Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
caiz, durumlar, gıybetin, nelerdir, olduğu

Gıybetin Caiz Olduğu Durumlar Nelerdir?

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gıybetin Caiz Olduğu Durumlar Nelerdir?




Gıybetin caiz olduğu durumlar nelerdir?





Bazı özel şartlarda gıybet edilebilir Ancak, bunun için söylenenlerin en basit formda, yani yalnızca doğrudan ibaret olmaları; “garazsız ve sırf hak ve maslahat için” 28 Söylenmiş olmaları; aşağıdaki şartlardan birine dahil bulunmaları zorunludur29





a) Şikayet için: Şikayet ederek kötülüğünü aktardığınız kişi, o kötülüğü—en azından sizin zannınıza göre—düzeltebilecek kişidir Komşunuzun çocuğu bahçenizi kirletiyor ve ailesine gidip, çocuklarına engel olmalarını rica ediyorsunuz İş arkadaşınız size haksızlık yapıyor; işverene gidip, hakkınızın korunmasını istiyorsunuz Şunlara dikkat edeceğiz:





• Ortada birisinin kötülüğü olmalıdır Bu kötülük, sahibinin gizli ve özel hayatıyla ilgili değil, alenîdir; size veya başkalarına açıkça zarar veriyor Eğer sizin veya başkasının hakkını gasp niteliğinde bir kötülük değilse, kimseyi hiçbir şartta başkasına şikayete hakkınız yoktur Örneğin komşunuz özel hayatında gizli gizli alkol alıyor Bunun kusur olduğunu bildiği için de gizliyor; muhtemelen pişman ve kurtulmak istiyor, biz bilmiyoruz Böyle gizli bir yanını keşfettiğimizde, onu düzeltebilecek birisine bile olsa şikayet edemeyiz Çünkü o zaman gizli kusuru açığa çıkarma suçunu işleriz ki, bu vahim bir suçtur





• Sadece şikayet ediyorsunuz Öfkenizi de içine katıp, hakaret etmiyorsunuz; ki, öfke nedeniyle şikayetinizi abartıp söze asılsız anlamlar da katıyorsanız, o zaman iftira veya hakaret olacaktır Ancak doğruyu söylemek şartıyla hakaret olmaz: Birşeyinizi çaldığından eminseniz, ‘şu hırsız adam,’ küfrettiyse ‘şu ahlâksız kişi’ diyerek söze başlamanız hakkınızdır Çünkü bunu yapmıştır; bu sıfatı kazanmıştır





• Şikayeti aktardığınız kişi, herhangi birisi veya dertleştiğiniz bir arkadaşınız değil, tam olarak o sorunu giderebileceğini düşündüğünüz kişidir Bir komşunun size eziyetini diğer komşu gideremezse şikayeti ona yapamazsınız Hatta varsayalım, gerçekten hakkınızı koruyabilecek birisini buldunuz; şikayetinizi ilgisiz olan umumun huzurunda umumla birlikte ona değil, yalnızca ona aktarmalısınız





• Kardeşini kardeşine, akrabasını akrabasına, arkadaşını arkadaşına, eşini dostuna şikayet eden kişiler çok dikkatli olmalıdırlar Şikayet ettiğimiz kişi çoğu zaman bize yapılan haksızlığı durdurabilecek durumda değildir Onun yapacağı, çoğu zaman, ya hakkımızda suizan etmek, bizden aldığı sözü başkalarına taşımak veya şikayetlerimizden kurtulmak için bizden kaçmak olacaktır Başkasından hakkımızı alalım derken, ilgisiz insanlara konuyu aktardığımız için hoş olmayan bir yönümüzü bildirmiş olacağız; bu yüzden manevî gücümüz zayıflayacak, üstelik bu yolla intikam aldığımızdan ilâhî huzurdaki hakkımızdan da mahrum kalacağız





