Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beni, gazâsı, nadir

Benî Nadir Gazâsı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Benî Nadir Gazâsı




Hicretin 4 senesi, Rebiülevvel ayı (Milâdî 625) Benî Nadir, Harun'un (as) neslinden gelen zengin ve güçlü bir büyük Yahudî kabilesi idi Medine'ye iki saatlik mesafede Mekke yolu üzerinde sağlam kale ve hisarlarda otururlardı Resûl-i Ekrem Efendimizle, İslâmiyet ve Müslümanların aleyhinde bulunmamak, bu hususta herhangi bir düşmana yardımcı olmamak, ayrıca ödenecek diyetler konusunda da yardımda bulunmak üzere antlaşmaları vardıAncak buna rağmen Kureyş müşrikleri ve Medine münafıkları el atından işbirliği yapma gayretlerinden de vazgeçmiş değillerdi Bilhassa Uhud Harbinden sonra müşrikler ve münafıklarla olan münasebetlerini daha da arttırmışlardı

Daha önce bahsettiğimiz gibi, Ashabdan Amr bin Ümeyye Peygamberimizden emân almış Amir Kabilesinden iki kişiyi yanlışlıkla öldürmüştü Benî Nadir Yahudilerinin altına imza attıkları anlaşmaya ne derece sadık olduklarını anlamak maksadıyla yanına Hz Ebû Bekir, Hz Ömer, Hz Ali, Hz Zübeyr bin Avvam, HzTalha bin Ubeydullah, Hz Sa'd bin Muaz ve Hz Üseyyid bin Hudayr'ı (ra) alarak yurtlarına gitti

Yahudiler, önce Peygamber Efendimizi müsbet ve güleryüzle karşıladılar Hatta kendilerine kadar gelmiş olmalarından memnunluk duyduklarını, üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini bile açıkça ifâde ettiler

Peygamber Efendimiz, Ashabıyla bir evin duvarı dibine oturdu Peygamber Efendimizi zahiren gayet iyi karşılayan Yahudiler ise bir köşeye çekilip aralarında konuşmaya başladılar

"Siz bu adamı öldürmek için, şu andan daha müsait bir durum bulamazsınız Hemen şu evin damına çıkarak, onun üzerine bir kaya parçası bırakıp ondan kurtulmalıyız" dediler Sonra da, "Hemen şimdi bu işi kim yapar?" diye sordular

İçlerinden Amr bin Cahhaş adlı şahıs ortaya atıldı, "Ben yaparım" dedi

Bu esnâda ileri gelenlerinden biri olan Sellâm bin Mişkem söz aldı

"Ey kavmim! Bu sefer sözümü dinleyiniz Ondan sonra isterseniz her zaman bana muhalefet ediniz" dedikten sonra, sözlerine şöyle devam etti:

"Vallahi, siz böyle bir işe teşebbüs edecek olursanız, bu ona vahiy ile haber verilir Bununla kendimize yazık etmiş oluruz Hem bu, onunla aramızdaki anlaşmayı da ihlâl sayılır Geliniz, böyle bir karardan vazgeçiniz Eğer, böyle birşeye teşebbüs ederseniz, bu Yahudîlerin kökünün kazınması, İslâmiyetin ise yükselip Kıyâmete kadar durması demek olur"

Peygamberlere hiyanet etmekle tanınan Yahudîler buna rağmen kararlarından vazgeçmediler O esnâda vazifeyi üzerine alan Amr bin Cahhaş da Peygamberimizin üstüne taş bırakmak üzere dama çıktı

Tam o esnâda tertiplenen suikast ve hiyaneti Cebrâil (as) gelip Peygamber Efendimize haber verdi Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bir ihtiyaç gidermek istiyormuş gibi davranarak yerinden kalkıp Medine yolunu tuttu Hatta Sahabîler, tekrar gelecek zannıyla bir müddet orada oturdular Gelmediğini görünce onlar da kalkıp oradan ayrıldılar

Bir Yahudî olan Kinâne bin Surıyâ, "Muhammed ne için kalkıp gitti, biliyor musunuz?" diye sordu

Yahudîler, "Hayır" dediler, "Biz bilmiyoruz Sen biliyorsan anlat"

