Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
behâeddîn, sultânülulemâ, veled

Sultân-Ül-Ulemâ Behâeddîn Veled

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sultân-Ül-Ulemâ Behâeddîn Veled




SULTÂN-ÜL-ULEMÂ BEHÂEDDÎN VELED

Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, büyük velîlerden olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin babası Resûlullah efendimizin birinci halîfesi olan hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'in soyundandır Belh şehrinde Hatîboğulları sülâlesindendir İsmi Muhammed Behâeddîn'dir Babası Hüseyin Hatîbî, dedesinin ismi de Ahmed Hatîbî'dir 1151 (H545)de doğdu 1228 (H625) veya 1231 (H628) de Konya'da vefât etti Annesi, Harezmşah sultanlarındanAlâüddîn Muhammed Harezmşah'ın kızı Emetullah Hâtundur

Muhammed Behâeddîn iki yaşında iken, babası Hüseyin Hatîbî otuz üç yaşlarında olduğu hâlde vefât etti

Emetullah Hâtun, oğlu Behâeddîn'in büyümesi ve iyi bir tahsîl ile yetişmesi için büyük bir titizlik ve îtinâ gösterdi Efendisi Hüseyin Hatîbî'den kalan kitapların bulunduğu odaya oğlunu sık sık götürür; "Evlâdım, Behâeddîn'im! Bu kitaplar, rahmetlik babandan kaldı Muhterem baban bu kitapları dâimâ okur, hiç elinden bırakmazdı Bu kitaplara çok değer verir, her şeyden üstün tutardı Onun vefâtından sonra pekçok âlim bu kitapları almak için bize geldiler Fakat hiçbirine vermedim, bunları senin için muhâfaza ediyorum Sen de ilim öğrenerek babanın kitaplarını anlamaya muvaffak ol ve babanın yerini tut!" derdi Bu sözler Behâeddîn'e çok tesir eder, büyüyünce okuyup âlim olacağını söylerdi Emetullah Hâtun, oğlunu, okuma çağına gelince ilim tahsîline verdi Behâeddîn, derslerine çok çalışır, devamlı kitapları ile meşgûl olurdu Keskin zekâsı, hâdiselere karşı sürat-i intikâlinin çok fazla olması ve Allahü teâlânın yardımıyla kısa zamanda hocalarının takdîrini kazandı Pekçok zâhirî ilimleri öğrendi Dolayısıyla, halk arasında da tanındı, onların muhabbetlerini kazandı Büyük Velî Necmeddîn-i Kübrâ'dan tasavvufu öğrenerek, onun dertlere devâ olan feyz ve bereketlerine kavuştu Bâtınî ilimlerde ilerleyerek, Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin en önde gelen talebeleri arasına girdi Muhammed Behâeddîn, hocasının teveccühleri ile iyice olgunlaşarak, zamânının en büyük âlimlerinden ve velîlerinden oldu

Muhammed Behâeddîn evlenme çağına gelince annesi, Harezm Sultânı Rükneddîn'in kerîmesi olan Mümine Hâtun ile evlendirdi Onların bu evliliklerinden de Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri doğdu

