Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
diger, içtihadı, rain, sahalardaki, ömer

Ömer (R.A)'İn Diger Sahalardaki İçtihadı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ömer (R.A)'İn Diger Sahalardaki İçtihadı





Ömer (ra)'in Diger Sahalardaki İçtihadı


Daha önce de zikrettiğimiz gibi, bu sahaların hepsini kapsam içine almak imkân dahilinde değildir Fakat aşağıda da görüleceği gibi bazı örnekleri verebiliriz:

1) Ömer (ra) mut'a nikâhını haram kıldı [76]

Mut'a nikahı geçici bir süre için yapılan evliliktir Bu nikah cahiliye döneminde bilinen bir nikahtı Resulullah'ın döneminde mubah kılınmış, Ömer zamanında ise yasaklanmıştı Ömer (ra) bununla ilgili olarak şöyle demektedir:

“Geçici bir süre için ber kadını nikahı altına alan erkek bana geldiği zaman kendisini taşla recmetmekten başka şey yapmam

Havle bint Hakim, Ömer b Hattab'a gelerek dedi ki: Rabia b Ümeyye'nin bir kadınla mut'a nikahı yapması sonucu kadın hamile kaldı

Ömer öfkeli bir şekilde dışarı çıktı, elbisesinden çekti ve dedi ki:

“Bu, mutadır Eğer böyle bir şey yaptıysan seni recmedeceğim!”

2) Çocuklu cariyelerin satılmalarının yasaklanması:

Çocuk sahibi olan cariyeler Resulullah'ın ve Ebu Bekir (ra)'in devrinde satılıyorlardı Halifelik Ömer (ra)'e geçince onların satılmasını yasakladı Ali b Ebi Talib'in halifeliği döneminde onların tekrar esirler gibi satılmasına dönmek istediğinde ve satılmama kararının kendisiyle Ömer arasında ittifak edilen bir görüş olduğunu söylediğinde kadısı Ubeyde esSelmani (ra) şöyle söylemişti:

“Senin Ömer ile vardığın ortak görüş, senin tek başına vardığın görüşten bizim için daha sevimlidir” O zaman Ali (ra) şu cevabı verdi:

“Daha önce hükmettiğiniz gibi hükmedin” Çünkü Ali bin Ebi Talib ihtilaftan nefret ediyordu

3 Bir defasında (tek sözle) üç talakın mubah edilmesi:

Sahihi Müslim'de varid olduğu gibi, İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:

“Resulullah'ın, Ebu Bekir'in ve Ömer'in döneminin ilk iki yılı üç talak (her biri ayrı ayrı olarak) bir idi

İyas b Seleme'nin babasından yaptığı bir rivayete göre der ki:

“Mekke'nin fethinde Resulullah bize üç gün mut'a nikahı için izin verdi Daha sonra da yasakladı” [77]

Sebre'den edilen rivayete göre der ki:

“Resulullah mut'a için bize izin verdi Bir arkadaşımla birlikte Benî Amir'den bir kadına gittik Kadın genç ve güzeldi Kendimizi ona takdim ettik” Kadın:

“Bana ne verirsin,” diye sordu Dedim ki:

“Elbisemi” Arkadaşım da kendisine:

“Elbisemi veririm,” dedi Arkadaşımın elbisesi benimkinden daha kaliteliydi Ama ben ondan daha gençtim Arkadaşımın elbisesine bakınca onun elbisesini, bana bakınca da beni beğendi Sonra dedi ki:

“Seni ve elbiseni seçiyorum” Yanında üç gün kaldıktan sonra Resulullah şöyle buyurdu:

“Kimin yanında mut'a şeklinde kadın varsa onu serbest bıraksın” [78]

Sebre elCühenî'nin babasından yaptığı rivayette, babası Resulullah ile beraberken Resulullah şöyle buyurdu:

“Ey halk Ben sizlerin kadınlarla mut'a nikahıyla yaşamanıza izin vermiştim Allah, mut'ayı kıyamet gününe kadar haram kıldı Kim ki bir kadınla mut'a nikahıyla birlikte yaşıyorsa o kadını bıraksın O kadınlara verdiklerinizden herhangi bir şeyi geri almayın”[79]

Sebre elCühenî babasından, babası da babasından ettiği rivayette şöyle demektedir:

“Fetih yılında Mekke'ye girdiğimizde Resulullah bize mut'a için emir verdi Daha Mekke'den çıkmadan mut'ayı bize yasakladı”[80]

Ali b Ebi Talib'in rivayetine göre Resulullah Hayber gününde kadınlarla mut’a halinde yaşamayı ve evlerde yaşayan evcil eşeklerin etini yemeyi nehyettı Rivayetin yer aldığı kaynak eserler:

1 Muvatta : Malik b Enes

2 Sahihi Buhari:

3 Sahihi Müslim :

İbn Kayyım elCevziyye Zâd elMead isimli eserinin dördüncü cildinin, altıncı sayfasında şöyle demektedir:

“Mut'a nihakıhını fetih yılında mubah kılınmış, yine Fetih yılında yasaklanmıştır Hayber yılında yasaklanması ise ihtilaf konusudur Gerçek olan yasaklama fetih yılındaki yasaklamadır Hayber gününde nehyedilen ise evlerde yaşayan evcil eşeklerin etleridir

İbn Kayyım şöyle devam ediyor:

“Ali b Ebi Talib'in rivayetine göre, Resulullah mut'ayı haram kıldı ancak mut'a daha önce mubah idi Daha sonra haram oldu Bu tahrim mutlak ve nihai bir tahrim midir yoksa ölü eti, kan gibi zaruri durumlarda mubah olan tahrim gibi midir? İbn Abbas başta helal olduğuna dair fetva vermiş ise de daha sonra halkın zaruri durumlarla yetinmeyip bu hakkı her zaman için kullanmaları ihtimalinden dolayı fetvasından bilahare vazgeçmiştir

Ömer b Hattab bu hususta şöyle demektedir: [81]

“Kendileri için sabrın söz konusu olduğu işte halk acele etti Biz onların bu yaptıklarına göz yumarsak, onlar boşanmaya devam ederler

Ömer'in bu içtihadı ayete ters düşer gibi görünmektedir:

"Boşama iki defadır (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak ya güzellikle salmaktır (Ey zevçler) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehri) geri almanız sizlere helal olmaz Meğer ki, erkekle kadın Allah'ın sınırlarım (evlilik haklarını) ayakta tutamayacaklarından korkmuş (ümitlerini kesmiş) olsunlar Eğer bu suretle siz de onların (zevç ve zevcenin) Allah'ın sınırlarını hakkıyla muhafaza ve ifa edemeyeceklerinden kırkarsanız o halde (kadının serbest boşanması için) fidye vermesinde (hakkından vazgeçmesinde) ikisi üzerinde de vebal yoktur Bunlar Allah'ın sınırlandır Onları (çiğneyip) geçmeyin Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerin ta kendileridir Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa, ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birinci zevcine) helal olmaz" [82]

Ayette açıkça görülen ifade, bilfiil kocanın üç defa karısını boşamasıdır Durum böyleyken Ömer (ra) nasıl böyle bir içtihadda bulunabildi? Ve devrin Müslümanları onun bu içtihadını nasıl ikrar ettiler?