Kinâne anlatmaya başladı "Tevrât'a yemin olsun ki, ben, plânladığınız suikastın, Muhammed'e haber verildiğini biliyorum Kendinizi boşuna aldatmayınız Vallahi, o Allah'ın Resûlüdür Hem de peygamberlerin sonuncusudur Ona, tasarladığınız suikast haber verildiği için kalkıp gitti

"Siz, onun Hârun Peygamberin neslinden gelmesini umuyordunuz Allah ise dilediğinden seçip gönderdi

"Biz, Tevrat dersimizde en son gelecek olan O peygamberin doğum yeri Mekke'dir Hicret yeri, Yesrib'tir" diye hiç değiştirmeden yazmışızdır

"Gelecek son peygamberin sıfatı da, buna tamamıyla uymaktadır Kitabımızdakine bir harf bile aykırı tarafı yoktur

"Ondan önce, sizinle çarpışan kimse olmayacaktır Ben, sizin eşyalarınızı develere yükleyip göç ettiğinizi, çocuklarınızın feryatlarını, evlerinizi, barklarınızı, mal ve mülklerinizi geride bırakarak gittiğinizi görür gibi oluyorum

"Geliniz, iki hususta bana itaat ediniz Üçüncüsünde ise hayır olmadığını biliniz"

Yahudîler merakla, "Nedir o hususlar?" diye sordular

Kinâne, "Müslüman olmanız, Muhammed'in Ashabı arasına katılmanız Ancak bu suretle, evlâtlarınızı ve mallarınızı emniyet altına almış, selâmete kavuşturmuş olursunuz Yurdunuzdan yuvanızdan da sürülüp çıkarılmazsınız"

Bütün bunlara rağmen Yahudîler, "Biz Tevrât'tan ve Musâ'nın ahdinden asla ayrılmayız" diye karşılık verdiler

Benî Nadir Yahudîlerinin plânladıkları bu suikast teşebbüsü, onların İslâma ve Müslümanlara dost olmadıklarını ve Peygamberimizle yaptıkları anlaşmaya da sadakat göstermediklerini açıkça ortaya koyuyuyordu Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de kendilerine karşı kesin tavır takındı

Muhammed bin Mesleme'yi huzuruna çağırdı ve ona şu emri verdi:

"Nadiroğulları Yahudîlerine git! Onlara, Resûlullah beni size, "Yurdumdan çıkıp gidiniz! Burada benimle birlikte oturmayınız! Siz bana, düşünülmeyecek bir suikast plânı kurdunuz Size on gün süre tanıyorum Bu müddetten sonra, buralarda sizden kim görülürse, boynunu vururum" emrini bildirmek üzere gönderdi, de!"

Muhammed bin Mesleme (ra), Nadiroğulları yurduna vardı Resûlullahın emrini onlara bildirmeden önce şöyle konuştu:

"Musâ Peygambere Tevrat'ı indirmiş olan Allah aşkına doğru söyleyiniz: Muhammed Peygamber gönderilmeden önce, Tevrat önünüzde iken, size geldiğini ve şu meclisinizde bana Yahudîliği teklif ettiğiniz zaman; "Vallahi ben, asla Yahudî olmam" dediğimi, sizin de buna karşılık; "Dinimize girmekten seni alıkoyan şey nedir? Yahudî dininden başka din yoktur Senin aradığın, istediğin, duyup işittiğin Hanif dininin aynısıdır o Size gelecek peygamber, hem şeriât sahibidir, hem savaşçıdır Gözlerinde biraz kırmızılık vardır Kendisi Yemen tarafından gelecek, deveye binecek, ihrama bürünecek, az etli kemiğe kanaat edecek, kılıcı boynunda asılı bulunacak Konuştuğu zaman hikmetli konuşacaktır" dememiş miydiniz?