Muhammed Behâeddîn hazretleri, zâhirî ve bâtınî ilimlerde öyle yüksek derecelere vâsıl oldu ki, iki cihânın güneşi, hürmetine yaratıldığımız Server-i âlem Sevgili Peygamberimiz ona rüyâsında "Sultân-ül-ulemâ= Âlimlerin sultânı" lakabını verdi Rivâyete göre, bu hâdise şöyle anlatılır: Zamânının büyük âlimlerinden üç yüz kadar müftî ve müderris, bir gece Peygamber efendimizi rüyâlarında gördüler Resûlullah efendimiz büyük bir kürsî üzerine oturmuşlardı Etraflarında da binlerce velî ve âlim bulunuyor, Resûlullah efendimizi huşû içinde dinliyorlardı Orada Muhammed Behâeddîn, güzel elbiseler giyinmiş bir hâlde, Peygamber efendimizin hemen yanıbaşlarında ve sağ taraflarında oturmuştu Peygamberimiz, orada bulunanlara Muhammed Behâeddîn Veled'i göstererek; "Ey insanlar! Bugünden sonra Muhammed Behâeddîn'e "Sultân-ül-ulemâ" denilecek ve imzasına "Sultân-ül-ulemâ" yazılacaktır" buyurdu Sabah olunca rüyâlarını anlatmaya gelenlere, daha onlar bu müjdeyi vermeden o; "Ey kardeşlerim! Bu gece Sevgili Peygamberimizin bize ihsân buyurduğu lakabı bana müjde için geldiniz değil mi?" diyerek, onların rüyâlarını keşfettiğini belirtince, cümlesi hayran kalarak; "Allahü teâlâ ve Resûlü şâhiddir ve biz de şâhidiz ki, sen Sultân-ül-ulemâ'sın Bundan böyle bu isimle tanınacaksın" dediler Muhammed Behâeddîn'e karşı muhabbetleri ziyâde olup, ona talebe olmak istediklerini bildirdiler O da, gelen bu âlimleri talebeliğe kabûl etti İmzâ olarak da Sultân-ül-ulemâ lakabını kullanmaya başladı

Âlimler, rüyâlarını yakınlarına söyleyince, hâdise herkes tarafından işitildi Her taraftan ziyâretçiler gelmeye başladı Şânı her yerde duyuldu Halkın yanında îtibârı pek ziyâde yükseldi Herkes huzûruna koşar, hizmetiyle şereflenmek için çalışır ve hasta kalblere şifâ olan mübârek sözlerini dinlemek için can atardı O civarda olanlar, Sultân-ül-ulemâ'ya sabırsızlıkla koşarak, talebesi olmakla şereflenmek istediler ve murâdlarına kavuştular Birçok müşkili olanlar Belh'e kadar gelip, aldıkları cevaplarla dertlerine derman buldular

Behâeddîn Veled hazretlerinin zâhirî ve bâtınî mertebeleri yükselince, başta annesi, talebeleri ve akrabâları kendisine; "Başımıza pâdişâh ol Seni korumak, emirlerini yerine getirmek için hazırız" dedilerse de, onlara; "Peygamber efendimiz; "Ben fakirlikle iftihâr ederim" buyurdu Zâhirî saltanat tâcını giymek bize yakışmaz Bizim yolumuz, Peygamberimize tâbi olmak ve sünnet-i şerîflerine uymaktır" buyurdu

Behâeddîn Veled, bundan sonra riyâzet ve mücâhede, nefsin isteklerini yapmamak, istemediklerini yapmak ile uğraştı Bu şekilde mânevî bakımdan pek yüksek derecelere kavuştu Ne zaman vâz ü nasîhat etmeye başlasa, etrâfında binlerce insan toplanır, feyiz ve bereketlerinden istifâde ederlerdi

Behâeddîn Veled, sabah namazından sonra ikindi vaktine kadar talebelerine ilim öğretir, ikindiden sonra medresesine gelenlere mârifetullahtan, Allahü teâlâyı tanımakdan bahsederek insanları aydınlatırdı Nasîhatlerinde Ehl-i sünnet îtikâdını anlatır, bozuk fırkaların inanışlarını îzâh ederdi İnsanların, dalâlet ve sapıklık yollarına düşmemeleri, Cehennem'de yanmamaları için çok gayret sarfederdi