İbn Cerir tefsirinde bu mes'ele ile ilgili olarak şöyle demektedir:

“Bu ayet nazil olduğu sırada, cahiliyet ve İslam toplumunda ayetin nazil oluşundan önce boşanmanın ve kadının kurtulmasının bir sonu yoktu Erkek kadını daha iddeti bitmeden geri getirebilirdi Bu sebeple Allah buna bir sınır koyarak, erkek eşini boşadıktan sonra başka biriyle evleninceye kadar boşamış olduğu kadını tekrar geri getirmesini haram kıldı Bununla da kadın kendi nefsine malik oldu

Bu konuda Katade der ki:

"Cahiliyet devrinde erkek üç kere, on kere ve daha fazla eşini boşar sonra daha iddetinde iken kadını geri getirirdi Allah bunu üç boşama ile sınırlandırdı"

Dr Heykel de bu tefsire şu yorumu getirmektedir:

Ayetin nazil olmasından şu sebep tecelli eder: Erkeğin eşini geri getirmesi hakkının sınırlandırılması, iddetinin bitmesi esasına mademki dayanamayıp iki defadan fazla geri getirme hakkı yoksa bununla istenilen şey, erkeğin kadına zarar vermemesi ve hayatı boyunca muallak bir şekilde kalıp kadının aşağılanmamasıdır Bu ise İslam’ın ruhu olup kadına duyulan fazilet ve şefkatle uyum sağlamaktadır En kuvvetli tahmine göre Ömer (ra),devrinde eşlerini boşayanların, eşlerini boşadıktan sonra kendilerine merhametli olmamalarıdır Bu sebeple sevdikleri esir kadınları razı etmek için eşlerini boşamakta acele ettiler Esirin kalbine sahip olduğunu, kalbinin mutmain olmasını sağlamak için bir kelimede boşamayı üç kere söylüyorlardı

Bu dönemdeki Müslümanların, boşama işini zararlı bir şekilde böylesine hafife almalarının başka sebeplerinin de var olduğunu sanıyorum Bu sebeplerden biri, erkeğin esir olmayan Arap ve Acem'den biriyle evlenmek istediğinde, söz konusu olan kadının erkekten eski eşini başkasıyla evleninceye kadar kendisine helal olmayacak şekilde onu üç kere boşamasını şart koşmasıdır İşte bu ve buna benzer sebepler Ömer'i bu şekilde bir fetva vermeye şevketti Bu fetvaya göre bir kelimeyle, üç talak (boşama) söylediğinde sanki ayrı ayrı üç boşanma söylenmiş olur Onun görüşüne göre erkek, evlilik bağını şayet o kadar hafife almış, önemsememişse ve üç talakı bir kelimede söylüyorsa, bu erkek evliliği ciddiye almayan ve alay konusu eden biri olup evliliği böyle hafife almanın cezasını yüklenmelidir Ömer (ra) bunu şu sözüyle ifade eder:

“Kendileri için sabrın gerekli olduğu işte halk, acele etti Biz onlara bunu devam ettirirsek, (onların bu yaptıklarına göz yumarsak) onlar boşanmaya devam ederler” [83]

Ömer (ra)'nin miras sahasındaki içtihadı:

Ömer (ra) birçok miras kaidesiyle ilgilendi Bunların en meşhurlarından biri, fıkıh kitaplarından olan "elMes'ele elÖmeriye" veya "elmes'ele elHeceriye" davasıdır Miras varisler arasında taksim edildiği zaman, murisin (ölenin) anneden olan kardeşine pay düşmesine rağmen, murisin öz kardeşine (hem anneden hem de babadan) bir şey kalmayınca söz konusu olan dava Ömer'e getirildi Ömer verdiği hükümde, öz kardeşin aynı zamanda anneden kardeş olduğunu, öz kardeş olduğu için mirastan mahrum edilmesinin insaflı bir iş olmayacağını dile getirerek bu hususta şunları söyledi:

“Farzedin ki, babası taştır

Başka bir rivayete göre de şöyle söylemiştir:

“Farzedin ki, babası eşektir, anneleri bir değil midir? Buna binaen öz kardeşe, anneden olan kardeşmiş gibi, anneden olan kardeşlerle birlikte, miras almaya ortak etti

Gerek hata sonucu gerekse kasten öldürdüğü zaman, katilin maktulün mirasından herhangi bir şey almayacağını ilk olarak o uyguladı

