![]() |
Alimlerden Hatıralar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Alimlerden HatıralarUbeydullah-ı Ahrâr Türkistan’ın büyük velîlerinden ve kendilerine “Silsile-i aliyye” adı verilen ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak dünyâ ve âhirette seâdete kavuşmalarına vesîle olan büyük âlim ve velîlerin on sekizincisidir ![]() 1403 (h ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri daha çocuk iken, üstün hâllere kavuşmuş olup, kerâmetleri görülüyordu ![]() Tasavvufta yüksek derecelere kavuştuktan sonra, helal kazanmak için tarımla meşgul oldu ![]() Kısa zamanda zengin oldu ![]() ![]() ![]() BİZİM MALIMIZ FAKİRLER İÇİNDİR Allahü teâlâ onun mahsulüne öyle bir bereket verdi ki, her yıl 800 bin batman (700 ton) zahire uşur verirdi ![]() Ambarlarına konulan mahsul, çıkardıklarında, koyduklarından fazla geliyordu ![]() Kendisi bu konuda; “Bizim malımız, fakirler içindir ![]() ![]() Yakınlarından biri, bir gece birini kendisine şarap alıp getirmesi için gönderdi ![]() O kimse şarabı alıp gelince, onun bulunduğu evin önünde durup, şarap testisini yukarıdan sarkıttığı bir sepete koydu ![]() O da sepeti yukarı çekmeye başladı ![]() ![]() Şarap isteyen kimse, kimse bilmesin diye, sabahleyin erkenden kalkıp kırılan testisinin parçalarını topladı ![]() Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri o kimsenin evine geldi ![]() “Gece yukarı çektiğin testinin sesi kulağıma geldi ![]() ![]() ŞEYHLİK YAPSAYDIK “Eğer biz şeyhlik yapsaydık, zamanımızda hiçbir şeyh kendisine talebe bulamazdı ![]() Fakat bize başka iş emredildi ![]() ![]() “Belalara sabretmek hatta şükretmek gerekir ![]() ![]() “İnsanın yaratılmasından maksat, kulluk yapmasıdır ![]() ![]() ![]() Yûsuf bin Abdurrahmân Hanbelî mezhebi fıkıh ve usûl âlimlerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() 656 (m ![]() ![]() ![]() ![]() Daha küçük yaşından itibâren çok nimetlere ve Allahü teâlânın ihsânına kavuştu ![]() ![]() VELÎNİN KIYMETİNİ BİLMEK Buyurdu ki: “Eğer, insanlar velî zâtların kadrini, kıymetini bilip iyice anlayacak derecede olsalardı, herkes karşılaştığı bütün insanlara karşı edebli olurdu ![]() Çünkü, görünüş itibâriyle velî de bizim gibi bir insandır ve karşılaştığımız bir kimse de, Allahü teâlânın bir velî kulu olabilir ![]() Velî, şekil ve şemail bakımından, giyinip kuşanma bakımından ve diğer birçok beşeri sıfatlarla, diğer insanlardan farklı olmayan bir kimse gibi görünür ![]() Hâlbuki, haddizatında o, diğer insanlardan tamamen farklı, apayrı bir insandır ![]() Her ân gönlü Allahü teâlâ iledir ve O’nun muhabbeti ile yanmaktadır ![]() İşte velînin asıl hâlini bildiren bu husûsiyetini, ancak onun gibi olanlar anlar ![]() ![]() “Âbidde (Allahü teâlâya çok ibâdet edende) ve ârifte nefse düşmalık vardır ![]() ![]() Âbid, nefsinin yaptıklarının kendisi için zararlı olduğunu bildiği için, nefsin yaptığı işlere düşmandır ![]() Ârif ise, işleriyle birlikte, nefsin kendisine de düşmandır ![]() ![]() ETTEN BİR KANAT “İnsanoğlu dünyâya etten bir kanat ile gelir ![]() ![]() İnsanoğlu bu kanadını iyi besleyip, damarlarını iyi kuvvetlendirmeli ki, kanat zayıf olup, vazîfesini yapamayacak hâle gelmesin ve sâhibini ateşe düşürmesin ![]() Moğol İmparatoru Hülâgu’nun Bağdad’ı istilâsı sırasında onu da üç oğluyla birlikte şehîd ettiler ![]() Vefâtından