Bid'at fırkasına mensup bâzı âlimler, aralarında ittifak ederek, Behâeddîn Veled'i, sultâna şikâyet ettiler Sonra; "Sultânımız! Muhammed Behâeddîn Veled, size zâlimdir, âlimlerinize de câhildir diyor Halkın büyük bir kısmı onun etrâfında toplandı Vakitlerinin çoğunu onunla geçiriyorlar Bir gün sizi tamâmiyle bırakıp, ona tâbi olacakları muhakkaktır Eğer böyle bir şey olursa, sizin saltanatınıza ziyân gelir Bu bizim için yüz karasıdır Biz, size gördüğümüzü söylüyoruz Vazifemiz sizi uyarmaktır, gerisini siz bilirsiniz" dediler Bunları işiten sultan çok üzüldü Çünkü Sultân-ül-ulemâ'ya ziyâdesiyle muhabbeti vardı Fakat bu âlimlerin söyledikleri de yabana atılır şeyler değildi Bu işin tahkîki için yakınlarından bir kimseyi Sultân-ül-ulemâ'ya göndererek; "Bütün beldelerde olan hâdiseler sizce keşfolunmakta, bütün memleketlerdekiler de tasarruflarınız altındadır Ülkemizde bir pâdişâh var iken, ikincisinin de hükümet kurması uygun değildir Neticede, bendenizi bir memlekete tâyin buyurursanız memnun oluruz" gibi sitemli ve uygun olmayan sözler sarfetti Bunları Sultân-ül-ulemâ'ya söylediklerinde, buyurdu ki: "Hasedcilerin zulümlerinden hicret etmek dedelerimizin sünnetleridir İş böyle olunca, biz de sefer eder, başka ülkelere gideriz Buradan ayrılınca, bu memleketin başına felâketler gelir, bu ülkeyi dinsiz Tatarlar (Hülâgü'nün ordusu) istilâ ederler" buyurdu Akrabâ ve talebelerine sefer hazırlıklarına başlamalarını söyledikten sonra, sultânın adamlarına dönerek; "Sultâna gidip bizden selâm söyleyiniz Ona; "Biz fânî dünyânın şöhretlerine tâlip değiliz Dünyâ sultanlığında, tâcında da gözümüz yoktur O, bu dünyâdaki saltanatına devâm etsin" deyiniz" buyurdu

Haber etrâfa çabucak yayıldı Behâeddîn Veled hazretlerinin hicretini işiten herkes, malını mülkünü toplayıp, bu memleketten ayrılmaya, Behâeddîn Veled ile berâber gitmeye karar verdi Bütün olup bitenleri yakından takib eden sultan, çok üzüldü Sultân-ül-ulemâ'ya şefâatçılar göndererek af diledi Kararından vazgeçmesini istirhâm etti Sultân-ül-ulemâ hazretleri, pâdişâhın teklifini reddetti Fitne çıkarmadan, halkı galeyâna getirmeden şehirden ayrılmak istiyordu Bunun için de, Cuma günü Belhlilerin bir câmide toplanmalarını arzu etti Herkes o gün câmide toplanıp, mahşerî bir kalabalık hâlini aldı Behâeddîn Veled, onlara nasîhat etti, tesellide bulundu ve onlarla vedâlaştı, helâlleşti Orada bulunanlar çok ağladılar Sultân-ül-ulemâ, oradan yakın akrabâları ve talebeleriyle birlikte ayrıldı

Nişâbûr'a geldiklerinde onlarıFerîdüddîn-iAttâr hazretleri karşıladı İzzet ve ikrâmlarda bulundu O sırada beş yaşlarında bulunan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Nişâbûr'da bir rüyâ gördü Rüyâsında nur yüzlü bir ihtiyâr, kendisine, altı dallı bir gül verdi Rüyâsını babasına anlattığında, Sultân-ül-ulemâ şöyle tâbir etti: "Altı tâne dalı olan gül, senin altı cildlik bir kitap yazacağına işârettir" Orada bulunan Ferîdüddîn-i Attâr da; "Altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitap ile meşgûl olursunuz" diyerek, Mantık-ut-Tayr isimli kitabı Mevlânâ'ya hediye etti Meğer rüyâda görülen ve kendisine gül veren kimse Ferîdüddîn hazretleri imiş

Nişâbûr'dan ayrılıp Bağdât'a doğru yola çıktılar Bağdât'a giderken, yol üzerindeki bütün şehirlerin sâkinleri onları çok iyi karşılayıp, evlerine götürerek çok ikrâm ve tâzimde bulundular Bağdat'a yaklaştıkları zaman, kendilerine rastlayan bir cemâat; "Sizler kimlersiniz?Nereden gelip, nereye gidiyorsunuz?" diye suâl edince, Behâeddîn Veled; "Allah'dan geliyoruz, Allah'a gidiyoruz, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah" cevâbını verdi O cemâat, bu cevâbın muhabbeti ile hayretler içinde kaldılar Bu haber, Şeyh Şihâbeddîn Sühreverdî hazretlerine bildirildi O da; "Böyle bir zât, Behâeddîn Veled'den başkası olamaz" buyurdu Bunun üzerine Sühreverdî hazretleri de, talebeleri ile birlikte onu karşılamaya çıktılar Buluştukları zaman, Sühreverdî atından inip, Behâeddîn Veled'in ellerini öptü ve onları kendi hânesine dâvet etti Behâeddîn Veled, maiyetinin kalabalık olduğunu söyleyerek, özür diledi ve Müstensıriyye Medresesine yerleşti



