Prof. Dr. Sinsi
|
Rızık Ve Tevekkül Hakkında Nasihatler
Bu cümleden olarak, bazı nükteleri sana nakletmek istiyorum Sen de tefekkür ettiğin zaman bu incelikleri kalbinde bulabilirsin Rızık endişesi konusunda bunlar sana kafidir Eğer bunları bilir, üzerinde derinlemesine düşünürsen, seni aydınlık ve apaçık bir yola çıkarır
Rızık Tekeffül Edilmiştir
Rızıkı, Cenab-ı Hakk’ın kitabında garanti ettiğini ve tekeffül ettiğini bilmelisin Hakkında hüsn-i zan sahibi olduğun, doğru sözlü olduğunu ve hiç yalan söylemediğini bildiğin, verdiği sözde mutlaka durduğuna inandığın bir hükümdar seni bir akşam yemeğe davet etse ne düşünürsün? Hatta hükümdarı bir kenara bırakalım, hakkında fazla bilgi sahibi olmadığın, fakat sözünde dürüst olduğunu bildiğin bir çarşı esnafı, bir yahudi, bir hıristiyan veya bir mecusi sana böyle bir vaatte bulunsa ne yaparsın? Elbette onların verdiği söze itimat eder ve verdikleri söze güvenerek o gün akşam yemeği için bir hazırlık yapmazsın değil mi?
O halde sana ne oluyor da bir yahudiye, bir hırıstiyana ve bir mecusiye inanıyorsun da kainatın mutlak hakimi olan Allah’ın va’dine ve kefaletine itimat etmiyorsun? Cenab-ı Hak rızık vermeyi va’detmiş, üstelik garanti vererek tekeffül etmiş Bu kadarıyla yetinmemiş, rızıkını mutlaka vereceğine yemin etmiş Fakat senin kalbin Rabb’inin va’di ile huzur bulmadığı gibi söz ve garanti vermesi de sakinleşmeni sağlamıyor! Kainatın yaratıcısının yeminini de hiç dikkate almıyorsun  Bilakis rızık konusunda kalbindeki endişe ve sıkıntı devam ediyor Ah, keşke bu utanç verici halinin vebalini ve bu musibetten dolayı başına gelecek cezayı bilseydin!  
Hz Ali (r a ) şöyle der
Sen, Allah’ın vereceği rızkı başkasından mı istiyorsun?
Yaptığın kötülükten habersiz kendini güvende sanıyorsun!
Müşrik bile olsa bir sarrafın verdiği garantiye inanıyorsun,
Fakat Rabb’inin verdiği garantiye güvenmiyorsun!
Kur’an’da rızık hususunda verilen va’de itimat etmiyorsun,
Doğruluğu kesin olanı bırakıp zayıf söze inanıyorsun   
Allah korusun insanı küfre kadar götürür Bu sebeple Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin ” (5 Mâide, 23 )
“İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar cehennemliklerdir ” (5 Mâide, 10 )
Dinine değer verip sıkıca sarılan mümine bu tek nükte yeterlidir
Rızık Belirlenmiştir
Herkesin rızkının ezelde Cenab-ı Hak tarafından taksim edildiğini bilmelisin Bu hakikati, Allah (c c ) kitabında ve Rasulullah (s a v ) de hadislerinde doğrulamaktadır Ezelde yapılan bu taksim asla değiştirilemez Bu taksimatı beğenmeyen veya inkara yeltenen küfür kapısını aralamış olur Bu durumdan Allah’a sığınırız
Rızkın Cenab-ı Hak tarafından taksim edilmesinin bir gerçek ve bunun değişmez olduğunu bilen için; hırsla rızık peşinde koşmanın, dünyada zillet ve yorgunluk, ahirette de hüsran ve zarara uğramaktan başka ne manası olabilir? Bu sebeple Rasulullah (s a v ) şöyle buyurur:
“Her balığın ve sığırın sırtına, falan oğlu falanın rızkıdır diye yazılmıştır Rızık için hırs gösterenin ancak zahmeti artmış olur ” (Bu hadisin aslı bulunamadı)
Bu hususta hocamız şöyle derdi: “Ezelde senin ağzında çiğnenmesi takdir edilen şeyi senden başkası çiğneyemez Öyleyse hırsı bırak da rızkını zilletle değil izzetle ye!”
