Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gayeden, sapma

Gayeden Sapma

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gayeden Sapma




Gayeden Sapma

Gayeden sapma, sapmaların en tehlikesi ve en çok dikkat edilmesi gerekenidir Davet yolunda bizim "gayemiz" Allah Teala'dır Buradaki sapma, Allah'tan başkasını kastetme anlamına gelir Veya en azından şah­si arzuları, dünyevi maksatları ve başka gayeleri Allah'a ortak yapma­maktır Malumdur ki, basit dahi olsa, gayeden herhangi bir sapma ameli boşa çıkarmak ve kabul edilmemek için tümüne arız olur Çünkü, Allah şirkten müstağnidir O ancak, kendi rızası için yapılan ameli kabul eder Bundan ötürü, niyetin Allah için halis, her türlü şüpheden temizlenmiş olması davet yolunun temel prensibidir Çünkü nefsin birçok arzuları var­dır Şeytan, insanoğlunun içinde kanın dolaştığı gibi dolaşır, bıkmadan usanmadan devamlı onun ibadetlerini ve cihadını ifsad etmeye, amelleri­ni ve sevaplarını boşa çıkarmaya uğraşır
Riya, gurur, kibir, kendini yükseklerde görme, liderlik sevdası, ken­disini gösterme arzusu, mal, mülk, makam ve mevkii gibi dünyalıklar el­de etmek ve diğer geçici dünyevi şeyler Bunların tümü, kişiyi gayesin­den saptıran manevi hastalıklardır Zira bedensel hastalıkların etkileri, dünya hayatı döneminde, fani olan beden üzerindedir Ama kalb hastalık­larının etkisi dünya ve ahiret boyunca ebedi olan ruhla birlikte devam edip gider Çünkü kalp hastalıkları niyeti bozar ve amelleri boşa çıkarır
Kalp hastalıklarının her insanda bulunduğunu bilmeliyiz Fakat mü'min, onlara devamlı karşı koyar, iman ve takva gücüyle, Rabbinden korkması sebebiyle, niyetini yenilemesi, Allah katındaki mükafatın daha hayırlı ve ebedi olduğuna kesinkes inanarak, tüm dünya menfaatlarına karşı Allah'ın yanındakileri tercih etmesi sebebiyle o kalp hastalıklarını kendi içinde yener İnsanın içinde devamlı olarak hayra iten faktörlerle, şerre çeken faktörler çekişme ve boğuşma halindedir Nefsini temizlemek ve Allah'a yaklaşmak için devamlı nefsiyle mücadele içindedir Dünyevi arzular ve vücudun istekleriyle o, sürekli bir çekimin etkisi altındadır
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir"
"Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki, Allah iyi davrananlarla beraberdir"
Gayeden sapmanın, dünyevi maksatlara tam bir yönelme ve tümüyle Allah'tan uzaklaşma anlamına gelmesi şart değildir Fakat yalnızca bu maksatlardan bir miktarının niyette bulunması ve kalpte o miktarın karar kılması, ameli ifsat etmek ve Allah rızası dairesinden çıkarmak için ye­terli bir sapmadır
Gayeden sapmadaki gizli tehlikelerden biri de şudur: Niyetin yeri kalp olunca, bazan sapma vuku bulur ve insanlar tarafından görülmez Ancak belirtileri ortaya çıkınca anlaşılır O zaman bu kişi sorumluluk mevkisinde ise, özellikle kötü etkiler bırakır veya başkasını bozmuş olur Sonunda bu gibi hastalıklara yakalanan kişileri saflardan uzaklaştırmak yerine, onların kendilerini düzeltmelerine kalplerini temizlemelerine, ni­yetlerini Allah için halis kılmalarına yardımcı olmak gerekir Allah bize bu davanın her türlü kirden arınmasını vaad etmiştir Allah kime hayır murat etmişse onu hayra kavuşturur, kime de bunun dışında bir şey murat etmişse hayırdan uzaklaştırır Nitekim davetlerin uğradığı imtihanlar ve çileler -ki bunlar davetlerde Allah'ın kanunudur- safı temizler ve sadıkı, sadık olmayandan ayırır
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Elif, Lam, Mim insanlar imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir Elbette, Allah doğrula­rı ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır"
