Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fethi, iber, yarımadası’nın

İber Yarımadası’Nın Fethi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İber Yarımadası’Nın Fethi




İBER YARIMADASI’NIN FETHİ

Ahmet Miroğlu

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer

“Bu Can Pazarına Önce Kendi Canımı Sürüyorum!”
“Askerlerim! Görüyorsunuz arkanızda deniz, önünüzde düşman, kaçacak yeriniz yok Vallahi direnmekten başka da çareniz yok Düşmanımızın bütün gücüyle üzerimize geldiği bir gerçek Üstelik yiyecek ve teçhizatı da bol Halbuki bizim kılıçtan başka silahımız ve düşmanın elinden alacağımız yiyecekten başka erzağımız yok
Hiçbir şey yapmadan birkaç gün bu halde kalırsak kuvvetten kesiliriz Bizden korkmakta olan düşman da halimizi görüp cesaretlenir Kendinizi böyle bir kötü sona düşmekten koruyun ve şu azgın düşmana haddini bildirin
Müstahkem şehirler ve güçlü düşman karşınızdadır Ölümden korkmazsanız bu fırsatı değerlendirip zafere ulaşırsınız Şunu kesinlikle bilin ki, bu savaşta ben sizden daha fazla güvende değilim Yine iyi bilin ki, eğer şu zorluklara birazcık dayanırsanız daha müreffeh bir hayata kavuşursunuz En ucuz malın can olduğu bu pazara sadece sizi sürmüyor, önce kendi canımdan başlıyorum Canınızı düşünerek beni yalnız bırakmayın Benden daha fazla bir zorluğa katlanmayacağınız gibi, benden daha büyük bir fedakârlıkta bulunmanız da gerekmeyecek Hepimiz aynı kaderi paylaşmaktayız

Müminlerin Emiri Velid b Abdülmelik, kahramanları arasından sizi seçti, bu ülkenin krallarına akraba ve damat olmanızı arzu etti Çünkü sizin savaştan korkmadığınıza, çekinmeden çarpışacağınıza, yaptığınız cihattan gayenizin ilâ-yı kelimetullah olduğuna ve bu uğurda sevap kazanacağınıza güveni sonsuzdur İslâm’ı bu topraklara yerleştireceğinize inanıyor Elde edeceğiniz ganimetin tamamını size bırakmaya söz vermiştir İki cihanda sizin yiğitliğiniz yad edilecektir
Bilin ki sizi davet ettiğim şeye ilk uyan ben olacağım Kesinlikle bilin ki iki ordu savaşa tutuşunca, Rodego denilen o azgına bizzat ben saldıracağım ve emin olun tepeleyeceğim Siz de benimle beraber saldırın Eğer onu öldürdükten sonra ben de ölürsem, sizi ondan kurtarmış olurum Başınıza itaat edeceğiniz bir kahramanı getirmekten aciz değilsiniz Şayet bunu başaramazsam, yarım kalan işi siz tamamlayın Onu öldürerek bu ülkenin fethini gerçekleştirin Çünkü o ölürse düşman dağılacak ve bir daha asla toparlanamayacaktır
(Tarık b Ziyad, 28 Ramazan 92 ,19 Temmuz 711, Vadi Lekke)

Kral Rodego, tahtına kurulmuş ve uşaklarına kendisini savaş alanına götürmelerini emretmişti Tacını giymiş, bütün ziynetlerini takınmıştı İpek gölgelikler altında bayrak ve sancak ormanını andıran bir kalabalıkla önünde savaşçıları, silahları ve bütün mal varlığıyla müslümanlara doğru ilerledi
Tarık, atına binmiş, ordusundaki herhangi bir süvari gibi harekete geçmişti Müslümanların süvarisi azdı Piyadelerden zırhlı olanların sayısı da sınırlıydı Başlarında beyaz sarıkları ve üzerlerinde yayları, kılıçları, mızrakları
Savaşın sonucu mu merak ediyorsunuz? Bakalım neler oldu