Bu güzel nükte Allah erlerini ikna etmeye kafidir
Rızık ve Ecel Allah Tarafından Belirlenmiştir
Hocam el-Cüveynî, kendi hocası el-İsferâyînî’den şunu nakletmişti:
“Rızık konusunda şu husus beni ikna etmeye kafi geldi Düşündüm ve nefsime dedim ki: Bu rızık denilen şey, insanların yaşaması ve hayatlarını sürdürebilmeleri için değil mi? Evet, öyle Peki ölülerin rızka ihtiyacı var mı? Hayır Kulun hayatı Cenab-ı Hakk’ın verdiği ömre ve onun takdirine bağlıdır O, dilerse rızık verir dilerse vermez Bu konu benim için gayptır; bunlar Cenab-ı Hakk’ın tasarrufunda olan şeylerdir ve dilediği gibi düzene koyar Nefsim bu konularda gayet sakindir ” Hakikati görenler için bu ikna edici bir delildir
Tekeffül Edilen Rızık Hayatını Sürdürecek Kadardır
Bu bölümde daha önce de açıkladığımız gibi Cenab-ı Hak kullarının rızkını tekeffül etmiştir Tekeffül edilen rızık, kulun hayatını sürdürebileceği ve Allah’a ibadet için kuvvet bulabileceği kadarıdır
Yemek-içmek için sebeplere tevessül etmek konusuna gelelim İnsan her şeyi bırakıp ibadete yönelir ve Allah’a tevekkül ederse, belki çok fazla rızık kazanamaz Fakat bu konuya fazlaca önem verip tasalanması gerekmez Çünkü Cenab-ı Hakk’ın kefil olduğu rızık, kulun ibadet edebilmesi için gerekli olan miktardır Zaten Allah’a tevekkül edilmesi gerekli olan kısım da budur, başka şeyler değil! Hiç şüphesiz Cenab-ı Hak ona, yaşadığı ve ibadet sorumluluğu devam ettiği sürece hakkıyla ibadet ve hizmet etme gücünü verecektir Bizim kastettiğimiz mana budur
Cenab-ı Hak, dilediğini yapma kudretine sahiptir Dilerse yiyecek ve içeceklerle, dilerse çamur ve toprakla, dilerse meleklerde olduğu gibi tesbih ve zikirlerle veya dilerse bunlardan hiçbiri olmadan kulunun bünyesini ayakta tutmaya kadirdir Fakat kulun bünyesi için kuvvet talebi; yiyip-içmek, şehveti arttırmak, zevk ve lezzet almak için değil; ibadet yapacak gücü bulmak için olmalı O halde rızka vasıta olan sebeplerin bir itibarı yoktur Bu sebeple abid ve zahidlerin bünyeleri açlığa karşı günler ve geceler boyunca dayanır
Bazıları on gün bir şey yemez, bazıları güçlerine göre bir ay iki ay bir şey yemeden dayanabilir Bazıları çöldeki kumları yer, Cenab-ı Hak onu kendisi için gıda yapar Tıpkı Süfyan-ı Sevrî’den nakledilen şu olay gibi: Mekke’de Sevrî’nin yiyeceği biter Orada on beş gün kum yiyerek kalır
Ebu Muâviye el-Esved(Büyük velilerden biridir Süfyân-ı Sevrî ve İbrahim Edhem ile buluşup sohbet etmiştir Ebdaldan kabul edilr Pek çok vaaz ve hikmetli sözleri vardır Bkz Siyer, IX/78 ) der ki: İbrahim b Edhem’in yirmi gün çamur yediğini gördüm
A‘meş, İbrahim et-Temîmî (rh a )’in şöyle anlattığını söyler:
– Bir aydan beri hiçbir şey yemedim! Ben:
– Bir aydır yemediniz mi? dedim
– Hayır, iki aydır yemedim Yalnız birisi bana bir salkım üzüm vermişti, onu yemiştim Ondan dolayı hala midemden şikayetçiyim! dedi
