Prof. Dr. Sinsi
|
Dinlerin Ve Kültürlerin Ortak Noktası: Kıyamet
Arif Arslan
Dinlerin ve Kültürlerin Ortak Noktası: Kıyamet
Dünya üzerinde bulunan İlahî kaynaklı dinler, batıl dinler ve kültürler incelendiğinde hepsinde kıyamet inancının olduğu görülmektedir Bu da bize bütün kültürlerin ilahi dinlerden etkilendiğini göstermektedir Dinlerde ve kültürlerde “kıyamet” önce yok oluş, ardından tekrar diriliş ve hesap günü olarak tanımlanmıştır
Kıyamet, “kıyam” kökünden gelmektedir Kıyam ise, kalkma, ayağa kalkma, baş kaldırma, isyan etme, öldükten sonra dirilip ayağa kalkma gibi anlamlara gelmektedir Kıyamet terim olarak ise, dünya ve içindekilerle beraber evrenin bir gün yok olup ahiret âlemine geçmesi, imtihan için gönderildiğimiz bu hayatın bitip sonsuz bir hayatın başlaması demektir Bu yüzden hesap gününe de kıyamet günü denilmektedir “Kıyamet günü” tabiriyle, açıkça kıyametten bahsedildiği gibi kıyamet kelimesi de tek başına ölüp dirilmeyi ve öteki dünyayı hatırlatır ve bu anlamlarda kullanılır
İslam inancı ve diğer dinlere göre, bir gün mutlaka kıyamet kopacaktır Bu da bu dünyadaki hayatın son bulma ânıdır ki, bu saat, bir gün dünyanın ve evrenin içinde meydana gelen bir sarsıntıyla veya güncel tabiriyle depremle, zelzeleyle başlayacak, arka arkaya zincirleme reaksiyonlar halinde çalkalanma devam edecektir Yıldızlar dökülecek, gezegenler dağılacak, gökyüzü yarılıp çökecek, denizler yanacak, yanardağlar patlayıp her yeri istila edecek, taş üstünde taş kalmayacak, yerin altı üstüne gelecek ve neticede yeryüzünde nefes alan bir tek canlı kalmayacaktır İşte bu âna kıyamet denilmektedir
İslam dini ve kıyamet
Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimiz’in (a s m ) hadislerinde kıyametle ilgili ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir İslam’da kıyamet konusu, Kur’an ve Sünnet’le anlatılan ve birçok alametleri bildirilen bir husustur Kıyamet kopmadan önce de olacağı bildirilen bazı hususlar vardır ki bunlardan bazıları şunlardır: Deccal ve Mehdi’nin çıkması, Hz İsa’nın gelmesi, İslam’ın yeryüzüne hâkim olması, Dabbetü’l-Arz denilen bir hayvanın çıkıp özellikle kâfirlere musallat olması, Ye’cüc ve Me’cüc gibi varlıkların çıkması ve dünyayı fesada boğması; güneşin batıdan doğması ve tövbe kapısının kapanması  Bütün bunlardan önce de yeryüzünde “Allah, Allah” diyen kimsenin kalmaması 
(Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde anlatılan kıyamet sahneleri ve alametlerini diğer dosyalarımızda ayrıntılı olarak işleyeceğimizden burada fazla teferruata girmiyoruz )
Musevilik ve kıyamet
Musevilik’te kıyamet konusuna oldukça fazla yer verilmektedir Hatta yaygın inanışa göre, kıyametten önce Yahudiler’in tümü öldürülecek ve yeryüzünde bir tek Yahudi bile kalmayacaktır Bu konu Yahudiler arasında “Armageddon: Büyük Soykırım Savaşı” veya “Apokalips: Mahşer” tabirleriyle ifade edilen iki ana başlık altında yer almaktadır