• “Şikayet etmeyeyim de haksızlığı içime mi gizleyeyim?” diyebilirsiniz Gizlememelisiniz Ama haksızlıkla savaşın doğru biçimi, insanların yüzüne kuzu, gıyaplarına aslan kesilmek değildir Haksızlıkla ikiyüzlülük yoluyla savaşılamaz İnsan onuru, haksızın huzuruna karşı yanlışı cesaretle ve alenen dile getirmeyi gerektirir Gizliden, sözünün arkasında duramayacak ve iftiraları da katacak şekilde şikayetlerle haksızlıkla savaşılamaz; olsa olsa fitnelerin kapısı açılır Adaleti iyi işleyen sağlam ve hızlı bir hukuk devletinde hakkı gasp edilen hemen mahkemeye gidebilir ve hakkını alabilirdi





b) Danışma/istişare: Birbirimize danışma ve fikir almak gerektiğinde yapılan, kimi durumlarda gıybet değildir Netleştirelim:





• Birisiyle ortaklık yapacaksınız/birlikte bir iş yapacaksınız veya birisi tanıdığınız biriyle ortaklık planlıyor Ortak olunacak kişiyi iyi tanıyan birisine gidip onun özelliklerini sormanız veya size sorulduğunda söylemeniz gıybet değildir Ortaklığın her türlü biçimini dikkate alabilirsiniz: Ortak işyeri açacaklar, evlenecekler, birlikte ev, arsa satın alacaklar, borç alıp verecekler, aynı odayı paylaşacaklar, bir projeyi bölüşecekler, oradan alışveriş yapacaklar, birbirlerine birşey emanet edecekler





• İncelik şudur: Ortaklıklarda birbirinizin özel hayatlarına girersiniz, toplumsal boyutun ötesindeki yönlerinizi paylaşırsınız Özel hayatınız ortaklık yapacağınız kişinin özel hayatından etkilenir Örneğin birisinin dolandırıcı olması, ondan yapacağınız alışveriş kararınızı etkiler Bir kişinin gizli ve özel hayatı beni hiç etkilemeyecekse, o zaman ortaklık ilişkisi içerisinde olduğumu savunamam Örneğin kalabalık bir işyerinde çalışıyorsam, dairemdeki benimle doğrudan ilgisiz diğer arkadaşların özel yanları hakkında kimseye danışamam ve bana bu gerekçeyle sorulursa cevap veremem Aynı kurumda çalışıyor olmamız, ortak olduğumuz anlamına gelmez





• Analiz yapmalısınız: Size birisi hakkında fikir soran kişi en samimi kardeşiniz bile olsa, önce niçin sorduğunu öğrenmelisiniz Çoğu zaman, ortalıkta dolaşan bir dedikodu yüzünden merak ettiklerini, yani fitne ve fesat seline kapıldıkları için sorduklarını fark edeceksiniz O anda ağzınızı açıp konuşursanız, ne yazık ki kardeşinizle birlikte çamur seline kapılmış, manevî cehenneme sürüklenmiş olacaksınız Sorma gerekçesinde, ‘ortaklık’ diyebileceğiniz kadar önemli, ciddi bir yön varsa, o zaman cevap vermelisiniz





• Şartları oluşmuşsa istişareye doğru cevap vermek zorunluluktur Eğer size sorulan kişinin bildiğiniz bir kusuru varsa, sevdiğiniz kişi, örneğin evladınız olduğu için gerçekleri gizlemişseniz; bu yüzden ilerde oluşacak tüm sorunların defterinize yazılacağından, suskunluğunuzun bedelini ödeyeceğinizden korkmakta haklı olacaksınız Susmak ne kadar önemliyse, gerekli olduğunda konuşmak da o kadar önemlidir30





• İstişarede vereceğimiz veya soracağımız bilgi konuyla ilgili olmak zorundadır Örneğin: “Onunla ortak olma, zira ahlâksız bir kişidir; zaten anne babası da ahlâksızdı” derseniz, doğru da söyleseniz, gıybet yaparsınız Danışan kişi onu mu, anne babasını mı sordu? Eğer anne babasıyla ortaklık yapacaksa, o zaman çocukları hakkında hiç konuşmamanız gerekirdi Kimsenin suçu yakınlarını lekelemez ve insanı bir yakınının kötü yanıyla anmak zalimliktir; alçaklıktır, haysiyetsizliktir, en iğrenç şeytanlıktır31 Lût peygamber (as), asilerle işbirliği yapan eşine nisbet edilemez Hangi kötü akrabanız yüzünden size çamur atılmasına vicdanınız razı olabilir? Ancak, çok dikkatle bir istisnayı dikkate almamız gerekir: Şayet tanımladığımız kişinin yakın çevresinin bu olumsuz durumlarının bu ortaklığı etkileyeceği düşüncesindeysek, bunları vurgulamamız da gereklidir Fakat gerekmiyorsa, bunları isim isim açıklayarak değil, isimlerden soyutlayarak aktarmalıyız





