Prof. Dr. Sinsi
|
Kötü Ahlak Ve İlaçları
KÖTÜ AHLÂK VE İLÂÇLARI
Müslimânın herşeyden evvel kalbini temizlemesi lâzımdır Çünki, kalb, bütün bedenin reîsidir Bütün uzvlar kalbin emrindedir Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İnsanın bedeninde bir et parçası vardır Bu iyi olursa, bütün uzvlar iyi olur Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur Bu, kalbdir) buyurdu Ya’nî bu, yürek denilen et parçasındaki gönüldür Bunun iyi olması, kötü ahlâkdan temizlenmesi ve iyi ahlâk ile tezyîn edilmesidir İnsanın sûretine, şekline (Beden), (Halk) denir İnsanın kalbindeki kuvvete, hâle, huya (Hulk) denir (Ahlâk-ı zemîme), kalbin hastalıklarıdır Bunların tedâvîleri güçdür İlâclarını iyi bilmek ve iyi kullanmak lâzımdır Hulk, ya’nî huy, kalbdeki meleke ve kalbdeki arzû, hâl demekdir İnsanın i’tikâdı, sözleri, hareketleri, hep bu kuvvetden hâsıl olmakdadır İhtiyârî hareketleri, huyunun eserleridir
Ahlâkı tebdîl etmek, kötüsünü yok edip, yerine iyisini getirmek mümkindir Hadîs-i şerîfde, (ahlâkınızı iyileşdiriniz!) buyuruldu İslâmiyyet mümkin olmıyan şeyi emr etmez Tecribeler de, böyle olduğunu göstermekdedir [Tecribe, kat’î bilgi elde etmeğe yarıyan üç vâsıtadan biridir Bu vâsıtalardan ikincisi, Muhbir-i Sâdıkın haber vermesidir Üçüncüsü, hesâb ile anlamakdır ] İnsanların, ahlâklarını tebdîl etmek isti’dadları aynı değildir
Ahlâkın menşei, sebebi, insânî rûhun üç kuvvetidir Bunlardan birincisi, rûhun (İdrâk) kuvvetidir Buna (Nutk) ve (Akl) denir Nutkun nazarî kuvvetinin mu’tedil, orta mikdârına (Hikmet) denir Hikmet, iyiyi kötüden, hakkı bâtıldan ayıran kuvvetdir Bu kuvvetin lüzûmundan fazla olmasına (Cerbeze), ya’nî ukalâlık denir Cerbeze insan, mümkin olmayan şeyleri anlamağa kalkışır Müteşâbih âyetlere ma’nâ verir Kazâ kader üzerinde konuşur Mekr, hiyle, sihr gibi zararlı şeyler yapar Bu kuvvetin lüzûmundan az olmasına (Belâdet), ya’nî ahmaklık denir Böyle kimse, hayrı, şerri birbirinden ayıramaz Nutkun amelî kuvvetinin orta olmasına (Adâlet) denir Adâletin azı çoğu olmaz
Ahlâkın kaynağı olan kuvvetlerden ikincisi (Gadab)dır Hayvânî rûhun kuvvetidir Beğenmediği, istemediği birşey karşısında, kanı harekete gelir Bu kuvvetin insânî rûh tarafından te’mîn edilen orta mikdârına (Şecâ’at), cesâret denir Lüzûmlu, fâideli işlere atılmakdır Müslimânların, iki mislinden fazla olmıyan kâfirlerle harb etmeleri, mazlûmu zâlimden kurtarmaları böyledir Bu kuvvetin fazla olması (Tehevvür), atılgan, saldırgan olmakdır Çabuk hiddetlenir Bu kuvvetin az olması (Cübn), korkaklıkdır Lüzûmlu olan şeyi yapmakdan çekinir
Rûhun kuvvetlerinden üçüncüsü (Şehvet)dir Hayvânî rûhun, kendine tatlı gelen şeyleri istemesidir Bunun insânî rûh tarafından te’mîn edilen orta mikdârına (İffet), nâmûs denir İnsan, tabî’atinin muhtâc olduğu şeyleri, islâmiyyete ve insanlığa uygun olarak yapar Lüzûmundan fazla olmasına (Şereh), hırs ve fücûr denir Halâldan olsun, harâmdan olsun, her istediğini elde etmeğe çalışır Başkalarının zararına da olsa, beğendiği şeyleri toplar Şehvetin lüzûmundan az olmasına (Humûd), uyuşukluk denir ki, hasta olduğundan veyâ hayâsından, yâhud korkusundan, kibrinden, muhtâc olduğu şeylere kavuşmakda gevşek davranır
Yukarıda bildirilen dört orta derece, ya’nî hikmet, adâlet ve iffet ve şecâ’at, iyi huyların esâsıdır İnsan, rûhun üç kuvvetinden hikmete tâbi’ olunca, diğer ikisine, ya’nî gadaba ve şehvete hâkim olur Bu ikisini, orta dereceli olan iffete ve şecâ’ate kavuşdurarak se’âdete erer Eğer, aklın nazarî kuvveti; orta derecesi olan hikmeti bulamayıp, iki kötü uca meyl ederse, kötü huylar hâsıl olur Aşırı olan altı huy, her zemân kötüdür Orta derecede olan dört huy da, kötü niyyet ile yapılınca, kötü olur Mala, mevkı’e kavuşmak için, din adamı olmak, riyâ ile, gösteriş olarak nemâz kılmak ve cihâd yapmak, hikmeti kötüye kullanmak olur Bir zevke veyâ mevkı’e kavuşmak için, ba’zı zevklerini terk etmek, iffeti kötüye kullanmakdır
Esâs olan dört iyi huydan herbirinin, eserleri, alâmetleri vardır Hikmetin yedi eseri vardır Şecâ’atin ve iffetin onbirer eserleri vardır
