Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
asaletin, korunması, sapma, özden

Asaletin Korunması Özden Sapma

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Asaletin Korunması Özden Sapma




Asaletin Korunması

Özden Sapma

Hareketin özünden sapma ve uzaklaşması, asaletten ayrılması ne ka*dar az olursa, kök salıp gelişmesi de şüphesiz o kadar hızlı olur Asaletin korunmasından kasıt ise, İslâm'a sarılma, yapışma, ne şekilde olursa ol*sun ihtilaf etmemektir
Şehid İmam cemaatin, Allah (cc)'ın kitabı'na ve Resulullah (as)'ın sünneti'ne bağlı olmasına önem göstermiş ve Resulullah (as)'ın ilk İslâm devleti'ni kurarken takip ettiği yolu takip etmeye çalışmıştır Bundan da, onun İslâm'ın anlaşılması konusuna gösterdiği önemi anlamamız müm*kündür
İslam'dan sapmaların, hataların, bid'atlerin ve hurafelerin en büyük nedeni; onun doğru, açık , net ve yeterli şekilde anlaşılamamış, bilinememiş olmasından kaynaklanmaktadır Çekinmeden diyebiliriz ki, müslümanların fırka veya gruplara ayrılıp parçalanmalarının nedeni, bazıları*nın, İslam'ın sahalarından itikadı yönden, ibadet yönünden ya da benzeri başka bir yönünden doğru anlayıştan sapmalarına dayanmaktadır,
İmam'ın bu doğru anlayışı, biatin rükunlanndan biri olarak kabul et*mesi, her kardeşin, gerçekte Allah (cc)'la yapmış olduğu biatine vefa olarak, bu anlayışta herhangi bir bozulma veya değişikliğe karşı emin bir bekçi olabilmesi içindir
"Ey, Muhammed! Şüphesiz sana biat ederek ellerini verenler, Al*lah'a biat edip el vermiş sayılırlar Allah'ın eli, onların ellerinin üstün*dedir Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur Allah'a verdiği sözü yerine getirenlere ise, Allah büyük ecir verecektir"
Bilindiği gibi, cemaatimizin amacı, Allah (cc)'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak ve onun evrensel devletinin başına da İslam hilafetini ge*tirmektir Bundan dolayı da, bu büyük amacın gerçekleşmesi için, çok fe*dakarlık edilmeli, canlar verilebilmeli, sapmalardan ve hatalardan şiddet*le kaçınılmalıdır Sapmalarla ve değişiklerle oluşturulmuş bir temel üze*rinde İslam devleti'nin kurulması asla düşünülemez!
Dolayısıyla, değişen zamana ve değişen şartlara bakılmaksızın, anla*yış asaletinden asla taviz vermemeye çalışılmalıdır! Anlayış, olduğu gibi muhafaza edilmeli, geliştirilmeye çalışılmalı, ama "yenilik" adı altında da "modernleştirme" ya da benzeri bir sapma yoluna asla gidilmemelidir
Bu konuda da bir örnek vermek gerekirse yine İhvan'a başvurmak mümkündür O zaman da birbirine zıt iki akım ortaya çıkmıştı Birisi yö*neticileri kızdırmamaya çalışıyor, yönetim, kanun, cihad gibi zor alanla*ra eğilmemeye özen gösteriyor, ibadet, zikir, ilim gibi konular üzerinde yoğunlaşma yoluna gidiyordu Diğeri ise, daha bir aşırı, daha bir hareket*liydi Biad'deki anlayışla ilgili yirmi maddelik usule muhalif oldukları gerekçesiyle, bu birinci grubu fakirlikle bile itham ediyordu O zaman genel mürşid Üstad el-Hudeybi (Allah rahmet etsin), ikinci akımın düzel*tilmesi ve tedavi edilmesinde hikmetli ve akıllı davrandı, basiretini gös*terdi: Oldukça güzel, faydalı ve ikna edici bir araştırma yazısı yazdı ve onların İslam'la olan zıtlıklarını, düştükleri hataları gösterdi Üstad, bu kitabını, "Kadı değil, Davetçi" adıyla yayınlamıştır
Bu araştırmanın etkisiyle, birçok kimse, hatasını anlayarak, hatasın*dan dönüp onu telafi etme yoluna gitti Hatalarında ısrar edenlere ise Üs*tad el Hudeybi, savundukları fikirlerinin, İhvan'a ait olmadığını ve ona mal edilemeyeceğini belirterek, eğer ısrarlarında devam edeceklerse gidip kendilerine başka bir cemaat bulmalarını söyledi
Asaletin korunması, doğru anlayışın korunmasını içerdiği gibi, aynı zamanda amaçlarında herhangi bir değişiklik veya bozulma tehlikesine karşı korunmasını da öngörür Sürekli belirttiğimiz gibi, cemaati gerçek*leştirmeye çalışırken uzayan zamana, gittikçe zorlaşan koşullara bakmak*sızın, aldırmaksızın, yılmaksızın çalışmalı, gayret göstermelidir Bu yoldan şaşmak, sapmak, kesinlikle caiz değildir!