• Vereceğimiz bilgi, öfkemiz veya önyargımız nedeniyle gerçek sınırını aşar da gerçek dışı boyutlar da içerirse, o zaman iftiralı gıybet olacaktır Hele tahmine veya başkalarından duyduğumuz sözlere dayanıyorsa, doğru da çıksalar, büyük suç olduğu kanaatindeyim Zira, Müslüman sadece doğru olanı söylemekle değil, eğer kullanacaksa duyduğunu tahkik etmekle de sorumludur Varsayalım ki verdiğimiz bilgi doğru olsun; ama tahkik etmediğimiz bir bilgi ise, tahkik görevini ihmal ettiğimiz için bence sorumluluktan kurtulamayız





c) Tarif için: Bazı durumlarda, kimi insanları tarif etmek gerektiğinde, rahatsız edebilecek özelliğini zikretmekten başka çare bulamayabiliriz: ‘cüce, topal, kör, sağır, dilsiz, kulağı kesik, kambur’ Açalım:





• İlk şart zorunluluktur: Adını bilmiyoruz veya bizi dinleyen kişi adını bilmiyor; dolayısıyla onu bilinen veya gözlemlenebilecek bir kişisel özelliğiyle tanımlamak zorundayız Dinleyen kişi, adamı söyleyeceğimiz vasfıyla tanımıyorsa, ‘filanca kör kişi’ demek de gıybettir Çok okunan kitaplara imza atan, Evrenin Kısa Tarihi isimli kitabın yazarı Stephen Hawking ismini hemen herkes biliyor Kendisini—tüm saygımla örnek veriyorum—‘şu tekerlekli sandalyeye mahkûm, vücudu şöyle böyle biçimli yazar’ şeklinde tanımlama hakkımız yoktur





• Ayrıca, ‘kör, sağır, cüce’ gibi, içeriğinde küçümseme yatan kelimelerle tanımlamakta gıybet ihtimali yüksektir Bunların yerine, ‘görme, işitme özürlü, çok kısa boylu vb’ gibi, saygıyı hissettiren anlatımlar tercih edilmelidir Varsayın, görme özürlü bir erkek olsaydınız; gıyabınızda ‘şu kör herif’ şeklinde mi, ‘şu görme özürlü beyefendi’ şeklinde mi tanımlanmaktan hoşnut olurdunuz?





• Bazı durumlarda, kişilerin zâtlarından çok vasıfları belirgin olabilir ve onları vasıflarını kullanarak tanımlamak zorunda kalabilirsiniz ‘Yüzünde tiki olan, kekeme, içine kapanık, mahallenin maskotu’ gibi vasıflar doğru olabilir Ancak bu tür vasıfların içeriğinde olumsuz anlamlar yer alır ve insanlar çoğunlukla bunları olumsuz algılayarak rahatsızlık duyarlar





d) Açıktan günah işleyenler: Nihayet son bir durum, bazı insanları, yapıcı eleştiride bulunmak, kötü ve çirkin yanlarını söylemek özel şartlarda gıybet olmadığı gibi, bazı şartlarda kimi insanların aşağılanacak şekilde gıybetlerinin yapılması gereklidir de Sevgili Peygamber (asm) şöyle buyurur: “Üç grup vardır ki, gıybetlerini yapman sana haram değildir: günahı açıkça işlemekten sıkılmayan, zalim idareci ve dinde olmayanı dine sokan bid’atçı”32 “Haya örtüsünü atan kimsenin arkasından konuşmak gıybet değildir”33 “Ne fâsık, ne de mücâhir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz”34