Bu anlatılanlara sakın şaşırma! Allah’ın kudreti dilediği her şeye yetecek derecededir Bazı hastalar vardır bir ay boyunca bir şey yemezler Fakat hayati fonksiyonları yerindedir ve yaşamaya devam eder Sen de bilirsin ki, hasta insan sağlıklı insandan her zaman için daha dayanıksızdır
Açlıktan ölenler, tıpkı çok yemekten ve hazımsızlıktan ölenler gibi ecellerinin gelmesiyle ölürler Ebu Said el-Harrâz (Ahmed b İsa el-Bağdadî, ariflerden ve ehl-i tasavvufun büyüklerinden olup pek çok kıymetli eser bırakmıştır Fenâ ve bekâ ilimleri hakkında ilk defa söz eden odur Cüneyd dışında bütün insanlardan daha güzel söz söylerdi Hicri 277 yılında vefat etti Bkz Siyer, XIII/419; Ebû Nuaym, X/246-249 ) şöyle der:
“Üç günde bir yemek yerdim Yolculuk esnasında çölden geçtim Üç gün geçti bir şey yemedim, dördüncü günü bir zayıflık hissettim ve bulunduğum yere çöktüm Bu esnada şöyle bir ses işittim:
– Ey Ebu Said, şunlardan hangisini istersin; yiyecek mi kuvvet mi? Ben:
– Yiyecek istemem, kuvvet isterim! dedim Anında yerimden kalktım, güçlenmiştim Bir şey yemeden on iki gün geçirdim; ne yorgunluk ve ne de acı hissettim!”
Kul, rızkı elde edecek sebeplerin bulunmadığını görür ve Allah Teala’ya tam tevekkül üzere olursa; Cenab-ı Hakk’ın kendisine güç vereceğine kesin olarak inanmalı ve asla endişe etmemelidir Böyle bir ikrama mazhar olan kimse Rabb’ine çokça şükretmelidir Çünkü onu geçim derdinden kurtarmış ve kendi katından yardım göndermiş, kendisi de istediğine ve maksadına kavuşmuştur Rızık arama derdinden ve onun sıkıntılarından kurtulmuştur Cenab ı Hak onun rızık meselesini diğer insanlardan farklı bir yolla çözmüş ve ona kudretini göstermiş Durumunu meleklerin durumuna benzeterek/yaklaştırarak, verdiği bu nimetlerle onu hayvanlardan ve avamın bulunduğu derecelerden yukarılara yükseltmiştir
Anlatılan bu temel hususlar üzerinde iyice düşün! Allah’ın izniyle çok büyük ganimetler ve faydalar elde edersin
Bu kitabı kısa tutacağımızı söylediğimizden, belki tevekkül bahsini biraz uzattığımızı düşünebilirsin Fakat insanların tevekküle duyduğu ihtiyaç düşünülecek olursa, yeminle söyleyebilirim ki bu söylediklerimiz azdır bile! İbadet konusunda tevekkül çok mühim bir yer tutar Hatta tevekkül, dünya ve ahiret işlerinin mihverini oluşturur Dünya ve ahiret işlerine önem veren kişi, tevekküle sımsıkı sarılmalı ve şartlarına tam olarak riayet etmelidir Böyle yapanlar başarılı olur, aksi taktirde hedefine ulaşamadan yolda kalır
Ahiretin önemini kavramış ve Allah’ı tanıyan alimlerin tavırları sana yol gösterici olsun Onlar bütün işlerini Allah’a tevekkül esasına bağlamışlardı Her şeyden ilgi ve alakayı keserek ibadet için boş vakit buluyorlardı Bu konuda pek çok kitaplar yazdılar ve güzel nasihatlerde bulundular Cenab-ı Hak kendilerine çok sayıda yardımcı ve dost nasip etti Hep birlikte hayır yolunda yürüdüler, başka ümmetlere nasip olmayan başarılara nail oldular! 