Caiz olmayan başka bir nokta da, söz konusu amacın, her ülkede, şöyle ya da böyle yönetime ulaşma yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılma*sıdır Çünkü, uygulanmaya çalışılan genel plandan uzak, ittifaka aykırı bölgesel İslami hükümetler, zamanla çözülmeye, yıkılmaya mahkumdur ve düşmanlar tarafından kolaylıkla yok edilmeye her zaman hazırdırlar Şüphesiz, bir arazi üzerinde tek katlı bir çok evler kurmakla, aynı arazi üzerinde gökdelen inşa etmek arasındaki fark açıktır
İmam el-Benna'nın önem gösterdiği konulardan biri de muhafaza et*memiz gereken asalette eğitimin ve eğitimin ruhi alana uygulanması, gözardı edilmemesi gereken rolüdür Eğitim, fert ya da cemaat için bedene gerekli olan ruh konumundadır İmam el-Benna, mü'minlerin sıfatlarına sahip bir müslüman ferdin, hareketin amacına ulaşmasında temel öğe ol*duğuna inanır Böyle bir fert, müslüman evi, müslüman toplumu, İslami hükümeti ve İslami devleti kuracaktır Ona göre bu öğe, doğru ve kuvvet*li olduğu müddetçe, buna paralel olarak da toplumun binası o oranda doğru ve kuvvetli olacaktır
Bu konuda şunları söylemiştir:
"Şüphesiz, sadık bir müslüman kardeş, kuvvetli bir huya, karaktere, iyi bir kültüre sahip olmalı, kazancını elde edebilme özelliği taşımalı, doğru bir âkide üzerinde, sıhhatli bir ibadet yürütmeli, kendi nefsiyle mücadele etmeli, vaktini iyi değerlendirebilmeli, işlerinde düzenli olmalı ve her zaman başkalarına faydalı olmaya çalışmalıdır"
İmam el-Benna söz konusu bu sıfatların, eğitimin dışında başka bir yolla gerçekleşemeyeceğine de inanmaktadır İhvan'a da bu yolu göster*miş ve uygulamıştır Dersler, aile, ocaklar, Kur'an kursları, kamplar ve benzeri etkinlikler, cemaat içinde bilinenlerdendir Böylece nesil, onun elinden terbiye ve eğitim görmüş, Allah (cc) da kendilerine sabır, sada*kat ve sebatla ikramda bulunmuştur Biz de, neslimizin şu âyet-i kerime*de sözü geçen kişilerden olmalarını diliyoruz:
"İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getirenler vardır; kimi bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir Ahidlerini hiç değiştir*memişlerdir Bu sebeple Allah doğruları, doğruluklarıyla mükafatlandırır"
Ailenin de, cemaatın en önemli kurumlarından olduğunu bilertmekte yarar vardır Aile, fertlerin terbiye edildiği, yetiştirildiği bir yuvadır Bu noktadan hareketle eğitimin, Allah (cc)'la buluşuncaya değin, bütün ha*yatı kapsayacak şekilde, kademe kademe ilerleyerek devam etmesi gerek*tiğini vurgulamak istiyoruz Bu arada eğitimin, sadece yönetilenlere yö*nelik olmadığı da şüphesizdir
Bilindiği gibi eğitim, İslami çalışma alanında sürekli artan sorumlu*lukların devamlı hissedilmesini, büyük ölçüde kardeşler arası anlayış ve yardımlaşmanın gerekliliğinin hatırlanmasını da sağlar Öte yandan, eği*time gerekli önem verilmediği taktirde de, sorumluluklar gerektiği gibi yüklenilemeyeceği gibi, çalışma ve başarıyı olumsuz yönde etkileyebile*cek ihtilaf ve benzeri problemler de çıkabilir
Her halükârda, eğitime gereken önemi vermemiz şart olmaktadır
İmam el-Benna, cemaat ve hareket çalışmasının aşamalarını "Öğreti*ler" adlı kitapçığında bir araya getirmiştir Bunun ışığında yola çıktığı*mızda, şunları söylemek mümkündür:
Müslüman fert, ailesini takva üzerine kurmalı, kendisinin ve ailesi*nin bütün hayatı İslam âdabına bağlı olmalı, çocuklarının eğitimi İslam prensiplerine uygun olmalı, ev hizmetleri de bu doğrultuda yürütülmeli ve müslümanın evi bu ilkeler ışığında kurulmalıdır Müslüman fert, davetin toplumda yaygınlık kazanmasına çalışmalı, rezalet ve münkiratla daima savaşmalı, güzel ahlakı ve iyiliği teşvik etmeli, toplumu hayra ça*ğırıp irşada davet etmeli, ona yol göstermeli, toplumun genel kanısının İslam yönünde olmasını sağlamalıdır Toplumu, iktisadi, siyasi ya da ruhi alanlardaki yabancılaşmadan kurtarmaya önem vermeli, hükümetin, tam anlamıyla İslami olmasını sağlamalıdır Yanısıra, toplumlararası kültür kaynaşması ve birleşme yoluna gitmelidir
"Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini yeryüzüne hakim olana kadar onlarla savaşın"
"Kafirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır"
Davette, asaletin muhafaza edilebilmesi için belirttiğimiz bu yol ve aşamalara mutlaka uyulması gerekmektedir Bu yol uzun, sıkıntılı ve eziyet verici olabilir; ama bu yol, tek doğru ve bütün yanlışlara karşı en gü*venilir olan yoldur Şehid İmam bu yolu, Resulullah (as)'ın siretinden ve O'nun ilk İslam devletini kurarken izlediği metodlardan ortaya çıkarmış*tır
Bazı kişilerin, zaferin geciktiğini ve izlenen yolun kendilerine çok ağır geldiğini belirterek, kuvvetli bir ittifak oluşturmaksızın, silah kuvve*tine başvurup, aceleci davranıp, siyasi partilere sığınıp, meyvayı henüz olgunlaşmadan dalından koparma yoluna gittikleri, daha önce de görül*müş olaylardandır Ancak bu tür kişilerin uğradıkları akıbet ne olmuştur? Yaşanan tecrübeler, bu tür kişilerin uğradıkları akıbetin, kesin bir başarı*sızlık olduğunu bizlere göstermiştir
Dolayısıyla bizlerin, davetimiz ve hareketimizde, asaletimizi muha*faza etmemiz, direnmemiz, zorluklara, sıkıntılara dayanmamız, verdiği*miz sözde durmamız, sapmamamız, sabretmemiz ve uzaklaşmamamız gerekmektedir; asaletin korunmasından kasıt da budur
İhvan'ın daveti, itikad ve iman kuvvetinden sonra, kardeşlik, sevgi ve birlik üzerinde kurulmuştur İhvan arasındaki sevgi, cemaatin en bariz özelliklerinden biri olmuştur Bunun için de Muhacirler ile Ensar'ı bir araya getirip aralarında kardeşlik kuran Resulullah (as) örnek alınmıştır İmam el-Benna, bu konuya çok önem göstermiş ve her kardeşin, kendi hesabına, biatine vefa olarak onu koruması gerektiğini belirtmiştir Genel merkezde, salı günleri yapılan konuşmalarda, Allah (cc) için sevgi ve Allah (cc) için kardeşlik ilkesini hatırlatarak sözlerine başlıyordu Bu*nun etkisinin, İhvan'ın ruhlarında hissedilmesi mümkündü; öyle ki, konuşmadan sonra kardeşler, kendi aralarında iki saate yakın bir süre sevgi alışverişinde bulunuyorlardı