Alıntı Yaparak Cevapla

Sultân-Ül-Ulemâ Behâeddîn Veled

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sultân-Ül-Ulemâ Behâeddîn Veled




Bağdât'tan kâfilesiyle ayrılan Sultân-ül-ulemâ, Kûfe yoluyla Kâbe-i muazzamaya geldi Zilhicce ayının ortalarına kadar orada ibâdet ile meşgûl olduHaccını îfâ ettikten sonra, Medîne-i münevvereye gelip, hasretiyle yandığı Sevgili Peygamberimize misâfir oldu Orada günlerce gözyaşları içinde ibâdet eyleyip, Resûlullah efendimizin feyiz ve bereketleriyle şereflendi Bir müddet orada Cennet hayâtı yaşadıktan sonra, mânevî bir işâret üzerine Peygamber efendimize vedâ edip, gözlerinden yaşlar dökerek Medîne-i münevvereden ayrıldı Günlerce yol aldıktan sonra, Şam'a geldi Oradaki âlimler Şam'da kalması için çok ısrâr ettilerse de, onlara nâzik bir cevâb ile Rum diyârına gitmek istediğini bildirdi Sonra Konya'nın bugünküKaraman ilçesinin yerinde bulunan Lârende kasabasına geldi

Konya'da bulunan Sultan Alâüddîn, Emîr Mûsâ'yı Lârende'ye bey tâyin etmişti Emîr Mûsâ, Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerine çok saygı gösterdi Onun talebesi olmakla şereflendi Hocası Sultân-ül-ulemâ'ya bir medrese yaptırarak, yedi sene hizmetiyle şereflendi Behâeddîn Veled, oğlu Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'yi, Seyyid Şerâfeddîn Semerkandî hazretlerinin kerîmesi Gevher Hanımla evlendirdi Vefât eden hanımı Mü'mine Hâtun ile oğlu Alâüddîn'i Lârende'ye defnetti

Emîr Mûsâ'yı çekemeyenler, Konya Sultânı Alâeddîn-i Keykûbâd'a; "Lârende Beyi Emîr Mûsâ, Sultân-ül-ulemâ'yı çok sevip, onun talebesi oldu Ona olan aşırı muhabbetinden sizi unuttu İsminizi bile ağzına almaz oldu" gibi iftirâlarda bulundular Alâeddîn Keykûbâd, Emîr Mûsâ'ya mektup yazarak huzuruna çağırdı Emîr Mûsâ durumu hocasına bildirdiğinde, Sultân-ül-ulemâ; "Sultan Alâeddîn'e gidiniz, selâmımı söyleyiniz Sorduklarına doğru cevab veriniz" buyurdu Emîr Mûsâ derhal yola çıkıp, Konya'da Alâeddîn Keykûbâd'ın huzuruna çıktı Sultânın; "Ey Mûsâ! İşittiğime göre Sultân-ül-ulemâ'nın emrinden dışarı çıkmaz imişsin Bizi ziyârete hiç gelmiyorsun Yoksa bizi unuttun mu?" diye sitem edince, Emîr Mûsâ, Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerinin üstünlüğünü, keşif ve kerâmetlerini, ilimdeki yüksekliğini uzun uzun anlattı Âlimlere karşı aşırı sevgisi ve hürmeti olan Alâeddîn Keykûbâd bu sözleri hayranlıkla dinledi ve; "Ey Mûsâ! Sultân-ül-ulemâ böyle büyük bir âlim ve velî bir zât idi de, bize daha önce niçin bildirmedin? Onu Konya'ya dâvet ediyorum Bizler de feyiz ve bereketlerine kavuşup, mübârek elini öpmekle şereflenelim Lütfen gidiniz, bana vekâleten kusûrumuzun affını isteyip, muhabbetimizin çokluğunu kendilerine arzediniz Lütfedip Konya'yı da şereflendirmelerini istirhâm ettiğimi zât-ı alîlerine bildiriniz" emrini verdi Emîr Mûsâ Lârende'ye gelip, hocasına durumu bildirdi Sultân-ül-ulemâ; "Müslümanın dâvetine icâbet lâzımdır" emri gereğince, bu dâveti kabûl edip hazırlandı Konya'ya doğru yola çıktı Sultan Alâeddîn de, yanında vezîrleri, kâdıları, âlimleri ve ileri gelen devlet erkânıyla, Behâeddîn Veled'i karşılamaya çıktılar Behâeddîn Veled hazretlerine yaklaştıklarında, atlarından inip yaya olarak huzûrlarına vardılar Büyük bir sevgiyle onu karşıladılar El öpüp, hürmetle hâl hatır sordular Büyük bir tevâzu ile Behâeddîn Veled'den af dilediler Hep birlikte Konya'ya dönmeye başladılar Bugünkü Mevlânâ hazretlerinin türbesinin olduğu yere geldiklerinde, Sultân-ül-ulemâ; "Buradan nesebimizin güzel kokuları geliyor" buyurarak, oradaki bir bahçeyi işâret etti Bunu işiten Alâeddîn Keykûbâd, Sultân-ül-ulemâ'ya o bahçeyi hediye etti Behâeddîn Veled, Konya'da bir medreseye yerleşti Orada vâz ve nasîhat ederek, insanların kurtulması, iki cihân saâdetine kavuşması için çok çalıştı

