Heyhat Zalimler Nekadar Acizsiniz...!!!

HEYHAT ZALİMLER! NE KADAR ACİZSİNİZ !



Bazen zulmün manzaralarını zihnimde resimleştirmek istiyorum Zalimlerin hüküm sürdüğü zulüm dünyasına dair, yürekleri dağlayan öyle kareler, hafıza arşivinden ruhun ekranına yansıyor ki… Bombalarla yıkılmış evlerin kalıntıları üzerine oturmuş, zulmün acısının derin bakışlarına gömülen Filistinli çocuklar gelir gözlerimin önüne Ülkesini işgal eden işgalcilerin tankı önünde, iki çocuğunun ellerinden tutmuş kurtulmak için koşan babanın acı manzarası ve yaşlı gözleri ilişir gözlerime İnsanlığın kara geçmişinde yer alan, akbabaların ölümünü beklediği kara çocuğun resmini barındırır hafızam Irzları pay-ı mal edilen Müslüman kadınların feryatları ve acı çığlıkları doluşur içime Zindanlarda kalan Müslümanların, anne-babaları ve eş-çocuklarının yıllarca süren ayrılık acısı manzaralarıyla, hayalim karelenir, yüreğim parelenir…


Pek azından haberdar olduğumuz o kadar çok zulüm vakıaları yaşanmış ki, yakın tarih ve günümüz dünyasında Dakika geçmiyor ki, dünyanın farklı bölgelerinde Müslümanlar zulme uğruyor olmasın Müslümanların uğradığı, izahı zor zulümlerden bir tanesi de merkezi Elazığ’da faaliyet gösteren İHYA DER’in 18 kişilik başkan, yönetici, üye ve temsilcilerine toplam 150 yıl ceza verilmesidir Valilik ve emniyet izinleri alınmış ve diğer STK’lar ile ortak düzenledikleri İslami faaliyetlerden dolayı, değil 150 yıl, bir gün dahi ceza verilmesi büyük bir zulümdür Bu cezayı katmerleştiren bir husus da cezalandırılanlar arasında biri 50 yaşlarında, diğeri de koltuk değneği ile ancak yürüyebilen iki bayan ile 60 yaşlarında yaşlı Müslüman bir âlimin oluşudur


TC’nin mevcut kanunlarına göre de büyük bir hukuksuzluk olan böyle bir cezayı veren Malatya 3 Ağır Ceza Mahkeme heyetinin mantığı ve zulmü, ancak seleflerinin mantığı ve zulmü ile izah edilebilir Tarih, saltanatı ele geçirip hâkim pozisyonunda olan zalimlerin, mazlumlara uyguladığı zulümlerle doludur Ellerindeki gücü, otoriteyi keyfe ma yeşa (diledikleri şekilde) kullanma hususunda ilahlık taslamışlar “Allah, kendisine hükümranlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı (Nemrud’u) görmedin mi? O zaman İbrahim (ona): ‘Rabbim hayat veren ve öldürendir!’ demişti (O ise): ‘Ben de hayat verir ve öldürürüm’ dedi” Rivayetlere göre Nemrut, keyfince hükmetmiş olduğu iki mahkûmdan birini öldürttü ve diğerine affetmek suretiyle hayat verdi Nemrut, bu şekilde bir ispat yoluna gidip ilahlık ve rablık taslamıştı


Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesi’nin mantığı da Nemrudi bir mantık, fiili de Nemrudane ilahlık taslamaktır Yarım saat ara ile suçlamaları tamamen aynı olan iki dosyadan İHYA DER’in Malatya Şubesi yönetici ve üyelerinin hepsine beraat veriyor, derneğin Elazığ merkezine ceza yağdırıyor Yani dilediğimi cezalandırır, dilediğimi affederim Dilediğimi -serbest bırakarak- hayat verir ve dilediğimi de cezalandırmak suretiyle bir nevi öldürürüm


Mevcut yasalarına göre dahi çok büyük bir hukuksuzluk olan bu cezaları, mahkeme heyeti nasıl vermiştir? Evet, farklı hesaplar güdülerek yapılan operasyon ve neticesindeki cezaların en temel sebebi, İslam’a olan kadim ve azılı düşmanlıktır Suç unsuruna bina edilmiş bir ceza değil, kin ve düşmanlık üzerine bina edilmiş birer cezadır bunlar


Bu ceza ile verilmek istenen mesajlardan biri de, siz kanunlar dışında çalışsanız da sizi cezalandıracağız, kanunlar dairesinde çalışsanız da sizi cezalandıracağız Yani İslami hayatı ve çalışmaları terk etmedikçe, her hal-u kârda sizi cezalandıracağız


Ayrıca yasal zeminde çalışan İHYA DER’in başına örülmek istenen komplo ve verilen ceza ile Sivil Toplum Kuruluşları’nın önü alınmak isteniyor STK’lar işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor Asker devlet baskısının yaşandığı dönemlerdeki diktatörlüğe özlem ile asker kafalı yargı mensupları harekete geçiriliyor Bu kararın emsal oluşturması gayretinde olacak olan İslam karşıtı cenah, bunu elde edince ağız salyalarını akıta akıta bu tür dernek ve vakıfların üzerine gidecekler Hakkın sesini kısıp, kendileri ve zulümleri baş başa kalacak


