâmid-i Velî, talebesine dönerek; "Bu tarlalardan hangisi bizim, hangisi sizindir?" buyurunca, talebe son derece utandı ve kendi tarlasını göstererek; "Bu tarla sizindir efendim" dedi O da, ekinlere bakarak; "Biz âhiret için çalışıyorduk Acabâ hangi günahımızdan dolayı dünyâmız mâmûr olmaya başladı?" deyip, üzüntüsünü dile getirdi Hocasının müteessir olduğunu gören talebe, hakîkati söyleyerek üzüntüsünü giderdi

DUÂ ÇINARI

Niğbolu’dan dönünce, Yıldırım Bâyezîd Han,
Bir câmi yaptırmayı, düşünmüştü bir zaman

Bursa Ulu Câmiyi, inşâya etti niyet,
Câminin yapılması, sona erdi nihâyet

Bir Cuma günü idi, ilân edildi o gün,
"Câmi, merâsim ile, açılacaktır bu gün"

O gün, başta pâdişâh, dâmâdı Emir Sultan
Molla Fenârî ile, kim varsa ulemâdan,

Hazır oldu her biri, hem de hâfız olanlar,
Doldurmuştu câmiyi, Bursalı müslümanlar

Hutbe okumak için, pâdişâh hazretleri,
O gün Emir Sultan’a, verdiğinde bu emri,

Dâmâdı Emir Sultan, emre peki diyerek,
Ve Somuncu Baba’yı, eliyle göstererek,

Arz etti ki: “Sultanım, baş üstüne ve fakat,
Hutbeyi okumağa, lâyıktır ancak şu zât

O dahî mecbûr kaldı, emre peki demeğe,
Kalkıp mimbere doğru, başladı yürümeğe

Geçerken de, Emîr’e, dedi “Ey Emîrimiz,
Niçin böyle yapıp da, beni ele verdiniz?”

O da ona cevâben, arz etti ki: “Bu yerde,
Yok idi bir başkası, sizden daha ilerde

Cemâat olanları, görüyor, duyuyordu,
Bu sebepten durumu, çok merak ediyordu,

Zîrâ Somuncu Baba, onların nazarında,
Ekmek satan biriydi, Bursa sokaklarında

Bunun için bu işi, etmişlerdi çok merak,
Ki Cumâ hutbesini, o nasıl okuyacak?”

Çıktı Somuncu Baba, biraz sonra mimbere,
Öyle bir hutbe irâd, etti ki müminlere,

Asla duymamışlardı, böyle bir hutbe onlar
Onun büyüklüğünü, o zaman anladılar

Hutbede Fatiha’nın, yirmi ana ilimde,
Yedi türlü tefsîri, yapılmıştı o günde

Molla Fenârî dahî, demişti ki ertesi:
“Onun büyüklüğüne, şâhittir bu hutbesi

Yedi türlü tefsirden, birincisini, yalnız
İyice anladılar, cemâatten her şahıs

İkinci tefsîrini, bir kısmı anladılar,
Üçüncüsünü ise, çok azdı anlıyanlar

Dördüncü ve sonraki, tefsîrlere gelince,
Onlardaki mânâlar, çok yüksek ve pek ince,

Olduğundan onları, anlamadı kimseler,
İlim ve mârifette, deryâ imiş o meğer

Namaz sona erince, câmideki cemâat,
Mübârek ellerini, öpmek istedi, fakat,

Câminin üç kapısı, var idi dışarıya,
Acep hangi kapıdan, çıkardı bu evliyâ?

Lâkin üç kapıdan da, çıkan seviniyordu,
Hepsi de, “Öpmek ile, şereflendim” diyordu

Sonra Molla Fenârî hânesine giderek,
Talebesi olmağı, arzu eylemişti pek

Lâkin o, “Bu şehirde, sırrım faş oldu” diye,
İstedi ki Bursa’dan, gitsin başka bir il’e

Bir sabah, bu niyetle, çıkmıştı ki Bursa’dan,
Duyup Molla Fenârî, yetişti arkasından

“Bir çınarın dibinde, geri döndürmek için,
Çok yalvardı ise de, mümkün olmadı lâkin

Bursa’ya doğru dönüp, mübârek zât o ara,
Duâ etti Bursa’ya, hem de Bursalılara

Duâyı, o çınarın, dibinde etti diye,
Bu gün Duâ Çınarı, deniyor o bölgeye

1) Şekâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s74
2) Tâc-üt-Tevârih; c2, s425
3) Nefehât-ül-Üns; s683
4) Âşıkpaşazâde Târihi; s201
5) Semerât-ül-Fuâd; s7
6) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye;(49 Baskı) s1080
7) Osmanlı Müellifleri; c1, s54
8) RehberAnsiklopedisi; c7, s72
9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c12, s52
10) Silsile-i İsmâil Hakkı Bursevî
11) Akşemseddîn

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.