İlk olarak annenin mirası için o hüküm vererek, iki mes'elede geriye kalan (2/3) üçte ikisini ona verdi [84]

Bu iki mes'elede, eş (kadın), anne ve baba veya eş (erkek), anne ve baba (arasında mirasın mahsur kalmasıdır Yani bu üç kişiden başka, varis olmaması durumudur) Bu iki mes'le fıkıh kitaplarında "elÖmeriyeteyn" diye isimlendirilirler

İlk olarak mevalilerden Arapları varis yapan yine odur

Öyle sanıyorum ki, Ömer isminin miras davalarıyla özellikle irtibat halinde olması binlerce Arabın helak olmasına sebep sebep teşkil eden Şam'daki salgın veba hastalığıyla bağlamilidir Veba kısa bir süre içinde, onlardan birçok insanın canını alınca, miras işleri birbirine karıştı Bu durum adliyenin uzun yıllar boyu, miras işleriyle meşgul olmasına sebep oldu Ömer (ra) dirayetli düşüncesiyle, bu karışıklığın normal yollarla çözülmesi için, adli nakamlara terketmemesi görüşüne vardı Çünkü normal, kanuni yollarla işlemlerin çözümlenmesi yoluna gidilmesi halinde fertler arasında gizli düşmanlıkların ve görüşlerin ters düşmesiyle mes'elelerin daha fazla karışıp dikenleşeceğini, üstün zekasıyla idrak etmişti Daha önce de belirttiğiğimiz gibi, işlemlerini yoluna sokmak için Medine'yi terk ederek Şam'a gitti Oradaki varislerin miraslarını taksim etti Bazı varislerden (ölen varisler) diğer varislere, onlardan da her birinin hayatta olan varislerine miraslarını dağıttı Bütün bunları birkaç haftada kesin hükme bağlamakta muvaffak oldu Halk Ömer'in adaletinden emin idi Öyle bir adalet ki, çelişkinin ve değişikliğin herhangi bir yönden kendisine etki etmesine imkan yoklu

Bizim görüşümüze göre, Ömer (ra)'in yaptığı, delil ardından delil pekiştirdiği asil liderlik sanalıdır Öldürücü kolera benzeri bazı vebalı hastalıklar çağdaş ülkeleri yok edip yüzbinlerce kimseyi helak etmesine rağmen Ömer'in karşı koyduğu gibi, herhangi bir devletin harekete geçtiğini görmedik

Bunun tam aksine halkın davaları, hem onları hem de adli makamları meşgul ettiği gibi, nefislerde gizli düşmanlıklar meydana getirdi, sevgi bağlarını kopardı Bütün bunlara ilave olarak herhangi bir adaletin gerçekleştiğinden söz edilemez Bu davalar yıllarca çözülmeksizin askıda kaldı

5 Asırlar boyu Ömer için kalıcı içtihadı temsil eden hicri takvimi meydana getirmesidir:

Ömer (ra)'den önce İslam ümmetinin Müslümanların özel ve kamu ilişkilerindeki tasarruflarını düzenleyen bir takvim yoktu Valiler bu durumdan şikayet ettiler Bunlardan Ebu Musa elEş'ari Ömer (ra)'e yazdığı mektupta şöyle diyordu:

“Mü'minlerin emirinden gelen mektuplar tarihsizdirler Hangi belgeye göre işlem yapacağımızı bilmiyoruz” Meymun b Mehran eliyor ki:

“Bu hangi Şabandır? Geçen şaban mıdır, içinde bulunduğumuz şaban mıdır, yoksa gelecek şaban mıdır?”

Kurre b Halid diyor ki:

“Ömer (ra)'in görevlilerinden biri Yemen'den gelmişti” Kendisine dedi ki:

“Takvim yapmayacak mısın? Yemen'de takvim diye nitelendirdikleri bir şey gördüm Falanca yıl ve falanca ay, diye yazıyorlar” Bunun üzerine Ömer dediki:

“Bu, gerçekten güzel bir şeydir Takvim yapalım

Başka bir rivayete göre Ömer (ra) sahabileri topladı ve kendilerine dedi ki:

“Devlet gelirleri oldukça çoğaldı Biz bu malları taksim ederken belli bir tarih gözetmiyoruz Bunu tanzim etmek için nasıl bir şey yapabiliriz?”

Kimisi dedi ki:

“Rum tarihine göre yazalım” Bir kısmı ise şunları söyledi:

“Bu uzun sürer Onlar Zülkarneyn'den itibaren yazıyorlar” Bir bölümü ise düşündüklerini şöyle dile getirdiler:

“Tarihin Farsların yazıtlarına göre belirtilmesi gerekir Bunun üzerine Ömer (ra) Hürmüzan'ı getirtti ve bu konuyu ona sordu” Hürmüzan dedi ki:

“Mahroz diye isimlendirdiğimiz bir tarihimiz vardır” (Ayların ve günlerin hesabı) Bu sistemi kendilerine izah etti Bunun üzerine Ömer ve diğer sahabiler Resulullah'a peygamberliğin geldiği tarihten itibaren yazılmasını istediler Bazıları ise Muaftan itibaren yazılmasını söylediler Ali b Ebi Talib (ra) şunları söyledi:

“Resulullah'ın şirk topraklarını terk ettiği tarihten itibaren Ali (ra) bununla Hicret'i kastediyordu Bu teklif üzerine Hicret yılının başlangıç olmasını kabul ettiler Ve böylece Müslümalar için Hicret yılı sıfır kabul edildi

Resulullah Mekke'den Medine'ye Rebiülevvel ayında hicret etmişti Ömer (ra) sahabilere sordu:

“Yılbaşını hangi aydan başlayarak kabul edelim?” Onlar kendisine dedilerki:

“Recep ayından başlayalım Cahiliye döneminde halk bu aya çok yüce bir ay olarak bakardı

Bir kısmı ise şunları söyledi:

“Ramazan ayını kabul edelim” Bazıları da dediki ki:

“Zilhicce ayını kabul edelim” Şunu söyleyenler de oldu:

“Resulullah'ın Mekke'den ayrıldığı ay olsun” Osman b Affan (ra) dedi ki:

“Muharremden itibaren yılbaşını tarih yapalım Çünkü o haram ayıdır, iddet aylarının ilkidir, insanların hacı terkettiği aydır

Hicreti takvim başlangıcı yapmaya azmettiklerinde elKehkeri'yi altmış sekiz gün geri alarak tarihi muharrem ayının başı olarak belirlediler Daha sonra Muharrem ayının ilk gününden itibaren Resulullah'ın ömrünün sonuna kadar saydılar Hicret'ten sonra Resulullah'ın ömrü on sene, iki ay idi Tarih on altı Muharremden itibaren yazıldı Ama gerçekten Resulullah'ın ömrü Hicret'ten itibaren yazılırsa, Resulullah'ın dokuz sene, on bir ay ve yirmi iki gün yaşadığı anlaşılır




[76] Mut'a nikahı hakkında kısa da olsa bilgi vermek gerekir kanaatindeyim Çünkü hocam bu hususta detaylara inmeden konuyu geçmektedir Oysa bu konu çeşitli sorulara sebep olabilir Bunun için açıklamada bulunma gereğini duydum Bilindiği gibi bir şeyi helal veya haram kılmak ancak Kur'an,a ve sünnete mutabık olduğu zaman sözkonusudur Tabii bu durum sahabe devri içindir Günümüzde ise Kur'an, Sünnet, icma, kıyas, mesalih-i mürsele gibi kaynakları bilmek ve onlara mutabık olup olmadığını tesbit etmek gerekmektedir Ömer (ra) Resulullah'ın sünnetine dayanarak mut'a nikahını yasaklamıştır Bazı kaynak eserlerden misaller vermek suretiyle inşaallah bu konuyu açıklığa kavuşturacağız

