Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, fahrülfârisî, farisi, ibrahim, muhammed

Fahr-Ül-Fârisî (Muhammed Bin İbrâhim Fârisî)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fahr-Ül-Fârisî (Muhammed Bin İbrâhim Fârisî)




FAHR-ÜL-FÂRİSÎ (Muhammed bin İbrâhim Fârisî)

Evliyânın büyüklerinden, hadîs, kelâm ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi İsmi Muhammed, künyesi Ebû Abdullah'tır Babasının ismi İbrâhim'dir 1134 (H528) yılında doğdu Fîrûzâbâdî, Şîrâzî ve Fârisî nisbet edildi Fahreddîn lakabı verildi Fahr-ül-Fârisî nâmıyla meşhûr oldu 1225 (H622) yılında Mısır'da vefât ettiKurâfe'de Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin mescidi yanında yaptırdığı zâviyeye defnedildi

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Fahr-ül-Fârisî, genç yaşta din ve âlet ilimlerini öğrendi Şam, Hicâz, Bağdât gibi ilim merkezlerini dolaştı Mısır'a gidip yerleşti Hadîs ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi Ebû Tâhir Silefî ve İbn-i Asâkir gibi zamânının meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi Hadîs-i şerîf ve fıkıh ilimlerinde âlim oldu Şâfiî mezhebine göre fetvâ verirdi Müslümanların işlerini kolaylaştırdı Tasavvuf ilmini, babası Ebû İshâk İbrâhim bin Ahmed Fârisî'den aldı İlimde çok ilerledi Zamânın büyüklerinden de feyz alıp, yüksek derecelere kavuştu Kâhire'de Kurâfe'ye, Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin türbesi yanında bir zâviye yapıp yerleşti Orada tâliblerine, isteyenlere ilim öğretmek ve ibâdet etmekle meşgûl oldu

Bir bakışıyla kararmış kalpler aydınlanırdı Zamânında zulmet perdeleri yırtılıp, âlem nûra boğuldu Elinde pekçok kimse tövbe edip sâlih müslüman oldu Dâimâ güler yüzlü ve tatlı dilliydi Kimseye sert söylemez, herkese yumuşaklıkla nasîhatte bulunurdu İnsanlara merhameti çok fazlaydı Bütün çalışmaları, Allahü teâlânın kullarını Cehennem ateşinden kurtarabilmek içindi İlmi, cömertliği, güzel ahlâkı, her işinin ve sözünün Allahü teâlânın rızâsı için olması sebebiyle, âlim ve âmir herkesin sevgi ve saygısını kazandı Hâlleri ve hareketleriyle, sözleri ve kitaplarıyla, talebeleriyle insanlara emr-i mârûf yapar, onların doğru yola kavuşmaları için gayret ederdi

İbn-i Sâbûnî babası ile beraber Mısır'a Fahr-ül-Fârisî'nin ziyâretine gidip sohbetinde bulundu Huzûruna vardıklarında İbn-i Sâbûnî'yi yanına oturttu ve ikrâmda bulundu Ona bâzı suâller sordu Babasının da bulunduğu bir sırada, tasavvuf yoluna girip girmediğini sordu Babası da; "Sühreverdî ve Sadrüddîn bin Hammeveyh'ten ders aldığını arzetti Bunun üzerine Fahr-ül-Fârisî hazretleri:

"Evet, onların yolları ve dersleri kıymetlidir Ancak bizim yolumuzdan ve derslerimizden de istifâde edersen, dedenle aynı yolda yürümüş olursun Çünkü onunla biz aynı derecedeyiz" buyurdu Bereketlenmek için ondan da ders aldı Bundan sonraFahr-ül-Fârisî hazretleri, Resûlullah efendimize kadar hocalarını şöyle saydı:

"Biz, babam ve hocam İmâm Ebû İshak İbrâhim binAhmed Fârisî'den ders aldık O da Nâsır bin Halîfet-il-Beydâvî'den, o da Ebû İshak bin İbrâhim bin Şehriyâr-il-Kazrûnî'den, o da Ebû Muhammed Hüseyin bin Ekâr'dan, o da Ebû Abdullah ibni Hafîf Şîrâzî'den, o da Câfer Huzâ'dan, o da Ebû Ömer Estahrî'den, o da Ebû Türâb Nahşebî'den, o da Şakîk-i Belhî'den, o da İbrâhim bin Edhem'den, o da Ebû İmrân Mûsâ bin Yezîd Râî'den, o da Veysel Karânî'den, o da hazret-i Ömer ve hazret-i Ali'den, onlar da Resûlullah efendimizden aldılar" buyurdu

Bir vâzında tövbe hakkında şöyle buyurdu:

Allahü teâlâ, Nûr sûresinin 31 âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey müminler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz" buyurdu

Resûlullah efendimiz de Eshâbına (radıyallahü anhüm); "Sizden biriniz bineğini kaybedip, sonra onu bulunca sevinmez mi?" diye sordu Onlar; "Evet, sevinir yâ Resûlallah!" deyince, Resûlullah efendimiz; "Nefsim yed-i kudretinde olanAllahü teâlâya yemîn ederim ki, Allahü teâlâ, kulunun tövbesine, sizden birisinin bineğini bulduğu zamanki sevinmesinden daha fazla sevinir" buyurdu Allahü teâlânın sevinmesi: Tövbe eden kulunu af ve magfiret ederek ihsânda bulunması, tövbesini kabûl ederek ona ikrâm etmesidir

Tövbenin üç şartı vardır: Yaptığı günahlara pişmân olmak, o anda günahtan el çekmek, sonra bu günahları ve benzerlerini bir daha işlememeye karar verip azmetmektir

