Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'ı Çokça Zikretmek
NAMAZDA HUŞU
Namaz insanın Allah'a kulluk ettiğinin en açık ifadesi olarak büyük bir önem taşımaktadır İnsanı Allah karşısında secdeye vardıran bu ibadet, bir anlamda Müslümanlık alametidir
Ancak namazın her zaman bu anlama gelmediği durumlar da vardır Bir ayette bu şöyle açıklanır:
İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
Onlar gösteriş yapmaktadırlar (Maun Suresi, 4-6)
Demek ki, namazın Allah katındaki makbuliyeti, onu oluşturan fiili hareketler değil, içteki amaç ve ruhtur Bazıları namazı insanlara "Müslüman" olduklarını göstermek için kılmaktadırlar ve dolayısıyla sevap kazanmak bir yana, büyük bir günah ve sapma içine düşmektedirler
Namaz gibi önemli bir ibadeti makbul hale getiren şey ise, kılan kişinin Allah'ın önünde secde ettiğini, O'na boyun eğdiğini bilmesi ve yalnızca bu amacı taşımasıdır Bu nedenledir ki Allah, müminlere "  Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun" (Bakara Suresi, 238) emrini verir
Bir başka ayette ise müminler şöyle tarif edilir: "Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır" (Müminun Suresi, 2) "Huşu", "saygı dolu bir korku, yumuşama, derin bir saygı" anlamına gelmektedir Bu arada, Arapça'da her ikisi de "korku" anlamına gelen "huşu" ve "havf" kelimelerinin arasındaki ince farka dikkat etmek gerekir Havf, basit ve içgüdüsel bir korkudur Kuran'da kafirler ve hayvanlar için kullanılır Müminlerin Allah'a karşı duydukları korku ise, aklın ve vicdanın bir sonucu olarak ortaya çıkan ve saygı dolu, içli bir korkuyu ifade eden "huşu" kelimesidir Namaz ise, ancak huşu içinde kılındığı zaman gerçek anlamını bulur
Böyle bir namaz, insanın Allah'a olan yakınlığını ve takvasını artırır İnsanı manen ayakta tutar Bir ayette ise şöyle denir:
Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür Allah, yaptıklarınızı bilir (Ankebut Suresi, 45)
ALLAH'I ÇOKÇA ZİKRETMEK
Şimdiye dek değindiğimiz tüm mümin özellikleri ve temel imani konular, müminin kendisini Allah'a adamasını, Allah için yaşayıp, Allah için mücadele etmesini gerektirmektedir
Allah'a adanmış bir hayat ise, elbette Allah'la yakın bir diyalog kurulmadan mümkün olmaz Bu diyaloğun yolu ise, "zikir" yani Allah'ı anmadır Mümin, "Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin" (Ahzab Suresi, 41) hükmü uyarınca, günlük hayatının her aşamasında zikir ve dua halinde olmalı, verilen nimetlere karşı için için şükretmeli, hataları dolayısıyla bağışlanma dilemeli, yapacağı işler için yardım istemeli ve sık sık Allah'ı tesbih edip yüceltmelidir Mümini, Hz İbrahim gibi "Allah'la dost" kılacak olan ibadet, bu zikirdir Bir ayette, zikrin nasıl yapılması gerektiği şöyle bildirilir:
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret Gaflete kapılanlardan olma (A'raf Suresi, 205)
Kuran'a göre, "  Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür  " (Ankebut Suresi, 45) Eğer zikir olmazsa, diğer ibadetler de tam yapılmamış olur Allah anılarak ve Allah'ın rızası düşünülerek yapılmadıktan sonra, diğer ibadetler, karşılıksız birer amel haline gelebilirler Kuran'da, peygamberlerin vasıfları anlatılırken, en çok onların Allah'ı zikretmelerine dikkat çekilir Sad Suresi 30 ayette, "Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik O, ne güzel kuldu Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi" denir
BİR TOPLULUKLA KARŞILAŞILDIĞINDA ALLAH'I ÇOKÇA ZİKRETMEK
Müminin yaşama sebebi Allah'a ibadettir Bu ibadetin en önemli kısımlarından biri ise, O'nun dinini tebliğ ederek ve Allah'ın tabiriyle "şeytanın fırkasıyla" mücadele ederek yapılmaktadır Bu mücadele ise, hemen her zaman son derece zorlu ve şiddetli bir mücadeledir "Şeytanın fırkası" çoğu zaman teknik bir üstünlüğe sahiptir çünkü
Ancak mümin buna aldırmaz Çünkü o, dünyayı işleten gerçek sebep-sonuç ilişkilerini bilmektedir Bilmektedir ki, zafer, sayı ya da araç üstünlüğüyle değil, ancak Allah'ın vermesiyle olur ve Allah onu dilediğine verir Nitekim Hak Din'in tarihi de, "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir" (Bakara Suresi, 249) hükmünün sırrıyla kazanılmış zaferlerle doludur Zaferi getiren, imandır İnkarcıların bilmediği ve hiçbir zaman da kavrayamayacağı bu batıni gerçek, Kuran'da şöyle açıklanır:
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokca zikredin Ki kurtuluş (felah) bulasınız (Enfal Suresi, 45)
|