Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tehlikeli, teslimiyet

Tehlikeli Teslîmiyet...

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tehlikeli Teslîmiyet...




İnsanoğlu, hayatın virajlarında ya teslîmiyete karar verir, ya da teslîmiyetsizliğe


Tıpkı toprak üzerindeki bitkiler gibi


Görüyoruz:


Her ekilen fidan, ağaç olmuyor Kimi, toprakla bütünleşemeyerek kuruyup gidiyor; kimi

de sımsıkı o anneye sarılıp inkişaf ediyor, gelişiyor, gelişiyor ve muazzam bir ağaca

dönüşüyor


Niçin?


Çünkü ekilen fidanın biri; üzerine konan kargaların iğvâsına ve kuru odun derdinde olan

güvelerin kışkırtıcı telkinlerine aldanıyor da toprağa karşı üstünlük derdine düşüyor ve

velînimeti olan o şefkatli anneyle kavgaya girişiyor:


İnsanoğlu, hayatın virajlarında ya teslîmiyete karar verir, ya da teslîmiyetsizliğe


Tıpkı toprak üzerindeki bitkiler gibi


Görüyoruz:


Her ekilen fidan, ağaç olmuyor Kimi, toprakla bütünleşemeyerek kuruyup gidiyor; kimi

de sımsıkı o anneye sarılıp inkişaf ediyor, gelişiyor, gelişiyor ve muazzam bir ağaca

dönüşüyor


Niçin?


Çünkü ekilen fidanın biri; üzerine konan kargaların iğvâsına ve kuru odun derdinde olan

güvelerin kışkırtıcı telkinlerine aldanıyor da toprağa karşı üstünlük derdine düşüyor ve

velînimeti olan o şefkatli anneyle kavgaya girişiyor:


?Ey toprak; ben yukarılara çıkmak istiyorum, sen ise beni yerin dibine doğru çekiyorsun!

Bırak artık yakamı!


?Olur mu ey fidan? Ben sana sadece iyilik yapıyorum


?Olmaz olsun böyle iyilik Damarlarımı bile yuttun Ben mi sana bakacağım, sen mi bana?


?Haksızlık etme Yutmadım, seni köklendirdim O damarlardan senin bağrına su ikram

ediyorum, meyve olacak gıdalar sunuyorum Böylece seni dipdiri tutuyorum


?Hadi oradan, bu bahçede nice fidanlar senin yüzünden perişan oldu Göz göre göre

beni de onlara benzeteceksin, ama ben fırsat vermeyeceğim


?Yanılıyorsun ey taze fidan! Tecrübesizliğe kurban gideceksin Tıpkı diğerleri gibi


?Hiç de değil Benim güneşle dostluğum var Havayla sarmaş dolaş vaziyetteyim O

dostlarım beni yalnız bırakmaz


?Ey fidan, anlamıyorsun Ben olmasam, o güneş senin cehennemin olur Kupkuru bir

oduna döndürür seni Ben olmasam; dost sandığın o hava, seni oradan oraya fırlatır

Dağa-taşa çarpa çarpa vücudunu paramparça eder


?Hayır! Kıskandığın için böyle söylüyorsun!


?Niye kıskanayım ey fidan?


?Onlar tepede sen ayak altındasın da ondan Sen değersiz, onlar değerli


?Âh kör fidan! Ben; sadece mütevâzıyım, değersiz değil Sen göremiyorsun ama, erbabı

bilir ki; Allah bana, güneşe de havaya da vermediği hazineler nasip etti Dikkat et, sen

de benim mahsulümsün, havanın ve güneşin değil


?Onlar bana senden daha sevimli


?Ben daha fazla hizmetkârım


?Ama her şeyimle sana teslim olmamı istiyorsun?


?Senin için bu Sana daha çok hizmet edebilmek için


?İyi ya işte, bana hizmet etsinler diye havaya ve güneşe teslim olacağım Madem

teslîmiyet güzel, ben de o güzellikten nasibimi almış olurum elbette


?Fakat sonunda pişman olacağın bir teslîmiyet olur bu!


?Dedim ya kıskanıyorsun diye, hakikaten haset ediyorsun sen


?Ey fidan, senin ilmin henüz irfana dönmemiş de kavrayamıyorsun!


?Bir de hâline bakmadan beni küçük görüyorsun ha! Bıkmadın mı? Seni ayaklarımın

altında çiğnediğim yetmedi mi?


?Ben seni başımda taşımasam; sende ne ayak kalır, ne kol, bunu unutma!


?Göreceğiz Nasılsa artık seninle işim olmayacak, kendi yolumu kendim belirleyeceğim


?Yine de bana mecbursun Yaşamak istiyorsan tabiî


?Mecbur olan sensin Güneşe engel olmasam, seni kavurur bitirirdi Benim gölgemde

rahatsın, görmüyor musun?