• Gıybeti caiz olan bu kişiyi Bediüzzaman şöyle tanımlar: “O gıybet edilen adam fasık-ı mütecâhirdir Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor”35 Fısk, yani ahlâksızlık, çirkin işleri, kusurları, dince yasaklanan şeyleri alenî yapıyor mu? Alenen ve pervasızca işlediği kumarı ve sarhoşluğu savunuyor; cinsel sapkınlıklarını umuma neşrediyor mu? Birinci kriter, kişinin bu kusuru alenî işlemesi ve diğeri de bunları yapmaktan utanmamasıdır Bir adım daha ileride üçüncü kriter, bunları anlatmaktan ve bilinmelerine şahit olmaktan zevk almasıdır Yani, zaten kendi kötülüklerini anlatmaktan gurur duyan adamı gıyabında bu aşağılık eylemleri nedeniyle tahkir etmek suç değildir Kişinin bu tür kötülükleri gizli yapması, bunlardan utandığını, bilinmesinden zevk almayacağını gösterir Gizli iseler ifşa edilemezler Gizlenen bir kişisel kusuru açığa çıkarmak onu işlemekten daha kötüdür36





• İkinci önemli nokta, kişinin zalim olması hâlidir Zulümde başkasının hakkının gaspı, başkalarına işkence etmek gibi faktörler vardır ki, bunların aleyhinde olmak ve bunlara engel olmaya çalışmak, bunların aleyhinde kamuoyu ve propaganda yapma gayretinde bulunmak, aynı zamanda bir görevdir Sözü geçen zalim idareci, bir ülkenin yöneticisi olabileceği gibi, bir mahallenin muhtarı, bir şirketin patronu ve bir ailenin babası da olabilir37





• Bu tür insanların aşağılanması, insanların onlardan uzak durmalarına katkı sağlayabilir Ancak özellikle ahirzamanda bu tür gıybetlerin fonksiyonları değişebilir ki, korkunç bir tehlikedir Bediüzzaman, “Bâtılı tasvir safi zihinleri idlaldir” demiştir Örneğin, ‘ahlâksız eşcinsel adam’ sözü, kişiyi aşağılıyor; ama zaafı olanlara tuzak kuruyor Hayretle göreceksiniz: Gazeteler, sapıklıkları sayfalarına taşırken, bunları iğrençlikler ve ahlâksızlıklar olarak takdim ettiler Bu sayede, hem toplum onlara itiraz etmedi; hem de bilinmeyen ve insanların aklından hiç geçmeyen bu tür aşağılıklar bilinir oldu ve yaygınlaştı “Aşağılayalım” derken böyle bir tahribata da hizmet etmemeliyiz38





e) Eleştirmek için: Kural olarak, eleştiri rahatsız edici ise gıybet sınıfına dahildir Dolayısıyla, sıradan insanları gıyaplarında eleştirme hakkımız da yoktur Ancak kamusal hayat sözkonusu olduğunda, yukarıdaki dört duruma ek olarak bir kriteri daha dikkate alacağız:





• Kamusal kişilikleri, aşağılama ve hakaret olmaksızın ve iftira atmaksızın, onları rahatsız edecek olsa da, eleştirme hakkımız vardır Yazarlar, sanatçılar, bilim adamları, siyasetçiler ve topluma model olarak sunulan herkes burada istisnaî konumdalar Bu kişiler toplumla ortaklık konumunda olan kişilerdir; fikirleri ve tutumları tüm toplumu etkiler, şekillendirir, yönlendirir





• Bu kişilerin zâtlarını ve gizledikleri özel hayatlarını değil, yaydıkları eser ve tutumlarını eleştirebiliriz Görüşlerine katılmadığımızı ve farklı düşündüğümüzü söyleyebiliriz Biz Allah’tan vahiy almadık ve dolayısıyla, samimi inancımızı da söylesek, farklı düşünen ve inanan başkalarını aşağılama üslubuyla eleştirmeye hakkımız olamaz39





