Prof. Dr. Sinsi
|
İlim Semamızda Bir Yıldız: Fahreddin Razi Rh.A.
İLİM SEMAMIZDA BİR YILDIZ: FAHREDDİN RAZİ RH A
Ahmed Hüseyinoğlu
Razî rh a İslâm kültüründe o kadar etki bıraktı ki, bazı alimler kendisini hicrî altıncı (milâdî yedinci) asrın müceddidi olarak gördüler Bir önceki asrın müceddidi de İmam Gazalî rh a idi Razî de genelde Gazalî’nin izinden yürüdü ve alimlerin çoğunluğu tarafından “İkinci Gazalî” olarak kabul edildi
Peygamberimiz s a v , “Alimler peygamberlerin vârisleridir” buyurarak kendisinden sonra alimlerin izini takip etmemizi öğütledi, “Ümmetimin alimleri, İsrailoğulları’nın peygamberleri gibidir” diyerek de onların üstün makamlarına dikkat çekti
Ancak, buradaki üstünlük derece yönünden değil, irşad yönündendir Nitekim çok az bir topluluğa, hatta sadece kendilerine hidayet edebilen peygamberlere karşılık, Muhammed s a v ümmeti içerisinde Muhammed Bahaeddin, Abdulkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî, Seyda Muhammed Raşid (Allah cümlesinin sırrını aziz kılsın) gibi, milyonlarca kişinin hidayetine vesile olan alimler ve veliler bulunmakta Yoksa, ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir alimin, hiçbir velinin herhangi bir peygamberin makamına çıkabilmesi asla mümkün değildir Bu noktada Ehli Sünnet alimleri arasında söz birliği bulunur
Alimler Arasında Bir Köşetaşı
İslâm’a ve müslümanlara büyük hizmetler yapmış, devâsâ eserler yazmış ve etkisi bugün de devam eden alimlerimizden birisi de Fahreddin Razî rh a ’dir
Razî rh a İslâm kültüründe o kadar etki bıraktı ki, bazı alimler kendisini hicri VI (milâdi XII ) asrın müceddidi olarak gördüler Bir önceki asrın müceddidi de İmam Gazalî rh a idi Razî de genelde Gazalî’nin izinden yürüdü ve alimlerin çoğunluğu tarafından “İkinci Gazalî” olarak kabul edildi
Asıl ismi Muhammed b Ömer olan Razî rh a , 544/1149 tarihinde, Kuzey İran’da Tahran yakınlarındaki Rey şehrinde doğdu, 606/1209 yılında bugünkü Afganistan’daki Herat şehrinde vefat etti
Razî rh a , çok çalkantılı bir dönemde yaşadı Zaten büyük şahsiyetleri ortaya çıkaran sebeplerden biri de, yaşadıkları ortamdaki olağanüstü şartlardır O da Abbasî hilafetinin zayıflayıp, Selçuklular, Harezmşahlar, Gazneliler, Gurlular ve Eyyubîler gibi müslüman Türk devletlerinin ortaya çıktığı, Haçlı seferlerinin sürdüğü ve Moğol istilasının başladığı bir devirde yaşadı
Zor Günler, İlim Yolunda Sıkıntılar
Razî rh a ’in yaşadığı devir, İslâm dünyasının çeşitli siyasal olayların baskısı altında bulunmasının yanı sıra, Şia, Batıniyye, Mutezile ve Kerramiyye gibi çeşitli sapık fırkaların dinî ve kültürel baskısı altında bulunuşu ile de çok dikkat çekici Bunlara ilave olarak Yunan Felsefesi ve İran ve Hint dinleri ile ilgili öğretilerin de İslâm coğrafyasında yayıldığı görülmekteydi Razî’nin bunların hepsiyle ayrı ayrı mücadelesi oldu Bunun yanında, bugün olduğu gibi o devirde de Orta Asya bölgesinde cirit atan Hıristiyan misyonerleriyle mücadele etti Tefsirinde bunlardan bahsettiği gibi, Hıristiyanlığa karşı müstakil bir reddiye yazdı
Fahreddin Razî rh a , İlk öğrenimini Rey’de, babası Ziyauddin Ömer’den aldı Daha sonra zamanının önde gelen alimlerinden dersler aldı ve Tefsir, Hadis, Kelâm, Fıkıh gibi İslâm ilimlerinin yanında Felsefe Tıp, Lugat, Nahiv gibi ilimlerde de söz sahibi oldu Hayatının sonlarında yazdığı “Mefatihu’l-Gayb” isimli muazzam “Tefsir-i Kebir”inde bütün ilmî birikimini kullandı Yalnızca Fatiha Suresi’nden onbin mesele çıkarılacağı iddiasını ispatlamak için başladığı Fatiha Suresi tefsirinden sonra bütün Kur’an’ın tefsirini yaptı Kelâm ilminde İmamu’l-Haremeyn el-Cüveyni’nin eş-Şâmil isimli eserini ezberleyen ve buna ilaveten 12 bin sayfa ezberlemeden kendisine Kelâm ilminde ders verilmesine izin verilmeyen Razî’nin “yemek yerken ilimsiz geçirdiği vakitler için üzüldüğü” söylenmiştir Zamanını bu derece dolu geçiren alimimiz , Fıkıh Usulü’nde Gazalî’nin “Mustasfa” ve Ebu’l-Hüseyin el-Basrî’nin “Mutemed” adlı eserlerini de ezberledi Arapça ve Farsça ders ve vaaz veren Razî’nin, bu dillerle yazdığı şiirleri de bulunur