Tevrat’ta “Zamanların Sonu”, “Karar Günü” ve “Rabbin Günü” olarak söz edilen kıyamet günü hakkında birçok ayet vardır Bunlardan birinde; “Boru çalınacak ve o gün vaki olacak” (İşaya, 27:13) denilirken, bir başkasında; “Ve yedinci ayda, ayın onuncu gününde yüksek sesli boruyu gezdireceksin; boruyu kefaret gününde bütün memleketinizde gezdireceksiniz” (Levililer, 25:9) denilerek, kıyametin bir boru sesiyle başlayacağı belirtiliyor Bu da Kur’an-ı Kerim’de sözü edilen “İsrafil’in Suru”dur Ancak bu bir sembol olarak düşünülmeli, yoksa mehter veya trampet takımında çalınan boru gibi bir şey akla gelmemelidir
Tevrat’ta, kıyamet günü, sadece dünyanın ve evrenin harap olmasını değil, bir hesap gününü de kapsamakta ve şöyle denilmektedir: “Bütün milletleri ve dilleri bir araya toplayacağım vakit geliyor ve gelip benim izzetimi görecekler ve aralarına bir alamet koyacağım ” (İşaya, 66:188-19) Bu da İslam dinindeki “ölüm bir yokluk değildir” anlayışı ile paralellik taşıyarak kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ebedi hayata geçişi anlatmaktadır Yani ölüm bir yokluk ve boşluğa kayıp gitme, toprak altında çürüyüp yok olma değildir Belki, bu dünyaya gelirken doğup anne karnındaki hayata veda ettiğimiz gibi, dünya hayatına veda edip öbür âlemde doğmaktır
Tevrat’ta, kıyamete yakın “Rabbin Günü” olarak adlandırılan bir günde, büyük bir deprem veya afet olacağı bildirilerek, “Zeytinlik Dağı” olarak bilinen yerin ortasından yarılarak şarka/doğuya ve garba/batıya doğru ikiye ayrılacağı, arasından çok büyük bir dere çıkacağı, bu derenin de bir kısmının güneye, bir kısmının kuzeye doğru çekileceği haber veriliyor (Zekerya, 14:1-4)
Başka bir bölümde ise, afetlerin Kur’an’da söz edilenler gibi, gökyüzüyle bağlantısına dikkat çekilerek, “O gün ışık olmayacak, ışıldayanlar kararacak” denilerek, güneş ve yıldızlarla gelebilecek felaketlere, gece ve gündüzün ortadan kalkacağını haber vererek de hayatın sona ereceğine dikkat çekiliyor (Zekerya, 14:6-9)
Tevrat’ta yine, kıyametin ansızın ve büyük bir gürültüyle bir anda olacağı, doğal afetler, depremler, sel felaketleri, yanardağ patlamaları açıkça anlatılan hususlardandır (İşaya, 29:5-6; 13:13)
Hıristiyanlık ve kıyamet
Hıristiyanlık dünyası, belki de kıyametin en önemli sebeplerinden biri olacaktır Çünkü kıyametin büyük alametlerinden biri de Hz İsa’dır ve onların peygamberidir Hz İsa gelince zamanın iyice yaklaşmış olduğu bilinecek ve Allah’ın kendisine verdiği misyon gereği her şeyi düzene koyacak ve insanlık bir müddet düzenli, barış içinde ve kardeşçe yaşayacaktır Sonra yeniden her şey bozulacak ve ne kadar süreceğini bilemediğimiz bir zaman diliminde, ortada insanlık namına bir şey kalmayacak, dünya yaratılış gayesini kaybedecek ve bu yüzden de kıyamet kopacaktır
Kıyamet alametleri, Hıristiyanlık’ta da çeşitli vesilelerle, birçok yönden ele alınmış ve bu konu, hemen bütün İnciller’de ayrıntılarıyla belirtilmiştir Mesela:
