Prof. Dr. Sinsi
|
Duvardaki Aba Ve Çarık
Duvardaki aba ve çarık
Makam, mevki, mal, mülk, zenginlik  Allahü teâlânın insanlara verdiği güzel nimetlerdir Aynı zamanda bir imtihan vasıtasıdır bunlar Nimet sahibi kimseler, önceki hâllerini unutup kibir ve gurura kapılırlarsa, imtihanı kaybederler Bunun sonucu olarak da, hem dünyaları, hem de ahiretleri perişan olur "Kestane kabuğundan çıkmış; kabuğunu beğenmemiş", "Sonradan görme" gibi, bu tür insanlar için söylenmiş güzel sözler vardır dilimizde
Kişi, geçmişini unutmadan, sonradan kendisine verilen bu nimetlerden dolayı kibirlenmez ve bunların kıymetini bilerek yerinde kullanırsa, katlanarak çoğalır onlar  Tarihte çoktur bunların örnekleri Bununla ilgili olarak, Mesnevî'sinde ibretli bir olay anlatır Mevlânâ hazretleri:
Bir av seferinde, mert ve cesur bir köy delikanlısı olan Ayaz'la tanışır Sultan Mahmut Ayaz, hâl ve hareketleriyle çok memnun eder kendisini Bunun için alıp saraya getirir onu
Saray elbiselerini giyince, Ayaz'ın ilk işi, köyden getirdiği çarığını ve koyun postundan yapılmış abasını, sarayın bahçesinde kuytu bir yerde, küçük bir kulübe yaptırıp, asmak olur
Kısa zamanda saraya intibak eder Ayaz Konuşmaları, teklifleri ile Sultanın sohbet arkadaşı olur Sonra, üçüncü vezir, ikinci vezir derken birinci vezirliğe kadar yükselir
Ayaz'ın kısa zamanda birinci vezir rütbesine yükselmesini kıskanan hasetçiler, Sultanın huzuruna çıkarak derler ki:
- Ayaz her gün kulübesine girip çıkıyor Kapısını da iyice kilitliyor Buraya kıymetli mücevherler, altınlar dolduruyor Devletin malını, orada kendisi için biriktiriyor
Sultan Mahmut, onlara şöyle cevap verir:
- Madem öyle, bu geceden tezi yok, kulübesinin kapısını kırıp, içeri girin! İçeride ne kadar altın, mücevher bulursanız sizin olsun!
Gece yarısı, hasetçiler, kokmuş ayranın içine üşüşen hamam böcekleri gibi hücum ederler kulübeye Fakat büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar Çünkü, ortalıkta hiçbir şey göremezler İçeride sadece, duvarda koyun postundan bir kepenek ile bir çarığın asılı olduğunu görürler
Bu sırada, içlerinden birisi atılır:
- Bunlar perdedir Aldatmacadır Altınları mutlaka yere gömmüştür Hemen kazma ve kürek getirip, yeri kazalım
Derhal kazma ve kürek getirilir Kulübenin her tarafını, büyük bir heyecan içinde kazmaya başlarlar Altın, mücevher bulma ümidiyle, her tarafı delik deşik ederler Fakat aradan saatler geçmesine rağmen, ortada hiçbir mücevher görülmez Zaman geçtikçe, ümitleri de azalmaya başlar Nihayet bir şey bulamayacaklarını anlayınca, büyük bir üzüntü ile kazdıkları çukurları doldururlar Sabah olunca da, mahcubiyet içinde huzuruna çıktıklarında, Sultan sorar:
- Bulduğunuz altınları nereye sakladınız? Altınları alıp, bu kadar üzülmeniz niye?
Sultanın kinayeli konuştuğunu anlarlar hasetçiler:
- Biz kabahatimizi biliyoruz Pişman olduk Bize ne ceza verseniz yeridir Çünkü biz bunu hakettik
Bunun üzerine Sultan, Ayaz'ı çağırtıp, durumu anlattıktan sonra der ki:
- Hükmü sana bırakıyorum Ne istersen yap!
- Sultanım, kabahat benimdir Bunların affını istiyorum Eğer ben kulübenin kapısına kilit takmasaydım, gizli gizli buraya girmeseydim, bunlar şüphelenmeyecekler ve kötü zanda bulunmayacaklardı
- Peki oraya her gün girip çıkmanın sebebi neydi?
- Sultanım! Biliyorsunuz benim aslım bellidir Sayenizde, rüyamda bile göremeyeceğim birçok rütbeye, nimetlere kavuştum Bunlara dalıp, aslımı unuturum, kibir ve gurura kapılırım diye, köyden geldiğimde üzerimde bulunan, abamı ve çarıklarımı duvara asmıştım Her girişimde, onlara bakıp, kendi kendime; "Makam, mal mülk aslını unutturmasın!" diyorum
Ayaz gibi, her nimet sahibinin, zaman zaman eski hâlini düşünmesinde veya doğduğu, büyüdüğü mekânları ziyaret edip, mevcut durumu ile geçmişini karşılaştırmasında büyük fayda olsa gerek  Çünkü geriye bakmayan ileriyi göremez Zamanla insan, bir emanetçi durumda olduğunu unutup, makamı, malı kendinden ayrılması mümkün olmayan bir parça zanneder İşte böyle bir düşünce, felâket olarak insana yeter de artar bile  Kişi bu düşünceden kurtulmadıkça iflâh olamaz  
Mehmet Oruç
|