![]() |
***Mehmeh Akif Ersoy**** |
![]() |
![]() |
#1 |
hayko26
|
![]() ***Mehmeh Akif Ersoy****![]() Mehmed Akif, 1873 yılında İstanbul’da, sade ve geleneksel bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde (Büyük bir yangında harap olan bu semtin ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir) dünyaya geldi
![]() ![]() ![]() Akif, Osmanlı devletinin hasta adam ilan edildiği ve bu görüşün dönemin devlet adamlarına ve aydınlarına uğursuz bir hastalık gibi bulaştığı, çöküş şartlarının hemen herkeste çözülme, umutsuzluk, panik yarattığı, buna rağmen hemen herkesin bir şeyler yapma çabasında olduğu bir dönemdir ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Korkuyla umut, ataletle hamle çabası, teslimiyetle yiğitçe direniş, çözülüşle yeniden toparlanış aynı anda ve çok zaman kolkola denecek kadar birbirine yakın duruyordu ![]() Avrupa ülkelerinin Osmanlıyı tasfiyesi politikası bütün hızıyla ve kararlılığı ile devam ediyordu ![]() Daha Akif 6 yaşında iken Ruslar İstanbul’a kadar ilerliyor Ayestefanos Abidesini dikiyordu ![]() ![]() Babası Fatih Medresesi müderris ve mücizlerinden (icazet veren) İpek’li Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif’in ailesi sade ve orta halli ama bir inanç ikliminin bütün olgunluğu ve güzelliği ile yaşadığı bir aile idi ![]() Akif babasını, “Beyaz sarıklı, temiz, yaşça ellibeş ancak Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak ![]() diye tasvir eder ![]() Hoca Tahir Efendi erkenden kalkar, çocuklarını (Akif ve kızkardeşi Nuriye) kendi eliyle yıkar, kızının saçlarını tarar, pişirdiği salepleri içirerek onları mekteplerine gönderirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif, Annesini ise şöyle anlatır: “Annem çok âbid (ibadetine düşkün) bir hanımdı ![]() ![]() ![]() ![]() Ünlü düşünür ve şair Sezai Karakoç, Akif’in ailesi ve kökeni ile ilgili şu nefis yorumu ile yapar: “Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih: Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının bir sentezi bir çocuk” Anne çizgisi, duyarlığı, sağduyuyu, kendini bir ülküye adayışı, şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşmada daha da çelikleşen bir savaş adamını, gözüpekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, umutsuzluğa sürekli olarak düşülmemeyi getirecektir ![]() ![]() Akif’in doğduğu Fatih semtini Sezai Karakoç şöyle tasvir ediyor” “Fatih semti, İstanbul’un içinde ikinci bir İstanbul’dur ![]() ![]() ![]() Akif, İstanbul’un bu en Türk, en yerli ve en yoksul mahallelerinden birin de doğdu ve yaşadı ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Akif burada bir şey daha öğrendi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif kendi mahallesinin yoksulluğunu, kendi haline terkedilmişliğini şöyle anlatır ![]() Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz! Bahârı görmeyiz ala lâtif olur, derler ![]() ![]() ![]() Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer ![]() Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak? Ne var gidip Yakacık’larda demgüzâr olacak Fusulü dörde çıkarmaz bizim sokaklarımız; Kurak, çamur ![]() ![]() Akif bu mahallede bu inaç ve gelenek ikliminin ortasında mahalle hayatını bütün renk ve çizgileriyle yaşadı ![]() Babası O’nu sekiz yaşından itibaren Fatih camiine götürdü ![]() ![]() Sekiz yaşında kadardım ![]() Sizinle camîe gitsek çocuklar erkence ![]() Giderseniz gelin amma namazda uslu durun; Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!” Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi Namaza durdu mu, naliyle koyverir peşimi Dalar giderdi, ben atık kalınca âzade Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde ![]() Cami, masal, oyun ve yaramazlık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve cami ile içiçe bir ev ![]() ![]() ![]() İşte yetişkin Akif’in portresinin temel çizgilerini belirginleştiren çocuk Akif’in dünyası ya da Âkif’in içinde kendini bulduğu dünya ![]() ![]() ![]() Ve Akif’in mizacı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif böyle bir ortam içinde o günün geleneğine uyularak 4 ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mezunuyet aile içinde görüş ayrılığına yol açtı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonunda Tahir Efendi’nin dediği olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk gençlik yılları da çocukluğu gibi ![]() ![]() ![]() ![]() Mülkiye’nin İ’dâdî bölümünde üç sene okuduktan sonra şehadet-nâme (diploma) aldı ve yüksek kısmına kaydoldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif bu okulda kendisini derinden etkileyecek bir öğretmenle karşılaştı ![]() ![]() ![]() ![]() Çoğu kendisi gibi babasız ve yoksul öğrencilerden oluşan bu okul Âkif’e sağlam ve bir ömür boyu sürecek dostluklar kazandırdı ![]() Yine bu okul, Akif’in sağlam bir dini bilgi ve sarsılmaz bir imanla, müspet bilimin harika bir uyumunu sağlayan zihini yapısını oluşturdu ![]() Akif bu dönemde de Kıyıcı Osman Pehlivandan güreş öğreniyor, Çatalca köylerinde yağlı güreş tutuyor, taş yarıştırıyor, yüzüyor ve çok sevdiği mektebin “Doru” isimli atına biniyor, uzun yürüyüşlere çıkıyor Şiire ilgisi de bu yıllarda başlıyor ve okulun son iki senesinde başladı ![]() ![]() 22 Aralık 1893’te okuldan birincilikle mezun olur ve 26 Aralık’ta “Orman ve NMa’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edilir ![]() Görev yeri İstanbul olmasına rağmen Akif, 4 yıl Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde görev yapmıştır ![]() Bu seyahatler Akif’in gözlem gücünü, toplumu daha yakından tanımasını sağlamış olmalıdır ![]() ![]() ![]() Mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893’te İlk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Servet-i Fünun’da yayınlanır ![]() Buarada çocuk yaşlarda başladığı Kur’an’ı Hıfzetme (Ezberleme) çabalarını yoğunlaştırır ve Hafız olur ![]() 1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmed Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi ![]() Akif’in bu yıllarda da Maarif mecmuasında, Resimli Gazete’de şiir yazıları ile Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevrilerini yayınlamaya devam eder ![]() 17 Ekim 1906’da mevcut görevine ilâveten “Halkalı Ziraat Mektebi Mektebi’ne “Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 25 Ağustos 1907’de Çiftlik Makinist Mektebi’ne Türkçe Muallimi olarak atanır ![]() 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilir ![]() ![]() Akif’in hemen hiçbir dönemde siyasetle doğrudan ilişkisi olmamakla beraber toplumsal sorunlarla ciddi ve yoğun bir ilgisi olmuştur ![]() ![]() Meşrutiyetin ilanından 10 gün sonra daha önceleri gizli bir cemiyet olarak faaliyet gösteren ve daha sonra partileşecek olan İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olur ![]() ![]() ![]() Akif’in karekterinin tipik bir yansıması olan bu tutum hayatı boyunca ve herkese karşı korunan bir ilkeli anlayışın tezahürüdür ![]() OKUDUĞU KİTAPLAR Mesnevi Hafız Divanı Gülistan Leyla ve Mecnun (Fuzuli) Victor Hugd, Lamartine, Zola, Daudet
__________________
Hakan Guven®
|
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#2 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****1 ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 8 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 9 ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() Buradaki 54-60 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() Hazırlayan: Suat Zühtü Özalp ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() 6 ![]() Hazırlayan: Süleyman Fahir 7 ![]() 1 ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Abdülaziz Çaviş'ten çevrilmiştir ![]() 4 ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() 6 ![]() 7 ![]() 8 ![]() 9 ![]() ![]() 10 ![]() ![]() alıntıdır |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#3 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****Şairin Genç Bir Adama Olarak Portresi alıntıdırTemiz, aydınlık ve erdemli bir hayatla sporla elde edilmiş sıhhatli bir yüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunlar belki de her gencin yüzden dışa vuran anlamlardır ![]() ![]() Bu fotoğrafında bile Akif e çok yakışan, tevazu' ve mahviyetin, kendisini olduğundan daha az gösteren, sadece kendi kendisiyle yarışan, hesaplaşan ve kendi olmak, kendi kalmak isteyen kişiliği hemen belli oluyor ![]() ![]() Kendi onuruna ve ait olduğu inancın ve milletin onuruna son derece düşkündür ![]() ![]() ![]() ![]() Dostları O'nun sadece sportif karşılaşmalarda iddiacı olduğunu, bunun dışında kendisini önemsemediğini belirtiyorlar ![]() Yine Halkalı'da okurken Ermeni bir güreşçinin idman tutmak amacıyla güreştiği bir öğrenciyi yüzünü, burnunu kanatacak ölçüde hırpalamasını onur meselesi yapar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif döneminin en iyi donanımlı, birikimi en yüksek şair, yazar ve düşünürlerinden biridir ![]() Babasının alim ve saygın bir insan olması, Akif in hem çocukluktan başlayan sağlıklı bir eğitim almasına hem de babalarının arkadaşlarından dolayı entelektüel bir ortamda yetişmesine yol açtı ![]() Çocukluğundan itibaren dini bilgiler ve Arapça eğitimi aldı ![]() ![]() Akif in çok az bilinen şairlerin şiirinden kim olduğunu çıkaracak kadar divan edebiyatını bildiği ve halk şiirimizi de yakından incelediği bilinmektedir ![]() Yine Akif' in, Türkiye'de Arapça’yı ve Arap edebiyatını en iyi bilen birkaç kişiden biri, Farsça'sı da İran edebiyatının ünlü şairlerinin eserlerini manzum olarak çevirecek mükemmellikte olduğu bilinmektedir ![]() Halkalıda okuduğu yıllardan itibaren Fransızca'sını geliştirmek için çalıştığı, bir çok Fransız yazarının eserini aslından okuduğu da arkadaşlarının tanıklıklarından anlaşılmaktadır ![]() Mehmed Akif in son derece dikkatli ve disiplinli bir okuyucu olduğu, bir kitabı üç kere okumadıkça okudum