Prof. Dr. Sinsi
|
Gayeden Sapma
Gayeden Sapma
Gayeden sapma, sapmaların en tehlikesi ve en çok dikkat edilmesi gerekenidir Davet yolunda bizim "gayemiz" Allah Teala'dır Buradaki sapma, Allah'tan başkasını kastetme anlamına gelir Veya en azından şahsi arzuları, dünyevi maksatları ve başka gayeleri Allah'a ortak yapmamaktır Malumdur ki, basit dahi olsa, gayeden herhangi bir sapma ameli boşa çıkarmak ve kabul edilmemek için tümüne arız olur Çünkü, Allah şirkten müstağnidir O ancak, kendi rızası için yapılan ameli kabul eder Bundan ötürü, niyetin Allah için halis, her türlü şüpheden temizlenmiş olması davet yolunun temel prensibidir Çünkü nefsin birçok arzuları vardır Şeytan, insanoğlunun içinde kanın dolaştığı gibi dolaşır, bıkmadan usanmadan devamlı onun ibadetlerini ve cihadını ifsad etmeye, amellerini ve sevaplarını boşa çıkarmaya uğraşır  
Riya, gurur, kibir, kendini yükseklerde görme, liderlik sevdası, kendisini gösterme arzusu, mal, mülk, makam ve mevkii gibi dünyalıklar elde etmek ve diğer geçici dünyevi şeyler  Bunların tümü, kişiyi gayesinden saptıran manevi hastalıklardır Zira bedensel hastalıkların etkileri, dünya hayatı döneminde, fani olan beden üzerindedir Ama kalb hastalıklarının etkisi dünya ve ahiret boyunca ebedi olan ruhla birlikte devam edip gider Çünkü kalp hastalıkları niyeti bozar ve amelleri boşa çıkarır
Kalp hastalıklarının her insanda bulunduğunu bilmeliyiz Fakat mü'min, onlara devamlı karşı koyar, iman ve takva gücüyle, Rabbinden korkması sebebiyle, niyetini yenilemesi, Allah katındaki mükafatın daha hayırlı ve ebedi olduğuna kesinkes inanarak, tüm dünya menfaatlarına karşı Allah'ın yanındakileri tercih etmesi sebebiyle o kalp hastalıklarını kendi içinde yener  İnsanın içinde devamlı olarak hayra iten faktörlerle, şerre çeken faktörler çekişme ve boğuşma halindedir Nefsini temizlemek ve Allah'a yaklaşmak için devamlı nefsiyle mücadele içindedir Dünyevi arzular ve vücudun istekleriyle o, sürekli bir çekimin etkisi altındadır
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir "
"Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki, Allah iyi davrananlarla beraberdir "
Gayeden sapmanın, dünyevi maksatlara tam bir yönelme ve tümüyle Allah'tan uzaklaşma anlamına gelmesi şart değildir Fakat yalnızca bu maksatlardan bir miktarının niyette bulunması ve kalpte o miktarın karar kılması, ameli ifsat etmek ve Allah rızası dairesinden çıkarmak için yeterli bir sapmadır
Gayeden sapmadaki gizli tehlikelerden biri de şudur: Niyetin yeri kalp olunca, bazan sapma vuku bulur ve insanlar tarafından görülmez Ancak belirtileri ortaya çıkınca anlaşılır O zaman bu kişi sorumluluk mevkisinde ise, özellikle kötü etkiler bırakır veya başkasını bozmuş olur Sonunda bu gibi hastalıklara yakalanan kişileri saflardan uzaklaştırmak yerine, onların kendilerini düzeltmelerine kalplerini temizlemelerine, niyetlerini Allah için halis kılmalarına yardımcı olmak gerekir Allah bize bu davanın her türlü kirden arınmasını vaad etmiştir Allah kime hayır murat etmişse onu hayra kavuşturur, kime de bunun dışında bir şey murat etmişse hayırdan uzaklaştırır Nitekim davetlerin uğradığı imtihanlar ve çileler -ki bunlar davetlerde Allah'ın kanunudur- safı temizler ve sadıkı, sadık olmayandan ayırır
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Elif, Lam, Mim insanlar imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir Elbette, Allah doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır "
İhlasın önemi ve gerekliliği için birçok ayeti kerime ve hadis-i şerif gelmiştir Örnek olması için bir kaçını naklediyoruz:
"De ki, ben dini, Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum Müslümanların ilki olmakla emrolundum De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım De ki; ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim "
"De ki, şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümün hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir "
"Dikkat et, halis din Allah'ındır  "