Benî Nadir Yahudîleri, "Evet biz bunları sana söylemiştik Ama geleceğini sana haber verdiğimiz Peygamber bu değildir" diye karşılık verdiler

Daha sonra Muhammed bin Mesleme, onlara Peygamber Efendimizin emrini bildirdi

Nadiroğulları Yahudileri giriştikleri suikast teşebbüsünün kendilerine pahalıya mal olduğunu anlamışlardı, ama artık iş işten geçmişti Verilen emir doğrultusunda hareket etmekten başka bir yol da yoktu Muhammed bin Mesleme'ye, "Göç ederiz" diyerek hazırlığa başladılar

Bu sırada baş münafık olan Abdullah bin Übeyy'den kendilerine bir haber geldi Haberde şöyle deniliyordu: "Sakın mallarınızı ve yurdunuzu bırakıp gitmeyiniz Kalenizde oturunuz Gerek kavminden ve gerekse şair Araplardan iki bin kişiyi yardıma göndereceğim Son nefeslerine kadar saflarınızda çarpışacaklardır Ayrıca Benî Kurayza Yahudîleri de size yardım edeceklerdir"

Salih SURUÇ


Alıntı Yaparak Cevapla

Benî Nadir Gazâsı

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Benî Nadir Gazâsı




Münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy'in gizlice gönderdiği bu haber üzerine Nadiroğulları göç fikrinden vazgeçtiler Peygamber Efendimiz de, "Biz yurdumuzdan çıkıp gitmeyeceğiz Elinden geleni yap" diye adamlarıyla haber gönderdiler

Bu açıkça ve küstahça bir meydan okuyuştu

Peygamber Efendimiz bu haberi alır almaz "Allahü Ekber" diyerek tekbir getirdi Müslümanlar da Efendimizin tekbirine katıldılar

Benî Nadir Yahudîlerini böylesine tehlikeli bir maceraya sürükleyenlerin başında Huyey bin Ahtab geliyordu Bu adam kavmine teselli babında şöyle diyordu:

"Pek çok mal yığdıktan sonra kalemize girer, büyük kapı ve sokakları tutarız Kalemize taş taşırız Bir yıl yetecek yiyeceğimiz de var Kalemizdeki suyumuz da kesilecek değil"

Yahudî ileri gelenlerinden biri de Sellâm bin Mişkem'di O, bu fikre karşı çıktı

"Ey Huyey," dedi, "vallahi, nefsin seni boş ve faydasız şeylerle aldatıp duruyor, gurur ve kuruntuya düşürüyor Gel bu işten vazgeç Vallahi, sen dahil hepimiz biliriz ki: Muhammed Allah'ın Peygamberidir Onun sıfatları da yanınızdaki kitaplarda vardır Onu kıskandığımızdan ve son peygamberin Harûnoğullarından çıkmasını ümid ettiğimizden dolayı ona tâbi olmuyoruz Gel, bize verilen emânı kabul edelim Yurdumuzdan çıkıp gidelim Muhammed üzerimize gelirse, bizi bir günde şu kalelerimizde kuşatır"

Mağrur Huyey fikrinden vazgeçmeye niyetli değildi "Muhammed, bizi muhasara altına alamaz Bizi yenmeye imkân bulamadan geri döner gider Abdullah bin Übey, bana bir çok şeyler va'detti" diye Sellâm'a karşılık verdi

Sellâm girilen yolun tehlikeli olduğunu biliyordu İkazını tekrarladı:

"Abdullah bin Übey'in sözü bir şey ifade etmez O, seni ancak helâk uçurumuna sürüklemek, bizi Muhammed'le harbe tutuşturmak ister Bizi harbe tutuşturduktan sonra da evine çekilip oturur"

Huyey bin Ahtab bütün bu ikazlara kulak tıkadı, sonu pişmanlık olan gururunda direnip durdu

Salih SURUÇ

Alıntı Yaparak Cevapla

Benî Nadir Gazâsı

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Benî Nadir Gazâsı




Muhasaranın on beşinci günüydü Abdullah bin Übeyy ve diğerlerinin kendilerine vaadettikleri yardımlarının gelmediğini gören Benî Nadir Yahudîleri teslim olmayı kabul edip emân dilediler

Peygamber Efendimiz kendilerine emân verdi ve hiçbirisinin canına dokunmadı Silahlarından başka olan mallarından develerine yükleyebildikleri kadar eşya alarak çıkıp gitmelerine müsaade buyurdu

Bu müsâade üzerine altı yüz deveye yükleyebildikleri kadar mal ve eşyâ yüklediler Medine'den ayrılacakları sırada sağlam kalmış olan evlerini Müslümanlar oturmasın diye kendi elleriyle yıktılar Başlarına gelen bu hadiseden dolayı güyâ üzülmediklerini göstermek için, kadınlar en kıymetli elbiselerini giyinmişler, ziynetlerini takınmışlardı Defler, düdükler çalarak Medine'yi terk ettiler Bir kısmı Şam, bir kısmı Hayber, diğer bir kısmı ise Yemen tarafına gitti Bunların sürgünü üzerine münafıklar gizlice matem tuttular