Bu şekilde öğrenimini tamamlayan ve zamanının ilimlerinde söz sahibi olan Razi rh a ’in, devrinin geleneğine uyarak yeni şeyler öğrenmek ve tartışmalarda bulunmak üzere seyahatlere başladığını görüyoruz Bu seyahatleri sırasında çeşitli tartışmalar yaptı ve Ehl-i Sünnet dışı sapık mezhepler ve batıl dinlerle mücadelesini sürdürdü
Razî rh a , hükümdarlara yakın durmaktan, huzurlarında çok serbest konuşmaktan ve yeri geldikçe kendilerini ikaz etmekten çekinmezdi Bir defasında Gur sultanı Şihabuddin’e, “Ey alemin sultanı, ne senin saltanatın baki kalır, ne de Razî’nin bu allı pullu sözleri; hepimizin dönüşü Allah’adır” demişti
Bıraktığı Derin İzler
Böylesine bir ilmî derinliğe ve geniş bir kültüre sahip olan Razî, kendinden sonrakiler üzerinde de derin tesirler bıraktı Kutbuddin eş-Şirazî , Kutbuddin er-Razî, Adududdin el-İcî, Seyfeddin el-Âmidî, Kadı Beydavî, Saduddin Taftazanî ve Seyyid Şerif Cürcanî (Allah hepsine rahmet eylesin) gibi dev alimler Razî’nin önde gelen takipçileri olmuşlardır
Razî rh a , aynı zamanda Batı felsefesi üzerinde de tesirde bulunmuştur Muhyiddin İbn Arabi k s de onun şöhretini duymuş ve ona, hakikate yalnızca akılla değil, riyazet ve müşahede ile ulaşılacağını bildiren ve dünyada işine yarayan ilimlerle yeterince meşgul olduğunu; artık ahiret ilimleriyle uğraşması gerektiğini öğütleyen bir mektup yazmıştır
İslâm alimlerinin Razî hakkındaki değerlendirmeleri çok enteresandır İbn Hallikan rh a , “Razî’nin bütün kitaplarının faydalı olduğunu, eserlerinin her tarafta yayıldığını, eserleriyle meşgul olan alimlerin eskilerin eserlerini terkettiklerini, eserlerinde görülen tertibi ilk defa kendisinin icat ettiğini ve vaazlarını dinleyen sapık fırkalardan birçok kişinin Ehl-i Sünnet’e döndüğünü” belirtir
Kıftî rh a , “Razî’nin ilminin, önceki ve sonraki alimlerin ilmini içine aldığını, kitaplarını okuyanın bu alimlerin ilmine de vakıf olacağını” söyler
Sufi Bir Kelamcı - Müfessir
Bu şekilde önde gelen bir alim olan Razî rh a ’in, aynı zamanda sufi meşrepli birisi olduğu üzerinde kaynaklar ayrıntılı olarak durmaktadırlar Kaynaklar, onun, bilhassa vaaz esnasında vecde geldiği, haykırdığı, çok ağladığı ve etrafındakileri de ağlattığı konusunda ittifak ederler Günlük nafile ibadetleri, duası, orucu ve virdi olduğu, zühd ve riyazete riayet ettiği zikredilir
Düşünce merkezinin beyin değil kalp olduğunu söyleyen (mahallu’l-akl hüve’l-kalb) Razî rh a , tartışmayı çok sevmesine ve hemen hemen bütün guruplar ve mezheplerle tartışmasına rağmen, mutasavvıflarla mücadeleye ve tartışmaya girdiğine dair elimizde hiç bir belge bulunmaz Razî ile Mevlâna Celaleddin Rumî k s ’nin babası Bahaeddin Veled k s arasında anlaşmazlık olduğu ve Razî’nin onları Belh’ten sürdürdüğü de doğru değildir Çünkü Bahaeddin Veled k s ve ailesi Belh’ten, Razî’nin vefatından oniki yıl sonra ayrıldılar
Razî rh a , Gazalî’nin tasavvufî görüşlerine büyük bir saygı gösterdi Hatta onun “Mişkatu’l-Envâr” adlı tasavvufî eserine, görüşlerini takviye edecek başka deliller de ekledi Ene’l-Hak meselesinde Hallac-ı Mansur k s ’yi haklı gördü Özellikle tefsirinde mutasavvıfların sözlerini, menkıbelerini, kerametlerini, keşfe dayanan bilgilerini ve hatta rüyalarını aynen nakletti ve delil olarak gösterdi