Bu sevgi hissinin, Allah (cc)'ın lütfuyla, vatanları, dilleri ve renkle*ri ne kadar farklı olsa da, daha ilk tanıştıklarında kardeşlerin arasında ger*çekleştiğini görmek mümkündü Bu da göstermektedir ki, Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için çalışan, buna kendisini ve hayatını adamış ve cemaatin saflarına dayanmış bir fert, bu özellikleri taşıyan başka biri*siyle karşılaştığında, aralarında hemen sıcak bir kardeşlik ve sevgi görü*lür Bu sevgi ve kardeşliğin, zor zamanlarda çok büyük önemi olduğu şüphesizdir Zorluk ve musibet anlarında, aralarında gerçekleşmiş olan dostluk ve muhabbet, iki tarafa da kuvvet ve güven telkin eder
Vaktiyle kardeşlerden birisi, 1965 felaketi'nde, bir grupla birlikte Askeri Hapishane'de tutukluymuş Kendilerine sebepli sebepsiz sürekli buğz ediliyor ve işkence çektiriliyormuş Bir defasında, kardeşlerden bi*risi hapşırmış Hemen akabinde bir asker, elinde bir kamçı, bu hapşıran kardeşin yanıbaşına dikilip ona işkence etmeye hazırlanmış Bunun üzeri*ne öbür kardeşlerden dört kişi, hemen öne çıkmış, kardeşlerini eziyetten kurtarma yoluna gitmişler Bu manzara karşısında asker, dehşete düşmüş: "Hapşıran bir kişiydi, beş kişi değil Siz yerlerinize dönün!" diyerek, hap*şıran kimsenin öne çıkmasını istemiş Onlar da geri dönmüşler Ancak askerin yeniden seslenmesi karşısında, bu kez altısı birden öne çıkmışlar Bunun üzerine asker, kalbindeki ateşe rağmen, onları böyle bir harekete yönelten kuvvetin sevgi ve kardeşlik duygusu olduğunu anlayarak, hiç birine işkence etmemiş
Biz de, böylesi bir sevgi ve kardeşliğin, hiç eksilmeksizin sürekli ar*tarak gelişme göstermesini ve nesilden nesile geçmesini diliyoruz Bunun için de gereken her türlü şartın yerine getirilmesi taraftarıyız Bunun gerçekleşmesinde gerekli olan etkinliklerin bazıları, Resulûllah (as)'ın da bizlere öğütlediği kardeşler arası hediyeleşme, selamlaşma, birbirlerini ziyaret etme, hasta ziyareti, yoksul ve muhtaca yardım edilmesi ve ben*zeri etkinliklerdir Yanısıra, sevgi ve kardeşliği olumsuz yönde etkileye*cek her türlü kötü söz ve hareketten de şiddetle kaçınmak gerekmektedir
Bu arada, dargınlık ve kırgınlıktan da uzaklaşılması gerktiğini belirt*mekte yarar vardır Çünkü dargınlık ve kırgınlık, dini yok eden, çekişme*ye ve başarısızlığa yol açan ölümcül bir hastalıktır
Davet ve hareket asaletinin muhafaza edilmesine çalışılırken, yerine getirilmesi gereken noktalardan biri de görüldüğü gibi, kardeşlik ve sev*ginin yüksek düzeyde tutulmasına özen göstermektir Kim kardeşine kar*şı kalbi bozuk olarak kalırsa, bilsin ki o, biatin erkânlarından birine iha*net içindedir
İhvan'ın daveti, tatbiki yönünün yumuşaklığıyla belirginlik kazan*mıştır Müslüman kardeşin sükunet içinde, ağır ağır ilerlemesi, riyakârlık ve gösterişten kaçınması gerekmektedir Çekişmeden ve düşmanlıktan da kendini uzak tutması, kardeşleriyle karşılıklı yardımlaşma, anlayış ve bir*likte üretim yoluna gitmesidir Böylece herkes, Allah (cc)'ın ve Resulûl*lah (as)'ın sünneti'ne tabi olanları vasıflandırdığı yüce rabbani manalar gölgesinde yaşar:
"Birbirlerine merhametlidirler, insanlara karşı alçak gönüllüdürler Öfkelerini yenerler İnsanların kusurlarını affederler Allah, iyilik yapanları sever"
"İyilik ve kötülük, bir değildir Ey inanan kişi! Sen, kötülüğü en gü*zel şekilde sav"