?Ey fidan! Kendini âlim de sanmaya başladın, ama ne kadar cahilsin Bilesin ki benim

bağrım ateş dolu Ben o ateşlerin üzerinde buz gibi sular akıtıyorum Ama sen, küçücük

bir kıvılcıma dayanamayacak kadar âcizsin Üstelik bunu da fark etmeyecek kadar âciz

Tutmuş, beni ateşten koruduğunu zannediyorsun Ey densiz, eğer benim sana sahipliğim

olmasa, acaba o ateşten nasıl korunacaksın?


?Ben korunurum!


?Ateşe teslim olarak mı?


?Orası bana kalmış!


?Peki, sana kalsın bakalım Ama azıcık düşün; sonunda sana ne kalacak?


İşlerin iyice sarpa sardığını gören yaşlı ve tecrübeli bir çınar ağacı devreye girdi:


?Ey fidan! Kendine gel Toprak bizim anamız Canımız Her şeyimiz Ondan koparsak,

bizden eser kalmaz Kururuz, çürürüz


?Ey çınar! Öyle eski lâflarla araya girme! Siz güneşle ve havayla dost olmayı bilemediniz

de bu hâldesiniz Kuruyup çürüyenler de bu gerçeği bilemedikleri için o vaziyete

düştüler


?Yaşın küçük, aklın bir karış havada senin


?Değişen zamanın uzay nesliyiz biz Bir dalımızı Mars?a, bir dalımızı Venüs?e uzatacağız


?Yanlış hayallerden hakikat doğmaz Dediklerin senin gerçeğine ters


?Hepiniz göreceksiniz Biliyorsunuz ki bütün dâhîler sınırsız fikirlerden doğar


?Sınırsız fikre tamam da; tutarsızlıklar, fikir değil ki!


?Ey çınar! Görmüyor musun, ben bu topraktan bıktım, sıkıldım iyice


?Biz topraktan bıkamayız ey fidan! O bize can Eğer bıkarsak, fırsatçılar bizi ateşe tıkar O zaman kül oluruz


?Bana hiç de öyle gelmiyor


?Tâ geçmişten beri değişmeyen bu kaderi hiç okumadın mı?


?Ben değiştireceğim!


?Vah zavallı! Her şeyi olduğu gibi kaderi de ancak sahibi değiştirir, bilmez misin? Senin

aklın buna kalkışırsa, sadece kendini yakmaya yeter


?Ey çınar! Havanın ve güneşin bana verdiği sözleri bilmediğin için öyle konuşabilirsin

Üzerimdeki kuşlar bile benim haklı olduğumu söylüyorlar


?Söyleyen kuşa bak, kara karganın teki


?Böcekler de söylüyor ama


?Söyleyen böcek de güvenin teki Ona da kuru odun lâzım


?Ey çınar, köhnedin tabiî Bu yüzden toprak gibi sen de beni kıskanıyorsun anlaşılan


?Ey ahmak! Hâlâ anlamıyorsun Senin nereni kıskanayım? Ben ne kadar yaşlansam bile

yeni sürgünlerle toprak beni başında taç eder Nesil nesil devam edip giderim Ama sen?

Kendi mürüvvetini bile göremeden mahvolup ziyan olursun Uyan da vakit varken

toprağına teslim ol


?Ey çınar! Sen delisin deli Söylediklerine de pişman olacaksın Ben teslîmiyeti, ayağımın

altına alabildiğim bir varlığa göstermem Başımı okşayan güneşe, saçlarımı tarayan

havaya teslim olurum ben


?Sen; toprağın tevâzuuna aldanıp da, onu ayağının altına aldığını zannet bakalım Yarın

kim nerede olur, görürsün


Fidan dudak büktü Çınar da toprak gibi sükûta büründü Artık genç fidanın sözlerden

alacağı ders ve nasip kalmamıştı Artık onun dersi, kaderin acı tecellîsine aitti


Çok geçmedi


Topraktan gelen su koridorları, musluk kapatınca; fidan, sararıp solmaya başladı

Köklerinin ucu, sonuna kadar ağzını açsa da; toprak ana, fidan istemediği için bir lokma

bile vermez oldu O açlık ve susuzluk üzerine güneşin harareti, en acımasız bir düşman

gibi darbe üstüne darbe indirdi Hava da sanki bu fırsatı bekliyormuş gibi kuvvetli bir

fırtına tokadıyla, gafil ve tecrübesiz fidanı olduğu gibi yere yapıştırdı Bütün kökleri;

topraktan kopmuş, tutunacak hiçbir dayanağı kalmamıştı


Son nefesini verirken, hâline ağlayacak bir damla gözyaşı bile yoktu içinde Toprak ana,

hicran içinde fısıldadı:


?Ey fidan, ne oldu onca lâkırdılar ve hayaller! Niye vaktinde bu hakikate inanmadın?