İhlasın önemi ve gerekliliği için birçok ayeti kerime ve hadis-i şerif gelmiştir Örnek olması için bir kaçını naklediyoruz:
"De ki, ben dini, Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum Müslümanların ilki olmakla emrolundum De ki: Rabbime karşı ge­lirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım De ki; ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim"
"De ki, şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümün hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir"
"Dikkat et, halis din Allah'ındır"
"Dini yalnız kendisine has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekat vermeleri için ancak onlara müslüman olmaları emrolundu İşte sağlam din odur"
Hadis-i Nebevilerinden de: "Ameller niyetlere göredir" hadisini ön­celikle zikredebiliriz Bu hadis, niyetin amelle ve cezaya etki edebileceği­ni izah ediyor
Ebu Hureyre (ra)'den bir hadis Resulullah (as)'ın şöyle buyurdu­ğunu nakleder:
"Şüphesiz Allah sizin vücutlarınıza ve suretlerinize bakmaz, fakat kalplerinize bakar"
Bir hadis rivayeti de Ebu Musa el Eş'ari (ra)'den Rivayetinde diyor ki:
"Resulullah (as)'a kahramanlık göstermek, taassub ve riyakarlık için savaşan kişi hakkında, "bunlardan hangisi Allah yolundadır?" diye soruldu
Resulullah (as):
"Allah'ın kelimesinin yücelmesi için savaşan Allah yolundadır" buyurdu"
Davet yolunda öneminden dolayı, Şehid İmam el-Benna, ihlası bey'atın rükunlarından biri yaptı Çünkü her kardeş için, ihlas, vefa, her türlü şüpheden korunmak gerekli oluyor, ta ki, kardeş bey'atını bozma­sın
O, İhlasın anlamını şöyle açıklıyor:
"Ben ihlas kelimesi ile kardeşin sözüyle, ameliyle ve cihadıyla gös­terişe, zenginliğe, makama, şöhrete, ileri-geri olmaya bakmadan, Al­lah'ın rızasına kasdetmesini söylemek istiyorum Bu sayede o, dava ve inancın eri olur, menfaat ve çıkarın eri değil"
Ayet şöyle der:
"De ki; şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir O'nun ortağı yoktur Bana böyle emrolundu"
Müslüman kardeş "Allah gayemizdir, Allah en büyüktür ve hamd Allah'a mahsustur" sözlerinin manasını bu sayede anlar
Davet yolundaki davetçinin, Allah'a verdiği sözü değiştirmeksizin ve döneklik yapmadan ölünceye kadar tutması asaletindendir Böylece o, Allah Teala'nm haklarında şöyle buyurduğu kişilerden olur:
"Mü'minler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehidliği) beklemektedir Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemiş­lerdir Çünkü Allah, sadakat gösterenleri sadakaları sebebiyle mükafat­landıracak, münafıklara -dilerse- azabedecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirge­yendir
Biz bundan sonra, inşaallah belki faydası olur diye, davet alanında yaşadığımız süre içinde karşılaştığımız bu tür sapmalar etrafındaki görüş ve düşünceleri sunacağız
Müslüman kardeş musibet ve belalarla imtihan olunca, bazan başarı­lı olur ve zanneder ki artık fitneden kurtuldu Halbuki o, dünya fitnesi ve varlıklarına maruz kaldığı vakit bazan imtihanı kaydeder, işte buna dik­kat etmeliyiz Sonra Allah düşmanları, dava sahiplerine işkence ve eziyet ile davalarından vazgeçirmeye, onları dünya makam ve benzeri savaş yöntemleriyle davalarından döndürmeye başvururlar Yine onların bu konuda İslami çalışma için temkin ve destek gerektiğini ileri sürerek onları kandırmaya başvurduklarını görürüz Halbuki onlar yalancıdırlar
