Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
imtihan, seferi, tebük, zorluk

Zorluk Ve İmtihan Seferi: Tebük

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zorluk Ve İmtihan Seferi: Tebük




ZORLUK VE İMTİHAN SEFERİ: TEBÜK

Muzaffer Taşyürek

Tebük Allah’a teslimiyetten başka hiçbir üstünlükleri olmayan otuzbin müminin, gücüyle mağrur Bizans’ın üzerine yürüyüşü Bir büyük iman imtihanı Gerçek müminlerle hakkı-hakikati içine sindiremeyenlerin ayrıldığı kavşak Ve Allah’ın hoşnutluğuna giden yola rehberlik eden nice olay Tebük Gazası’nda yaşananları bir kez daha düşünmemiz gerekiyor

Hicretin dokuzuncu senesi Recep ayı O yıl havalar aşırı sıcak gitmiş, kuraklık sebebiyle kıtlık baş göstermişti İslâm’ın bütün ihtişamıyla yayıldığı dönemlerdi
Hiç şüphesiz bu yayılmayı durdurmak isteyenler de vardı Bunların başında devrin süper gücü Roma İmparatorluğu geliyordu
Roma’nın doğu kanadı Bizans’ın başında Kayser Heraklius, çevresindeki İslâm’dan rahatsız olan küçük grup ve kabilelerin tahrikiyle son hak dini ortadan kaldırmak için hazırlıklara girişmişti
Haber Medine’ye ulaşınca, Peygamber AS Efendimiz umumi seferberlik ilan etti Hz Peygamber, bu seferberliği diğer seferlerinin aksine, hedef göstererek açıklamıştı
O, herhangi bir gazaya çıkacağı zaman hedefini gizli tutardı Ama bu sefer öyle yapmamış “hedef Bizans!” demişti

Maskeler ve Gerçek Yüzler
Hz Peygamber AS karargâhını Medine dışında Seniyyetü’l Veda’da kurmuştu Gönüllüler orada toplanırken, diğer tarafta münafıklar bozgunculuğa başlamışlardı
Sefer ilanı, müminlerle münafıkları belli eden bir damga gibiydi Münafıklar bozgunculuk yapıyor, müminleri bu seferden vaz geçirmeye çalışıyorlardı
Rahatlarını bozmak, kurulu düzenlerini sarsmak, mallarından-mülklerinden uzaklaşmak istemeyen, hatta kadınlara düşkünlüklerini ileri sürerek, “Romalı kadınları görürsem kendime hakim olamaz ve günaha girerim” diyecek kadar yüzsüzleşip Peygamber’den izin koparmaya çalışan münafıklar, Allah yolunda gayret içerisinde olanları vazgeçirmeye çalışıyorlardı:
“Bizans gibi koca bir devletle uğraşılıp, kafa tutulur muydu?” “Haddimizi bilelim, şimdi zamanı mı?” “Havalar sıcak, kıtlık ve darlık içerisindeyiz, bu ekonomik buhranda böyle bir harekete ne lüzum var?
Kalpler teslim olmayınca öne sürecek bahane her zaman çoktur O devrin münafıkları da bu tip sözlerle kendi gündemlerini oluşturarak nifak çıkarıyorlar, müminlerin kalplerini Allah yolundan çözmeye çalışıyorlardı
Ama, kısa zamanda ilâhî ikazlar gelmeye başladı İman davası karşısında çeşitli gerekçelerin arkasına sığınanlar, bizzat Alemlerin Rabbi tarafından birer birer teşhis ediliyordu:
“Onlar, sıcakta sefere çıkmayın, dediler De ki, Cehennem ateşi daha sıcaktır” (Tevbe/81)
“Ey inananlar! Size ne oldu ki ‘Allah yolunda topluca savaşa çıkın’ dendiği zaman yere çakılıp kaldınız? Yoksa ahireti bırakıp dünya hayatına mı razı oldunuz?” (Tevbe/38)
“(Ey Muhammed) de ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, kabileleriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşnut olduğunuz ikametgâhlarınız sizin için Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyiniz Allah fasıkları hidayete erdirmez” (Tevbe/81)

Bir Kap Hurma, Pırlanta Kalp
Fitnecilerin propagandaları inananları sarsmak yerine daha da kenetlenmelerine, biat ettikleri Allah Rasulü AS’ın çevresinde birleşmelerine sebep oluyordu Biatlarına sonuna kadar sadık kalan müslümanların en fakirleri bile, iman davasının yürümesi ve yükselmesi için bir avuç hurma ile de olsa, bu sefere koşuyordu
Hz Ebubekir RA tüm malvarlığını, Hz Ömer RA malının yarısını, Hz Osman RA üçyüz deve yükü mal ve techizat, elli at ve bin altınla bu sefere koşarken, Ebu Akil RA isimli sahabi elinde bir kap hurma ile Hz Peygamber’in huzuruna çıkmış şöyle diyordu:
“Ey Allah’ın Rasulü! İki kap hurma karşılığında bütün gece sırtımda su çektim Bu iki kapdan birini ev halkım için bıraktım Diğerini de Rabbim’in rızasını kazanmak için size getirdim
Hz Peygamber AS bu tavır karşısında son derece duygulanarak, bu hurmaların sadakalar kısmına dökülmesini emrediyor, bu maddi bakımdan fakir ama gönlü zenginler zengini mümin için dua ediyordu
Müslüman kadınlar da erkeklerden geri kalmıyordu Kollarında boyunlarında ne kadar ziynet eşyası varsa, Allah yolunda cihada çıkacak orduya katkı için çıkarıp veriyorlardı