"Dini yalnız kendisine has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekat vermeleri için ancak onlara müslüman olmaları emrolundu İşte sağlam din odur "
Hadis-i Nebevilerinden de: "Ameller niyetlere göredir" hadisini öncelikle zikredebiliriz Bu hadis, niyetin amelle ve cezaya etki edebileceğini izah ediyor
Ebu Hureyre (r a )'den bir hadis  Resulullah (a s )'ın şöyle buyurduğunu nakleder:
"Şüphesiz Allah sizin vücutlarınıza ve suretlerinize bakmaz, fakat kalplerinize bakar  "
Bir hadis rivayeti de Ebu Musa el Eş'ari (ra )'den Rivayetinde diyor ki:
"Resulullah (a s )'a kahramanlık göstermek, taassub ve riyakarlık için savaşan kişi hakkında, "bunlardan hangisi Allah yolundadır?" diye soruldu
Resulullah (a s ):
"Allah'ın kelimesinin yücelmesi için savaşan Allah yolundadır " buyurdu "
Davet yolunda öneminden dolayı, Şehid İmam el-Benna, ihlası bey'atın rükunlarından biri yaptı Çünkü her kardeş için, ihlas, vefa, her türlü şüpheden korunmak gerekli oluyor, ta ki, kardeş bey'atını bozmasın  
O, İhlasın anlamını şöyle açıklıyor:
"Ben ihlas kelimesi ile kardeşin sözüyle, ameliyle ve cihadıyla gösterişe, zenginliğe, makama, şöhrete, ileri-geri olmaya bakmadan, Allah'ın rızasına kasdetmesini söylemek istiyorum Bu sayede o, dava ve inancın eri olur, menfaat ve çıkarın eri değil "
Ayet şöyle der:
"De ki; şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir  O'nun ortağı yoktur Bana böyle emrolundu "
Müslüman kardeş "Allah gayemizdir, Allah en büyüktür ve hamd Allah'a mahsustur" sözlerinin manasını bu sayede anlar
Davet yolundaki davetçinin, Allah'a verdiği sözü değiştirmeksizin ve döneklik yapmadan ölünceye kadar tutması asaletindendir Böylece o, Allah Teala'nm haklarında şöyle buyurduğu kişilerden olur:
"Mü'minler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehidliği) beklemektedir Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir Çünkü Allah, sadakat gösterenleri sadakaları sebebiyle mükafatlandıracak, münafıklara -dilerse- azabedecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir
Biz bundan sonra, inşaallah belki faydası olur diye, davet alanında yaşadığımız süre içinde karşılaştığımız bu tür sapmalar etrafındaki görüş ve düşünceleri sunacağız
Müslüman kardeş musibet ve belalarla imtihan olunca, bazan başarılı olur ve zanneder ki artık fitneden kurtuldu Halbuki o, dünya fitnesi ve varlıklarına maruz kaldığı vakit bazan imtihanı kaydeder, işte buna dikkat etmeliyiz Sonra Allah düşmanları, dava sahiplerine işkence ve eziyet ile davalarından vazgeçirmeye, onları dünya makam ve benzeri savaş yöntemleriyle davalarından döndürmeye başvururlar Yine onların bu konuda İslami çalışma için temkin ve destek gerektiğini ileri sürerek onları kandırmaya başvurduklarını görürüz Halbuki onlar yalancıdırlar
Sevgili Peygamberimiz (a s ) darlık içinde yaşadı Halbuki o isteseydi, insanların en çok refah içinde yaşayanı olurdu Fakat o, bize züht ve dünya nimetlerine karşı isteksizlikte örnek olması için böyle davrandı Çünkü dünya devamlı kalınacak bir yurt olmadığı gibi nimetler yurdu da değildir Gevşeklik daha çok gevşekliğe ve yere çakılıp kalmaya sürükler Biz davet yolunda Resulullah (a s )'ı kendimize rehber edindik Bundan ötürü O'na uymalıyız ve dünya fitnesine karşı dikkatli olmalıyız
Kur'an-ı Kerim'in, Firavun'un büyücüleri hakkında bize anlattığı kıssadan ibret almalıyız İman onları nasıl değiştirdi ve değer yargılarını doğrulttu? Bunları düşünüp ders almalıyız Büyücüler Firavun'dan mal ve mevki istemeye geldiklerinde, Firavun onları, inanmış insanlar olarak görünce şaşırıp kaldı Etrafa tehditler savurmaya başladı Ama onlar Firavun'un tehdidinden korkmadılar Ve Kur'an'daki ifadeye göre şöyle dediler:
"(Firavun'a) Dediler ki: "Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik " Allah (Mükafatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır "
Firavun'un büyücülerinin durumu bu olunca, davet yolunda yürüyen kişinin, yönünü Allah'a çevirdikten sonra, vazgeçip dünyaya yönelmesi caiz olur mu?