Uzun bir süre medreselerimizden böyle değerli alimler ve önder insanlar çıkmaya devam etti  Ebu İshak, Ebu Hamid (Büyük üstad, allâme, şeyhulislâm Ebu Hamid Ahmed b Ebu Tahir b Muhammed b Ahmed el-İsferâyînî; Bağdad’da Şafiilerin en büyük alimidir Üç yüz kırk dört yılında doğmuş, henüz on yaşında iken Bağdad’a gelmiş ve Ebu’l-Hasen b el-Merzubân’dan fıkıh okumuştur Şafii mezhebinde iyice derinleşmiş, sultanların katında itibarı çok artmıştı Hicri 406 yılında vefat etmiştir Bkz Siyer, XVII/193 ), Ebu’t-Tayyip, İbnu Fûrek, bizim hocamız ve emsali gibi ilimde büyük otorite sahibi alimler  Ebu İshak eş-Şîrâzî, Ebu Said es-Sûfî, Nasru’l-Makdisî vs gibi ibadette büyük mesafeler kat etmiş, ilim ve zühdde yüksek mertebelere erişmiş sadıklar  O büyük alim ve zahidlerden sonra kalpler zayıfladı ve zararı faydasından daha çok olan şeylerle kirlendi
Dine ve dinin emirlerine bağlılıkta gerileme başladı ve insanların bu husustaki gayretleri oldukça azalma gösterdi Bereket kayboldu, ibadetlerden alınan zevk ve lezzet zail olmaya yüz tuttu İnsanlar neredeyse tam manasıyla ibadet edemez, ilim ve marifet tahsil edemez duruma geldiler
Şu anda bizlerde görülen bir takım nur hüzmeleri bizlerden kaynaklanmıyor Bu pırıltılar Hâris el-Muhâsibî (Büyük arif, zahid ve tasavvufun önderlerinden olup tam ismi Ebu Abdullah el-Hâris b Esed el-Bağdâdî el-Muhâsibî’dir Tasavvuf konusunda eserler vermiştir Nefsini fazlasıyla hesaba çekmesi sebebiyle “el-Muhâsibî=Hesaba çeken” şeklinde adlandırılmıştır Zühd, Akaid ve Mu’tezile ile Rafizilere reddiye konusunda pek çok eser yazmıştır Hicri 242 ylılında vefat etmiştir Siyer, XII/492 ), İmam-ı Şâfiî, el-Müzenî (Büyük imam ve allâme, çağının en büyük fakihi ve zahidlerin önderi Ebu İbrahim İsmail b Yahya, İmam Şâfiî hazretlerinin Mısır’daki talebelerindendir Zahid, alim, müctehid ve çok dakik konuları çözmede büyük bir derya idi Mısır’da Şafiilerin en büyük imamı, şafii mezhebini ve fetvalarını en iyi bilen kişi idi Şafii mezhebi hakkında pek çok eser telif etmiştir Hicri 264 yılında Mısır’da vefat etmiştir Bkz Siyer, XII/492 ), el-Harmele gibi bizden önce yaşamış hocalarımızdan ve onlara benzer din önderlerinden bizlere yansıyan pırıltılardır Cenab-ı Hak onların hepsinden razı olsun Onlar tıpkı şu şiirdekiler gibidir:
Rablerinin hakkını koruyan topluluğu Allah da korudu,
Onlar, ne ahitlerini bozdular ne de ona aykırı davrandılar
Günlerin akıp gitmesi sadece iffetlerini arttırdı
Karşılığında da efendilerinin muhabbetini buldular
Efendiler efendisine karşı sözlerinde duranlar,
Ona yönelenler içinde en üstün mertebeye geldiler
Bütün sabır sahiplerinin sabırları dağılıp gitti,
Fakat, zaman onların sabırlarını söküp atamadı!
Biz önceleri sultan idik şimdi sürü olduk, süvari idik piyade olduk! Bunlara rağmen, inşaallah tamamen yoldan geri kalanlardan olmayız Süvari olamasak da piyade olarak bu yolda yürüyenlerden oluruz Cenab-ı Hakk’ın bizlere yardım etmesini, kör-topal ilerlediğimiz bu yoldan bizi çevirmemesini niyaz ederiz O çok cömert, ihsanı sınırsız, bol bol veren ve merhameti çok olandır Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur
Cennete Doğru Yedi Geçit (Minhacul Abidin)
İmam Gazâlî
|