İnsan-İ Kamil Vasıfları |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İnsan-İ Kamil VasıflarıKur'an-ı Kerim'de irşâd; doğruluk, hayır, fayda ve akıllı manalarında kullanılmıştır Mürşid de; kendisi doğru, akıllı ve hayırlı olup, insanları doğruya, hayra yönelten kimse olarak belirtilmiştir İlk mürşid Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur'an-ı Kerimdir Hayrı ve şerri yaratan Allah-u Zülcelal, kulların hayırda olmalarına razı; şerde ve küfürde olmalarına razı değildir (Zümer; 7) Şer kuvvetler olan nefis, şeytan ve dünya vazifesini yaparken, bu tür düşmanlara karşı kullanacağımız silahları, strateji ve taktiği, ilâhî iradeye uzanan gönül erlerinden, yani gerçek Mürşid-i Kamillerden Öğrenmeliyiz Mürşid: "İnsan-ı Kâmil" olan Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vekalet etmektedir Yaratılışındaki ferasetin ve sahip olduğu ilmin derecesine göre müridin kalbindeki ve mizacındaki sertliği, fesadı yavaş yavaş gidermeye çalışır Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Yarattığımız ümmetten öyle erler de vardır ki, onlar Hakk'a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler" (A'raf; 181) Ayet-i kerimede işaret edilen erler; insanı irşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran ve insanı Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiyleri doğrultusunda terbiye ederek Allah'a ve Resulüne götürecek olan mürşidlerdir 1 vasıf: Onlar: “(Es-sâbirûne alâ mâ esâbehüm) Allah yolunda üzerlerine gelen kazaya, belâya sabrederler”[7] Bu yolda sıkıntı, hastalık, yokluk her şey gelir Bunlara herkesten fazla sabrederler Herkes ben sabrediyorum diyebilir [7]- Sûre-i Hac, Ayet 35 2 vasıf: Allah'u Teâlâ buyuruyor ki: “(Ellezîne izâ zükirAllahü vecilet gulûbühüm) Onlar Allah'ı zikrettikleri zaman kalbleri cila bulur”[8]Sûre-i Enfal, Ayet 2 O kimse Allah'u Teâlâ'yı çok zikreder Çok zikredince de kalbi cilâ bulur Bir âyette: “(Takşairru minhu culudillezine yahşevne Rabbehüm…İlâ Ahir) Onların derileri titrer, kendileri titrer Allah korkusundan”[9] buyuruyor Ben Allah'ı çok zikrediyorum, kalbimde cila buluyor, diyebilir[9]- Sûre-i Zümer Ayet 23 Yanına vardığın zaman Allah'u Teâlâ'nın zikrinden zikrullahtan konuşur Sözü zikrullah, özü fikrullah olur Allah'u Teâlâ'nın varlığını, birliğini, kuvvetini, kudretini, azametini, büyüklüğünü düşünür Bakışı ibretullah olur Her baktığından ibret alacak bir akıl, bir göz, bir imana sahip olur Veysel Karanî Hz'nin Hz Ömer (RadiyAllahu anhu)'e yapmış olduğu tavsiyelerden birisi de: “Ya Ömer! Sözün zikrullah, özün fikrullah, bakışın ibretullah olsun,” buyuruyor Bütün Peygamberler ve Evliyalar böyle olmuşlar Hakiki Mürşid-i Kâmil, Allah'u Teâlâ'nın zikrinden, varlığından, birliğinden, kuvvetinden, kudretinden, âyetten, hadîsten ve edille-i şer'iyyeden konuşur Canlı-cansız bütün mahluklar Allah'u Teâlâ'yı zikreder, konuşur[10] Sûre-i Nur, Ayet 41 3 vasıf: “(Vel mugîmi's-salâti) Namazlarının üstünde mukim olur”[11] Çok namaz kılar, beş vakit namazını ayrıca kaza ve nafile namazları kılar, kılar da kılar Ama bu vasıf kendinde olmayan bende şu kadar çok namaz kılıyorum filan gibi şeyler diyebilir Çünkü gizlidir, yapıp yapmadığını kimse görmüyor Hadîs-i Şerîf: “Gizlide kılınan namaz cemaatle kılınan namazın iki mislidir”[12] “Cemaatle kılınan namazdan daha makbul benim Ravzam'da kılınan namazdır Ondan da daha makbulu Kâ'be'de kılınan, ondanda makbulu bir tek Allahu Teâlâ'nın bileceği, evin bir köşesinde kılınan iki rek'ât namazdır”[13] Onun için tarikatta uzlet yapıp gizlide ibadet, zikir yapılır Namaz kılınır, seher vaktinin ibadeti de gizlidir 4 vasıf: “(Ve mimmâ razegnahüm yunfigun) Rızıklarından, yiyeceklerinden fakir fukaraya yedirir, içirirler”[14] İşte bunun gizlisi yoktur Evine