“İncil’in Yunanca Aslından Çağdaş Türkçe’ye Çevirisi”nin, “Matta” bölümünde belirtildiğine göre, Hz İsa, “Zeytinlik Dağı”nda şakirtleriyle otururken kendisine, kıyamet ve gelecek kötü olayların ne zaman geleceği ve belirtilerinin nasıl olacağı hakkında sordukları bir soru üzerine, kıyamete yakın bir dizi felaketin yaşanacağını ve bir sürü sahte mesih ve sahte peygamberin gelip, “Ben Mesih’im” diyerek, birtakım insanları yanıltacaklarını, ortalıkta savaş sesleri ve söylentilerinin yayılacağını, ulusların ve krallıkların birbirlerine karşı ayaklanacaklarını, çeşitli ülkelerde kıtlık ve depremlerin görüleceğini haber vermiştir Bütün bunların da, sancıların başlangıcı olacağını cevabına eklemiştir Ayrıca bu cevaba bir de “fesat çoğalacağı için çoklarında sevgi sönecektir” cümlesini eklemiştir ki, bu da oldukça dikkat çekicidir Son cümle ise şöyledir: “Ve son, o zaman gelecektir ” (Matta, 24:3-14; Markos, 13:3-13; Luka, 21: 7-19)
“Son” olarak ifade edilen kıyamet, muhakkak Hz İsa’nın gelmesinden sonra olacaktır Çünkü Hz İsa’nın gelmesinin anlamı, yeryüzündeki zulüm ve adaletsizliği kaldırmak ve bütün dinlerin özü ve aslı olan İslam dinini dünyaya duyurmaktır Nitekim metinde buna işaret vardır Hz İsa, yaşanacak bu dehşet verici acı olayların yaşanması gerektiğini söyledikten “daha sonun gelmediğini, sonuna kadar katlanmak gerektiğini” vurgulayarak, bundan sonra başlayacak bir “hükümranlıktan” söz ediyor “Sonuna kadar dayanma” ile kastettiği şey, dindarlar üzerine yapılan baskılar ve zulümler olmalıdır
Metinde geçen “savaşlar” ve “sahte mesihler” hakkında bir şey söylemeye zaten gerek yok Çünkü her gün, bir yerde hem yeni bir savaş, hem de yeni bir mesih çıkıyor Depremler hiç durmuyor Bu kadar bozulmaların yaşandığı bir dönemde, kimyasal ve sunî yollarla veya doğal olarak, sürekli parazit üreten bir bünyede, “sevgisizlik” konusunu tartışmaya da gerek yok Ancak her şeye rağmen “dayanan” ve insanlığa hizmet etmekten hiç geri durmayanlara da “kazanacak olanlar onlardır” diye işaret ediliyor ki, bu da her devirde ve her dönemde hırpalanmış ve zulüm görmüş olanlara kıyametten önce bir teselli olarak normaldir Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de “Akıbet muttakilerindir” denilerek, Hz İsa’nın müjdesi takviye ediliyor
Budizm ve kıyamet
Budizm’de kıyamet günü yerine kullanılan “Mükemmelliğe Geçiş” dönemine, “Altın Çağ” denilmektedir (Karş: Güngören, Buda ve Öğretisi, 216) Bunun belirtisi olarak ise, İlahî dinlerde olduğu gibi, bir kurtarıcı geleceği söylenmektedir Yani Budizm’de “kıyamet günü” öncesi bir kurtarıcı yani İslam inancında olduğu gibi bir “Mehdi” çıkacağı belirtilmektedir Bu kurtarıcı Budizm’de, “Maitreya” olarak adlandırılmıştır Budist dervişlerin de önayak olduğu ve gelecekte doğacağı söylenen bu kurtarıcı Maitreya Buda’dır ki, halk buna inanmaktadır
Maitreya bazı kimselere göre, dünyanın “aydınlanma çağında” gelecek ve insanlığa kurtuluşun yolunu gösterecek Ancak insanları, herhangi bir şekilde kabule zorlama veya derleyip toplayıp idare etme gibi bir işe kalkışmayacaktır Aksine doğru yola gitme veya gitmemeyi de kişilerin kendi tercihine bırakacaktır
Maitreya, yirminci yüzyılın bitiminden sonra gelecek ve gelen çağın adını oluşturacaktır Bu yüzden 21 yüzyıla “Maitreya Çağı” adı verilmiştir Bu çağın sembolü de “kalp” olarak gösterilmiştir Bu hususta kehanetler de olduğunu söyleyen ezoterik sırlara sahip Budist rahipler, dünyanın bir “devre sonuna” doğru hızla yaklaşmakta olduğunu açıklarlar
