08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Şura Ve Öğüt Prensibini Terketmek
Şura Ve Öğüt Prensibini Terketmek
Kur'an-ı Kerim'deki surelerden birini adı, İslam'da "Şura" prensibini pekiştirmek ve yüceltmek için "Şura" süresidir
Cenab-ı Allah Peygamberine "Şura-danışma"yı emretmiştir Resulullah'ın buna ihtiyacı olmamasına ve vahiyle ilişkisi olmasına rağmen Sahabe-i Kiram'la bu prensibi uygulamıştır Bunu sadece, Allah'ın emrine uyduğu için ve mü'minlere örnek olması için yapmıştır Bunun en bariz örneği, Bedir savaşında Habbab'ın, Hendek savaşında da Selman (r a )'ın görüşünü benimsemesidir
Cemaatta ve cemaat çalışmasında "Şura"yı en yararlı ve en lüzumlu iş olarak görüyoruz Bu sayede en olgun ve en doğru görüşe ulaşılır Kaideler sorumluluktaki ortaklıkta anlaşılır ve halk arasındaki verimli yardımlaşma ve güven atmosferi yükselir Şura prensibi işletilmez veya terkedilirse bunların hiç biri gerçekleşmez, aksine tersi olur
Safta bulunan her fertten, müsbet olarak davetiyle meşgul olması, bu konuda düşünmesi, reyini belirtmesi, görüşüyle ve İslam edebiyle öğüt vermesi ile yönetime yardımcı olması istenir
Aynı şekilde bir mevkide bulunan sorumlu kişinin, arkadaşlarıyla istişare etmesi, kendisine arzedüen işler hakkında, onların düşünce ve akıllarından yararlanmalıdır Ayrıca arkadaşlarından gelen öğüt sebebiyle içinin daralmaması gerekir Hatta üslubu iyi olmasa da içi daralmamalıdır
Allah, Hz Ömer ve Hz Ebu Bekir (r a)'den razı olsun Onlar, müslümanlann yönetimini omuzlarına aldıklarında, herhangi bir yanlışlık yaptıklarında kendilerini düzeltmelerini istemişlerdi
Hz Ömer, kendisine: "Sende bir sapma görürsek şu kılıçlarımızla düzeltiriz" diyen kişinin sözüne darılmamıştı Bilakis Allah'a hamdetmişti
Şura prensibini ihlal etmek -ki asıldan sapma olarak görülür- Şurayı terketmek, gücü, ilmi ve ehliyeti ne olursa olsun herhangi bir sorumlu veya yönetim tarafından uygulanmaması son derece yanlıştır Aynı şekilde fertlerden olumsuz bir tavır, görüş belirtmeme ve sorumluya öğüt vermeme, sorumlulukta ortak olduğunun bilincinde olmama, yine sapma ve şura prensibini terketme sayılır
Şura prensibinden sapma şekillerinin en tehlikelerinden biri de, manasından soyutlandığı halde, sadece şekli ve görüntüsünün kalmasıdır Bunun anlamı şudur: Ortada Şura meclisi var, fakat yapısına çeşitli faktörler girmiş Bu faktörler onun özünü boşaltmış, geriye sadece bir görüntü kalmış Bu meclis artık yönetimin her görüşünü onaylar Ülkelerimizin çoğunda böyle olan, danışma veya halk meclisleri var Hürriyetleri kısıtlayan kanunlar çıkarması sebebiyle yöneticiye diktatörlük hakkı tanıyan meclis, seçimlerdeki hilelerle, güvenlik güçlerinin seçimlere müdahalesi ve seçimlerde yaptıkları sahtekarlıklarla, bir de yöneticiye azımsanmıyacak sayıda tayin etme hakkı vermekle ve bunlardan başka yollarla oluşur, bu meclisler
İslam bütün bu sahtekarlıkları ve aldatmacaları reddeder, şura ve görüş ehlinin seçiminde katı davranır Her ferde söz hakkı, şura ehlini seçme hakkı verir ve bu konuda, halkı değil hakkı razı etmeyi, adaleti ve hakkı gözeterek kendisini temsil eden kişiyi seçme hakkı tanır Buna muhalefet eden; Allah'a, Resulüne ve bütün mü'minlere hiyanet etmiş olur
Burada şunu da açıklamak yararlı olur: Müşavere etmeden, bir sorumlunun kendi görüşüyle tek başına karar vermesi caiz olmadığı gibi karar alırken onun elini kolunu bağlayan veya yetkisini kısıtlayan kayıtlar koymak da doğru olmaz Zira sorumlu bu durumda yalnızca bir kukla olur, işleri doğru dürüst görmeye gücü yetmez Bu da yine şura prensibini ihlal etmektir Nitekim büyük ve küçük her konuda istişare edilmesinin gerekli olduğunu zannetmek kaideler açısından doğru olmaz Veya istişare edilmesi istenmeyen konularda yönetime itaatin gereksiz olduğunu düşünmekte doğru olmaz Bu da yine hatadır ve şura prensibini ihlaldir İşleri hikmetle gören bir yönetimin, bunlar arasında bir uyum kurması ve faydalı olan orta yola girmesi gerekir
Son olarak, herhangi bir mevkide bulunan sorumlunun, öğüt ve görüşüne güvendiği kişileri yakında tutması, kötü niyetli ve nefsinin esiri olanları da kendinden uzak tutması gerekir
Mustafa Meşhur
|
|
|