• Toplumun inanç ve değerler sistemini etkileyen kamusal kişiliklerin gizledikleri özel hayatlarını kurcalayamayız Yaydıkları fikirleri bize çok aykırı gelebilir Sosyal çoğunluğun ve yüksek âlimlerin yüksek çoğunlukla katıldıkları durumlar dışında, yalnızca bizim cemaatimize, din, mezhep veya partimize uymuyor diye kimseyi aşağılayamayız: “Sapıttı, bâtıl yola girdi, kâfir oldu, dinini sattı, bizi saptırıyor, sahtekârdır” gibi utanç verici hükümlerin altından kimse kalkamaz Çoğu zaman eleştiri ile hakareti birbirine karıştırıyoruz Aşağılayıp geçmek eleştirmek değildir, zihinsel tembelliktir, pervasızlıktır





Sonuç: Görüyoruz ki gıybet konusunda hepimiz kendimizi eğitmeliyiz Gıybetten korunmayı bize ancak biz öğretebiliriz Bu bir yetenektir, bir kişiliktir, bir alışkanlıktır Okumakla öğrenmiş olmayız, uygulayarak alışkanlık ve tutum hâline getirebildiğimiz ölçüde başarılı oluruz Sadece empati yapalım; kendimizi gıyabında konuştuğumuz insanların yerlerine koyalım Ya onların geçmişini aynen yaşamış olsaydık, acaba onlardan farklı mı davranacaktık? İnsanların hata yapabileceklerini ve her hatanın eleştiriyi hak etmeyebileceğini göreceğiz Başkalarını ayaklarımız altına aldığımız sürece, başımızı ayakların altından kurtaramayacağımızı unutmayacağız





Kaynaklar ve dipnotlar:


1- Ebu Davud, Edeb 40, (4874)


2- Camiussağir, Hadis No:7972


3- Ebu Davud, Edeb 40, (4874)


4- Kur’ân: 49/12


5- İmam Gazali, Kimya-yı Saadet, Merve Yayınları, s388


6- Gıybetin önemli zararlarından birisi, gıybet içeriğini oluşturan olumsuz ruhsal enerjinin lanet örneğinde olduğu gibi muhatabını araması ve sonunda haksız olan ruhun bu ruhsal enerjiden tahrip olmasıdır Bu sonuç için gıybetin alenî veya gizli olması değil, taşıdığı duygu yükü önemlidir Bu süreci Ruhsal Zeka isimli kitabımızda anlattık


7- Gazalinin görüşlerinin detayı için Bkz age s388


8- Buhari, Edeb, 50


9- Kur’ân: 49/6


10- Gazali, age, s394


11- Kur’ân: 49/6


12- Camiussağir, Hadis No:8489


13- Kur’ân: 49/12


14- Kur’ân: 104/1


15- Barla Lahikası s264 Bu yazıda geçen “Risale-i Nur” metinleri, İhlas Nur Neşriyatın yayınladığı “Bediuzzaman-1” CD’sinden alıntılandığından, sayfa numaraları CD’de esas alınan kitaplara göre oluşmuştur


16- İşaratül İcaz s222


17- Sözler s399


18- Mektubat s295


19- Müsnedül Firdevs 3:116,117’de geçen bu hadis, Kenzul Ummal, 3:589 No:8043’de “Gıybet zinadan daha şiddetlidir” şeklinde yer almaktadır Gazali de hadisin ikinci biçimini zikretmiştir (Bkz, Gazali, Age s386) Ancak Bediüzzaman’ın yorumu gösteriyor ki, her gıybet cinayetten veya zinadan kötü değildir; ama sonuçları dikkate alındığında, yerine, zamanına ve biçimine göre, gıybet bunlardan daha ağır bir suç hâline gelebilir


20- Sözler s362


21- Sözü edilen olay 1 Mart 2002 tarihinde akşam TV haberlerinde yer almış ve bu cümle, aynı gece saat 0400 civarında bilgisayara aktarılmıştır


22- Müsned, 3:224


23- Camiu’s-Sağîr, hadis no: 8489


24- Dostumuzu savunmak için “Hayır, bu söylediğiniz doğru değil” dememiz yetmiyor “Sözleriniz gıybettir, haramdır, yasaktır, arkadaşımızın şerefine zarar veriyorsunuz Onun şerefi bizim şerefimiz kadar azizdir” diyebilmeliyiz