Benî Nadir Yahudîleri geride bir çok hurmalıklar, ekinler, akarlar, davar, sığır ve at gibi bir çok hayvanlar bıraktılar Ayrıca arkalarında 50 adet zırh, 50 adet miğfer, 340 kadar da kılıç kaldı

Bütün bu mallar, devlet malı olarak doğrudan doğruya Peygamber Efendimize mahsustu Çünkü, çarpışmasız, at ve deve koşturmaksızın elde edilmişlerdi Bu mallara fey' denilmiştir Fey', Allah'ın, din düşmanlarından galebe ile değil, belki sürgün, yahut cizye üzerine sulh olmak suretiyle Peygamber Efendimize tahsis buyurduğu maldır Peygamber Efendimiz bu malı dilediği yerlere sarfetmekte hürdü

Kur'ân-ı Kerim'de bu husus şöyle açıklanır:

"Allah'ın o Yahudîlerden Resûlüne nasip ettiği mala gelince, siz o malları elde etmek için ne at, ne de deve koşturup savaşmadınız Lâkin Allah Resûlünü dilediğine üstün kılar Allah herşeye hakkıyla kâdirdir"

Medine'nin yerlileri olan Ensar, Muhacirlerin geçimlerini üzerlerine almışlardı Onları kendi mallarına ortak etmişlerdi Bu sebeple Muhacirlerin idareleri onların omuzunda bir yük sayılıyordu

Peygamberimiz, bu ganimet mallarını yalnız Muhacirler arasında bölüştürerek Ensar-ı Kiramın bu yükünü hafifletmek istedi Bunun için onları çağırdı ve, "İsterseniz Benî Nadir Yahudîlerinin mallarından, Allah'ın bana verdiği malları, sizlerle Muhacirler arasında bölüştüreyim Eskiden olduğu gibi Muhacirler yine evlerinizde otursunlar ve mallarınızdan faydalanmakta devam etsinler

"Yok eğer isterseniz, bu malları sadece Muhacir kardeşleriniz arasında bölüştüreyim Onlar da evlerinizden çıksınlar, mallarınız da size kalsın" diyerek teklifte bulundu

Medineli Müslümanlar gönülden, "Yâ Resûlallah! Nadiroğulları mallarını Muhacir kardeşlerimiz arasında taksim ediniz Onlar şimdiye kadar olduğu gibi yine evlerimizde otursunlar Bizim mallarımızdan da istediğiniz kadarını alıp onlara veriniz" dediler

O sırada Hz Ebû Bekir ayağa kalktı Ensar kardeşlerine teşekkür ettikten sonra şöyle dedi: "Allah, sizi hayırla mükâfatlandırsın Vallahi, bizimle sizin benzeriniz yoktur"

Peygamber Efendimizde, "Allah'ım! Ensarı ve Ensarın evlâtlarını koru, onlara merhamet et" diyerek duâ etti

Medineli Müslümanların bu asil ve civanmert davranışı üzerine, onların medh ve senâsı hakkında şu meâldeki âyet-i kerime nâzil oldu:

"Daha önce Medine'yi yurt edinmiş ve îmânı kalblerinde yerleştirmiş olanlara gelince: Onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler Kim nefsinin ihtirasından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir"

Medine-i Münevverenin yerlileri olan Ensar-ı Kiram bu davranışlarıyla hem Resûlullah Efendimizin hoşnutluğunu, hem de Cenâb-ı Hakkın rızasını kazanmış oldular

Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz de Nadiroğullarından kalan ganimet mallarını Cenâb-ı Hakkın da âyet-i kerimesinde tavsiye buyurduğu gibi, yalnız Muhacirlere taksim etti Bu surette onları Ensarın yardımına ihtiyaç duymayacak hale getirdi

Peygamber Efendimiz, Muhacirlerin haricinde, Ensardan Ebû Dücâne ile Süheyl bin Hüneyf'e de (ra) çok fazla fakir olduklarından dolayı bazı şeyler verdi

Salih SURUÇ


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.