Resûlullah efendimizin bir hadîs-i şerîflerinde: "Nedâmet, pişmanlık tövbedir" buyurması, yapılan günâha pişmanlık duyulması, tövbenin en büyük şartı olduğundandır

Tövbe, rücû etmek, dönmek demektir Hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu: "Dikkat ediniz! Âdemoğlunun cesedinde bir et parçası vardır ki, o iyi olunca, bütün beden iyi olur O bozuk olunca, bütün beden bozuk olur Dikkat ediniz! O et parçası kalptir" Kalp, yapılan günah ve kötülük sebebiyle uyanıp, Allahü teâlânın yardımı ile onda, o günahları terk ettirecek ve bir daha o günahlara döndürmeyecek bir durum hâsıl olursa; insan, Hakka tâate, O'nun rızâsını kazanmaya dönme sebeplerine hazırlanmak için harekete geçer ki, bunun kapısı da tövbedir

Tövbeye hazırlanmanın alâmetlerinden biri de, kötü arkadaşları terk etmektir Çünkü, kötü arkadaşlardan uzaklaşmak, onlarla düşüp kalkmamak, kalpte Allahü teâlânın emirlerine karşı gelme hâlini ortadan kaldırır Kötü arkadaşların yanından ayrılınca, artık, iyi ve sâlih arkadaşlarla berâber oturup kalkmaya başlar Sâlih, iyi ve temiz arkadaşlar, onun cehâletten ilme, kibirden hilme ve cimrilikten cömertliğe, dünyâ hırsı ve ona düşkün olmaktan kanâate, uzun emel sâhibi olmaktan zühde ve dünyâya rağbet etmemeye, ayrılıktan birliğe, hep kendisini düşünüp, kendisi için istemekten başkalarını kendisine tercih etmeye, yâni îsâra, dünyâdan âhirete, gülmekten dolayı yaptığı kötülükler ve günahları için ağlamaya, onlar için pişmân olmaya, gaflet hâlinden uyanıklık hâline dönmesini temin ederler

Tövbe, yapılış gâyesine göre üç çeşittir: Birincisi, herkesin bildiği tövbedir O da; günâhından dolayı cezâ görmekten kurtulmak için tövbe eden kimsenin tövbesidir İkincisi; "inâbe" dir ki, bu da; daha fazla sevâba ve yüksek derecelere kavuşmak isteyen kimsenin tövbesidir Üçüncüsü de; "evbe"dir ki, o da; sevap arzusu veya azap korkusundan değil, yalnız Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için yapılan tövbedir

Fahr-ül-Fârisî buyurdu ki:

"Şu üç şey takvânın, haramdan kaçmanın îcâbıdır: Birincisi; Allahü teâlâyı tanıyıp O'na şirk koşmamak İkincisi; Allahü teâlâya itâat edip, isyân etmemek Üçüncüsü; Allahü teâlayı anıp O'nu unutmamaktır"

"Huşû; zâhiren ve bâtınen Hakk'a boyun eğmek Tevâzu da; Hakk'a teslim olmak, boyun eğmek, Hakk'ın hükmüne îtirâzı terketmektir"

Fahr-ül-Fârisî talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı Ebrekûhî onun talebeleri arasındaydı

Daha çok tasavvuf ve tasavvuf hallerine dâir olan eserlerinden bâzıları şunlardır:

1) El-Esrâr ve Sırr-ül-İskâr, 2) Tezkire-i Menâhic-üs-Sâlikîn, 3) Belâgat-ül-Fâsıl ve Urvet-ül-Vâsıl, 4) Metiyyet-ün-Nakl ve Atiyyet-ül-Akl, 5) El-Fark Beyn-es-Sûfî vel-Fakîr, 6) Cemhât-ün-Nehy an Lemhât-il-Mehâ, 7) Berk-ün-Nukâ ve Şems-ül-Lükâ, 8) Netâic-ül-Kurbe ve Nefâis-ül-Gurbe, 9) Delâlet-ül-Müstenhic: El yazma nüshası Süleymâniye KütüphânesiAyasofya Kısmı 1785 numarada kayıtlıdır

ÖLÜ ETİ YEMEK

Fahr-ül-Fârisî gıybet hakkında bir suâl sorulduğunda buyurdu ki: "Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "Zannın çoğundan sakınınız! Çünkü, zannetmenin bâzısı günâh olur Birbirinizin kusûrunu araştırmayın! Birbirinizi gıybet etmeyin!" (Hucurât sûresi: 12)

Ebû Hüreyre'nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimizin huzurlarında bulunan birisi, orada bulunmayan biri hakkında; "Ne kadar da âciz birisi!" deyince, Resûlullah efendimiz; "Kardeşinizin etini yediniz Çünkü onu gıybet ettiniz" buyurdu

Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma; "Gıybetten tövbe ederek ölen kimse, Cennet'e girenlerin sonuncusu olacaktır Gıybete devâm ettiği halde ölen kimse ise, Cehennem'e girenlerin ilki olacaktır" diye vahyetti

Anlatılır ki, İbrâhim bin Edhem bir yere dâvet edilmişti Oraya vardığında, geciken birisi hakkında; "O zâten ağır adamdır" dediler İbrâhim bin Edhem; "Keşke buraya gelmeseydim Çünkü, burada gıybet yapılmaktadır" dedi

1) Tabakât-ı Usûliyyîn; c2, s56
2) Şezerât-üz-Zeheb; c5, s101
3) Lisân-ül-Mîzân; c5, s29
4) Mîzân-ül-Îtidâl; c3, s452
5) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî); c2, s286
6) Tabakât-ül-Evliyâ; s466, 498
7) Mu'cem-ül-Müellifîn; c8, s191
8) El-A'lâm; c5, s296
9) Brockelman; Sup1, s787
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c8, s284

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.