Ülkenin demokrasi doğurmak adına gebelik dönemine girdiği bu süreçte, ya kör-topal demokrasiyi dahi saltanatlarının sonu olarak gören derin zevat, iktidara düşük yaptırmak için türlü hesaplar ve planlar kuruyor Veyahut birileri seksen yıllık zulüm ile çakılmış derin kazıkları sökerken, yerine kendi derin kazıklarını yine Müslümanlara zulüm üzerine çakma gayreti içinde İkinci tahmin doğru ise, ne gariptir! Seksen yıllık kazıklar, biz İslam’ı savunan Müslümanlara zulüm üzerine çakıldı Şimdi onları sökmeye çalışanlar da yine biz İslam’ı savunan Müslümanlara zulüm üzerine kendi kazıklarını çakıyor


Bir başka gerçek daha vardır ki, muhafazakâr iktidarlar, kendilerine yönelen iç ve dış baskıları bertaraf etmek için, İslami mücadele verenleri hep birer kurbanlık olarak görmüşler İrtica ile mücadele ettiklerine dair, gerektiğinde bizleri feda etmekten sakınmamışlar Zalim iktidarların parçaladığı av, muhafazakâr iktidarların ise feda ettiği kurbanlık olmuşuz her daim


Bu ülkenin Cumhuriyet Tarihi, zulmün devletleşme tarihidir Kurtların çoban postuna bürünüp çobanlık yaptığı Müslüman halk, senelerdir bu çoban kurtlar tarafından zulme uğruyor, kovalanıyor, kaçırılıyor, parçalanıyor Çobanları, kurtlar olan bir sürünün hali nice olur?!


Bugün toplumun parçalanmasının ve bölünmesinin temelinde, devlet kurumlarının başına oturmuş ve çoban postu giymiş kurtlar vardır Devlet kurumlarının görünen yüzü ile görünmeyen derin yüzü bu kurt çobanlardan arındırılmadıkça, toplum huzur yüzü görmez, millet ittifak etmez ve zulüm devam ettiği gibi, zulme karşı mücadele de devam eder


Müslümanlar, bu ülkenin farklı kurumlarında devletleşen ve derinleşen İslam düşmanlığının pek çok zulmüne maruz kalmışsa da en ağır zulümlerini güvenlik güçleri ve mahkemeler üzerinden gördüler ve görmeye devam ediyorlar İstiklal Mahkemeleri zihniyetinin halen derinden derine devam ettiği Türkiye’deki yargı sistemi, İslam düşmanlığı güdüyor Bu cezalarla, bunu bir kez daha göstermiştir Müslümanları, İslami kimlik ve şahsiyetleri ile Allah’a olan imanlarından dolayı cezalandırmışlardır Tıpkı, Ashab-ı Uhdud tarafından ateş dolusu çukurlarda yakılan Müslümanlar gibi: “Ve onlardan (o müminlerden) Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar” (Buruc: 8)


Ve tıpkı Firavun gibi, hakka teslim olup Allah’a iman etmek suretiyle secdeye kapanan sihirbazlara; “Muhakkak ki, ben sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizi darağaçlarında astıracağım” demişti Firavun dediklerini yapmış fakat sihirbazlar da Firavun’un tehditlerine ve zulmüne karşı sabrı kuşanmış, hücrelerine işleyen bir iman ve hakikati, zalim Firavun’un yüzüne haykırmışlardır: “Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana asla tercih etmeyiz Artık ne hüküm vereceksen ver! (Artık yapacağını yap!) (Sen) ancak bu dünya hayatına hükmedersin!” (Taha: 1)


Zalimlerin zulmü ve hükmü, ancak bu dünyanın fani nefesleri kadardır Şu anda Müslümanlara verilen en ağır ceza, “ömür boyu” hapis cezasıdır Sahi, ömrün boyu ne kadardır? “Ömüüür boyu” diye ağırlaştırılan şey, nefes alıp vermek kadar değil midir? Kalbin atışları miktarınca değil midir? Kalp atışının bittiği yerde, ömrün boyu da bitmiyor mu? Ölümden sonrasının bir ömür boyu var mı ve zalimlerin hükmü oraya geçer mi? Heyhat zalimler! Ne kadar acizsiniz!


Ömür boyu ceza verilen fakat ömrünün boyu bitip vefat eden ve ebedi hayata uğurlanan Müslüman kardeşlerimizin varlığı, zalimlerin cezalarının da kendileri gibi aciz olduğunu gösteriyor Müslümanların çektikleri fani zorlukların arkasındaki, çabuk gelecek olan ebedi hayatın ve kurtuluşun yakınlığını gösteriyor


Sabreden cennet yolcuları olmak duası ile…



Said Şahin (inzar Dergisi 65 Sayısı)