İlim Ocağında Yetişen Bir Fatih
İslâm orduları Kuzey Afrika’yı bir uçtan öbür uca aşmış, Atlas Okyanusu’na dayanmış ve orada kalmıştı Aradan yıllar geçti Devletin başına Abdülmelik b Mervan (hilafeti: 685-705) geldi Abdülmelik’in Mısır’daki vekili, kardeşi Abdülaziz (Ömer b Abdülaziz’in babası) idi, Musa b Nusayr da Abdülaziz’in İfrikiye Valisi
Musa, küçüklüğünden itibaren babasından ve Şam ulemasından ilim tahsil etmiş bir insandı Büyük sahabi Temim-i Darî ra’dan hadis okumuştu Sahabe’den sonraki nesilden, yani Tabiîn’dendi Yazdığı şiir ve nesirler edebiyatçıların beğenisini kazanmaktaydı
Musa’nın İfrikiye Valiliği parlak başarılarla geçmişti Ukbe b Nafi’den başkasının ulaşamadığı Mağrib-i Aksa’yı fethetmeye karar verdiği yıl efendisi Abdülaziz vefat etti Ancak o fetihlerini sürdürdü Sonunda Afrika ile Avrupa arasında önemli bir geçiş noktası olan ve daha sonra Cebel-i Tarık Boğazı adını alacak boğaza hakim Tanca şehrini fethetmeye karar verdi
İşte Tarık b Ziyad ilk kez burada ön plâna çıktı Musa b Nusayr, şehrin fethi esnasında büyük yararlılıklar gösteren Tarık’ı Tanca ve çevresine vali atadı Artık karşı yakadaki İber Yarımadası müslümanlara göz kırpmaya başlamıştı

Bunlar Yerden mi Geldi, Gökten mi?
Müslümanlar, doğuda ve batıda en uzak noktalara kadar ilerlemişler, şimdi de karşı kıyıya geçmeyi hedefliyorlardı İber Yarımadası hakkında yeterince bilgi sahibiydiler İspanya’nın iç karışıklıklar içinde olduğunu biliyorlardı Çok geçmeden Septe Valisi Julianus, Endülüs Yarımadası’nın fethini bizzat teklif etti
Julianus, müslümanlara Endülüs’ün güzelliklerini, gelir kaynaklarını ve bereketli topraklarını bir bir anlatmış, fetih sırasında yardım etmeye söz vermiş ve ciddi bir direnişle karşılaşılmayacağını garanti etmişti Devir, Velid b Abdülmelik devriydi (705-715) 709 yılının sonunda yapılan bir deneme seferi ile 710 yılı Temmuz ayında Ebu Zur’a Tarif b Malik tarafından gerçekleştirilen bir başka sefer başarıyla sonuçlandı Müslümanların fetih azmi bilenmişti
Endülüs’ü fethetme görevi Tarık b Ziyad’a verilmişti Tarık, sözü dinlenir, doğru, iffetli ve çok cesur bir kimse idi Kaynaklar, sayının daha kabarık olması gerektiğini vurgulamayı ihmal etmeden, İspanya’yı fethe giden orduda 4-28 arası Tabiîn’in ismini kaydederler
Tarık, karşı kıyıda müstahkem bir mevki tespit ederek, ordusunu Julianus’un sağladığı dört gemiyle peyderpey geçirmişti Geçiş sırasında herhangi bir güçlükle karşılaşılmamıştı Yerli halk, bu ticaret gemilerinden inen kimseleri tüccar zannetmişti Kimse gelenlerin Endülüs’ün kaderini değiştirecek kimseler olduğunu fark edememişti Halbuki kısa süre sonra durum anlaşılacak ve Rodego’nun Tuleytula’da (Toledo) yerine vekil bıraktığı Todemir kralına, “ülkemize yerden mi gökten mi indiklerini, yoksa yeraltından mı çıktıklarını bilmediğimiz bir kavim geldi” (el-Makkarî, Nefhu’t-tib) diye haber salacaktır


