08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mekârim En-Nehr
MEKÂRİM EN-NEHR
Irak'ta yetişen büyük velîlerden İsmi, Mekârim bin İdris'tir Irak'ta En-Nehr-ul-Hâlis adlı yerde yaşadı Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir Kabri orada olup ziyâret edilmektedir
Mekârim hazretleri evliyânın büyüklerinden Ali bin el-Hiytî hazretlerinin mânevî terbiyelerinde yetişti İlim, edep ve mânevî yükseklikler sâhibi zâtlar kendisini övmüştür Hocası onun hakkında; "Kardeşim Şeyh Mekârim cidden büyük ve fazîletli bir zâttır Lâkin o bizden sonra anlaşılacaktır " buyurdu
Nehr-i Hâlis beldesindeki talebelerin yetiştirilme vazîfesi kendisine verildi Pek çok kimse gelip talebesi olmakla şereflendi Hikmetli sözleriyle insanlara hak yolun bilgilerini öğretti
Ebû Muhammed bin İdris anlatır: "Mekârim hazretleri bir gün sevdiklerine Cehennem'i ve orada yapılacak azâbı anlatıyordu Herkes korkmaya ve ağlamaya başladı Lâkin orada yabancı birisi vardı O bu anlatılalardan hiç etkilenmedi ve kendi kendine; "Bu korkutmaktır Yoksa gerçekten kimseyi yakacak bir ateş değildir " diye mırıldandı Mekârim hazretleri onun bu inkârını anlayıp ona Kur'ân-ı kerîmdeki meâlen; "Yemin olsun ki, onlara Rabbinin azâbından bir nefha esinti dokunsa, elbette derler ki: "Vay hâlimize biz hakikaten zâlimlerden olmuşuz " (Enbiyâ sûresi: 46) âyet-i kerîmesini okudular ve sükût ettiler Onların susmasıyla oradakilerin hepsi sustu Bu sırada inkarcının renginin solduğu ve titremeye başladığı görüldü Sonra da; "İmdâd, imdât!" diye bağırmaya başladı Bu sırada adamın burnundan etrâfa fenâ kokulu bir duman çıktı Bu sırada Mekârim hazretleri tekrar Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Rabbimiz bizden azâbı kaldır Şüphe yok ki biz müminleriz " (Duhân sûresi: 12) âyet-i kerîmesini okudu Bunun üzerine adam sükûnete kavuştu Korku ve endişesi kalmadı Sonra ayağa kalkıp Mekârim hazretlerinin ayaklarına kapandı Îmân etti Biraz önce karşılaştığı durumunu anlattı ve; "Ben anlatılanları inkâr edince, içimde ateşten bir kıvılcımın kalbime doğru hızla yaklaştığını hissettim İçim dumanla dolmuştu Boğulacak gibi oldum O sırada; "İşte yalanladığınız ateştir Bu bir sihir mi? Yoksa siz görmüyor musunuz " meâlindeki (Tûr sûresi: 14) kelâmı işittim İşin hakikatını anladım Mekârim hazretlerinin sözleriyle kalbim açıldı ve şimdi îmân etmekle şereflendim " dedi "
Ebü'l-Hasan Cesûkî anlatır: "Bir zaman Mekârim hazretlerinin yanındaydım Allahü teâlâya olan sevgi ve muhabbetten konuştular Bir ara; "Kalbi, Allahü teâlânın aşkıyla yanan âşıkların nûru gizlense, her yer karanlık olur " buyurdu Birden mesciddeki bütün kandiller sönüverdi Herkes karanlıkta kaldı Mekârim hazretleri bir müddet sessizce beklediler Sonra; "Âşıkların nûru ortaya çıkınca, bütün kandiller pırıl pırıl yanar " buyurdu Birden kandiller yanıverdi Mescidin içi ışıkla dolmuştu "
Ebü'l-Mâcid Mübârek anlatır: "Mekârim hazretlerinin yanındaydım Biri gelip ona; "Efendim! Mânevî sırlara âşinâ, hakîkatı bilenin alâmeti nedir?" dedi Mekârim hazretleri de; "Sen hıristiyan birisin Belinde zünnârın var Ateş ehli olmuşsun " buyurdu O kişi feryâd edip Mekârim hazretlerinin ellerine kapandı ve belindeki zünnârı kesip müslüman oldu
Kendisine; "Sâdık mürid kimdir?" dediler O; "Sâdık mürîd yâni talebe kalbinden her şeyi çıkaran kimsedir Kadere rızâ gösterir " buyurdu Zâhidden sorulduğunda ise; "Nefsiyle uğraşıp, rahatı terkeden, makam ve mevkiye îtibâr etmeyen, şehvetlerden ve arzularından uzak, cihâd eden, tefekkür sâhibi, istikâmetten ayrılmayan, hakîkatı kendine şiâr edinmiş, kadere inanmış, mevlâdan hayâ eden kimsedir " buyurdu
Muhlisi de şöyle anlattı: "Muhlis, Allahü teâlânın rahmeti ile mahlûkâtın şerrinden kurtulan ve bütün insanların efendisi olan Peygamber efendimizin emirlerine uyandır " buyurdu "
Ebü'l-Mecd el-Mübârek bin Ahmed anlatır: "Onun huzûrunda idim Ah kerâmetini bir görsem, diye içimden geçirdim O sırada bana dönerek; "Evlâdım! Şimdi içeriye şu vasıflarda beş kişi girecek ve yaşları da şu kadardır, şu kadar ömürleri kalmıştır Şu gibi şeylere temayülleri vardır " buyurdu Hakîkaten buyurduğu gibi çıktı "
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 2, s 267
2) Kalâid-ül-Cevâhir
3) Menâkıb-ül-Ârifîn Kerâmât-il-Kâmilîn; Üniversite Kütüphânesi, No: 558, vr 179
|
|
|