sonra onu rü’yâmda gördüm ![]() ![]() ![]() ![]() İbn-i Merzûk Mısrî (Sa’d bin Osman) Hadis ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir ![]() ![]() Mısır’da doğduğu için Mısrî denildi ![]() ![]() 592 (m ![]() ![]() ![]() MISIR VE BAĞDAT’TA İLİM ÖĞRENDİ Mısır’da yüksek din bilgilerine temel olan din ve âlet ilimlerini öğrenen İbn-i Merzûk, oradaki âlimlerin ilimlerinden istifâde ettikten sonra Bağdad’a gitti ![]() Ebü’l-Feth bin Mûsâ’dan Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerini öğrendi ![]() ![]() O sırada Bağdad’da evliyâ sultânı, feyzler menbâı Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri sohbet ediyor, ölü kalbleri diriltiyordu ![]() O mübarek zâtın sohbetlerine iştirak etti ![]() Kitabında yer alan Hadis-i şeriflerden bazıları: “Lâ ilâhe illallah kelimesini bilen (inanan) kimse Cennete girer ![]() “ Tevhid ehlinden biri Cehenneme girerse, günahı kadar azâb görür (sonra çıkar) ![]() “Güzel bir abdest alanın hatâları (küçük günahları), bedeninden, hattâ tırnaklarının altından dökülür ![]() “Abdest üzerine abdest alan kimseye on hasene yazılır ![]() “Namazı unutan kimse, hatırladığı ânda kılsın ![]() “Namazdan bir rek’ate yetişen kimse, namaza (cemâate) yetişmiştir ![]() “İkindi namazını kaçıran kimse, ailesini ve malını kaybetmiş gibidir ![]() “İkindi namazını terk eden kimsenin amelleri yok olur ![]() “Benim mescidimdeki namaz, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır ![]() “Kalbimde (Envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan) perde hâsıl oluyor ![]() ![]() “Îmân, Süreyya yıldızına asılı olsaydı, ona, Fâris’ten birisi erişirdi ![]() ![]() SECDEDE İKEN VEFAT ETTİ Hayâtının sonlarında, insanların fitnesinden kurtulmak için inzivaya çekildi ![]() ![]() Sultanlardan, halktan ve devlet adamlarından bir kuruş kabul etmezdi ![]() ![]() Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin tekkesinde sohbet ederdi ![]() ![]() ![]() Ebû Muhammed Cerîrî Evliyânın büyüklerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvuftaki derecesi o kadar yüksek idi ki, Cüneyd-i Bağdadî hazretleri bunun için “Zamanımızın velîsidir“ buyurdu ![]() Cüneyd hazretlerine vefât edeceği zaman, “Sizden sonra kimin sohbetlerine devam edelim?” diye sordular ![]() “Ebû Muhammed Cerîrî’ye gidin” buyurdu ![]() ![]() Ebû Muhammed Cerîrî hazretleri buyuruyor ki: “Nefsine aldanan, şehevi duygularına esîr olur ![]() ![]() Kur’ân-ı kerîmi hergün hatm etse bile, ilâhi kelâmı okumaktaki esas tadı bulamaz ![]() Bunun hâl çâresi, nefsin esâretinden kurtulmayı candan arzu etmekdir ![]() “Allahü teâlânın takdîr ve taksimine râzı olup, Allahü teâlâ ile iktifa edenin iç hâli düzgün, Allahü teâlâyı tanıması kolay olur ![]() Allahü teâlânın yasak ettiklerinden sakınanın gidişatı dosdoğru, ahlâkı güzel olur ![]() Helâlinden az yiyenin ise, beden sıhhati düzgün olur ![]() “İhlâs, âhıretteki nimet ve azâblara yakînen inanmanın alâmetidir, İbâdetlerdeki riyâ da, âhıretteki nimet ve azâblara inanmakta tereddüt olduğunun alâmetidir ![]() DUA BELA GELMEDEN YAPILIR Dervişlerden birisi şöyle anlatıyor: “Ebû Muhammed Cerîrî’nin vefâtı senesi, Karâmita sapıkları ile yapılan muharebede ben de bulunuyordum ![]() Savaş bittikten sonra, müslümanların bulunduğu kâfilenin yanına döndüm ![]() Yaralılar arasında Ebû Muhammed Cerîrî’yi