Alıntı Yaparak Cevapla

İber Yarımadası’Nın Fethi

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İber Yarımadası’Nın Fethi




Tarık’ın geçiş tamamlandıktan sonra gemileri yaktırıp yaktırmadığı konusu çağdaş tarihçiler arasında hâlâ araştırma konusudur ve henüz kesin bir ittifak sağlanamamıştır Yedibin kişilik muazzam bir ordunun kısıtlı imkanlarla karşı kıyıya geçirilmesi başlı başına büyük bir başarıdır Daha sonra takviye isteyen Tarık’a Musa tarafından beşbin kişilik bir imdat kuvveti gönderilmiş, böylece sayı onikibini bulmuştur
Tarık b Ziyad, Cebel-i Tarık’a (Calpe, Gibraltar) 5 Receb 92 (28 Nisan 711)’de ayak basmıştı Önce Ceziretü’l-Hadra’yı (Algeciras) kontrol altına aldı ve çok geçmeden Vadi Lekke (Lekke, İspanyolca Lago kelimesinin Arapçalaştırılmış halidir Göl anlamına gelir, Rio Barbate denilen yer) kıyısında karşılaştığı Kral Rodrigo komutasındaki kalabalık bir Vizigot ordusunu, üç gün veya kimilerine göre bir hafta süren zorlu bir savaş sonunda büyük bir kısmını imha ederek büyük bir hezimete uğrattı
Artık İspanya’nın fethi için müslümanların önünde ciddi bir engel kalmamıştı Nitekim Tarık’ın bu savaşın ardından görevlendirdiği komutanları kısa sürede Malaga, İlbire (Elvira) ve Kurtuba’yı (Cordoba) ele geçirdiler Kendisi ise İstice (Ecija) ile Vizigotlar’ın başkenti Tuleytula’yı fethetti Vizigot idaresinden memnun olmayan bazı şehir ve kale halklarının ve özellikle ağır dinî baskılara maruz kalan yahudilerin kapılarını kendiliklerinden açtıkları bilinmektedir
712 yılında Musa b Nusayr çoğunluğu Araplardan oluşan onsekizbin kişilik bir ordunun başında İspanya’ya geçti İşbiliye (Sevilla), Karmune (Carmona), Leble (Niebla), Maride’yi (Mérida) aldıktan sonra, Tuleytula’da Tarık’la buluştu İki komutan fetih hareketini İspanya’nın kuzeyine doğru iki koldan devam ettirdiler ve ertesi yıl Liyun (Léon), Cillikıye (Galicia) bölgeleri ve Laride (Léride), Berşelune (Barcelona), Sarakusta (Zaragoza) şehirleri hakimiyet altına alındı Hatta bir rivayete göre Pireneler aşılarak Frank topraklarına girildi Tarık önden gidiyor, Musa onu izliyor, eksiklikleri tamamlıyor, yaptığı anlaşmaları onaylıyordu Uğradıkları yeri fethediyor, bol miktarda ganimet alıyorlardı Düşmanlarının kalplerine o derece korku salmışlardı ki, karşılaştıkları herkes hemen barış istiyordu İşte Endülüs’ün fethi böyle başlamıştı

Asıl Hedef Roma ve İstanbul’du
Musa bu kadarla da yetinmeyip Güney Fransa’ya kadar ilerleyerek Endülüs’te fethedilmedik yer bırakmadı Bu sırada Halife Velid, Musa’ya Şam’a dönmesi için haber üstüne haber gönderiyordu Halbuki Musa’nın hedefi büyüktü “Vallahi bana itaat etseler onları hemen Roma üzerine yürütürdüm de, Allah bana oraları ele geçirme imkanı verirdi” demekteydi Hatta İbn Haldun ve el-Makkarî’nin belirttiğine göre Musa, doğuya (yani Halife’nin yanına, Şam’a) Kostantiniyye (İstanbul) üzerinden gelmeye kararlıydı Yolu üzerindeki yerleri de fethederek batıdan doğuya doğru ilerleyip hilafet merkezine varmayı düşünüyordu Ne büyük bir irade ve azim!
Fakat Halife Velid hastaydı Endülüs fatihini ölmeden dünya gözüyle görmek istiyordu Musa, Halife’nin ısrarlarına dayanamadı Fetih hareketini sürdürme işini geride kalanlara emanet ederek Şam’a doğru yola çıktı ve Halife vefat etmeden yetişti Kahramanın dönüşü muhteşem olmuştu Şam, çocukluğunda ilim meclislerinde eğittiği, bilinçlendirdiği, cihad aşkı aşıladığı, fıtrat hamuruna vatanseverlik mayası kattığı öz çocuğu Nusayr oğlu Musa’yı bir ana şefkatiyle, bir baba hasretiyle bağrına bastı
Elbette burada amacımız dergi sayfalarının hacmini aşacak düzeyde bir tarih bilgisini aktarmak değil Elbette sekizyüzyıllık koskoca bir zaman dilimini birkaç sayfada özetleyivermek de mümkün değil Bu bakımdan sadece o şanlı fetih hareketinin başlangıç noktasındaki bazı olaylardan, fetih hamlesini yürüten komutan ve askerlerin ruh dünyasından bazı kesitler aktarmakla yetiniyoruz
İşte İslâm ve müslümanlar Endülüs’e böyle şanla şerefle girmişlerdi Ondan sonra da dile kolay tam sekiz asır kaldılar Yönettiler, eğittiler, öğrettiler, imar ettiler ve hizmet sundular O dönemde İspanya, İslâm kültürü içinde büyük devlet kimliğiyle en parlak devirlerinden birini yaşadı Nefret ve bilgisizlik sevgi ve bilgiye dönüşmüştü Neredeyse herkes eğitimliydi Birçok insan kendi isteğiyle müslüman olmuştu Hıristiyanlarla yahudilere barış içinde yaşama hakkı tanınmıştı Gayri müslimler kolaylıkla müslüman olmaya zorlanabileceklerken asla zorlanmadılar