Hinduizm ve kıyamet
Mensuplarının en çoğu, belki de tamamı Hindistan’da bulunan Hinduizm, Hint halkının fikrî hayatıyla beraber kültürel hayatını da etkileyen bir toplumsal-dinî organizmaya benzer İçinde sayısız kült (inanış), mezhep ve felsefe vardır Yine çok sayıda tanrı ve tanrıçaya tapma (politeizm) ile ritüeller, törenler ve manevî disiplinler bu dinin özelliklerindendir Bu yüzden ne tam bir din, ne de tam bir felsefedir Ancak gerek entelektüel kitleyi, gerekse her seviye halkı ve hemen her iki kitleye ait felsefe ve ritüelleri de kapsaması bakımından Hindistan için oldukça önemli bir yeri vardır ve geniş kitleler arasından benimsenmektedir
Daha fazla detaya girmeden Hinduizm veya Brahmanizm denilen bu dinin kıyamet konusundaki görüşlerine yer vermek istiyoruz Diğer pek çok din ve inanışlarda olduğu gibi, Brahmanizm’de de kıyamet alametleri vardır Bunların en başında gelen ise Mesih inancıdır Kıyamete doğru geleceği beklenen ve geleceği söylenen Mesih ise “Kalki Avatara”dır Hinduizme göre, Tanrı’yı temsil ederek gelecek olan şahsın adı Kalki Avatara’dır Bu zat gelmeden önce, dünya öylesine bozulacak ki, “Kıyamet Çağı” diye adlandırılan dönem başlayacaktır
Şamanizm ve kıyamet
Şamanizm’de hem Hz Nuh zamanında yaşanıp bitmiş olan “tufan” olayı, hem de “kıyamet” hakkında bazı görüşler vardır ve hatta kıyametin bir tufanla kopacağı şeklinde de inançlar vardır Şaman kültüründe, kıyamet, dünyanın sonu olarak ele alınmıştır ki, bu görüş İslam inancıyla benzerlikler taşır
Şamanizm’de kıyamet, “Kalgançı Çak” olarak adlandırılır Bunun anlamı “Kalacak Olan Çağ” demektir Altay Şamanistleri’nin kabul ettikleri bu tabir, aslında bizim kültürümüzdeki, kıyamet kavramının ikinci anlamını yani öldükten sonra dirilip hesap verilen güne verilen “kıyamet günü” tabirini hatırlatmaktadır Bu takdirde kalıcı veya kalacak gün tabiri, ebedi/sonsuz hayata verilen isim olur ki, bu da aynı zamanda Şaman kültüründe bir ahiret inancının olduğunu da ortaya koyar Kıyamete yaklaştıran ve kopmasına sebep olan hususlar ise aşağı yukarı diğer din ve inançlarda olduğu gibidir
Sonuç
Kıyamet hakkında görüş belirten din, kültür ve inançlar, hiç şüphesiz bu kadarla sınırlı değil Kıyamet alametleri hakkında daha nice görüşler ve düşünceler, alametler, işaretler bulmak ve bunları ilkel kabile dinlerinden kültürlere kadar da dağıtmak ve yaymak mümkündür Çünkü her din ve her kültür, yüce Allah’ın gönderdiği ve sayılarını bilmediğimiz, bir rivayette 124 bin, diğer bir rivayette ise 224 bin olduğu bildirilen bir peygamberden mutlaka etkilenmiştir Her peygamber de zaten kıyamet ve ahiretten veya tufandan veya Allah’a inanmayan, ahlaken bozulan toplumların ve milletlerin başına gelecek felaketlerden bahsetmiştir Bu sebeple de kıyamet konusu her dine, her kültüre sirayet etmiştir Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki kıyamet, insanlığın buluştuğu ortak bir noktadır
|