Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ediliyor, hayatı, insan, israf

İnsan Hayatı İsraf Ediliyor

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Hayatı İsraf Ediliyor




İnsan hayatı israf ediliyor

''Bedeli ne olur?" diye
düşünülmeden tüketilen ömürler…
Umursamadan israf edilen hayatlar…


Varlığının kime ait olduğunu ve ona ne kadar muhtaç olduğunu unutan bilmeyen, bilmek istemeyen kör, sağır yaşayan, ruhunun derinliklerine inemeyen insanlar…
"İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?" (Hadid Suresi, 16)
Hâlâ gerçeklerden haberdar olma zamanı gelmedi mi? İman nurunun bu taşlaşmış ve katılaşmış kalplerimize inmesi için neyi ve kimi bekliyoruz?
Bu bekleyiş içerisinde olan nice insanlar geldi ve geçti bu dünyadan ve her biri arkalarında derin izler bırakarak… Bunlardan kimi Rabbine yaklaşırken kimi de uzaklaştı Rabbinden… Aynen tarihte olduğu gibi:
İbrahim Aleyhisselam'ı yakarak kurtuluşa ereceğini zanneden Nemrut mu? Tüm masum erkek çocukları yakarak tek hakim kendi olacağı düşüncesindeki Firavun mu? Sevgili Resulümüze karşı duran Ebu Cehil mi? Ebu Leheb mi? Varlık içinde gösteriş ve şatafatla boğulan kazandıkça doymayan Karun mu? Ve bunun gibi yüce Rabbimizi tanımayan, tanımayı reddeden yüzlercesi mi olmak istemekteyiz? Yoksa "Hasbunallahu ve nimel vekil" (O ne güzel vekildir) diyerek Rabbine sığınan, kor ateşler içinde odun parçaları güllere dönüşen, müşriklere meydan okuyan Hz İbrahim mi? Yüce Rabbisinin, annesinden önce onu koruyarak Firavun'a hem yakın hem düşman eden, ona meydan okuyan Hz Musa mı? Tüm zulüm ve işkencelere rağmen "Allah'ım! ne olur onları helak etme, o bir avuç insanın zürriyetinden, sana dönecek hidayete erecekler vardır", diyerek onların gazabını değil de hidayetini dileyen Resul mü? En sade şekliyle yaşayan, tekin çiftini aramayan, iyinin daha iyisi demeyen, mükemmele koşmayan sahabe mi olacaksın? Hani nerede nefsinin eline düşmeden tüm iftiralara aldırmayan zindanlarda ömrü geçen Yusuflar, Mümine bir vakarla, kafire heybetle bakan Hamzalar iman etmese de kötü olmayan merhamet sahibi Ebu Talipler…

Kadrini bilmediğimiz hayatımız

İnsan bu dünyanın gizeminde boğulup kalırken bu dünyaya geliş gayesini unutarak yüce Rabbimizin kendisine sunduğu ömrü; sağlığını aldığı her nefesi, bedenini, ruhunu boşu boşuna anlamsızca tüketiyor ve bu noktada Rabbimize borçlu olduğumuzu unutuveriyor Peki pervasızca, umursamadan harcadığımız bu ömrün hesabını nasıl vereceğiz? Hastalanınca ne kadar ümitsiz olur ve iyileşmek için neler yaparız değil mi: İyileşmek için bütün varımızı yoğumuzu hiç gözümüzü kırpmadan veririz Bu hayatın bizim elimizde olmadığını bir yaratıcının olduğunu ve o yaratıcının isterse hemen hayatımıza son vereceğini, önceki halimize göre daha iyi algılarız anlarız İlle de hasta olmak mı gerekiyor varlığımızı borçlu olduğumuz Yüce Rabbimizi tanımak için? Ya da bir belâ ve musibetle mi karşılaşmamız gerekiyor?

Ölmek için yaşadığımız halde

Çevreme bakıyorum da insanlar o kadar rahat ki… Zihinlerinde sadece yaşama tutkusu var çoğunun Ölümü hatırlamadan, hiç düşünmeden, bu dünyanın zevkine, sefâsına ve hevâsına kendilerini kaptırmış gidiyorlar Yarın ne olacaklarından bîhaber olarak…
Sanki son bulmayacak bu ömür! O kadar unutmuşlar ki; oysa bizi yaratan Yüce Rabbimizin başka, bambaşka âlemleri de var Ölümün sonunda âhiret; amellerin sonunda cennet ya da cehennem, onun da ötesinde ebediyet… Evet, ebediyet diyorum değerli okuyucularım; çünkü birçok insanımız hâlâ bunun farkında değil Yaşamın sadece bu dünya ile sınırlı olduğuna inanıyorlar Bu nedenle de doyasıya yaşamak istiyorlar bu hayatı, kendilerince… Gününü gün ederek, tadına vararak bunun dışında başka hiçbir şey düşünmeyerek yaşamaya çalışıyorlar
"İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi? Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir" (Yasin Suresi, 7779)
Yasin Suresinde geçen bu ayetler, insanlarımızın içinde bulundukları çıkmazları ve nasıl da nankörleştiğini anlatıyor bizlere onlardan olmayalım diye; lakin insan yine aynı insan işte Kulakları sağır, gözleri kör ve kalpleri daha bir katılaşmış…
Yoksa uyanamadık mı hala o derin gaflet uykusundan? Kaç Peygamber geldi, geçti Sonuncusu Hatem'ül Enbiya, âlemlere rahmet, gönüllere sultan, Rabbisine sevgili, Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Kur'an'ı Azümüşşân en büyük delilimizdi Ne çabuk unuttuk akan şehit kanlarını, sahabeyi, Sevgili Peygamberimizin bile yara aldığı savaşları… İşte hayat böyle feda edilirdi inanç uğruna, sevgili uğruna… Unutmamalıyız ki boşa geçen her anın boşa harcanan her bedenin hesabını vereceğiz Bu hayat ne kadar tatlıysa bedeli de o kadar ağır olacak