Asaletin koruması için her zaman şahsi kaprislerimizi unutmak, ağır ve emin adımlarla ilerleyerek verimimizi ve çalışmamızı yükseltmeliyiz Bu arada, sorumlulara düşen görev de, cemaat ehlini ne hayra, ne de veri*me yaramayacak çok laftan ve çekişmeden uzak tutmaya çalışmalarıdır Biz de bilmeliyiz ki, güzel sonuçlara götürecek fırsatlar karşısındayız ve bu fırsatları, salih çalışmalara yönelik olarak kullanmamak, ahmaklıktan başka bir şey değildir
Hiç kimse, davet için çalışmaya yönelik bir alan bulamadığını iddia edemez; çünkü bu alanlar, o kadar bol ve çeşitlidir ki! İmam el-Ben-na'nın da belirttiği gibi, "görevler, vakitlerden daha çoktur"
Aynı zamanda İhvan, davet ve hareketin, ganimet ya da maddi ka*zanç meydanı değil, bilakis gayret ve fedakârlık meydanı olduğunun bi*lincindeydi ve bu ilke, kendisini başarıya ulaştırdı, onu üstün kıldı Her kardeşin de bilmesi lazımdır ki, Allah (cc)'ın kendisine verdiği mal, ga*nimet, vakit ve candan daima fedakârlık etmeli, bunlarda asla cimrilik yapmamalıdır
"Cimrilik yapan bilsin ki, ancak kendisine karşı cimrilik yapar Al*lah zengindir; siz de fakirsiniz Eğer ondan yüz çevirirseniz, sizi ortadan kaldırır, sizin gibi olmayacak bir milleti yerinize getirir"
Kardeşlerden herhangi birinin, görevini maddi kazanç için kullan*ması da caiz değildir Kardeşler, cemaatin çıkarının, kendi şahsi ya da maddi çıkarlarının çok üstünde olduğunun bilincinde olmalıdırlar Eğer bu konuda bir gaflette bulunan çıkarsa, hemen kendisine uyarı yapılmalı*dır Davetin maslahat ve çıkarı, şahısların üstündedir ve daima şahıslar*dan da önde gelir Bu konudaki herhangi bir ihmal, asalette zedelenmeye yol açar
İhvan'ın daveti, bilindiği gibi rabbani olmasıyla ayrıcalık kazanmış*tır Dolayısıyla bizim gayemiz Allah'tır Amaçlarımızın etrafında dondüğü, toparlandığı temel de budur Rabbimiz'in emrini gözetliyor ve bu ra*bıtanın feyzinden nefislerimizin, katı madde donukluğundan kurtulup yükselmesini, faziletli insanlık temizliği ve güzelliğine ulaşabilmesini di*liyoruz Başkalarını da buna davet ediyor ve bu rabbaniliğin korunması gerektiğini belirtiyoruz Allah (cc) tarafından şereflendirilmiş batıl kuv*vetlerin önünde -onlar ne kadar güçlü olsalar da- asla eğilmeyen cemaa*timizi korumalıyız
İhvan'ın daveti, İslam'ın emrettiği şura prensibi'nin gerçekleştirilme*siyle de üstünlük sağlamıştır İslâm bunu, hayrı gerçekleştirdiği için em*retmiştir Öyle ya, belki safların en sonundaki bir kardeşten bir görüş, bir nasihat gelir ve onda da büyük bir hayır vardır Şuranın meydana getiril*mesiyle görüşler kaynaşır ve birleşir, herkes, karar kılınan sonuca bağlı kalır; mesele, herhangi bir kimsenin kendi başına çözümüne bırakılmaya*cağı gibi, birkaç kişinin onu kendi arasında bölüşümüne de bırakılmaz; böyle bir olay, hizipleşmeye, kütleleşmeye yol açar
Dolayısıyla, şuranın da kurulması ve bunun, bazı hükümetlerin yap*tığı gibi sadece şekilde ve görünüşte kalmamasına azami dikkat gösteril*melidir
İhvan'ın daveti, tekamül ve itidal ile de belirginleşmiştir Tekamül ile, İslâm'ın hiçbir sahasının ihmal edilmeksizin, gaflete düşmeden gerek*leriyle yerine getirilmesini kastediyoruz
İmam-el Benna bu konuda şunları söylemiştir:
"İslâm, kapsamlı bir nizamdır; hayatın bütün görüntülerini ele alır Dolayısıyla o, devlet ve vatandır, hükümet ve ümmettir, karakter ve kuv*vettir, rahmet ve adalettir, kazanç ve zenginliktir, cihattır, askerdir, fikir*dir, doğru itikad ve sıhhatli ibadettir"
Şüphesiz bazı cemaatlerin, İslâm'ın bazı sahalarını ihmal ettiğini görmek mümkündür Biz, hiç kimseye kötü zanda bulunmayız, ancak di*yoruz ki, İslâm'ın sadece bazı sahalarıyla iktifa edip, öbür sahalarını gözardı etmek doğrudan uzaklaşmaktır Çünkü İslâm bir bütündür, parça*lanmaz ve her bir parçası, öbürünü tamamlar
İtidalden kasıt ise, İhvan'ın aşırılıktan uzak, ihmal ve gecikmeden uzak olarak İslâm'ın her alanında çalışmasıdır Bilinmelidir ki, davetler; ruhsatlar üzerinde ve ruhsatlarla amel eden kişilerin omuzlarında kurula*maz Aksine, azimetler üzerinde ve azimetlerle amel eden kişilerin omuz*ları üzerinde kurulur Bunu bazı topluluklarda görebiliyoruz Yani, sadece bazı meselelerin etrafında dönüp dolaşıyor ve çalışma ve etkinliklerini hep bu meseleler üzerinde yoğunlaştırıyorlar Önemli olan öbür bazı me*seleleri ise olduğu gibi bırakıyorlar Oysa bu, büyük bir yanlıştır
İki insan düşünün ki, bunlardan biri, sağlıklı bir şekilde bütün organ*larını geliştiriyor, ama öbürü, sağlıksız ve eksik bir gelişme gösteriyor Bu iki insandan hangisi, gelebilecek tehlike ve musibetlere karşı daha di*rençli olabilir?
Bu nedenle, tekamül ve itidale sahip çıkmalı, onları korumalıyız
İhvan'ın daveti evrenselliğiyle de üstünlük sağlamış, bu yönde de be*lirginleşmiştir İslâm, evrensel bir dindir ve bütün insanlığa gelmiş, bütün dünyaya indirilmiştir İhvan da, bir tek vatanın kurulmasını hedeflememektedir İslâm'ın nazarında bütün ülkeler, bütün toplumlar ve kavimler, sadece İslâm'ın hakim oduğu bir tek coğrafyadan başka bir şey değildir Şüphesiz ki düşmanlar, bu coğrafyayı, bu vatanı bölmeye, parçalamaya, bu coğrafya üzerinde yaşayanlar arasında engeller ve sorunlar çıkarmaya, aralarında savaşların çıkması için alevlendirmelere gideceklerdir
İhvan cemaati ise herhangi bir İslâm ülkesinin, dünyanın neresinde olursa olsun meselelerini destekler, sahip çıkar, ondan taraf olur ve bütün dünyada Allah (cc)'ın davetinin yayılması için çalışır, müslümanların birliğini sağlamaya gayret eder, İslâm adına çalışan ister fert, isterse de cemaat olsun herkesle iyi ilişkiler kurmaya özen gösterir Dahası, bazıla*rının yanlışlarına tahammül gösterir ve Allah Teâlâ'nın şu emrine uyarak, iyilikle karşılık verir:
"İyilik ve kötülük, bir değildir Ey inanan kişi! Sen fenalığı en güzel şekilde sav; o zaman seninle aranda düşmanlık olan kişinin, sana en gü*zel bir dost olduğunu görürsün"
Allah (cc) için olan emelimiz ise büyüktür; ihtilafları yok etmek, birlik içinde düşmanlara karşı koymak, müslümanları da bu iş için hep bir araya toplamak
Davetin evrensel olmasına da özen göstermeliyiz Bölgesel bütün davetlerden ve her ülkedeki bölgesel çekişmelerden uzak durmalıyız
Cenab-ı Allah'ın, asaletin korunması için buraya kadar sözünü ettiği*miz ilkeleri uygulamamızı, bunlara sahip çıkmamızı ve gerçekleştirmesi*ni diliyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.