Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -15- Meclis
Ey evlat! Kalbinle Allah'a dön Allah'a tevbe ile dönülür Tevbe eden ona dönmüş sayılır Allah Teâlâ'nın; “Rabb’inize inabe ediniz ” (ez-Zümer, 39/54) buyurması, Rabbinize dönünüz demektir
Her ne varsa Allah'a bırakınız Nefsinizi de O'na teslim ediniz Nefsinizi, O’nun kaza ve kaderi önüne seriniz O'nun yasakları ve emri karşısında nefse pay vermeyiniz Hakk’ın değiştirmesi önünde nefse pay çıkarmayınız
Kalbinizi Hakk'a veriniz Elsiz olsun, ayaksız olsun, gözsüz ve şekilsiz olsun Bu âlem böyledir Şekil yoktur Şemail yoktur Niçin ve neden gibi sözler olmaz Muhalefet ve niza yapılmaz Uymak ve tasdik etmek vardır “Emir âlemi, tamamdır” deyiniz “Kaderde hatâ yoktur” deyiniz
Ve geçmişteki ezelî bilginin yanlış olmadığını her yerde ilân ediniz Böyle olursanız, Hakk'a dönüşünüzde şüphe kalmaz Haliniz Hakk'a ermiş olduğunuzu tasdik eder Hiç bir şeyle ünsiyet etme Hak’tan gayri her şeyden kaç Arştan zemine kadar bütün yaratılmışları bırak; bıraktığın an, bütün hadiselerin tesirinden kurtulmuş olursun
Büyük insanların hâllerini bilmeyen, onlara saygı duyamaz Onların iç âlemlerini ve Hak’la olan bâzı hâllerini sezemeyen, onlara hürmet edemez
Allah'ın sevgili kulları övülmeyi ve kötülenmeyi eşit görürler Onlar için övülmekle kötülenmek aynıdır Yazla kış arasında onlar için ayırt edici bir şey yoktur Hepsinde, Hakk'ın varlığını sezerler Değiştirmek ellerinden gelmez
Bu hâl kimde tahakkuk ederse büyüklerden olur Övenlere mükâfat vermeye kalkmaz Kötüleyenlere harp açmaz Onlarla uğraşmanın abes olduğunu bilir Halk sevgisini kalbinden çıkarır; Hak sevgisini koyar
Büyükler, Hakk'a öfke duymazlar Hakk'ın fermanı olmadan sevgi duygusunu taşımazlar Allah'ın emri ile şefkat duyarlar, acırlar
Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana belâ oldu Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun; sebebi, sana mal versinler, iyiliğini söylesinler, evlerine gittikleri zaman seni övsünler, oldu Sana yakışır mı bu düşünce?
Farzet, halkın teveccühü sana geldi; ölüm ve o andaki sıkıntı başladığı zaman neye yarar? Ölüm anında aranızda uçurumlar olur Seni kurtaramazlar Halktan topladığın malı bir başkası yer, hesabı ve cezası sana kalır Ey tedbirci ve bununla beraber mahrum yaşayan, sen çalışan ve yorulan kimselerdensin; dünyadaki hâlin budur Asıl yorulmak yarın cehennemde başlar
İbadet bir sanattır; onu yapanlar, Allah'ın sevgili kullarıdır Varlığını Hak varlığına katanlar ve ihlâs sahibi olanlar ibadet edebilir Asıl kulluğu Aziz ve Celil olan Hakk'a yakın olanlar yapabilir
İlmi ile iş gören bilgi sahipleri, yeryüzünde Allah'ın vekilleridir Onlar peygamberlere vâris olmuşlardır Ey heves peşinde koşanlar, dil gürültüsü ile uğraşanlar ve iç bilgisini bırakıp dış şeylerle meşgul olanlar, siz onlardan olamazsınız
Ey evlat! İslâm dininin hiçbir şeyi ile değilsin İslâm dini sende sıhhat bulmadı İslâm dini bir temeldir; şehadet onun özünü sağlar Şehadeti tam getirmeyen, hem temelden, hem binadan mahrum olur Yalnız dille şahadet getirmen sana fayda vermez; çünkü kalbinde bir çok ilâh vardır Şahından ve dış idarecilerden korkun kalbine ilâhtır Çalışmana, ticaretine, kuvvetine, gözüne, kulağına ve bunlarla yaptığın ticarete güvenmen sana birer ilâhtır İyiliği, kötülüğü halktan görmen; vermeyi, almayı onlardan bilmen kalbine yine bir ilâh olur Allah'tan başka güvendiğin ve dayandığın her şey sana bir ilâhtır Onları kalbinden çıkarmadıkça “Allah'tan başka Allah yoktur” demen faydasızdır
Halkın çoğu, yukarıda anlatılan şeylere dayanır, kalplerini onlara verir; ama kendilerini Hakk'a bağlı sanırlar Hakk'ı anmak onlar için bir âdettir; bunu sadece dilleriyle yaparlar Kalpleri habersizdir Onların hali böyle devam eder, sonra meydana çıkar Halleri yüzlerine vurulur “Biz Müslüman değil miydik?” diye feryat ederler; ama faydasız  
Yazık sana! Sözünle “İlâh yoktur” derken her şeyi yok görüyorsun; “Ancak Allah vardır” derken de bütün varlığı O'na veriyorsun; başkasına varlık tanımıyorsun Her ne zaman kalbin Hak’tan başkasına dayanırsa yukarıdaki sözlerin yalan çıkar Neye itimat ediyorsan ve kime dayanıyorsan sana ilâh odur Dışa itibar yoktur Kalp var ya; inanan, ihlâs yolunu tutan işte odur; muttaki odur, sana tehlikeli olan şeyi o bıraktırır Allah'a tam inanan odur Arta kalan duygular onun askerleri ve onun tebaasıdır Buna göre “Allah'tan başka ilâh yoktur” dediğin zaman evvelâ kalbinle de; sonra dilinle söyle! Tevhidin hakikatine dayan ve ona itaat et Allah'tan başkasına güvenme
Dışını zahir hükme ver; iç âlemini Hakk'a bağla Hayrı, şerri dışında bırak; sonra iç âlemine yönel, onları yaratanla ol
O'nu bilen önünde eğilir O'nu anlayan konuşamaz, dili tutulur, Allah'a ve iyi kullarına tevazu gösterir Hüznü ve gamı artar Allah'tan çok korkar ve utanır Geçmiş zamanlarda yaptığı aşırı işleri dolayısıyla pişmanlık duyar Yanında bilgi ve marifet sırları vardır; bunların kaybolmasından korku duyar Çünkü “Hak Teâlâ, dilediğini yapar Yaptığından O'na soru sormak olmaz! Onun gayri, hep yaptıklarından sorumludurlar ” (el-Enbiyâ, 21/23)
İman sahibi iki hâl arasındadır Bir defa geçmişte yaptığı hataları, yanlış işleri, bilgisizliğini hatırlar, utanır, utancından erir Hesaba çekilmekten korkar Bir defa da, bulunduğu hâle bakar Yaptığı kulluk makbul mü, yoksa değil mi? Verilmiş nimetler kalacak mı, yoksa alınacak mı? Yoksa haliyle bırakılacak mı? Acaba kıyamet günü hâli nice olur? Arkadaşı inananlar mı olur, yoksa imansızlar mı? Bunları hep o iman sahibi düşünür İşte bundandır ki, Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyurur: “Allah'a en çok arif benim, bununla beraber en ziyade korkan yine benim ”
|