Dünya Mü’min’in zindanı,

kâ firin cennetidir
"Dünya Mümin'in zindanı, kâfirin cennetidir" diyen Peygamberimiz, dünyaya bir sivrisineğin kanadı kadar değer vermezken; bizler âdeta saplanıp kalmışız dünyanın varınayoğuna…
Malmülk, kazanç, yatırım, gelecek derken ve tüm bunları sözde kendimiz, ailemiz ve çocuklarımız için yaparken unutuveriyoruz her şeyin üç günlük dünya için olduğunu
Acaba diyorum, yaşadığımız dünya mı bizi bu hale getirdi? Her geçen gün artan sorunlar, ihtiyaçlar ve beklentilerimizin cevap bulamayışı karşısında bunalan, kendi erdemlerini kaybeden insan ve toplumun huzurunu kaçıran sorunların artması özellikle bu noktada hedefin çocuklarımız ve gençlerimiz olması apaçık ortada Ki buna hep çocuklarımızdan ve gençlerimizden başlıyorlar

Çocuklarımızı nasıl da kandırıyorlar:

"Bu dünyaya bir daha mı geleceğiz", "yaşamana bak", "keyfine bak", "tat al"… diyorlar Demiyorlar ki: "Evet bu dünyaya bir daha mı geleceğiz, hayır başka şansımız yok, öyleyse bize verilen bu fırsatı iyi değerlendirip güzel bir şekilde hem de en iyi şekilde harcamalıyız" Çocuk ailede başlar eğitime, anne babasını örnek alır sonra en yakın olanları, komşuyu, arkadaşı…
Ne olur daha özenli olalım, çocuklarımıza ulaşmasın bir günlük yaşayan, ne için yaşadığını bilmeden sorumsuzca, basit ve ucuz yaşayan insanlar Evde çocuğunu televizyon bağımlısı yapan anne, onunla ilgilenmeyerek sevgiyi, şefkati dışarıda aratan anne ve babalar çocuklarının yaşamlarından da sorumlu olduklarını unutmasınlar "Ağaç yaş iken eğilir" atasözü gereğince, onun dışarıdan aldıklarına dikkat ederek neler öğreniyor, nasıl öğreniyor, çocuğuma faydası ne, asıl öğrenmesi gerekenler ne?… Acaba bunların yani asıl öğrenmesi gerekenlerin kaçta kaçını öğreniyor? Benim öğrettiklerimi diyelim ki insan olmayı, ilk başta insan olarak kul olmayı ve kulun nasıl olması gerektiğini, erdemi terbiyeyi, saygıyı, sevgiyi, şefkati, merhameti, iyiliği faziletli olan tüm erdemleri unutuyor mu? Yoksa unutturuluyor mu dikkat etmeliyiz, ki çoğunlukla unutturuluyor Vurdumduymaz, âsi, sevgisiz, saygısız, acımasız, ahlak kurallarına uymayan amaçsız insanlar, çocuklarımıza bu kötülükleri aşılayarak toplumu derinden sarsan yaralar açıyorlar ve işte insan hayatını böyle tuzaklarla kirletiyorlar, yok ediyor, israf ediyorlar
Gençlerimizin çoğu uyuşturucu, alkol, sigara bağımlısı, kumar tutkunu olmuşlar Kumar deyince aklınıza sadece masa başında oynanan kumar oyunları gelmesin, bugün sanal alemde ve binlerce türevleri ile ortaya çıkan şans oyunları ile sadece gençleri değil aileleri de kökünden koparıyorlar İsimlerini tek tek telaffuz etmek istemiyorum gençleri ağına alan yerler günden güne o kadar çoğalıyor Bütün bunların nedeni ne biliyor musunuz? Ne aileler ne de toplum çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkmıyor
Sahip çıkmak doğurmak büyütmek imkanlar sağlamak değil; sahip çıkmak korumakla olur Oysa ne yasaklar var bu ülkede ne de varolan yasaklara uyan veya bu yasakları uygulayan var Uygulayana da karışıyorlar, onu da yok etmeye çalışıyorlar Bize bu güzelim hayatı kendileri sundu ya, kendileri katletmek istiyorlar Ne olacak bunun sonu? İsraf olan hayatların, yok olan hayatların bedelini kim ödeyecek, kim verecek hesabını?

İnsan dünyalaşınca

Onlar öyle biliyor ki işlerini, senin benim çocuğumu nasıl kandıracaklarını, hangi planları nasıl bozacaklarını, aileleri nasıl parçalayarak darmadağın edeceklerini, gençleri nasıl zehirleyeceklerini, kadını kocasına nasıl nankör edeceklerini, kocayı da ihanet sahibi yapmayı, kulu Rabbine âsileştirmeyi, çaldırtmayı, öldürtmeyi, toplumun huzurunu kaçırmayı onlar çok iyi biliyorlar
Tuzağa düşmek o kadar kolay ki, ne ana, ne yar ve ne de dost, hiçbiri eskisi gibi değil Değişen dünyayla onlar da değiştirildi, aslından uzaklaştırıldı Hiçbir şey aslını koruyamıyor artık Çünkü insan dünyalaştı, maddeleşti özünü çaldılar, yok ediyor kirletiyorlar Ne olur güzîde kalmış nesillerimize sahip çıkalım onlara da bulaşmasın hain eller, zehirli tuzaklar
Dikkatli olmalıyız

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.