İlim Semamızda Bir Kutup Yıldızı | 
     
| 
	
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			İlim Semamızda Bir Kutup Yıldızıİlim Semamızda Bir Kutup Yıldızı İMAM A’ZAM EBU HANİFE rh  a![]() Ahmet Hüseyinoğlu Bugün, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat denilen İslâm’ın ana caddesi içerisinde dört fıkıh mezhebi bulunmaktadır   Hepsi haktır ve her devirde bu dört mezhebe bağlı büyük bilginler yetişmiştir  Dinimizin doğru şekilde anlaşılıp tatbik edilmesine vesile olan alimlerimizden biri de Hanefî mezhebinin önderi İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir![]() İmam-ı Azam rh  a ’in asıl adı Numan b  Sabit, lakabı ise “en büyük din önderi” anlamında İmam Azam’dır  Ebu Hanife diye anılmasının sebebi ise, “hanife” denilen bir tür divit veya yazı hokkasını yanında sürekli taşımasına izafe edilir  Hicrî 80 (miladî 699) yılında Kufe’de doğdu, 150/767 yılında Bağdat’ta vefat etti  İmam-ı Azam rh  a , Emevilerin son dönemleri ile Abbasilerin ilk dönemlerinde yaşadı  Çeşitli siyasal çalkantılar içerisinde Emevilere karşı Ehl-i Beyt’i destekledi  Bunun yanında Şia, Hariciler, Mutezile ve Cebriye gibi bi’dat gruplarıyla fikrî mücadele etti   Öğrenimine küçük yaşta Kur’an’ı ezberleyerek başlayan İmam-ı A’zam rh  a , zamanındaki ilimleri okuyup, bunların hepsinde söz sahibi oldu  Aynı zamanda Sahabe-i Kiram’ı gören Tabiîn zümresindendir  Enes b Malik, Abdullah b  Ebi Evfa, Vasile b  Eska, Sehl b  Saide ve Amir b  Vasile (Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabilerle görüşüp, onlardan hadis dinledi![]() İlk gençlik yıllarında babası gibi ticaretle uğraşan İmam-ı Azam, zamanın alimlerinden Şa’bî’nin, kendisini akıllı, zeki ve kabiliyetli gördüğünü, mutlaka ilimle meşgul olması gerektiğini söylemesi üzerine ilim yolunu tuttu ve zamanının en büyük alimi oldu   Kelâm ilmini İmam Şa’bi’den, fıkıh ilmini de Hammad b   Ebi Süleyman’dan öğrendi  İlim zinciri Hammad, İbrahim Nehai, Alkame b Kays ve Abdullah b  Mesud (Allah hepsine rahmet eylesin) yoluyla Hz  Peygamber s a v ’e ulaşmaktadır  İbn Mesud’dan başka Hz  Ali, Hz Ömer ve İbn Abbas r a ’ın ilmine de vâris oldu![]() Hocası Hammad’ın vefatından sonra ders halkasının başına geçti   Dersleri, halkın sorduğu sorulara cevap verilmesi ve öğrencilere verilen dersler şeklinde iki şekilde cereyan etmekteydi  Halkın sorduğu sorulara cevap aranırken önce öğrencileri ile birlikte tartışmasını yapar, son olarak kendisi gerekli düzeltmeleri yapıp cevabını verirdi  Öğrencilere ders verirken de bir yandan fıkhın geçmişte bilinen meselelerini öğretir, diğer yandan yeni meselelerle ilgili problemlere çözümler üretilirdi  Bunun yanında gelecekte ortaya çıkması muhtemel problemlerle ilgili hükümler de verilirdi   İmam-ı Azam rh  a  ticaretle uğraştığı için öğrencilerinin ihtiyaçlarını kendi kazancından karşılardı  Ebu Yusuf Yakub b  İbrahim, Muhammed Şeybanî, Züfer b  Huzeyl, Hasan b  Ziyad, oğlu Hammad, Abdullah b  Mübarek ve Davud Taî (Allah hepsine rahmet etsin) önde gelen öğrencilerindendir![]() Her devirde İmam Azam’ın mezhebine bağlı büyük bilginler yetişti   İlk devir Nakşibendi şeyhlerinin hemen hepsi Hanefî mezhebinde idiler  İmam Rabbanî k s  Hanefî mezhebini hararetle savunmuş, ilmin dörtte üçüne İmam-ı Azam’ın vâris olduğunu söylemiştir  