Şimdi de aynı şeyleri söylesene!


Fidan, o son demde bir an gurur yapıp aynı şeyleri söylemeyi düşündü Ancak yanı

başına gelen bir oduncunun vurduğu ilk balta ile sadece;


?Âh, eyvah! diyebildi


Kendini kaybetti Bir zaman sonra da, amansız bir sobanın kavurucu ateşinde acılar

içinde sıçradı, sıçradı, sıçradı Fakat ne çare! Hiçbir kurtuluş ümidi yoktu Bir yandan

pişmanlığın yalazları, bir yandan da sobanın alevleri olmak üzere; iki ateşin ortasında

yana yana kül oldu Sonra çöplüğe döküldü Sonra da havanın rüzgârı, onu kül hâlinde

bile bir arada tutmadı Öyle savurdu ki her zerresi bir kuytuda kayboldu gitti


Yaşlı çınarın gözleri yaşardı:


?Toprak ana! Nankörlerin ne hâle geldiğini bir kere daha gördüm Ne olur bizi bırakma!

Benim teslîmiyetim; ne havaya, ne güneşe Sadece sana ve Yaratan?a


O sırada eğitim bülbülü de, ötelerden uçtu geldi, çınarın dalına kondu:


Ey gören gözler, ey işiten kulaklar!


Teslîmiyet bahsinde her zaman büyük imtihanlar yaşanır


Şeytâniyet ve nefsâniyet, bu hususta daima bütün maharetini sergiler Müthiş bir

cambazlık ve ustalık gösterir O kadar ki bazen;


Teslîmiyet göster! diyerek bile insana âdeta yalvarır Türlü diller döker Telkin üstüne

telkinde bulunur


Niçin?


Sağdan yaklaşmaktan daha beter bir tuzağa düşürmek için


Çünkü o tuzakta;


Şeytan da, nefis de, sanki tevbe etmiş iki derviş ısrarıyla hareket ederler Âdeta bu

ısrarlı teslîmiyet servisine itiraz etmek, imkânsız hâle gelir


Bir de idrak;


Teslîmiyet hususunda şeytan ve nefsin yelken indirmelerini, bir zafer kabul eder Hele

onların da şiddetle teslîmiyet taraftarı olmalarını ise; kaçırılmaz bir fırsat olarak görür


Hâliyle râm olur


Tam bu noktada, tabiri caizse, dananın kuyruğu kopar


Çünkü çaresiz bir av gibi tuzağa yakalanmıştır Şeytan teslîmiyetine aldanmıştır O

mel?unun ters oyunlarına mağlûp düşmüştür


Teslîmiyet zannettiği şeyin, sinsi bir şeytânî isyandan başka bir şey olmadığını

görememiştir Şeytanın uzattığı teslîmiyet ekmeğinin içindeki isyan zehri, onun kalbini de

rûhunu da perişan etmiştir


Buna rağmen gafil dili; «Bütün bunlar başıma hep teslîmiyet yüzünden geldi!» diye feryat

etmektedir


İşte;


Bu tehlikeli teslîmiyetin anahtarını şeytan ve nefsin kullandığını görmek gerek Ne kadar

derviş kılığı uzatılsa da, netice nefret kapısına çıkmaktadır Bunun sayısız belirtileri var

Özellikle üzerinde durulması gerekenlerden bazıları şöyle:


?Benim aklıma yatarsa tamam (Teslîmiyeti nefsin tercihine bırakmak)


?Bu bana gelmez (Yine nefsi merkeze alan yaklaşım)


?Ben böyleyim (Yanlışı savunucu bir avukatlık ve teslîmiyetin gerçeğine itiraz)


Bunlara benzer bütün davranışlar ve ifadeler, aynı kategoride yer alır Hepsinin

teslîmiyet hususunda tek parantezleri, nefsin ve şeytanın onayladığı tehlikeli teslîmiyet


Onayın şeytana ait olduğu her teslîmiyet, ancak isyandır Gaflet ve cehalettir


Doğru olan;


Kendi nefsimizin ve şeytanın değil, ancak teslim olunacak merciin onayladığı

teslîmiyettir Çünkü o teslîmiyetin başı ne kadar acı olsa da; sonu baldan tatlı, bağdan

huzurlu olur Önce çile, fakat sonra hayr-ı ebedî


Yani gerçek merciin istediği teslîmiyet, ağaç köklerinin toprağa gömülmesi hakikatinden

ibarettir Adı teslîmiyettir, ama mahiyeti ise kısa veya uzun vadede her yönüyle

bereket, inkişaf, menfaat ve faydadan başka bir şey değildir Cefâsı da şifâ dolu, ezâsı

da safâ doludur Zahmetinden de sayısız rahmet fışkırır


Hakikî teslîmiyet budur


Bu teslîmiyet;