demediği, Varidat gibi eserleri ve Fransızca kitapları uzmanları ile ya da arkadaşları ile birlikte okuduğu yine yakın çevresinin anlattıklarıyla sabittir ![]() Akif'in, Arap edebiyatını okurken sık sık ayetlere atıfta bulunulmasından dolayı genç yaşta hafız olduğu halde ileriki yaşlarında hıfzını geliştirerek bu alanda da çok iyi bir seviyeye geldiğini kendisi de anlatmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muallakat-ı Seba şairlerini, İm'rül Kays, Nabiğa, Cerir, Ebu temmam, Buhturi, İbn Züreyk, Antara, el-Hansa, Mütenebbi, Esmai, Zemahşeri, İbn Farız, İbn Firas, Ebu'1-Feth Busti, ismail Mıkri, Ebu'1-Âla il-Maarri, el-Hariri, İmam Bûsiri gibi çok sayıda şairin eserlerinin çoğunu ezbere biliyor ve bunlardan çeviriler yapıyordu ![]() Düşünce hayatında ise Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Muhammed Ferid Vecdi'nin etkisi oldu ![]() ![]() Yine Fars edebiyatından Şeyh Sadi'yi, Hafız Şiraze’yi, Firdevsi'yi, Kisai'yi, Enveri'yi, Hakani'yi, Ömer Hayyam'ı, Hakim-i Senai'yi, Attar'ı ve Hatifi'yi çok iyi biliyor ve bir çok şiirlerini ezbere okuyordu ![]() ![]() ![]() Akif'in Fransız edebiyatından okuduğu ve beğendiği yazarlar arasında Hügo, Lamartine, Daudet, Zola, Fenelon, Jan Jack Russo'yu, Dumas Fils, Anatole France'ı ve bütün Fransız klasikleriyle batılı öteki yazarlar ve Şekspir'i, Milton'u, Byron'u Fransızcası sayesinde okuyup incelediğini kendisi ve dostları anlatmaktadır ![]() Türkçe'yi bütün nüansları ve zenginliği ile bilen Akif'in yurt içinde ve dışında yaptığı seyahatler ve sürekli sanatçı aydın bir çevre içinde olması O'nun birikimine ciddi katkılarda bulunmuştur ![]() alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#4 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****![]() ![]() ![]() Her şair, yazar, sanatçı ve düşünür hatta her insan portresi biraz da yazamadıklarıyla, yapamadıklarıyla tamamlanır alıntıdır
![]() ![]() ![]() Asım anlatıyor: Hastanede bir gün üstadla konuşuyorduk ![]() - Üstad, sen edebiyat tarihinde kendine abide yapmış bir adamsın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Senin düşündüğün gibi değil amma benim bunları yazmak vazifemdir ![]() ![]() ![]() ![]() - Anlaşıldığına göre bu eseriniz çok ehemmiyetli olacak ![]() - Bu eserde bilhassa İstiklal harbini tasvir edeceğim ![]() ![]() Üstad bunu söyledikten sonra biraz durdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Asım, İstiklâl harbini yazmak da benim selahiyetim dahilindedir ![]() ![]() ![]() Akif in çok sevdiği dostu Süleyman Nazif in ölümünden sonra Onun için bir mersiye yazmayı istiyordu ![]() ![]() Akif in bir rüyası ve tasavvuru da İspanya ve Hindistan'a gitmek, bu seyahatini ve intibalarını şiirleştirmek istiyordu ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ne yazık ki bu projeleri de gerçekleşmedi ![]() En büyük arzularından biri de Hazret-i Muhammed'in hayatını ve Veda Haccı'ndaki son konuşmasını yazmaktı ![]() "-Mekke'ye gideceğim, ![]() ![]() Kader buna da imkan vermedi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#5 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ACEM ŞAHI * “Be-merdî ki mülk-i serâser zemin Neyerzed-ki hûnî çeked ber zemin ![]() Sâdî Gürz-i girân-ı zulmünü ey kanlı nâsiye; Eyvân-ı zer-cidârına as ziynetin diye! Al kanlı bir kefenle donat hayme-gâhını, Canlarla yak meşâil-i mâtem- penâhını! Makberlerin hufeyre-i muzlim-dehanları, Dendân-ı gayz u kahra şebîh üstühanları Yâd eylesin mezâlimini tâ ebed senin, Ey cephesi, kitâbesi bin kanlı medfenin! Ey bir hayâle tuhfe kılan bin hakîkati, Ey âhenîn eliyle kazıp kabr-i milleti, Nûr-ı hayât ufuklarını herc ü merc eden Leylin şedîd zulmetini rûha mezc eden’ Envâr-ı mihr-i fikri sen ey hâksâr eden, Meyyitlerin izâmı gibi târumâr eden! Ey hâdimi serâçe-i mâtem feşanların! Rahş-i akûr-i zulmüne pâmâl olanların Gül-gonce-i mezârı mıdır tâc-ı devletin? Tutmuşsa da avâlim-i efkârı şöhretin, Zannetme ki hükûmetinin efseriyledir ![]() ![]() ![]() Sadî'lerin mezâr-ı çemen-ber-seriyledir ![]() Sa'dî'lerin mezârı, evet, bir avuç türâb ![]() ![]() ![]() Tahtınsa bir cihan ki senin âsüman-meâb! Lâkin o kabre bence fedâ taht ü efserin ![]() ![]() ![]() Makber-güzîn olup da sükût eyliyenlerin Feryâd-ı vâpesînine değmez bu velvelen ![]() ![]() ![]() Mudhik gelir nigâh-ı temâşâma hâilen! Bin mülkü, milleti yok eden pençe-i felek, Bir şahsı şüphesiz ebedî kılmamak gerek ![]() Mâzî ki işte makbereler mâverâsıdır, Milletlerin haziyre-i zair-cüdâsıdır Atfeylesen nigâhını ka'r-ı zalâmına; Milletlere gözün ilişir na'ş nâmına! Dârâ'ların o nâsiye-i târumârını, Ecdâdının izâmını, çökmüş mezârını Pîş-i nigâh-ı ibretine al da bir düşün ![]() ![]() ![]() Çoktur bu rütbe dağdağa bir kabza hâk için! İklîmler alan o muazzam Napolyon'un Bir hufredir kazandığı şey ![]() En son serîri makbere-i mâtemîsidir, Akreplerin nedîmi, yılanlar enisidir! Yer kalmamış sarây-ı muallâna bak utan: Mâtem-sarâylarla dolu sâha-i vatan! Emr-i cihan-mutâı bu dünyâyı râm eden Eslâfının -bugün düşünürsek -değil iken Toprak olan dehenleri feryâda muktedir, Hâlâ senin bu velvele-i nahvetin nedir? “Riyâset be-dest-i kesânî hatâst Ki ez-destşan-i desthâ ber-hudâst” *** Sa'dî Bu müdhiş velvelen İrân'ı dâim inletir sanma ![]() "Muzaffersin!" diyen sesler bütün hâindir, aldanma ![]() Zaferyâb olduğun kimdir? Düşün bir kerre, millet mi? Adâlet isteyen bir kavmi vurmak gâlibiyyet mi? Nasîbin yok mudur bir parça olsun âdemiyyetten? Nasıl aldırmıyorsun yükselen feryâda milletten? Emîn ol bunca mazlûmun yüreklerden kopan âhı, Tependen indirir elbette bir gün lâ'netu'llâhı! Sığınmış olduğun şevket-sarây-ı zulmü pek muhkem Hayâl etmektesin ![]() ![]() ![]() Penâh-ı bî-amanlar, heybet-i Kahhâr-ı Mutlak'la, Kökünden devrilip bir anda yeksân oldu toprakla! O, bir çok memleket vîrân edip yaptırdığın eyvân Harâb olmaz mı? Kabristâna dönmüşken bütün İran? Evet, İrân'ı kabristâna döndürdün, helâk ettin; Kefen yaptın girîbân-ı ümîdi çâk çâk ettin! "Bütün dünyâ için bir damla kan çoktur" diyorlar, sen, Şu ma'sûm ümmetin seller akıttın hûn-i pâkinden! Yüzünden perde-i temkîni artık kaldırıp attın: Ne mâhiyyet, nasıl fıtrattasın, dünyâya anlattın! Livâü'1-hamd-i hürriyyet iken İslâm için gâyet, Nedir pâmâl-i istibdâdın olmak öyle bir râyet? Kazak celbeyleyip tâ Rusya'dân sâdâtı çiğnettin; Yezîd'in rûhu şâd olsun ![]() ![]() ![]() Şehâmet gösterip binlerce Beytullâh'ı bastırdın; Şecâat arz edib birçok ricâlullâhı astırdın! Ne Allah'tan hayâ ettin, ne Peygamber'den âr ettin: Devirdin kâ'be-i ulyâ-yı dîni, hâk-sâr ettin! Hamâset perverân-ı kavmi tuttun bir bir öldürdün, Umûmen Şark'ı ağlattın, umûmen Garb'ı güldürdün ![]() ![]() Hayır, hiçbir gülen yok, sızlıyor Garb'ın da vicdânı, Görüp ecsâd-ı mazlûmîne meşher hâk-i İrân'ı! O Sâ'dî'ler, o Hâfız'lar, o Firdevsî, o Râzî'ler, Gazâlî'ler, o Kutbüddin, o Sa'düddin, o Kâdîler ![]() Yetiştirmiş; o Örfi'nin, o birçok şems-i irfanın Ziyâsından tenevvür eylemiş iklîmi dünyânın, Bugün makhûr-i nâdânîsidir bir fırka haydûdun! Nedir pinhân olan esrârı bilmem, bunda Ma'bûd'un ![]() Hayır, Ma'bûd'a ircâında yoktur bunların ma'nâ: Yataklık eylemez cânîye -hâşâ- bir zaman Mevlâ ![]() Şehâmet perverâ, Şâhâ! Zaman, bî-dâdı kaldırmaz; Hatâ etmektesin şâyed diyorsan "Kimse aldırmaz ![]() Bu istibdâda artık bir nihâyet ver ki: İstikbâl Karanlık derler amma işte pek meydanda: İzmihlâl! ********************* * Mehmet Akif bu manzumeyi Mithat Cemal ile beraber yazmışlardır ![]() ![]() ** "Baştan başa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez ![]() *** "Zalimliğinden halkın Allah'a sığındığı kimselerin, devlet başında kalmaları doğru değildir ![]() alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#6 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ÂHİRET YOLU Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor: Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor ![]() Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût, Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût; Denildi: "Fâtiha!'; âmîni kestiler bu sefer, Göğüsler inledi, derken, açık duran eller, Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi; Deminki zemzemeler bir zaman için dindi ![]() Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu, Diyordu: - Söyleyin Allâh için şu merhûmu, Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar? - İyi biliriz! -Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz, Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya? - Evet! - İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et ![]() ![]() ![]() - Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı ![]() - Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı! Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!" Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn, Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi ![]() İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi; Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden: - Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen? - Yıkıldı dostlar evim, barkım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam! - Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre, Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşîre! - Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım ![]() ![]() ![]() - Babam ne oldu? - Baban ![]() ![]() ![]() ![]() - Etme Ayşe Hanım, Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza ![]() ![]() ![]() - Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza ![]() ![]() ![]() Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın ![]() ![]() ![]() Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın, Sevimli bir küçücek kız ![]() ![]() ![]() ![]() Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi ![]() Benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî ![]() Sefine pâre ki: sırtında mevc-i bî-hissin, Yüzer ![]() ![]() ![]() Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına; Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana? Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça, O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca ![]() Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını? Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını? Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner, Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer ![]() Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer: Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler ![]() O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût, Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor; Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor ![]() Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı? Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı: Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi, Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi, Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler, Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer! Ağır ağır gidiyorken cenâze kâfilesi, Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi ![]() Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât, Açıldı dîde-i im'âna perde perde hayât ![]() Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş; Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş! Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş ![]() ![]() ![]() O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz ![]() ![]() Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın; Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın; Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın; Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın ![]() Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler, Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ'atler ![]() Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler: Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler! Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem ![]() ![]() ![]() Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân ![]() ![]() ![]() Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân! Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ; Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ, Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ; Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ ![]() Namaz kılındı; duâ bitti ![]() Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna ![]() Yarım sâat henüz olmuştu ![]() Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu ![]() Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra, Sokuldu servilerin ortasında bir çukura, Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur Kabardı toprağın altında bir an, bir ur! Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini, Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini· Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak İlel'ebed o küçük rûh çırpınıp duracak! ![]() ![]() ![]() alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#7 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ALINLAR TERLEMELİ Cihan altüst olurken, seyre baktın, öyle durdun da, Bugün bir serserî, bir derbedersin kendi yurdunda! Hayat elbette hakkın, lâkin ettir haykırıp ihkâk; Sağırdır kubbeler, bir ses duyar: Da'vâ-yı istihkâk Bu milyarlarca da'vâdan ki inler dağlar, enginler; Otumıuş, ağlıyan âvâre bir mazlûmu kim dinler? Emeklerken, sabî tavrıyla, topraklarda sen hâlâ, Beşer doğrulmuş, etmiş, bir de baktın, cevvi istîlâ! Yanar dağlar uçurmuş, gezdirir beyninde dünyânın; Cehennemler batırmış, yüzdürür kalbinde deryânın; Eser a'mâkı, izler keşfeder edvâr-ı hilkatten; Deşer âfâkı, birşeyler sezer esrâr-ı kudretten; Zemin mahkûmu olmuştur, zaman mahkûmu olmakta; O, heyhât, istiyor hâkim kesilmek bu'd-i mutlakta! * * * Tabîat bin çelik bâzûya sahipken, cılız bir kol, Ne kâhir saltanat sürmekte, gel bir bak da, hayrân ol! Hayır, bir kol değil, binlerce, milyonlarca kollardır, Yek-âheng olmuş, işler, çünkü birleşmekte muztardır: Bugün ferdî mesâînin nedir mahsûlü? Hep hüsran; Birer beyhûde yaştır damlayan tek tek alınlardan! Cihan artık değişmiş, infırâdın var mı imkânı, Göçüp ma'mûrelerden boylasan hattâ beyâbânı? Yaşanmaz böyle tek tek, devr-i hâzır ![]() ![]() Gebermek istemezsen, yoksa izmihlâl için niyyet, "Şu vahdet târumâr olsun!" deyip saldırma İslâm'a; Uzaklaşsan da îmandan, cemâ'atten uzaklaşma ![]() İşit, bir hükm-i kat'î var ki istînâfa yok meydan: "Cemâ'atten uzaklaşmak, uzaklaşmaktır Allah(c ![]() ![]() ![]() Nedir îman kadar yükselterek bir alçak ilhâdı, Perîşân eylemek zâten perîşan olmuş âhâdı? Nasıl yekpâre milletler var etrâfında bir seyret? Nasıl tehvîd-i âheng eyliyorlar, ibret al, ibret! Gebermek istiyorsan, başka! Lâkin, korkarım, yandın; Ya