25- Çünkü gıybet aynı zamanda Allah’ın sanat eserini aşağılamak anlamına da gelir Dahası, insanların onurlarını kolaylıkla rencide edenlerin Allah’ın izzetinde hassas olamayacağı da açıktır Kendisi için uydurulan bir fıkrada, Nasreddin Hoca, gölgesinde uzandığı ağacın dallarındaki elmalara bakmış; neden kabak kadar büyük yaratılmadıklarını düşünmüş Sonra başına bir elma düşünce, elmaların kabak kadar büyük olması ihtimalinden ürkerek, “Allah’ım, senin işine karışılmaz” demiş Ardından kahkahalar Böyle fıkraları dinlediğinizde, ilâhî izzetin hafife alınışı karşısında, hassas ruhunuzdan hançer yemiş gibi hissedersiniz “Allah’ın çölü” derken, çölle birlikte Allah’ı küçümsediğimizin farkında mıyız? İnsanların onurunun önemini kavramayan, buradaki inceliklerin ne yazık ki farkında olamıyor


26- İmam Gazalî, Kimya-yı Saadet, Merve Yayınları, s 393


27- Bu arada, kimi insanlar, tüm içsel tevazunuza rağmen, başarınızı çekemeyecek ve gıybetinizi yapacaktır Bedeli ödenecek bu tür kişilik sapmalarına ise engel olamazsınız


28-Mektubat, ‘22 Mektub’un Hatimesi, s 256


29-Bu şartların tümünü yerine getirmenin inanılmaz zor olduğunu gördüğümüz yerde, en kolay çözümün ağzımızı tamamen tutmak olduğunu algılayacağız


30-Pek çok kişinin doğruyu söylememek yüzünden verdiği zararın dönüp dolaşıp kendi geleceğini kahrettiğine çok şahit olmuşuzdur


31-TV ve gazetelerde bu tür haberlerle karşılaştığımda öfke duyuyorum: “Filancanın berberi eroinmanmış Filancanın kardeşi naylon fatura kullanmış Filancanın oğlu barda olay çıkarmış” Tanınan insanların isimlerini kullanarak, ilişki içerisinde oldukları tanınmamış kişileri lekeliyorlar; böylece kimi insanlara iğrenç ve aşağılık bir yolla çamur atıyorlar


32-Câmiu’s-sağîr, Hadis No: 3516


33-Câmiu’s-sağîr, Hadis No: 8525


34-Müslim, Zühd 52


35-Mektubat, ‘22 Mektub’un Hatimesi s 255


36-Bu tür gizli bir kusura şahit olduğumuzda—zulümler hariç—ifşa etmemeli, bilmiyormuş gibi davranmalıyız Peygamber(asm) “Kim bir ayıp görür de onu örterse, toprağa diri diri gömülen kız çocuklarını diriltmiş gibi olur” buyurur


37-Özel hayatta gizlenmiş bir zulüm varsa, herkesin bu zulme engel olmaya çalışması bir görevdir Başkasının haklarına yapılan saldırı, özel hayatın ardına gizlenemez Her gece aile efradını döven bir baba ile komşu olan kişi, sessiz kalma hakkına sahip değildir Gerekiyorsa polise bildirmesi, yapabileceği bir yardım varsa esirgememesi gerekir Nice komşu, yıllarca, yanı başlarındaki babanın zulmüne sessiz kalmış, gün gelmiş komşu evden boğazı kesilmiş veya küvette boğulmuş bir çocuk veya kafası duvara çarpılarak parçalanmış bir kadın çıkmıştır


38-Özellikle bu çağda, kötülükleri ve ahlâksızlıkları bilinir kılmadan, iyilikleri ve yüksek ahlâkı anlatmaya çalışmak gerektiği kanısındayım Zira, bu kıyamet asrında ahlâksızlık nefislere çok zevkli gösteriliyor


39-Ancak gıybet yerine, alenî hareketlere girişebiliriz Konferans salonunda protesto edebiliriz, ekranlarda görmek istemediğimiz için yetkili kuruma şikayet edebiliriz Yazdığı gazeteye itirazımızı ve şikayetimizi aktarabiliriz Ama bunları hakaret yollu yapmaya hâlâ hakkımız yoktur


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.