Bir kimse bir günah işleyip, tövbe etmeden Sultân-ül-ulemâ'nın huzûruna çıksa, gelenin durumunu hemen keşfederek; "Allahü teâlânın velî kullarının huzûruna temiz olmayan kalb ile gelmeyiniz Bu kötü hâlleri bırakın, güzel bir tövbe ederek göz yaşları akıtın ki, günah kirleri yıkansın Evliyânın huzûruna, günahlarınıza tövbe ve istigfâr etmiş olarak girip, onların yüzlerine Allahü teâlânın rızâsı için muhabbetle bakınız ki, onların feyz ve bereketlerinden istifâde edesiniz" buyururdu Böylece, onların işlediği günahları söylemeden, yüzlerine vurmadan nasîhat ederdi

Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn Veled hazretleri, bir gün hasta olup, yattı Alâeddîn-i Keykûbâd ziyâretine gelip; "Efendim! İnşâallah tez zamanda sıhhate kavuşur da devletimizin başına geçip tahta oturursunuz O zaman zât-ı âlinizin hizmetiyle şereflenip, her ne murâd ederseniz, bütün gücümüzle size yardımcı olmaya çalışırız Böylece Rabbimizin ihsân edeceği nice ikrâmlara ve gizli sırların keşfine nâil oluruz inşâallah" deyince, Sultân-ül-ulemâ; "Biz artık bu hastalık sebebiyle bu fânî dünyâdan hakîkî âleme göç ederiz Fakat arkamızdan kısa zaman sonra, siz de bize kavuşursunuz İşte orada sizinle berâber oluruz" dedi Bundan sonra helâlleştiler Bundan üç gün sonra bir Cuma günü, öğleye doğru Kelime-i şehâdet getirerek çok sevdiği hakîkî âleme kavuştu

Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerinin vefâtından sonra, Alâeddîn-i Keykûbâd günlerce ata binmedi, sarayında tahtına oturmadı Kuru hasır üzerine oturarak tâziye için gelenleri karşıladı Câmilerde pekçok Kur'ân-ı kerîm hatimleri yaptırıp, öksüz ve fakirleri doyurdu, üstlerini giydirdi Hepsinden meydana gelen sevâbı, hocası Sultân-ül-ulemâ hazretlerine gönderdi