gördüm ![]() ![]() ![]() “Ey efendim ![]() ![]() “Duâ, belâ gelmeden önce yapılır ![]() ![]() KABİRDEKİ HALİ GÖSTERİLDİ Mekke yolunda Karâmita sapıklarının çok zulmedip müslüman kanı döktükleri, Hübeyr vak’ası senesi 311 (m ![]() ![]() Vefâtı için, başka târihler de rivâyet edilmektedir ![]() “Vefâtından bir sene sonra, Ebû Muhammed Cerîrî’nin kabrine uğradım ![]() ![]() Dizleri göğsüne dayalı, parmağı ile Allahü teâlânın birliğini gösteren işâreti yapar hâlde oturuyordu ![]() ![]() Hâtim-i Esâm Evliyânın büyüklerindendir ![]() ![]() ![]() Hâtim-i Esâm, Şakîk-i Belhî’nin talebesi, Ahmed-i Hadraveyh’in hocasıdır ![]() ![]() ![]() Kendisine “Esâm” (kulağı duymaz) denilmesinin sebebi şudur: “Birisi onunla konuşurken kazayla yellendi ![]() ![]() Bu yüzden ona Esâm denilmiştir ![]() BİRAZ MÜHLET TANI Muhammed Râzî anlatır? “Senelerce Hâtim-i Esâm’ın hizmetinde bulundum ![]() Sadece bir kere hariç, hiç kızdığını görmedim ![]() “Malımı alıp yedin, parasını ver” diyordu ![]() ![]() Fakat bakkal, “Olmaz” diye dayattı ![]() ![]() ![]() Hâtim-i Esâm bakkâla: “Alacağın ne kadarsa onu al, fazlasını alma, sonra elin kurur” dedi ![]() Bakkal alacağını aldı: Fakat para hırsından biraz daha almaya kalkınca derhal eli kurudu ve çolak oldu ![]() Buyurdu ki: “Ey kul! Allahü teâlâya isyân ettikleri için insanlara buğzettiğin halde, kendin Allahü teâlâya isyân edince, kendi nefsine buğzetmeyişin sende insâfın olmayışındandır ![]() NAMAZI GÜZEL KILIYOR MUSUN? Rebâh bin el-Hirevî şöyle anlatır: Îsâ bin Yûsuf bir mecliste konuşan Hâtim-i Esâm’a uğradı ve şöyle sordu: “Ey Hâtim! Sen namazını güzel kılıyor musun?” Hâtim, “Evet” dedi ![]() ![]() Hâtim şöyle buyurdu: “Emre uyuyorum, korku ile yürüyorum, niyetle giriyorum, büyük bilip tekbir alıyorum, tertil ve tefekkürle okuyorum, huşû ile rükû ediyorum, tevâzu ile secde ediyorum, tam teşehhüd içinde oturuyorum, sünnete göre selâm veriyorum ve selâmı Allaha hâs kılarak veriyorum ![]() Namazımın kabûl olunmayacağından korkarak, korkuyla nefsime dönüyorum ![]() Ölmek kadar onu muhafaza ediciyim ![]() ![]() ![]() Ebû Bekr-i Şiblî Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, Büyük velîlerdendir ![]() ![]() Bağdât’a gelip, buraya yerleşti ![]() ![]() Aynı zamanda Mâlikî mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, İmâm-ı Mâlik’in Muvattâ’sını ezbere bilirdi ![]() Zamanının bir tânesi olan Ebû Bekr-i Şiblî 945 (H ![]() ![]() BİR HADİSİ SEÇTİM Şiblî hazretleri buyurdu ki: “Dört yüz hocadan ders okudum ![]() ![]() Bütün bu hadîslerden bir tânesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bıraktım ![]() Çünkü, kurtuluşu ve ebedî seâdete kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasîhatleri hep bunun içinde gördüm ![]() Seçtiğim hadîs-i şerîf şudur: Peygamber efendimiz bir Sahâbîye buyurdu ki: “Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış! Âhiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya muhtâç olduğun kadar itâat et! Cehennem’e dayanabileceğin kadar günâh işle!” Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri güneş batarken güneşin sararmasına, şöyle bir benzetme yapardı: “Tıpkı mümin de böyledir ![]() ![]() Sonra da ilâve edip: “Gün doğarken de, çok aydın olarak doğar ![]() ![]() Bir mümin kabrinden kalktığında, yüzü güneşin doğduğu gibi parlar ![]() “Cehennemlik olmanın alâmeti; Allahü teâlânın rızâsı için bir fakire bir parça ekmek vermemek ![]() Fakat nefsin isteklerini tatmin etmek için, bir ziyâfette yüz altın harcamaktır ![]() Cennetlik olmanın alâmeti ise bunun tam tersidir ![]() Bir âh çekerek vefât etti Bir gün, Ebû Bekr-i Şiblî; “Allah Allah!” deyip duruyordu ![]() ![]() Bunun üzerine Şiblî hazretleri derin bir ah çekerek, “(Lâ ilâhe) der de (illallah) diyemeden vefât ederim diye korkuyorum ![]() ![]() Bu sözler gence çok dokundu ve orada bir âh çekerek vefât etti ![]() ![]() Şems-i Tebrîzî Şems-i Tebrîzî hazretleri Konya’ya gelen büyük velîlerdendir ![]() ![]() ![]() Şems-i Tebrîzî lakabıyla meşhûr oldu ![]() ![]() ![]() ![]() CAMİDE KİMSE KALMAMIŞTI Şems-i Tebrîzî hazretleri; “Eğer bir kimse bana âhiretim ile ilgili bir defâ iyilik edip, dünyâ ile ilgili binlerce kötülük etse, ben onun bir defâ yaptığı iyiliğe nazar ederim ![]() Çünkü iyi ahlâk bunu icâbettirir ![]() ![]() Şems-i Tebrîzî hazretleri Şam’dan Konya’ya gelirken, yol üzerinde bulunan bir hana uğrayarak burada yatmak istedi ![]() Fakat uğradığı bütün hanların dolu olduğunu, hiç kalacak yerlerinin olmadığını öğrenince, câmide sabahlamak istedi ![]() Câmiye gidip yatsı namazını cemâatle kıldı ![]() ![]() ![]() Günlerce süren yolculuğun verdiği yorgunlukla hemen kendinden geçti ![]() “Burada yatılmaz kalk!” dedi ![]() “Benim kimseye bir zararım dokunmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Görevli; “Beni uğraştırma, sana kalk dışarı çık dedim, yoksa yaka paça seni dışarı atmasını bilirim” diye karşılık verdi ![]() Şems-i Tebrîzî hazretleri, bu son sözler üzerine bir tuhaf oldu ![]() ![]() ![]() Câmiden çıkmasını isteyen görevli, onun arkasından bakarken, âniden boğuluyormuş gibi oldu ![]() ![]() NE OLUR ONU AFFEDİN! “Ne oldu, niye bağırıyorsun?” diye sordu ![]() ![]() Kendisine; “Efendim, o câhildir, bir terbiyesizlik etmiş ![]() ![]() ![]() “Onun işi benden çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ali Behçet Efendi Anadolu’da yetişen velîlerden ![]() ![]() 1727 (H ![]() ![]() ![]() Derviş tabiatlı bir zât olan babası, Ali Behçet Efendinin tahsil ve terbiyesi için özel îtinâ gösterdi ![]() Medreselerde ilk olarak okutulan kitapları bitirdikten sonra, Karamanlı Abdullah Efendi ve meşhûr âlim Abdüssamed Efendinin derslerinde bulundu ![]() ![]() Sonra Afyonkarahisar’a gidip orada bir dergâhta talebe yetiştirmeye, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmeye çalışan anne tarafından dedesi Alâeddîn Çelebi’den ders aldı ![]() Buradaki tahsîlini tamamladıktan sonra kâdı oldu ![]() ![]() Ankara’daki vazîfesi sırasında kendisinde meydana gelen bâzı mânevî hâller yüzünden görevden istifâ ederek, Afyon’a dedesinin yanına döndü ve Mevleviyye tarîkatına göre çileye başladı ![]() Çile müddeti bitiminde çeşitli mânevî faydalara kavuştu ![]() DERSİMİZDEN UZAK OLMAYASINIZ! Ali Behçet Efendi Hazretleri’nin bir talebesine yazdığı mektup şöyledir: “Benim sevgili insaniyetli ve iyiliksever oğlum! Göndermiş olduğunuz mektup elimize geçti ve çok memnun olduk ![]() Ey oğlum! Dersimizden uzak olmayasınız ![]() ![]() Bunu aklınızdan çıkarmayınız ![]() ![]() Mübarek gecelerde Allahü tealaya yalvarıp yakarmayı fazlaca yaparsanız, isabetli olur ![]() Zira Allahü teala kulunun yalvarmasını sever ![]() ![]() İBRAHİM EFENDİYİ VEKİL BIRAKTI Büyük oğlu yetişinceye kadar yerine halife olarak İbrahim Hayranî Hazretleri’ni vekil bıraktı ![]() ![]() Cenazesi dergahın avlusunda defnedildi ![]() ![]() Ali Behçet Efendi vefatına yakın İbrahim Efendi’yi yerine vekil bıraktı ![]() “Oğlum! Bir zaman gelecek Tahir Ağa Tekkesi şeyhliği boşalacak ![]() ![]() ![]() ![]() Şâfiî fıkıh âlimi Abdurrahim Abbâsî Abdurrahim Abbâsî hazretleri Şafii fıkıh âlimlerindendir ![]() 1462 (H ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahim Abbâsî hazretleri, İstanbul camilerinde, insanlara doğru yolu göstermeye çalıştığı vaazlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki: Allahü teâlâ için sevmek, O’nun için buğzetmek, îmânın en güvenilir ve sağlam kulplarındandır ![]() Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker, iyiliği emredip kötülükten alıkoyma, herkese, imkânı nisbetinde lâzımdır ![]() BİR GÜN AÇ, BİR GÜN TOK ![]() ![]() ![]() İyilik ve takvâ üzere yardımlaşmalıdır ![]() ![]() Kişi mecbur kalırsa, başkasından bir şey isteyebilir ![]() ![]() Rızâ gösterilen fakirlik, zenginlikten üstündür ![]() ![]() Peygamber efendimize yeryüzünün hazînelerinin anahtarı arz edildiği zaman, Cebrâil aleyhisselâm fakirliği işâret etti ![]() Yine Cebrâil aleyhisselâm, Peygamber efendimize tevâzu etmesini de işâret etti ![]() “Yâ Rabbî! Bir gün aç, bir gün tok olmayı istiyorum ![]() ![]() NUR ÜZERİNE NUR Abdurrahim Abbâsî hazretleri, 1555 (H ![]() ![]() Bu sırada Mebsût kitabını şerh ediyordu ![]() “Allahü teâlâ nur üzerine nurdur ![]() ![]() ![]() Allahü teala nur üzerine nurdur, nefs ise karanlılar kuyusu ![]() ![]() ![]() ![]() Muhammed Emin Erbilî Son asırda Irak’ta ve Mısır’da yaşamış olan velîlerden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir ![]() Babasının ismi Fethullah’tır ![]() ![]() 1914 (H ![]() ![]() TASAVVUF YOLCUSUNUN HALİ Fakir-zengin herkesi ziyârete giden Muhammed Emin Erbilî hazretleri, yemek husûsunda ısrar edenlere; “Tasavvuf yolcusunun yemeği ilim öğrenmek, Allahü teâlânın ismini zikre devâm etmektir ![]() O kimsenin düşüncesinin yemek, içmek olması ona yakışmaz” buyururdu ![]() Son günlerinde onun yüzünde her zamankinden daha çok nûr parlıyordu ![]() 1914 (H ![]() ![]() Akşam ve yatsı namazlarını evinde kıldı ![]() ![]() Ders vermek ve Hatm-i Hâcegân yapmak üzere talebelerinden birini vazîfelendirdi ![]() Bu gecede Allahü teâlâya olan aşkı ve Peygamber efendimizden itibaren Nakşibendiyye yolu büyüklerine karşı muhabbeti iyice fazlalaştı ![]() Onların rûhâniyetleriyle konuşmaya başladı ![]() ![]() Bu hâli bir gece boyunca devâm etti ![]() “Hocanızın hâline bakıp ibret alınız ![]() ![]() ![]() ![]() Şeyh Muhammed Yûsuf es-Sekâ’yı yerine ders vermekle vazîfelendirdi ![]() Son saatlerinde bile kendisini ziyârete gelen talebelerinin yanına gelmesine mâni olunmamasını istedi ![]() Her birisi tek tek girip elini öptüler, helâllaştılar ve duâsını aldılar ![]() “BUGÜN BENİM SON GÜNÜMDÜR!” Cumartesi günü hastalığı iyice şiddetlendi ve; “Bugün benim son günümdür ![]() ![]() İkindi vaktinden sonra tam bir sâkinlik ve sessizlik hâli oldu ![]() “Rahat olunuz ![]() Talebesi dedi ki: “Biz, Peygamber efendimizin sünnetiyle tedâvi olmakla emrolunduk ![]() ![]() O gece sabaha karşı sekerât-ı mevt hâli başladı ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|