sen mahkûm iken, sağlık ölüm hakkın mıdır sandın? Zimâmın hangi, ellerdeyse, artık onlarınsın sen; Behîmî bir tahammül, varlığından hisse istersen! Ezilmek, inlemek, yatmak sürünmek var ki, âdettir; Ölüm dünyâda mahkûmîne en son bir sa'âdettir: Desen bir kere "İnsânım!" kanan kim? Hem niçin kansın? Hayır, hürriyetin, hakkın masûn oldukça insansın ![]() Bu hürriyet, bu hak bizden bugün âheng-i sa'y ister: Nedir üç dört alın? Bir yurdun alnından boşansın ter ![]() İstanbul, 3 Teşrinievvel 1334 (1918) |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#8 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ÂMİN ALAYI “Gözüm ki kane boyandı, şarâbı neyliyeyim? Şarâbı neyliyeyim? Ciğer ki odlara yandı, kebâbı neyliyeyim? Kebâbı neyliyeyim? Ne yâre yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç! İlâhi, ben bu bir avuç türâbı neyliyeyim? Türâbı neyliyeyim? Âmin! Amin!" En önde, rahlesi âguş-i ihtirâmında Ağır ağır yürüyen bir dokuz yaşında melek; Beş on adım geriden, pîş-i ihtişâmında, Şafak ziyâları hattâ ufûl edip gidecek Kadar lâtîf, iki ma'sûmu bir açık payton Vakâr u nâz ile çekmekte; arkasında bunun, Küçük adımlı yaman bir tabur ki hayli uzun O rûhtan daha sâfi olan yüreklerden, Zaman zaman bir ilâhî terâne yükseliyor; Bu cûş-i saffetin aksiyle tâ meleklerden Zemîne doğru bir "amîn!" sadâsıdır geliyor ![]() Muhîti her birinin bir sabâh-ı nûrânûr, Bütün bu kâfile efrâdı, pür-sürûd-i sürûr, Yarıp önünde duran halkı muttasıl gidiyor! Bu bir ketîbe-i ma'sûmedir ki, ey millet: Selâma durmalısın şanlı rehgüzârında; Bu bir cenâh ki: Atîde bir ufak hareket Yapıp cihanları oynatmak iktidârında! Gelir de sâye-i imdâd-ı Hak'ta bir gün, bu, Girer diyâr-ı meâlîye doğrûdan doğru ![]() Bu ancak işte, eğer varsa, şanlı bir ordu! Evet, ilerlemek isterse kârbân-ı şebâb, Yolunda durmaya gelmez ![]() Sabâh-ı sermed-i âtîye eylemekte şitâb; O çünkü isteyemez hâle katlanıp durmak! Onun kudûmü için nâzenîn-i istikbâl, Açar da sîne, o olmaz mı per-güşâ-yi visâl? Durur mu artık onun karşısında, mâzî, hâl? Fakat o zemzemeler uçtu hep dudaklardan ![]() ![]() ![]() Sürûd-i neşve bu âlemde pek süreksizdir! Ağır ağır geçiyorken alay sokaklardan, Gelir de caddenin ağzında mıhlanır, dikilir, Mehîb-manzara bir anlı şanlı gerdûne; İçinde pudralı üç kanlı çehre! Neyse yine, Yol açtı bir iri ses mevkibin geçip önüne: - Siz ey heyâkil-i bî-rûhu devr-i mâzînin, Dikilmeyin yoluna kârbân-ı âtînin; Nedir tarîkını kesmekte böyle isti'câl? Durun, ilerlesin Allâh için, şu istikbâl ![]() ALINTI |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#9 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****BİR GECE Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi! Lakin, o ne husrandı ki: Hissetmedi gözler, Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi! Neden görecekler? Göremezlerdi tabiî; Bir kerre, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi, Bir kerrede, mâmûre-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi ![]() Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin ![]() Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi ![]() Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o Ma'sum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi geberdi! Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi ![]() Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep; Medyûn ona cemiyyet-i, medyun O'na ferdi ![]() Medyundur o mâsûma bütün bir beşeriyet ![]() ![]() ![]() Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret ![]() Hilvan, 11 Rebiülevvel 1347 (1931) alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#10 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya - Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı" Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer ![]() Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında; Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk ![]() Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk ![]() Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ ![]() ![]() ![]() Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ! Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil, Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil, Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına ![]() Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz ![]() ![]() ![]() Medeniyet denilen kahpe, hakîkat, yüzsüz ![]() Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb, Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harâb ![]() Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı: Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin ![]() Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam; Atılan her lâğımın yaktığı: yüzlerce adam ![]() Ölüm indirmede ![]() O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer ![]() ![]() ![]() Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak ![]() Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller ![]() Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre ![]() Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler ![]() ![]() ![]() Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ![]() ![]() Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat imân? