08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayatı İsraf Etme(Me)K
Hayatı israf etme(me)k
Yüce kitabımız K Kerim’de israfın her türlüsünün yasak olduğu ifade edilir “…Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz, çünkü Allah israf edenleri sevmez” (K K 7/31) Hak sahiplerine hakkının verilmesi ama yerli yersiz harcama yapılmaması ve Allah’ın verdiği imkanları da yerli yerince kullanmamız istenmektedir ” Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolculara haklarını ver, fakat saçıp savurma Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür ”(K K 17/26,27)
İsraf deyince de akla sadece, su, ekmek, yiyecek ve içecek türü şeyler gelmektedir Oysa asıl israf edilmemesi gereken başkaca önemli değerler vardır İnsan hayatı da işte bu değerlerin başında gelmektedir Bir yandan yukarıda sayılan nimetlerin israf edilmemesi ama diğer yandan hayatımızı yaşanılması gerektiği şekilde yaşamak, her insan için hele Müslüman için en önemli öncelik olmalıdır Çünkü insan, herhangi bir varlık değildir Yeme içme gibi özellikleriyle başka varlıklara benzer yanları varsa da onu diğer varlıklardan farklı kılan en önemli yanı, onun manevi yanıdır Başka canlılarda olmayan akıl, feraset, izan, irfan ve tefekkür gibi özelikleridir Gayri İslami düşüncelerin de en büyük çıkmazı budur Yani insanı sadece maddi yapısıyla ele almaları, onun manevi varlığına kayıtsız kalmalarıdır Şayet insan; Din/İslam gibi bir nimetten mahrumsa, hayatı anlaması, mümkün değildir Bir insanın dünyasında iyilik, kötülük, sevap, günah gibi kavramlar yoksa ya da olduğu halde yanlış bir zemine oturmuşsa, insanın çok özel bir yaratılışla yaratıldığı hususu anlaşılamaz İnsan var olduğu günden bugüne sürekli olarak nereden geldiğini, hangi amaçla yaratıldığını, sonunun ne olacağını merak etmiş ve cevap aramıştır Bütün bu ve benzeri soruları en doğru şekilde cevaplayan din İslam’dır Zira din hayatın tam da kendisidir
Din hayatın dışında bağımsız bir alan değildir Hayatımızı idame ettirirken yaptığımız tüm eylemlerin din açısından bir anlamı vardır Bir başka ifadeyle din; sadece bir kalbi tatmin vasıtası değildir Ya da sadece insanın iç dünyasıyla sınırlı değildir “Benim kalbime bak” türünden ifadeler olsa olsa şeytan ve nefsin insanı aldatma çabasıdır Din ezel ile ebed (sonsuzluk) arasında bir bağ kurar İnsana kendisini öğretir Eşyayı ve tabiatı öğretir, yaratanını öğretir Kısaca insana insan olduğunu başıboş olmadığını öğretir Var oluşun sırrını ancak din sayesinde kavrayabiliriz Yüce Kitabımız bu konuda çok çeşitli örneklerle dersler vererek insanı ikna eder ”Dediler ki, biz bir yığın kemik, bir yığın toz toprak olduğumuz zaman mı yeniden dirileceğiz” “De ki, şüpheniz mi var? İster taş olun ister demir Yahut aklınızca diriltilmesi daha imkansız olan başka bir varlık olun, yine de diriltileceksiniz” K K İsra;48-51
“Bir de yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi Dedi ki, çürümüş kemikleri kim diriltecek”
De ki, onları ilk defa var eden diriltecek O her yaratılmışı hakkıyla bilendir ”K K Yasin;78-79
Hayatı israf etmeden, varlığın sırrına vakıf olarak, hayatın her dakikası yerli yerince yaşanmalı, saniyelerin bile nabzı tutulmalıdır Zira hayat sonsuza doğru akıp giden bir gemi gibi, sürekli bir yolculuk halini yansıtmaktadır Yolculuğun her yerinde zamana ve mekana bağlı olarak yapılması gerekenleri yapmalı, hayatı manasız meşguliyetlerden arındırmalıyız
O yüzdendir ki “Hastalık gelmeden sağlığın, fakirlik gelmeden zenginliğin, meşguliyet gelmeden boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin, ölüm gelmeden önce de hayatın kıymetinin bilinmesi”(H Şerif) bir peygamber tavsiyesi olarak, bize hayatın israf edilmemesi konusunda önemli ipuçları vermektedir Zira hayatın israfı halinde telafisi de mümkün değildir
|
|
|