Büyük Osmanlı alimlerinden olan Taşköprüzade’ye göre Razî, Şeyh Necmeddin Kübra k s ’nin elinde tevbe ederek halvete girdi, mükâşefe ve müşahede ehlinden olduktan sonra halvetten çıkarak tefsirini yazdı Tefsirinin adını da bu anlayışa uygun olarak “Mefatihu’l-Gayb” (Gaybın Anahtarları) koydu
Taşköprüzade rh a bu olayı şöyle anlatır: Razî Herat’a geldiğinde herkes ziyaretine geldi
- Gelmeyen var mı? diye sorunca, salih bir adamın gelmediğini söylediler
Daha sonra bir davette bu kişiyle karşılaştılar Razî bu zata niçin gelmediğini sordu Adam:
- Ben fakir birisiyim, ziyaretim seni şereflendirmez, ziyaret etmemem de senden bir şey eksiltmez, dedi
Razî:
- Bu ehl-i edebin cevabıdır, bana gerçek sebebi söyle, dedi Bunun üzerine adam:
- Senin ziyaretine niçin gelmem gerekir? diye sordu Razî:
- Ben müslümanların imamıyım, beni ziyaret vaciptir, diye cevap verdi Adam:
- Senin öğündüğün ilimdir, ilmin başı da Marifetullah’tır, Allah’ı nasıl bildin? dedi Razî:
- Yüz delille, deyince adam:
- Delil, şüpheyi ortadan kaldırmak içindir Demek ki senin o kadar şüphen varmış Allah benim kalbime öyle bir nur atmıştır ki, hiç bir şüphe bırakmamıştır, delile de ihtiyacım yoktur, dedi
Bu söz Razî’nin kalbine tesir etti O mecliste Necmeddin Kübra r a ’ın elinde tevbe etti, halvete girdi, birçok fütuhata ulaştı ve sonra tefsirini yazdı
Hayatının sonlarına doğru, “Keşke Kelâm ilmi ile uğraşmasaydım”, dediği, “Kur’an’ı okumaktan elde ettiği faydayı hiç birisinde bulamadığını” söylediği ve ağladığı anlatılır Yine, “Kelâmî yolu ve Felsefi usulü takip ettim, sadra şifa bir şey bulamadım, en uygun yolun Kur’ânî yol olduğunu gördüm” dediği nakledilir
Hayırlı Bir Ömür, Hazin Son
Ömrünün sonlarında Herat’a yerleşerek, zamanını Alaeddin Harezmşah’ın kendisi için yaptırdığı medresede ders vermekle geçiren Razî rh a , 606/1209 yılının Ramazan’ında Herat’ta dünyaya gözlerini yumdu
Kaynaklar, Kerrâmiye denilen sapık mezhep taraftarları tarafından zehirlendiğini söyler Bu yüzden, Kerramîler cesedini çıkarıp parçalamasınlar diye, vasiyeti üzerine ölümü gizli tutuldu, akşam karanlığında, evinde defnedilmesine rağmen, bir dağın eteğine gömülmüş havası verildi
İslâm’a ve müslümanlara bu kadar büyük hizmetler yapmış olan bir alimin, yaşadığı sürece çektiği sıkıntılardan sonra ölümünden sonra böyle bir durumla karşılaşması ne kadar hazin! Görüldüğü gibi büyük şahsiyetlerin derdi ve çilesi de büyük oluyor
Sadaka-i Cariye: Dev Eserler Silsilesi
Razî rh a , devrinin hemen bütün ilimleri hakkında eser vermiş birisi Eserlerinin sayısının 200 kadar olduğu söylenmekte Mefatihu’l-Gayb isimli Tefsir-i Kebir’inden başka Esasu’t-Takdis, İsmetu’l-Enbiya, İtikâdâtu Fırakı’l-Müslimîn ve’l-Müşrikîn, Kitabu’l-Erbain fi Usuli’d-Din, Meâlim fi Usûli’d-Din, el-Mebâhisu’l-Maşrıkıyye, el-Metalibu’l-Âliyye önde gelen eserlerinden bazıları
Yukarıda, önde gelen İslâm alimlerinin, Razî’nin kitaplarının kendisinden önceki alimlerin birikimini içerdiğini belirttiklerini söylemiştik Tefsirinde de bütün bu birikimini kullandığı söylenmekte O yüzden Razî’nin eserlerini okuyanın, ondan önceki alimlerin eserlerini de okumuş gibi olacağını, tefsirini okuyanın da onun bütün eserlerini okumuş gibi olacağını söylemek, bir iddiadan çok, gerçeğin ifadesi
Razî’nin tefsirinin Türkçe’ye kazandırılmış olması da ülkemiz ilim ve kültür hayatı bakımından son derece sevindiricidir (Fahreddin Razî, Mefâtîhu’l-Gayb -et-Tefsîru’l-Kebîr-, Tercüme: Suat Yıldıım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Sadık Doğru; Akçağ Yayınları, Ankara 1988-1995)
İslâm ilim tarihinde böylesine yer etmiş olan Fahreddin Razî rh a ’e Allah’tan rahmet diliyor, Yüce Allah’ın bizleri eserlerinden faydalandırmasını temenni ediyoruz
|