Osmanlı alimlerinin de neredeyse hepsi Hanefî mezhebine bağlı idiler![]() İmam-ı Azam rh  a , Fıkıh ilminden başka Akaid ve Kelâm ilminde de Ehl-i Sünnet’in reisi kabul edilir  Bunun yanında Tefsir ve Hadis ilimlerinde de derin bilgi sahibi idi  Bugün elimizdeki eserlerinin hepsi Kelâm’la ilgilidir  Bunlardan “Fıkh-ı Ekber” isimli eseri Kelâm ilminde zirve kabul edilir  “Fıkh-ı Ekber”, “Fıkh-ı Ebsat”, “Risale ilâ Osman Butti”, “Alim ve Müteallim” ve “Vasiyye” isimli eserleri Mustafa Öz tarafından “İmam-ı Azam’ın Beş Eseri” adıyla Türkçe’ye çevrilip metinleriyle birlikte yayınlanmıştır  Fıkh-ı Ekber’in de İslâm bilginleri tarafından bir çok şerhi yapılmıştır  Anlaşılması en kolay olanı Ebu’l-Münteha şerhidir  Fıkıh ilmine dair kendisinden bir eser nakledilmemişse de, İmam Ebu Yusuf rh a’in ve özellikle de İmam Muhammed rh a’in eserleri içinde fıkhî görüşleri sonraki nesillere ulaşmıştır  Bu yüzden İmam Muhammed, sistematik manada Hanefî mezhebinin asıl kurucusu olarak kabul edilir![]() İmam-ı Azam rh  a ’in ictihad ederken kullandığı deliller Kur’an, Sünnet, icma ve sahabe sözü, kıyas ve istihsandır  Fıkıhta “rey” ekolünün temsilcisidir  Yani bir hükmü Kur’an ve Sünnet’te bulamazsa, benzer hükümlerle kıyas ederek onun hakkında kendi reyi/görüşü ile hüküm verirdi  Daha sonra Hanefî mezhebine göre fetva veren bir müftü, önce İmam-ı Azam’ın görüşüne göre fetva verirdi  Onun sözlerinde bulamazsa Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in sözlerine bakardı  Onlarda da bulamazsa İmam Züfer ve Hasan b  Ziyad’ın sözlerine bakardı![]() İmam-ı Azam rh  a  hiçbir devlet hizmetini kabul etmedi  Ticaret yaparak hem kendisinin hem de gerektiğinde öğrencilerinin geçimini sağladı  Abbasi halifesi Mansur’un kadılık teklifini geri çevirince Bağdat’a getirilip hapsedildi  Hapiste kendisine çok işkence edildi  Nihayet 150/767 yılında hapiste bulunduğu sırada, işkenceden veya zehirlenmek suretiyle şehit olarak vefat etti  Vefatı büyük üzüntüyle karşılandı  Cenaze namazı ellibin kişilik bir cemaat tarafından sabahtan ikindiye kadar altı defa cenaze namazı kılındıktan sonra defnedildi  Selçuklular zamanında kabri üzerinde türbe yapıldı  Türbesi Osmanlılar tarafından defalarca tamir ettirildi  Bugün mübarek türbesi Bağdat’ta ziyaretgâhtır![]() Bugün dünya müslümanlarının yarıdan fazlası; Anadolu, Orta Asya, Hindistan ve Balkanlar Hanefî mezhebine mensup müslümanların oluşturduğu bölgelerdir   Türkler neredeyse toptan Hanefîdirler  Arap dünyasında Türkler hakkında, “küllühu Hanefi, küllühu sufi” (hepsi Hanefî, hepsi sufi) sözü meşhurdur![]() İmam-ı Azam rh  a ’in büyüklüğü ve fazileti hakkındaki rivayetler sayısızdır  Buharî ve Müslim’deki “İman Süreyya yıldızına çıksa, Faris oğullarından biri elbette alıp getirir” hadis-i şerifi, İslâm bilginleri tarafından İmam-ı Azam hakkında kabul edilmiştir  İmam Şafiî rh a , “fıkıh ilminde bütün müslümanlar Ebu Hanife’nin çoluk çocuğu mesabesindedir” buyurmuştur  İmam Malik rh a  de, İmam-ı Azam’ın “eğer bir direğin altından olduğunu söylese, onu ispat edebilecek zekâ ve kabiliyette olduğunu” söylemiştir![]() Mübarek dinimizin doğru şekilde anlaşılıp tatbik edilmesine vesile olan bütün alimlerimizden Cenab-ı Mevlâ razı olsun      | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| 
		 |