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm? Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm ![]() Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerir azmini tevkîf edemez sun'-ı beşer; Bu göğüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi; "O benim sun'-ı bedîim, onu çiğnetme!" dedi ![]() Âsım'ın nesli ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek ![]() Şühedâ gövdesi, baksana, dağlar, taşlar ![]() ![]() ![]() O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! ![]() ![]() Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer ![]() Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i ![]() ![]() ![]() Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi ![]() ![]() ![]() Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın ![]() Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb ![]() Seni ancak ebediyyetler eder istiâb ![]() "Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle, Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana ![]() ![]() ![]() Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana ![]() Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini; Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân ![]() ![]() ![]() Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran; O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın; Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın ![]() ![]() ![]() Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât ![]() ![]() ![]() Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber ![]() en çok bunu seviyorum ben alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#11 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****OLMAZ YA ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 'Hiç bilenle bilmeyen bir olurmu? ' (Zümer, 9) Olmaz ya ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyleyse "cehâlet" denilen yüz karasından Kurtulmaya azmetmeli baştan başa millet ![]() Kafi mi değil, yoksa bu son ders-i felâket? Son ders-i felâket neye mâl oldu? Düşünsen: Beynin eriyip yaş gibi damlardı gözünden! 'Son-ders-i felâket' ne demektir? Şu demektir: Gelmezse eğer kendine millet, gidecektir! Zirâ, yeni bir sadmeye artık dayanılmaz; Zirâ, bu sefer uyku ölümdür: Uyanılmaz! Coşkun, koca bir sel gibi, dâim beşeriyyet, Müstakbele koşmakta verip seyrine şiddet ![]() Dağlar, uçurumlar, ona yol vermemek ister ![]() ![]() ![]() Lakin o, ne yüksek, ne de alçak demez örter! Akvâm o büyük nehre katılmış birer ırmak ![]() ![]() ![]() Elbet katılır ![]() ![]() ![]() Bizler ki bu müthiş, bu muazzam cereyanla Uğraşmaktayız ![]() ![]() ![]() Uğraş bakalım, yoksa işin, hey gidi şaşkın! Kurşun gibi sür'atli, denizler gibi taşkın Bir çağlayanın menba-i dehhâşına doğru Tırmanmaya benzer, yüzerek, başka değil bu! Ey katre-i âvâre, bu cûşun, bu hurûşun Âhengine uymazsan, emin ol, boğulursun! Yıllarca, asırlarca süren uykudan artık, Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık! Bir baksana: Gökler uyanık, yer uyanıktır; Dünyâ uyanıkken uyumak maskaralıktır! Eyvâh! Bu zilletlere sensin yine illet ![]() ![]() ![]() Ey derd-i cehâlet, sana düşmekte bu millet, Bir hâle getirdin ki, ne din kaldı, ne nâmûs! Ey sîne-i İslâm'a çöken kapkara kâbûs, Ey hasm-i hakîkî, seni öldürmeli evvel: Sensin bize düşmanları üstün çıkartan el! Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun! İslam'ı da "batsın!" diye tutmuş yediyorsun! Allah'tan utan! Bâri bırak dîni elinden ![]() ![]() ![]() Gir leş gibi topraklara kendin, gireceksen! Lâkin, ne demek bizleri Allah ile iskât? Allah'tan utanmak da olur, ilim ile ![]() ![]() ![]() 18 Cemaziyelevvel 1331 - 11 Nisan 1329 (1913) alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#12 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****PEK HAZİN BİR MEVLİD GECESİ Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed, Aylar bize hep Muharrem oldu! Akşam ne güneşli bir geceydi ![]() ![]() ![]() Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu! Âlem bugün üç yüz elli milyon Mazlûma yaman bir âlem oldu: Çiğnendi harîm-i pâki şer'in; Nâmûsa yabancı mahrem oldu! Beyninde öten çanın sesinden Binlerce minâre ebkem oldu ![]() Allah için, ey Nebiyy-i mâ’sûm, İslâm'ı bırakma böyle bîkes, İslâm'ı bırakma böyle mazlûm ![]() 7 Receb 1331 - 30 Mayıs 1330 (1914) alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#13 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE ![]() ![]() ![]() “Kim Müslümanların derdini kendine mâl etmezse onlardan değildir” (Hadîs-i Şerif) Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile ![]() ![]() ![]() Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile! Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir! İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana ![]() ![]() ![]() Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr! Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr ![]() Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız: Böyle kansız mıydı – Hâşâ – kahraman eslâfınız ? Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına? Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına, Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr? Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar? Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi? Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi? Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan! Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan! ![]() ![]() ![]() “His” denen devletliden olsaydı halkın behresi: Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ’rası! Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi, Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi ![]() Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek, Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek! Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı ![]() ![]() ![]() Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı! ![]() ![]() Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok: Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok ![]() Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız! Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız! Saygısızlık elverir ![]() ![]() ![]() Vakit çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! Davranın haykırmadan nâkûs-ı izmihlâliniz ![]() ![]() ![]() Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz: Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme! Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme, Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam; Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram! Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur! 13 Haziran 1329 (1913) alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#14 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****YÂ RÂB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABÂHI? "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?" (A’râf 155) Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz ![]() ![]() ![]() "Yandık!"diyoruz ![]() ![]() ![]() Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında, Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında, Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm; Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm! Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i, En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i! ![]() ![]() ![]() Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta? Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta? Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet, Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet? Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban? Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin, Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in? İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet? Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet? Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ! Câni geziyor dipdiri ![]() ![]() ![]() Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân; İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân! Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık; Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık! Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın ![]() ![]() ![]() Yaksaydın a mel'unları ![]() ![]() ![]() Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi: Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi! Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted: Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed! Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar, Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar! En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından, Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan! İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok ![]() ![]() ![]() Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok! Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun ![]() ![]() ![]() 4 Cemaziyelevvel 1331 - 28 Mart 1329 (1913) alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : ***mehmeh akif ersoy**** |
![]() |
![]() |
#15 |
hayko26
|
![]() Cevap : ***mehmeh akif ersoy****ŞEHİTLER ABİDESİ İÇİN Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde, Ey yolcu, şu toprak için can veren erler ![]() Hakk'ın bu velî kulları taş türbeye girmez, Gufrâna bürünmüş, yalınız Fâtiha bekler ![]() Hilvan, 27 Kûnunevvel 1340 (1924) alıntı |
![]() |
![]() |
|