Biraz önce değindiğimiz aldatma hastalığının belirtilerinden biride kardeşin zekasıyla, bilgisiyle, işleri iyi değerlendirmesiyle, politika sanatını, yöntemlerini ve düşmanla manevra keyfiyetini bilmekle ve benzeri şeylerle, başkalarına karşı ayrıcalıklı olduğunu zannetmesidir Bir de kardeşin, diğer kardeşlere karşı büyüklenmesi, onlar davette ileri olsalar da onlara gerekli değeri vermemesi de hastalık belirtilerindendir Bu gibi kişiler tarafından davete iyilik yapılsa da onlar; Allah'ın kendilerine olan lütfunu, yardımını ve desteğini unutup, bu yardımın kendi güç ve yetenekleri sayesinde gerçekleştiğini sanırlar ve bu olmasaydı herhangi bir hayır gerçekleşmezdi derler Bu mantık bize Karun'un "(servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi" mantığını çağrıştırmaktadır
Liderlik sevdasına kapılan kişinin, fertleri cemaate bağlamaktan ziyade, kendi şahsına bağlamaya çok düşkün olduğuna temas etmiştik Bu duyguyu teşvik edenler onun yanına üşüşürler Bundan dolayı da mevkileri, üstünlükleri ne olursa olsun, şahıslara bağlanmaktan sakındırmak gerekir Çünkü canlının akıbetine güven olmaz
Üzerlerinde, bu hastalıkların bazı belirtileri görülen insanlar, kendilerinde bu hastalığın varlığını kabul etmezler Belki de Seylan'ın kendilerini aldattığının farkında değildirler Bazan da, şahsi çıkarı için değil de davanın çıkan için böyle yaptığını iddia ederek durumuna gerekçe bulmaya çalışır
Bazıları, iyi niyetle, bu tür hastalık sahiplerine, saflarında çatışma çıkmasına gönlü razı olmadığından veya cemaatin yaptığı çalışmaların boşa çıkacağından ya da buna benzer sebeplerden dolayı kendilerini onlara iyi davranmak zorunda hissederler Fakat şurası iyi bilinmelidir ki, bu türlerin safta kalmaları, saftan atılmalarından daha tehlikeli ve daha zararlıdır Onların safta kalmaları demek, sapmayı kabullenmek, başıboşluğa kapı açmak ve itaat etmemek demektir Sonunda filan kişi saptı denmeyecek, fakat içinde sapığın bulunmasından dolayı hareket doğru yoldan saptı, denilecektir
"Gaye'den sapma" ile ilgili konumuzu Şehid Seyyid Kutub'un şu sözleriyle bitiriyoruz:
"Cemaatın bazı fertleri defalarca bir kısım arzulara kapılırlar Her defasında, bu arzu, kocaman bir ağaçtan kuru yaprakların düştüğü gibi düşer Düşman ağacın dallarından birine tutunmuş, dalı çekiyor ve zannediyor ki dalla birlikte kocaman ağacı kökünden sökecek Nihayet vakit gelip çatınca ve dalı çekince, düşmanın elinde cansız kuru bir odun gibi dal kalıyor, ama ağaç ise dimdik yerinde  "
Mustafa Meşhur
|