İmtihan Zamanları
Askeri bir harekât için elverişsiz bir iklim olmasına rağmen, Hz Peygamber AS otuzbin kişilik ordusuyla Seniyyetü’l Veda’dan hareket etti Kur’an’da “zorluk zamanı” diye ifade edilen bu sefere “zor gaza” adı verilmişti
Safvan b Ümeyye RA der ki: “Rasulullah ile birlikte Tebük Gazası’na katıldım O güne kadar katıldığım en zorlu gaza idi
Bu seferle ilgili olarak şunu da kaydetmek gerekir: Yüzyıllarca Asya, Avrupa ve Afrika’da etkili olmuş bu büyük güce karşı çıkmak ve hatta üzerine yürümek, Arap topraklarında büyük yankı buldu Bu bakımdan, Gassaniler gibi İslâm aleyhine çalışan bazı kabileler için de gözdağı oldu
Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra, İslâm ordusu Medine ve Şam arasındaki Tebük mevkiine ulaştı Bizans ordusundan hiçbir iz yoktu Gerçekte Bizans kendi iç işleriyle uğraşıyordu


Alıntı Yaparak Cevapla

Zorluk Ve İmtihan Seferi: Tebük

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zorluk Ve İmtihan Seferi: Tebük




Tebük’te 20 gün kalındı Hz Peygamber AS Efendimiz, İslâm ahlâkının vazgeçilmez prensiplerini de çok veciz bir şekilde ifade eden meşhur hutbesini burada okudu Bu hutbenin bir bölümü şöyledir:
“Size insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vereyim mi? İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında ya da iki ayağı üzerinde son nefesine kadar Allah yolunda çalışandır
İnsanların en şerlisi de, Allah’ın kitabını okuyup, ondan hiç faydalanmayan azgın kimsedir İyi biliniz ki, sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır Yapışılacak en sağlam kulp takvadır
Sözlerin şereflisi, zikrullahtır
Amellerin hayırlısı, Allah’ın yapılmasını mecbur kıldığı farzlardır
Amellerin kötüsü, bid’atlardır
En güzel yol, en güzel yaşayış, peygamberlerin yolu ve yaşayışıdır
Ölümlerin şereflisi, şehitlerin ölümüdür
Körlüğün körlüğü, doğru yolu bulduktan sonra dalâlete sapmaktır
Doğru yolun hayırlısı, kendisine uyulandır
Körlüğün kötüsü, kalp körlüğüdür
Veren el alan elden hayırlıdır
Az olup yeterli olan şey, çok olup Allah’a taattan alıkoyandan hayırlıdır
Tevbenin en fenası ölüm gelip çattığı zamandır
Pişmanlığın kötüsü, kıyamet günündekidir
Yanlışları en çok olan, dili en çok yalan söyleyendir
Zenginliğin hayırlısı gönül zenginliğidir
Hikmetin başı Allah korkusudur
İçki, günahların her çeşidini bir araya toplayandır
Gençlik delilikten bir bölümdür
Kazançların kötüsü faiz kazancıdır
Yemelerin kötüsü, yetim malı yemektir
Bahtiyar kişi, başkasının halinden ders ve ibret alandır
Amellerde esas olan neticelerdir
Düşüncelerin kötüsü, yalan-yanlış düşüncelerdir
Mümine sövmek, günah işlemektir ve dine hürmetsizliktir
Gıybet, Allah’ın emirlerine karşı koymaktır
Af dileyeni Allah affeder
Öfkesini yeneni, Allah mükafatlandırır
Uğradığı zarara sabredene Allah karşılığını verir
Zorluklara sabredip katlanan kimsenin sevabı kat kat artırılır