Kötü huyların ilâcı - Kötü huyların hepsi için müşterek ilâc, hastalığı ve zararını ve sebebini ve zıddını ve ilâcın fâidesini bilmekdir Sonra, bu hastalığı kendinde teşhîs etmek, aramak, bulmak gelir Bu teşhîsi kendi yapar Yâhud bir âlimin, rehberin bildirmesi ile anlar Mü’min, mü’minin aynasıdır İnsan kendi kusûrlarını zor anlar Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusûrunu öğrenir Sâdık olan dost, onu tehlükelerden, korkulardan muhâfaza eden kimsedir Böyle bir arkadaş bulmak çok müşkildir Bunun içindir ki, İmâm-ı Şâfi’î:
Sâdık dost ve hâlis Kimyâ
az bulunur, hiç arama! buyurdu
Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” de,
Arkadaşım aybıma uyardı beni,
kardeşlik sünnetinin budur temeli! buyurdu
Düşmanlarının kendisine karşı kullandıkları kelimeler de, insana ayblarını tanıtmağa yarar Çünki düşman, insanın ayblarını arayıp, yüzüne çarpar İyi arkadaşlar ise, insanın ayblarını pek görmezler Birisi İbrâhîm Edhem hazretlerine, aybını, kusûrunu bildirmesi için yalvarınca, seni dost edindim Her hâlin, hareketlerin, bana güzel görünüyor Aybını başkalarına sor dedi Başkasında bir ayb görünce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa, bundan kurtulmağa çalışmak da, kötü huyların ilâclarındandır (Mü’min mü’minin aynasıdır) hadîs-i şerîfinin ma’nâsı budur Ya’nî, başkasının ayblarında, kendi ayblarını görür Îsâ aleyhisselâma, bu güzel ahlâkını kimden öğrendin dediklerinde, (Bir kimseden öğrenmedim İnsanlara bakdım Hoşuma gitmiyen huylarından ictinâb etdim Beğendiklerimi ben de yapdım) buyurdu Lokman hakîme, (Edebi kimden öğrendin) dediklerinde, (Edebsizden!) dedi Selef-i sâlihînin, Eshâb-ı kirâmın, Velîlerin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hayât hikâyelerini okumak da, iyi huylu olmağa sebeb olur
Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araşdırmalı, bu sebebi yok etmeğe, bunun zıddını yapmağa çalışmalıdır Kötü huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak için çok uğraşmak lâzımdır Çünki, insanın alışdığı şeyden kurtulması müşkildir Kötü şeyler nefse tatlı gelir
İnsanın, kötü şey yapınca, arkasından riyâzet çekmeği, nefse güç gelen şey yapmağı âdet edinmesi de, fâideli ilâcdır Meselâ, bir kötülük yaparsam, şu kadar sadaka vereceğim veyâ oruc tutacağım, gece nemâzları kılacağım diye yemîn etmelidir Nefs, bu güç şeyleri yapmamak için, onlara sebeb olan kötü âdetini yapmaz Kötü ahlâkın zararlarını okumak, işitmek de, fâideli ilâcdır Bu zararları bildiren hadîs-i şerîfler çokdur Bunlardan birkaçı şunlardır:
1 - (Allah katında kötü huydan büyük günâh yokdur ) Çünki, bunun günâh olduğunu bilmez Tevbe etmez İşledikçe, günâhı katkat artar
2 - (İnsanların hiç çekinmeden, sıkılmadan yapdıkları günâh, kötü huylu olmakdır )
3 - (Her günâhın tevbesi vardır Kötü ahlâkın tevbesi olmaz İnsan, kötü huyunun tevbesini yapmayıp, dahâ kötüsünü yapar )
4 - (Sıcak su buzu eritdiği gibi, iyi ahlâk da, hatâları eritir Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlâk, hayrâtı, hasenâtı mahv eder )
Kötü niyyet ile olmıyan hikmet, adâlet, iffet ve şecâ’at, iyi ahlâkın kaynağıdır İyi huylu olmak için ve iyi ahlâkını muhâfaza edebilmek için, sâlih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir İnsanın ahlâkı, arkadaşının huyu gibi olur Ahlâk, hastalık gibi sârîdir Kötü huylu ile arkadaşlık etmemelidir Hadîs-i şerîfde, (İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibi olur) buyuruldu Fâidesiz şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmakdan ve münâkaşa etmekden ictinâb etmelidir İlm öğrenmeli ve fâideli işler yapmalıdır Ahlâkı bozan, şehveti harekete getiren seks, fuhş kitâbları okumamalı, böyle radyo ve televizyondan sakınmalıdır İyi huyların fâideleri ve harâmların zararları ve Cehennemdeki azâbları, hep hâtırlanmalıdır Mâl, mevkı’ arkasında koşanlardan hiçbiri murâdına kavuşamamışdır Mâlı, mevkı’i hayr için arıyan ve hayr işlerde kullanan, râhata, huzûra kavuşmuşdur Mal, mevkı’ gâye olmamalı, hayra vâsıta olmalıdır Mal, mevkı’ ,bir deryâya benzer Çok kimse, bu denizde boğulmuşdur Allahü teâlâdan korkmak, bu deryânın gemisidir Hadîs-i şerîfde, (Dünyâda, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı!) buyuruldu İnsan, dünyâda bâkî değildir Dünyâ zevklerine daldıkça, derdler, üzüntüler, güçlükler artar
Alıntı
|