Hakk?adır Hazret-i Peygamber?edir Hak dostlarınadır


Bu teslîmiyet, doğruyadır Fazîletedir Kardeşliğedir Hizmetedir İlâhî rızâyadır


Bu teslîmiyet, iki cihanda da huzûrun kapısıdır Saâdet tâcıdır


Bu teslîmiyet, insanları, dünyaya kölelikten kurtarır, göklere sultan eder


Bu teslîmiyet, olgunlaştırır


Bu teslîmiyet, basîreti artırır Şeytanı da, nefsi de, şerri de en doğru şekilde tanıtır ve

onlara aldanıştan muhafaza eder


Anlatılır:


İblis, bir gün oldukça yaşlı ve sâdık bir derviş hüviyetine girer ve gencecik bir velî olan

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri?ne gelir Eşikte boyun büker:


?Efendim, yaşım geçti ama mürîdiniz olup himmetinizle yol almak isterim


?Bu yol çilelidir


?Olsun efendim; bilirim ki çile, kalbin gıdasıdır


?Pişmek gerek Bu da, insanı çatlatır Terk etmeye zorlar


?Olsun efendim; bilirim ki, olgunluğun başka yolu yoktur


?Bazen tahammül etmek imkânsızlaşır Kaçar gidersin


?Olsun efendim, kurban olurum


?Peki öyleyse Hizmet senden, himmet bizden


Hazret?ten bu şekilde izin koparan iblis, dergâha kapak atar Maksadı bellidir: Ne yapıp

edip Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri?ne onun gençliğinden ve gûyâ toyluğundan da istifade

ederek iğvâda bulunabilmek Onu vesvese girdabına çekebilmek


Otuz yıl uğraşır


Fakat nafile


Küçücük bir vesveseye bile bulaştıramaz mübârek velîyi Sadece her türlü hizmetin ırgatı

gibi çalışmaktan başka bir şey yapamamıştır Öfkeden çatlar Hasedinden patlar Nâçar

kalmıştır Son çare, plân değiştirir:


?Madem ey Cüneyd, sana vesvese veremedim Ben de başkalarının kalbine vesvese

sokarak, senin hakkında sû-i zanlar üretir, sana buğzettiririm Bu da bana yeter


O akşam işe başlar


Karanlıkta Cüneyd Hazretleri?ne refâkatçi olur Onun fenerini tutma hizmetini

üstlenmiştir Ancak Cüneyd Hazretleri dinç bir yaştadır, şeytan ise doksanlık bir ihtiyar

vaziyetinde Evlerin önünden geçerken şeytan düştü düşecek gibi titreye titreye

yürümeye başlar Sanki hastalanmış da, üstadı buna rağmen ona istirahat vermeyip

eziyet edercesine hizmet ettiriyormuş intibâını verir Mahirâne rol kabiliyeti ile onlara

uzaktan bakan bir şahsa kendini iyice acındırır Nihayet adam başlar içten içe verip

veriştirmeye:


?Şu Cüneyd Hazretleri?ne de bak! Gûyâ Allah dostu! Yazık, yanındaki zavallı ihtiyara

nasıl da zulmediyor Kendisi sapasağlam keyifle yürüyedursun, bîçâre ihtiyarcık düştü

düşecek yahu Belli ki hasta Bu nasıl bir velîlik? Doksanına gelmiş yaşlı ve hasta birini

perişan edercesine çalıştır, kendin de saltanatlı saltanatlı yürü! Oh be, ne âlâ!


Adamın içi daha kaynayacaktı ki Cüneyd Hazretleri; bir mü?minin kalbi çamurlanmasın,

temiz kalsın diye adımlarını ona çevirdi İyice yaklaşınca sordu:


?Efendi, yanımdakinin bir mel?ûn-i meşhûr ve iblîs-i makhûr olduğunu söylesem, yine aynı

şekilde düşünür müsün?


Adam henüz bir şey demeden iblis, elindeki feneri fırlattığı gibi otuz metre geri kaçtı:


?Benim iblis olduğumu ne zaman anladın?


?Mürid olmaya geldiğin an


İşte; ne güzel bir basîret nümûnesi!


Hakk?a doğru teslîmiyetin bereketi


Allah katında mahrum ve mahcup etmeyen ne güzel bir ahlâk olgunluğu


Aynı nasibe erenler, ebediyyen bahtiyar


Teslîmiyetin tehlikesindeki nasipsizler ise heyhaat


Yazar M Ali EŞMELİ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.