Yeni Musa’lar, Tarık’lar Nerede?
Hikâyemizin bundan sonrası biraz hazin bitiyor Bugün müslümanların üzülmek için yeterince, hatta fazlasıyla sebebi olduğu için, tarihin bu hüzün dolu sayfalarını fazla karıştırmak istemiyoruz Hüzüne değil morale, duygusallığa değil mantığa ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz Tarihin kırılma noktalarından birinde yaşamamız irade ve takdir buyurulmuş Boynumuz kıldan ince Önemli olan Musa’ların, Tarık’ların ve diğer İslâm fatihlerinin azmini ve kararlılığını gösterebilmek Yeni Musa’lara ve Tarık’lara ne kadar da muhtacız! Lakin önceliklerimiz değişti Şimdi biz öz vatanımızı koruma ve kollama mevkiindeyiz Fetih ise şimdilik manevi düzeyde sürdürülmek zorunda Maddi fetihler ise, kim bilir, belki başka bahara
Ne yazık ki sekizyüzyıl sonra müslümanların kurdukları kütüphanelerden geriye kitap bırakılmadı Camiler kilise, minareler çan kulesi yapıldı Sadece irtidat edenlere (müslümanlıktan çıkanlara) hayat hakkı tanındı Dinini değiştirmeyenler diri diri yakılarak karanlık engizisyon tarihinin kanlı sayfalarındaki masum kurbanlar arasında yerlerini aldılar, şehadet şerbetini içtiler
Allahu Tealâ “Onlar istemeseler de nurunu tamamlayacaktır” buyuruyor Buna gönülden inanıyoruz İslâm, İber Yarımadası’nda yeniden o eski şan ve şeref dolu günlerine dönecektir inşallah Yeter ki müslümanlar liyakat gösterebilsinler İş, dönüp dolaşıp insan unsurunda düğümleniyor Yeter ki biz o müslümanlar olabilelim, onları yetiştirebilelim Sadece İber Yarımadası değil, dünya bütünüyle İslâm’ı ve has müslümanları bekliyor
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Musa B Nusayr’ın Şam’a Dönüşü
Musa, Şam’a Cuma günü gelmişti Hemen Emevi Camii’ne gitti Halife Velid Cuma hutbesini okumak için orada idi Musa, Endülüs’te esir aldığı ileri gelen kimselerden bir kısmına eskiden giydikleri saltanat giysilerini giymelerini ve beraberinde camiye girmelerini emretti Otuz kişi başlarına taçlarını takıp, üzerlerine elbiselerini giydiler Musa’nın emriyle Berberi ileri gelenlerin ve fethedilen bölgelerin krallarının çocukları hazırlandı Hepsi kıymetli taşlarla süslü elbiselerini giymişlerdi Aralarında Frenk ileri gelenlerinin çocukları da olduğu halde Halife Velid’in kapısı önünde durdular
Musa onlarla birlikte camiye girdi Velid, minberde Allah’a hamd ediyordu Çok zayıflamıştı Hastalık kendisini dermansız bırakmıştı Musa geldiğinde ayakta durabilmeye çabalıyordu Halk içeri girenleri görünce hayretler içinde kalarak “Musa, Musa” diye fısıldamaya başladılar Musa geldi, Velid’e selam verdi Otuz esir minberin sağında ve solunda durdular
Velid Allah’a hamd ü senalar ve yardımına şükürler etti O ana kadar duyulmamış bir konuşma yaptı Hatta hutbeyi çok uzattı Namazdan sonra Musa’yı çağırarak hil’at giydirdi Ellibin dinar ve beşyüz köleyle ödüllendirdi Bütün çocuklarına şeref payeleri verdi Daha sonra Musa Halife’nin huzuruna Berberi, Rum, İspanyol ve Frank ileri gelenlerini çıkardı Velid onlara da çeşitli hediyeler verdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.