Sevgili Peygamberimiz (as) darlık içinde yaşadı Halbuki o istesey­di, insanların en çok refah içinde yaşayanı olurdu Fakat o, bize züht ve dünya nimetlerine karşı isteksizlikte örnek olması için böyle davrandı Çünkü dünya devamlı kalınacak bir yurt olmadığı gibi nimetler yurdu da değildir Gevşeklik daha çok gevşekliğe ve yere çakılıp kalmaya sürük­ler Biz davet yolunda Resulullah (as)'ı kendimize rehber edindik Bun­dan ötürü O'na uymalıyız ve dünya fitnesine karşı dikkatli olmalıyız
Kur'an-ı Kerim'in, Firavun'un büyücüleri hakkında bize anlattığı kıs­sadan ibret almalıyız İman onları nasıl değiştirdi ve değer yargılarını doğrulttu? Bunları düşünüp ders almalıyız Büyücüler Firavun'dan mal ve mevki istemeye geldiklerinde, Firavun onları, inanmış insanlar olarak gö­rünce şaşırıp kaldı Etrafa tehditler savurmaya başladı Ama onlar Fira­vun'un tehdidinden korkmadılar Ve Kur'an'daki ifadeye göre şöyle dedi­ler:
"(Firavun'a) Dediler ki: "Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik" Allah (Mü­kafatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır"
Firavun'un büyücülerinin durumu bu olunca, davet yolunda yürüyen kişinin, yönünü Allah'a çevirdikten sonra, vazgeçip dünyaya yönelmesi caiz olur mu?
Biraz önce değindiğimiz aldatma hastalığının belirtilerinden biride kardeşin zekasıyla, bilgisiyle, işleri iyi değerlendirmesiyle, politika sana­tını, yöntemlerini ve düşmanla manevra keyfiyetini bilmekle ve benzeri şeylerle, başkalarına karşı ayrıcalıklı olduğunu zannetmesidir Bir de kar­deşin, diğer kardeşlere karşı büyüklenmesi, onlar davette ileri olsalar da onlara gerekli değeri vermemesi de hastalık belirtilerindendir Bu gibi ki­şiler tarafından davete iyilik yapılsa da onlar; Allah'ın kendilerine olan lütfunu, yardımını ve desteğini unutup, bu yardımın kendi güç ve yete­nekleri sayesinde gerçekleştiğini sanırlar ve bu olmasaydı herhangi bir hayır gerçekleşmezdi derler Bu mantık bize Karun'un "(servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi" mantığını çağrıştırmaktadır
Liderlik sevdasına kapılan kişinin, fertleri cemaate bağlamaktan zi­yade, kendi şahsına bağlamaya çok düşkün olduğuna temas etmiştik Bu duyguyu teşvik edenler onun yanına üşüşürler Bundan dolayı da mevki­leri, üstünlükleri ne olursa olsun, şahıslara bağlanmaktan sakındırmak ge­rekir Çünkü canlının akıbetine güven olmaz
Üzerlerinde, bu hastalıkların bazı belirtileri görülen insanlar, kendi­lerinde bu hastalığın varlığını kabul etmezler Belki de Seylan'ın kendile­rini aldattığının farkında değildirler Bazan da, şahsi çıkarı için değil de davanın çıkan için böyle yaptığını iddia ederek durumuna gerekçe bul­maya çalışır
Bazıları, iyi niyetle, bu tür hastalık sahiplerine, saflarında çatışma çıkmasına gönlü razı olmadığından veya cemaatin yaptığı çalışmaların boşa çıkacağından ya da buna benzer sebeplerden dolayı kendilerini onla­ra iyi davranmak zorunda hissederler Fakat şurası iyi bilinmelidir ki, bu türlerin safta kalmaları, saftan atılmalarından daha tehlikeli ve daha za­rarlıdır Onların safta kalmaları demek, sapmayı kabullenmek, başıboşlu­ğa kapı açmak ve itaat etmemek demektir Sonunda filan kişi saptı denmeyecek, fakat içinde sapığın bulunmasından dolayı hareket doğru yol­dan saptı, denilecektir
"Gaye'den sapma" ile ilgili konumuzu Şehid Seyyid Kutub'un şu sözleriyle bitiriyoruz:
"Cemaatın bazı fertleri defalarca bir kısım arzulara kapılırlar Her defasında, bu arzu, kocaman bir ağaçtan kuru yaprakların düştüğü gibi düşer Düşman ağacın dallarından birine tutunmuş, dalı çekiyor ve zan­nediyor ki dalla birlikte kocaman ağacı kökünden sökecek Nihayet vakit gelip çatınca ve dalı çekince, düşmanın elinde cansız kuru bir odun gibi dal kalıyor, ama ağaç ise dimdik yerinde"

Mustafa Meşhur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.