Görünüşte Mescid Ama
Tebük’te kaldığı müddet içerisinde, o çevrede bulunan kabilelerle antlaşmalar yapan Hz Peygamber Efendimiz, böylece kuzey sınırlarını iyice kontrol ve emniyet altına almış olarak Medine’ye doğru hareket etti Bu arada yolda münafıkların suikast girişimine maruz kaldıysa da, münafıklar etkisiz kılındılar
Medine çevresindeki münafıklar, daha Tebük seferi başlarken çeşitli bahanelerle Kuba Mescidi’ne devam edemediklerini ileri sürüp, Medine civarında alternatif bir mescid inşa etmişlerdi Hz Peygamber AS’ın Tebük’e hareketinden önce bu mescidi ibadete açmasını istemişlerdi O da bu işi dönüşe havale etmişti
Aslında bu mescid, Medineli bir hıristiyan olan Ebu Amir’in teşvikiyle, müslümanlara karşı girişilecek isyan harekatının üssü olarak inşa edilmişti Ebu Amir, münafıklara Bizans’tan yardım getireceğini ve müslümanları birlikte ezeceklerini vaad etmişti
Münafıklar, dönüşünü bekledikleri Hz Peygamber’den sözünü yerine getirmesini istediler Ama Hz Peygamber’e gelen vahiyden haberleri yoktu Allah bu mescid görünümündeki şer ve nifak merkezinden uzak durulmasını emrediyordu:
“Bir de şunlar var ki, zarar vermek için, hakkı tanımamak için, müminlerin arasını açmak için ve daha önce Allah ve Rasulü ile savaşan adamı beklemek ve gözetmek için bir mescid yaptılar Bir de ‘iyi niyetten başka muradımız yok’ diye yemin ediyorlar Fakat Allah şahit ki, bunlar şeksiz-şüphesiz yalancılardır
O mescidde ebediyyen namaza durma! Ta ilk günden temeli takva üzere kurulan mescid, içinde namaza durmana daha elbette daha layık Orada arınmayı seven birtakım adamlar var Allah da arınanları sever” (Tevbe/107-108)
Hz Peygamber AS, bu ilâhî ikazlar üzerine mescid görünümündeki bu şer merkezi binayı yıktırdı Böylece münafıklara aradıkları meşruiyeti kazandırmamış oldu

İhmalkarlık ve Pişmanlık
İslâm ordusu, ilk hareket ettiği Seniyyetü’l Veda’da şiirlerle, dualarla karşılandı Hz Peygamber AS doğruca Mescid-i Nebi’ye giderek iki rekat namaz kıldı Sonra sefere katılmayanlardan özürünü açıklayanları dinledi Bunlar arasından üç kişinin özrü, haklarında ayet nazil oluncaya kadar kabul olunmadı
Bu üç kişi, Hz Peygamber AS’a biat etmiş samimi müslümanlardı: Hz Kaab b Mâlik, Hz Mürare b Rebi ve Hz Hilâl b Ümeyye Fakat meşru bir özürleri olmadığı halde sırf ihmalkâr davrandıkları için zorluk ordusuna katılamamış ve sefere çıkamamışlardı
Akabe’de, Bedir’de Uhud’da, Hz Peygamber’in yanında olmalarına rağmen, sudan bahaneler onları yollarından alıkoymuştu
Hz Peygamber AS, üçünün de gerekçelerini dinledi ve Allah’ın haklarında indireceği hükme kadar beklemelerini söyledi Bu çok acı bir şeydi Gönül verip, elini tutarak biat ettikleri Allah’ın Sevgili Nebisi, onlarla görüşülüp-konuşulmasını yasaklıyordu Oysa kendilerinin dışında seksen kadar daha müslüman gelip özürlerini beyan etmişler, Allah Rasulü de onların izahlarını yerinde bulup, işin iç yüzünü ve hakikatını Allahu Tealâ’ya havale etmişti
Kaab, Mürare ve Hilâl’in bu şekilde cezalandırılmaları hem o gün için, hem de kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlar için çok anlamlıydı Hak davanın önünde olanların, hizmette başkalarına nazaran en küçük ihmallerinin dahi ilâhî ikazı gerektirdiğinin işaretiydi Akabe’de biat etmiş olmak, Uhud günü cansiperane çarpışmak, savaşlarda kahramanlık duygularını coşturan şiirler söylemek yetmiyordu Hakka’a hizmette devamlılık esastı Bir dönem yapılan hizmetler sorumlulukları bertaraf etmiyordu Her gün, her an vazife neyi gerektiriyorsa onu yapmak, nerede bulunmayı gerektiriyorsa orada bulunmak esastı Özellikle de önde yürüyenlerin sorumluluğunun kat kat yüksek olduğunun göstergesiydi bu olay
Üç sahabinin mazeret beyanının üzerinden tam elli gün geçti Elli acı gün Nihayet ilâhî hüküm geldi ve o üç kişiye Allah tevbe nasip etti Böylece, artık onlara dar gelen yeryüzü genişledikçe genişledi
Ve Tebük’ten bugüne Yüzyıllar boyunca Hakk’ın, adaletin, barışın sancaktarlığını yaptıktan sonra yüzlerce mazerete binaen bundan geri duran bizim halimizle o üç sahabi arasında benzerlik bulmak, çok uzak bir yorum olarak düşünülebilir mi? Şüphesiz bizim de mazeretlerimiz var Hem de yüzlerce Ama uzun zamandır bize de dünya dar geliyor İlâhî hüküm ise baki Bizim tevbemiz ne zaman?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.