Nuh’Un Gemisi Ve Titanik

Abdullah HAKAN

Nuh’un gemisini amatörler inşâ etmişti, titanik adı verilen süper transatlantik gemisini ise profesyoneller İngiltere’de inşa edilen bu gemi için hâşa, “Allah, bile batıramaz” demişlerdi Titanik, ilk çıktığı seferde okyanusun diplerine batarak binlerce kişiye mezar oldu Nuh’un gemisi ise tamamen doğal, fıtri ve de ilahi telkinlerle ve haram karıştırılmadan, yanlızca Allah(cc)’ın rızası gözetilerek inşâ edildi Yolcularını tarihe kaydedilmiş en büyük tûfandan korudu
Böyle bir metafor’u kullanmamızın sebebi, insanoğlunun Rabbinden uzaklaştığı, O’na kafa tuttuğu ve kendi aklını her şeyin ölçüsü olarak tayin ettiği müddetçe rahat ve huzur bulamayacak olmasını belirtme arzumuzdur Bizi ilgilendiren kısmı ise bu topraklarda tamamen fıtri ve ilahi endişelerle inşâ edilen, Osmanlı İslam devletinin 600 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olmasıdır Herkesin hâla böyle bir sistem nasıl kurulur ve bunca süre nasıl devam ettirilir diye konuştuğu, düşmanlarının bile övgüyle bahsettiği ve bu devletin yapısını, işleyişini hâla incelediği bilinen bir gerçektir Asıl gerçek ise, inşâ edilen devletin ve toplumun siyasi ve sosyal açıdan, deyim yerindeyse Nuh(as) kriterlerine yani tevhîdi ve tekvîni yasalara uyularak oluşturulmasıdır
Ancak daha sonra bu yasalardan(Tevhîdi ve tekvîni) uzaklaşınca çöküş mukadder olmuştur Hemen ardından yeni inşâ ediciler batılılaşma ve uygarlaşma(uşaklaşma) adına modern bir titanik inşâsına karar vermişlerdir Bu gemi çağdaşlık tersanesinde laik ve Hıristiyan toplum mühendisliği teknikleriyle inşâ edilecek ve o şekilde oluşturulacaktı ve de oluşturuldu Artık bu geminin rotasına Allah(cc) karışamaz dendi, bu geminin yönetiminde tamamen çağdaş ve batılı kafa sahipleri, kaptanlar söz sahibi olacaktı Bakınız yeni rotaları ve yeni ufukları için bu kaptanlar neler söylüyordu:
“Güneş, denizden şarkılarla yükseliyor, şarkılarla batıyor Hayat, gündüz coşkun, gece seyyah bir musiki halinde Erkekler uryan kahramanlar, kadınlarda ince tüllerle örtülü uzun sebular gibi… Zevce zevcleri gördüm, kollarını birbirlerinin omuzlarına atmış yürüyorlardı… Beni bu beldenin saadeti ürküttü… Burada aşk, din, san’at; hayat halinde mütecelli Bu âlem bir sebûtraşın eseridir; bu eseride eski bir sebudan numune alarak yaptı” Böyle söylüyordu Yahya Kemal ve ekliyordu: “Yunan esatiri her kavmindir”, Medeni insanların ebedî kitabıdır
Birazda Yakup Kadri’yi dinleyelim: “Bütün kitaplarımı yaktım… Kaybettiğim zamana ağlıyorum… Nihayet menbaı buldum Fakat, heyhat, neden sonra… Şimdi kendimi genç, kavî, yüksek ve geniş buluyorum” İşte yeni geminin kaptanları bunlardı
Evet, üstad Cemil Meriç’in deyimiyle dev papağanlaşmış, düşmanın putlarını takdis etmeye başlamıştı Gemi putperestler ülkesine doğru yol alırken bütün katlar ve kamaralar, heykeller ve resimlerle doldurulmuş, putperest anayasalar ise geminin yeni kanunları olmuştu
Bunların akıl babalarından biri, Summer Maine isimli kafir şöyle diyordu “Tabiatın kör kuvvetleri bir yana, kainatta hareket eden ne varsa kaynağı Yunan’dır” Evet geminin kılavuzları bunlardı Bu geminin su alması, batması, karaya oturması mukadderdi… Ve vicdan sahibi bir ecnebi Metternich resmen uyarıyordu ve şöyle sesleniyordu: “Bâbıâli’ye tavsiyemiz şu: hükümetinizi dinî kanunlarınıza saygı esası üzere kurunZamana uyun,çağın ihtiyaçlarını dikkate alınİdarenizi düzene sokunıslah edinAma yerine,size hiç de uymayacak olan müesseleri koymak için eskileri yıkmayınBatı temelinin kanunları HıristiyanlıktırTürk kalınızAvrupa’nın şartları başkadır,Türkiye’nin başkaAvrupa’nın temel kanunları,Doğu’nun örf ve âdetlerine taban tabana zıttırİthal malı ıslahattan kaçınınBu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler”
Evet gelinen bu noktada maalesef ıslahat adına yapılan inkılaplar bu millete tam bir “kültür ve küfür şoku “ yaşatmıştır Bu arada inşâ edilen bu geminin içinde ise resmi ve gayr-i resmi çeteler cirit atmakta, on-onbeş yılda bir geminin içerisinde anarşi ve karmaşa çıkartıp gerekirse kaptanlar idam edilmektedir Geminin katları ırk esasına göre tanzim edilip bazı yolcular daha mutlu ilan edilerek, geminin yolcuları arasında huzursuzluk çıkartılarak, geminin içinde kıyasıya bir savaş başlamış, su ve hürriyet için gemi delinmeye başlamış, hatta delmeyen domuz ilan edilmiştir
Sünnetullah gereği uyulması gereken ilahi yasalara uyulmadığından dolayı gemi devamlı kavga, kaos ve kargaşa halinde kimin ne adına yönettiği belli olmayan bir gemi haline gelmiştir Biz Müslümanları ilgilendiren kısmı ise bu geminin içerisinde nasıl davranmamız gerektiğidir Geminin içerisinde Tevhid’e davet ve batıl ideolojilerle uzlaşmadan şahitlik görevimizi yerine getirmek birinci vazifemizdir ve sünnetullah’a uyanda budur Ayrıca kendi gemimizi inşâ için Nuh(as) kriterlerine uyarak(tebliğ bin senede sürse) tevhidi ve tekvini yasalar çerçevesinde Rabbani metod’dan asla uzaklaşmamız gerekmektedir