yaşlı-genç, hasta-sakat hepsi gelir, yeriçer Köylü-şehirli, uzaktan-yakından, tüccar-esnaf her çeşit insan geliyor mu? Rahatlıkla yeyip, içip, yatıp rahat edebiliyor mu? Onlara kendi malından yiyecek dağıtıyor mu? Bunu herkesin gözünün önünde yapıyorsa herkes bilir, yapmıyorsa bu da belli olur Rızkınızdan fakir, fukaraya, yetimlere yedirin, içirin, garibleri doyurun, infak edin, dağıtın Bunların hakkında çok âyet vardır[15] Yukarıda saydığımız bu dört alâmet kimde varsa o büyük zattır Mürşid-i Kâmilin bir alameti de budur Bu vasıflardan bir tanesi noksan olursa Mürşid-i Kâmil değildir Çünkü Allah'u Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de bu dört vasfı ile tamamlıyor İşte bir Mürşid-i Kâmilin tekkesi açık olmalıdır Yeryüzüne ne kadar Evliya, büyük Mürşid-i Kâmil, Şeyh gelmişse hepsinin tekkesi açıktır Orada köylü-şehirli, zengin-fakir, ihtiyar-genç, hasta-sakat hepsi gelir rahatça yer-içer yatar Bu vasıfların mutlaka olması lâzımdır Bir adamı şöyle büyük zât, böyle büyük zât diye överler Onun evine gidip bakınız İnfak, yedirip içirme, fakir-fukaraya dağıtma ve bu gibi şeyler o kimsede yoksa, onda parmağını bir yere sürüpte ona bulaşacak toz kadar Evliyalıktan birşey yoktur Rızıklarından fakir-fukaraya yedirir, içirir ve malını ALLAH için dağıtmayı vazife edinmeli Başta bu olacak Bu varsa öteki vasıfları aramalı, bu yoksa hiç aramamalıdır (Sûre-i Bakara, Ayet 268) “Şeytan sizi fakirlikle tehdit eder (korkutur, fakir olursunuz diyerek hayır yapmanıza sadaka vermenize (malınızı Allah yolunda harcamanıza) mani olur) ve sizin cimri olmanızı emreder Allah ise size katından bir mağfiret ve lütuf vadeder Allah herşeyi ihata eden ve her şeyi bilendir” Yeryüzüne gelen Peygamberlerin içinde cimri, mıhrız, nekes bir peygamber gelmemiştir Mıhrız, sofra sahibi olmayan, yedirmeyen, içirmeyen bir Evliya, bir büyük zât, bir Mürşid-i Kâmil, müceddid gelmemiştir Diğer üç vasıfla beraber hepsi de bu vasıflara sahip olarak gelmiştir Lâkin ilk saydığımız üç vasıf kendisinde olmadan o vasıflar bende var diyebilir Ama bu dördüncü vasıf kendinde olmadığı halde var diyemez Çünkü herkes fakir fukaraya infak edip, dağıtıp, dağıtmadığını, evinde yedirip-içirip, içirmediğini herkes gözü ile görüyor Dünya ve ahiret saadetinin anahtarı ilimdir İlim amellerin en faziletlisidir 5 vasfı: Mürşid-i Kâmil'in diğer bir alâmeti de Kur'ân-ı Kerim'de Cenâb-ı Hakk Teâlâ Hz buyuruyor ki: “(Ve nünezzilü minel Kur'âni mâ hüve şifâün ve rahmetün lil mü'minîne velâ yezîdüz-zâlimîne illâ hasârâ) Biz, Kur'ân-ı Kerim'i mü'minlere şifa ve rahmet olarak indirdik Zalimlerin ise yalnızca ziyanını arttırır”[16] Sûre-i İsra, Ayet 82 [17]- Râmûzu'l Ehâdîs, Hadîs No: 2796 Peygamberimiz (SallAllahu aleyhi vesellem) Efendimiz Hz “(El Kur'ânu hüve devaün) Kur'ân bütün ilaçtır”[17] buyuruyor İşte Kur'ân-ı Kerim'in içinde bu şifa var İsm-i Azam, Kur'ân-ı Kerim'in içindedir 6 vasfı: Yine hadîs-i şerîfte; Peygamberimiz (SallAllahu aleyhi vesellem): - Yâ Resûlullah! Biz o dediğin zâtı, o Mürşid-i Kâmil'i nesinden bilelim? deyince buyuruyor ki: - “(Bis-sâhâ-i ven-nasihati lil müslimîn) Onu cömertliğinden, halka ve müslümanlara bol nasihatından bilirsiniz”[19] buyuruyor Mevâhib-i Ledünniyye, c1, s779 Nasihatı, bütün müslümanlara en gerekli olan konulardan âyetten, hadîsten, edille-i şer'iyyeden vaaz eder “(Bis-sahâ-i) Cömertliğinden bilirsiniz” ve “(Vennasihatı lil müslimin) Müslümanlara bedava, bol nasihat ettiğinden bilirsiniz” İslâm'da ilim, Allah'ın rızasını kazanmak ve amel etmek için öğrenilir Peygamber efendimiz (sas), dualarında; "Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır" (Tirmizî, Daavât, 128); "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Tirmizî, Daavât, 68) buyurururdu Selam ve dua ile |
|