Prof. Dr. Sinsi
|
Konfor İçeri, Huzur Dışarı
Konfor içeri, huzur dışarı!
Şimdi yapılıyor mu bilmiyorum Bizim zamanımızda, iki sınıf veya iki okul arasında "münazara" yapılır, yani birbirine zıt iki fikir tartışılırdı Bir defasında lisede şu konuyu tartışmıştık: "Konfor; huzur mu, sıkıntı mı verir?"
Bizim grup "huzur verir" tezini savunuyordu Çoğumuz çok ağır ekonomik zorluklar içinde olduğumuzdan, konfor özlemi içindeydik ve bunun için de rahata kavuşunca, huzura kavuşmamak için bir sebep göremiyorduk Sıkıntıyı bizzat yaşadığımız için, tezimizi iyi savunup, jüriye zorlanmadan kabul ettirmiştik
Aradan uzun yıllar geçip, o zamanki imkânsızlıkların çoğu ortadan kalkıp belli bir rahata kavuşunca, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını geç de olsa anladım Konforun ne getirdiğini, ne götürdüğünü gördüm Yokluklar içindeki dostluk, samimiyet bir başkaymış Tabiri câiz ise şimdiki konfor içindeki dostluklar, geçmişin birer taklidi, sahtesi  
Eskiden, küçücük evlerde bile misafir ağırlamadan rahat edilemezdi O zamanlar, "Keşke geniş bir evim olsa da, daha çok misafiri ağırlayabilseydim " diyenler, şimdi kocaman evlerinde misafir yerine ağır, hantal eşyaları ağırlamakta  O zamanlar bir kimsenin otelde kalması, o şehirdeki arkadaşı için büyük bir üzüntü kaynağı olurdu Bunu bilen arkadaşı da, gece yarısı da olsa kapısını çalıp, "Ben geldim " diyebilirdi Şimdi böyle bir davranış cesaret ister artık  Kıt imkânlara rağmen o günlerde kim ne yaptıysa, o yanına kâr kaldı Makamın, malın, mülkün beraberinde getirdiği konfor, işi zorlaştırdı Kitaplarda geçen, "Varlıktaki imtihan yokluktakinden çok daha zordur " kaidesine yakîn hâsıl oldu Ne mutlu zoru başarabilene  
Bütün bunları, değerli okuyucumuz, Ahmet Sağlamer Beyin Üsküdar'dan gönderme lütfunda bulunduğu yazıyı okuyunca hatırladım Gerçekten de çok güzel tespitleri var Ahmet Beyin Okuyunca siz de hak vereceksiniz bana  
"Konfor içeri huzur dışarı  Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, zarurî olmayan ihtiyaçlar, özenti sebebiyle zaruret mevkiine çıktı Kendi evimi anlatayım size Üç aşağı beş yukarı çoğumuzun evi böyle  
Bütün odalarım tıklım tıklım eşya ile dolu Buna rağmen eşyaların ne düşüncelerime bir katkısı oldu, ne de huzuruma  Tam tersi, rahat etmek niyetiyle aldıklarımız, rahatımızı kaçırdı Artık salonlarımızın en aydınlık, en güzel köşelerinde koltuklar oturuyor Evlerimizde, rahatça oturup huzur içinde sohbet edebileceğimiz, namaz kılabileceğimiz bir köşe yok
Koltuk, vitrin, televizyon, müzik seti, sehpalar, abajurlar karmaşası; her sehpanın üzerinde kristal tabaklar, vazolar; vazolarda yapma çiçekler  
Ah şu aynalı koca vitrinler! Bunların ve içindeki gösterişli porselenlerin neye yaradığını açıklayacak birini görsem, öylesine rahatlayacağım ki  
Yalnız taban değil, tavan da dolu Tavandan tepemize iki koca avize sarkıyor Avizeleri aydınlanma ihtiyacının icabı olarak değil, (Çünkü çıplak ampul daha iyi aydınlatır ) gösteriş tutkumuzun ağır bedeli olarak tavana asmışız Her birinde irili ufaklı üç yüz adet kristal ya da kristal niyetine yutturulmuş cam parça  Her parçanın haftada bir defa özel kimyasal bir maddeyle, ya da sirkeli suyla tek tek silinip kurulanması gerekiyor Yoksa matlaşır, salonun görüntüsünü bozar Görüntü bozulunca ne olur, misafirler ayıplar Sanki misafirler bizi teftişe geliyor
Aslında, esas ayıp olanı, misafiri, eşyalarla tıkış tıkış salonlarda eşyaların esaretine terk etmek ve bu esarete bekçilik yapmaktır Ne zamandır atadan kalma bir kanepeye sere serpe uzanma hasreti içindeyiz Salonun ortasında çocuğumuzla, torunumuzla alt alta, üst üste yuvarlanmak için yanıyoruz Ne çare, yürüyecek kadar bile yer yok  Ayağınızı uzatmaya kalksanız hemen bir yerlere çarpıveriyor Namaz mı kılmak istiyorsunuz, o zaman birçok eşyanın yerini her vakitte geçici de olsa değiştirme zahmetini göze almanız şart!
Söyler misiniz lütfen, koltuğa bağdaş kurabiliyor, yorgun ayaklarınızı sehpaya koyabiliyor musunuz? Gerekirse salonunuzun bir köşesinde kıvrılıp yatabiliyor musunuz? Nerde?!  
Koltuklar, vitrinler, sehpalar, avizeler, vazolar, büfeler sanki hepsi insana düşman  Hepsi el ele verip huzurun yolunu kesmiş Kendi ortamımızda yabancı gibiyiz Bir yerlere çarpmamak, bir şeyleri kırmamak için sürekli tetikte olmamız gerekiyor Evlerimizde eşyaların saltanatı sürüyor Evlerimize eşyalar hâkim, biz ise herhalde mahkûmuz 
"Konfor içeri, huzur dışarı!" demekte haksız mıyım?"
MEHMET ORUÇ
|