Prof. Dr. Sinsi
|
Muhammed Bin Ahmed Fergal
MUHAMMED BİN AHMED FERGAL
Evliyânın büyüklerinden İsmi, Muhammed bin Ahmed Fergal’dir Çok kerâmetleri görüldü 1456 (H 860) senesinde, Mısır’ın güneyindeki Sa’îd şehrinde vefât etti Ebî Tic’deki dergâhında defnedildi Belde halkınca kabri ziyâret edilmektedir Kerâmetlerinden bâzıları şunlardır:
Bir hasta kadın vardı Canı Hindistan cevizi istedi Aradılar taradılar, Mısır’da bulamadılar Üstelik Mısır, Hindistan cevizinin yetiştiği yer değildi Muhammed Fergal bu durumdan haberdâr oldu ve Nakib Muhaymir’i çağırıp; “Ey Muhaymir! Şuraya git, orada bir ağaç bulacaksın Ondan beş adet Hindistan cevizi kopar getir ” buyurdu Muhaymir oraya gidip mâlum ağacı buldu Beş Hindistan cevizi koparıp getirdi Kadıncağıza gönderdiler Aradan çok geçmedi; Muhaymir daha önce târif buyurulan yere gitti ise de, o ağacı bulamadı
Bir defâsında şeyh-ul-İslâm İbn-i Hacer Mısır’a geldi Bu arada bir mesele sebebiyle Muhammed Fergal’e uğradı İçinden; “Allahü teâlâ, ilim tahsîlinde bulunmamış birine evliyâlık vermez Verecek olsa, ilim de ihsân eder” şeklinde bâzı şeyler geçti O esnâda, bu düşünceler Muhammed Fergal’e mâlum olup; “Kâdı efendi, olduğunuz yerde kalınız!” buyurup, onu tutup kuvvetli bir şekilde sarstı ve; “Allahü teâlâ, beni ihsânı ile velî olarak seçti ve ilim de nasîb etti” buyurdu
Birgün Muhammed Fergal’in huzûruna hıristiyan râhiblerinden biri geldi O anda canı kavun istedi Kavun-karpuz mevsimi de değildi Muhammed Fergal, kerâmet olarak bir kavun getirdi ve o kişi derhâl müslüman oldu
Birisi, Muhammed Fergal hakkında uygun olmayan sözler söyledi Muhammed Fergal bunu işitince; “Kendisi için iyi etmedi” buyurdu Kısa bir zaman sonra o kişinin dilinin tutulduğu işitildi
Muhammed bin İnân anlatır: “Ben gençliğimde Muhammed Fergal’i ziyâret maksadı ile yola çıktım O benim gelişimi, ben daha oraya varmadan talebelerine anlatmış ve; “Şu ânda Muhammed bin İnan bizi ziyârete geliyor ” diye buyurmuş ”
Nasrânî (hıristiyan) bir kadının çocuğu hasta oldu Bu kadının Muhammed Fergal’e hüsn-i zannı olup, onun büyüklüğüne inanırdı Çocuğum hastalıktan kurtulursa, Muhammed Fergal’e bir halı vermeyi adadım dedi Muhammed Fergal’e, bu kadının niyeti ve bütün yaptıkları mâlum oldu Buyurdu ki: “Şimdi halının yününü hazırladılar Yünü büktüler (eğirdiler) ve dokumaya başladılar Bitirdiler Vermek üzere yola çıktılar Şu ânda falan yere getirdiler Şimdi de kapının önünde, biriniz çıkıp alsın ” Dışarı çıkıp baktıklarında, halıyı kapının önünde buldular Muhammed Fergal, halıyı getireni çağırtıp, ağırlayıp hediyeler verdi “Yum gözünü ” buyurdu O kişi, kendini bir ânda memleketinde buldu
Muhammed Fergal’den evleneceğinde fazla mehir istediler O da; “Şu kuyunun başına gidin ve Muhammed Fergal’in emri var, bir kova altın, bir kova da gümüş vereceksin deyin” buyurdu Gidip baktıklarında, orada bir kova altın, bir kova da gümüşün olduğunu gördüler Bunun, Muhammed Fergal’in kerâmeti olduğunu anladılar
Birgün İbn-i Zerâzîrî, Muhammed Fergal’in ziyâretine geldi Edeble, elini öptü ve oturdu O zaman Fergal buyurdu ki: “Birçok yerlere hükmeden biri olacaksın ” Çok geçmeden sultan onu memleketin genel vâlisi olarak tâyin etti
Bir zaman Muhammed Fergal, Mısır’daki vâliye elçi gönderip, çiftçiler ile ilgili bir meselenin hallini istedi Vâli, gelen elçinin yüzüne karşı Muhammed Fergal hakkında uygunsuz şeyler söyledi ve üstelik; “Git hocana söyle, iki yüzlü hîleci olmasın” dedi Elçi geri dönüp, olanı biteni anlattı Bunun üzerine Muhammed Fergal, parmağını toprağı delercesine yere götürdü Çok geçmeden sultânın o vâliyi vazifeden aldığı ve evinin de başına yıkılmasını emrettiği haberi geldi Orası Tûlûnoğlu Câmii yanı olup, harap bir hâldedir
Birisi Muhammed Fergal’in yanına geldi ve Kur’ân-ı kerîm okumaya başladı Bir aralık yanıldı Fergal’den başka kimse yanlışını farketmedi ve; “Yanıldın ” buyurdu O kişi; “Sen hâfız değilsin, benim yanıldığımı nasıl anladın ” dedi Muhammed Fergal de; “Semâya yükselen bir nûr görüyordum Birden kesildi İki nûr arasında bir ayrılma oldu İşte o zaman yanıldığını anladım ” buyurdu
Buyurdu ki: “Evliyâ tasarruf sâhibidir Her kimin bir hâceti olursa, kabrime gelsin, yüzüme karşı dursun, arzusunu bana söylesin Allahü teâlânın izniyle onun hâcetini gideririm ”
MUHAMMED FERGAL ÇAĞIRIYOR
Bir gün Nakib Muhaymir’in kızını timsah kaptı O ağlayarak Muhammed Fergal’in huzûruna gelip durumu anlattı Muhammed Fergal de;"Hemen o timsahın kızını kaptığı yere git Yüksek sesle, ey timsah! Seni Muhammed Fergal çağırıyor de” buyurdu Muhaymir gidip denileni yaptı Timsah derhâl geri dönüp nehirden çıktı Yollarda bir merkeb gibi yürüyüp, Muhammed Fergal’in yanına geldi Halk bu duruma çok hayret etti Timsah gelince, Muhammed Fergal demirciye emredip, onun dişlerini söktürdü Sonra timsaha emredip, kızcağızı karnından çıkarmasını söyledi Timsah, kızı canlı, fakat baygın bir durumda çıkardı Bundan sonra o beldeden hiç kimseye zarar vermeyeceğine söz verip, ağlıyarak oradan ayrıldı ve nehire indi
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 163
2) Tabakât-ül-Kübrâ; c 2, s 101
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 12, s 309
|