Sultân-ül-ulemâ'nın ileri gelen talebelerinden Seyyid Burhâneddîn anlatır: "Rüyâmda hocam Sultân-ül-ulemâ'nın türbesinden yeşil bir nur yükselmeye başladı Genişledi, genişledi, bulunduğum yere kadar geldi O nûrun önüne bir engel çıkmadan bütün Konya'yı kuşattı Bu hâdise karşısında bayılıp düştüm Sabahleyin rüyâyı tâbir ettirdim Sultân-ül-ulemâ'nın neslinden çok muhterem kimselerin meydana geleceğini müjdelediler"

Behâeddîn Veled'in çok sevdiği talebelerinden biri anlattı: Rüyâmda, Sultân-ül-ulemâ'nın mübârek başını, Arş'a kadar yükselmiş gördüm Ona; "Efendim! Hâliniz nasıldır?" dedim; "Oğlum Celâleddîn-i Rûmî'nin ilim ve amel nûruyla bu derece yükseklere ulaştım Oğlumun mertebesine, bütün velîler ve melekler gıbta ediyorlar Ondan çok memnunum" dedi

KİMİNLE EVLENMESİ MÜNÂSİPTİR

Behâeddîn Veled'in annesi ile babasının evlenmeleri şöyle olmuştur: SultanAlâeddîn bir gün vezîrine, kızının evlenme çağına geldiğini, bu sebeble kiminle evlenmesinin münâsib olduğunu sordu Vezîr de tereddüd etmeden; "Sultânım! Kerîmenizi, ilim ve irfan sâhibi bir kimseye vermelisiniz" deyince, sultan tekrâr; "Bu kimse sizce kimdir?" diye sordu Vezîr; "Âlimler arasında kızınıza en lâyık olan Hüseyin Hatîbî'dir" dedi Sultânın gönlünden geçen kimse de bu olduğu için, vezîrinin bu cevâbına memnun oldu O gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü Ona Peygamberimiz buyurdular ki; "Ey Alâeddîn! Kerîmenizi Hüseyin Hatîbî'ye nikâh ediniz Onu kendinize dâmâd ediniz" Bu rüyâ üzerine, kızı Emetullah Hâtunu, Hüseyin Hatîbî ile evlendirdi Bu evlilikten, Muhammed Behâeddîn isminde bir evlâtları oldu

HEPSİ DOĞRUDUR

Alâeddîn Keykûbâd, bir gün Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn Veled hazretlerinin bütün halka vâz ve nasîhat vermesini ricâ ettiKaniî denilen yerde bir kürsî kuruldu Bu yerin etrâfında mezarlık bulunmaktaydı İnsanlar kürsînin etrâfında toplandılar Kârîler (Kur'ân-ı kerîmi ezberliyenler) Yâsîn-i şerîfi okuduktan sonra, Sultân-ül-ulemâ hazretleri bu sûreyi tefsîr etmeye başladı Kıyâmetin kopmasını, kabirden kalkmayı, mahşer meydanına toplanmayı, güneşin bir mızrak boyu yaklaşmasını, insanların grup grup ayrılmasını, defterlerin uçarak ele gelmesini, mîzân terâzisini, sırat köprüsünü, cezâ ve mükafâtı uzun uzun anlattı Bunları inkâr edenlerin Cehennem'e, kabûl edip de, Ehl-i sünnet îtikâdına uygun inanıp amel edenlerin, Cennet'e gideceğini bildirdi Öyle anlattı ki, orada bulunanlar içinde ağlamadık kimse kalmadı O kabristanda yatan bâzı kimseler, Allahü teâlânın emriyle kefenleri boynunda olduğu hâlde kabirlerinden çıktılar ve; "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühü" dedikten sonra; "Ey Allahın velî kulu! Senin bu anlattıklarının hepsi doğrudur Biz bu hâlleri burada yaşıyoruz, hepimiz şâhidiz" dediler ve tekrar mezarlarına girdiler Duâ edilirken de, her kabirden iki el çıkmış olduğu hâlde âmîn sesleri duyuldu Bu olanları, orada bulunan herkes hayretle görüp işitti

1) Nefehât-ül-Üns; s513, 514
2) Kâmûs-ul-A'lâm; c2, s1412
3) Mu'cem-ül-Müellifîn; c9, s223
4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1063
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c9, s132
6) Risâle-i Sipahsalar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.