Ez-Zührî, İsmail b Ümeyye'den, o da Abdülvaris'ten, Müsedded b Müserhed'den, rivayet ettiğine göre Ez-Zührî diyor ki:

“Ömer b Abdülaziz'in yanındaydık Mut'ayı hatırladık Rebi b Sebre adında birisi kendisine şöyle dedi:

“Ben şahidim ki babam Resulullah'ın mut'a nikahını Veda Hacc'ında yasakladığını söyledi” (Sünen Ebi Davud c 2, s 233)

Yine başka bir rivavete göre Resulullah'ın mut'a nikahını haram kıldığını Muhammed b Yahya b Faris'den Abdürrezzak'dan, o da Muhammed'den, o da Ez-Zührî den, o da Rebi b Sebre’den, o da babasından rivayet eder (Sünen, Ebi Davud c 2, s 233)

[77] Sahih-i Müslim, c 1, s 586

[78] Sahih-i Müslim, c 1, s 586

[79] Sahih-i Müslim, c 1, s 587

[80] Sahih-i Müslim, c l, s 587

[81] O devirlerde bir insan eşini boşadiğında ilk iki boşanmadan sonra, her defasında iddet bitmemiş ise eşini yeni nikah yapmadan geri getirebilirdi Ama iddet bitmişse yeniden nikah yaptıktan sonra getirebilirdi Üçüncü defa eşini boşarsa, bu takdirde o insanın evlilik konusunda ciddi olacağı söylenemeyeceği gibi, eşi ve ailesi onun için önem ifade etmez Hu sebeple İslam hukukunda biri eşini üç kere boşarsa kadın bir başkasıyla fiilen evlenmeden kendisine eş olamaz Yani yeni eşiyle bilfiil cinsi ilişkide bulunması gerekir Bu da evlilik konusunu ciddiye almayan erkeğe verilen bir cezadır Resulullah'ın ve diğer iki halifesinin ilk iki yılında boşanma bu şskilde idi Daha sonra sıksık boşanmalar görülünce Ömer yukarıda sözü edilen kaideyi koydu

[82] Bakara: 2/229-230

[83] Dr Heykel analizine devam ederek şöyle der:

“Ömer'in bu içtihadına, daha sonra bazı fakihler ile günümüzün İslam ülkelerindeki bazı gruplar ihtilaflı yanaştılar (Onun bu içtihadına ters düştüler) Ömer (ra) açısından bu, kendisi için hiç de bir zarar teşkil etmediği gibi, ihtilaf edenler için de aynı durum söz konusudur Çünkü gerek Ömer (ra) gerekse diğer sahabiler, fetva verirlerken, fetvalarının ne zorunlu olduğu ne de yalnızca kendi fetvalarının hak olduğundan fetva veriyorlardı Onların sadece bir rey ve görüşten ibaretti Şayet bu görüş doğruysa Allah'tan, doğru değilse sahibindendir O, bunun için şayet hatalı bir görüş ileri sürmüşse, Allah'tan af dilerdi

[84] Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, onun vermiş olduğu emirler ve hükümler, Kur'an ve Sünnet'in paralelindedir Hükmeüği zaman İslam’ın tesamuhunu, rahmetini ve fazileti nazar-ı itibara almıştır

Çünkü ölçü İslam’dır Ama onu anlamada ve uygulama Ömer herkesten farklıdır Onun adaleti, sağduyusu ve feraseti İslam’dan kaynaklanmaktadır Allah'ın kendisine vermiş olduğu özelikler sayesinde hiç kimsenin ulaşamayacağı mertebeyi elde etmiş, Resulullah'tan ve Ebu Bekir den sonra aynı ruhla İslam'ın hükümlerini uygulamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.