![]() |
Hud Kelimesindeki Hikmet-İ Ahadiyye |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hud Kelimesindeki Hikmet-İ AhadiyyeHUD KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ AHADİYYE Allah doğru yol [sırat-ı müstakim] üzerindedir Ve bu genelde apaçıktır, gizli değildir Büyükte ve küçükte, bilende ve bilmeyende Allah’ın ayn’ı zahirdir Bunun içindir ki, Allah’ın rahmeti İster hakîr ister yüce olsunlar her şeyi içine aldı ![]() “Hiçbir hayat sahibi yoktur ki, Allah onu alnından yakalamış olmasın; benim Rabbim hiç kuşkusuz doğru yol üzerindedir” [Hud Suresi, 11/56] ![]() ![]() ![]() ![]() Hak’tan başka olmaklıkla nitelenen herşey yürüyücüdür, çünkü ruh sahibidir ![]() ![]() ![]() ![]() Halk sana uyduğu zaman, sana uymuş olan Hak’tır Ve eğer Hak sana uyarsa, bazen halk sana itaat edip, uymaz O halde, ne dediğimizi iyi anla! Çünkü Hak’tır benim sözüm Ve varoluşta, konuşmayan hiçbir varlık yoktur Gözünle gördüğün her yaratılmış olan, Hakk’ın ayn’ı ve zatıdır ![]() Gerçekte O, yaratılmış olanlarda gizlidir Ve yaratılmış olanların suretleri kılıftan ibarettir ![]() Bil ki, ehlullahın sahip olduğu ilahi deneyimleme [color="LightBlue"] ilimleri, yetilerin birbirinden farklı olmasından dolayı, farklılık gösterirler — her ne kadar bir-olan-ayn’a [ayn-ı vahid] dönücü olsalar bile, bu böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve bu ahadiyet hikmeti “ayaklar ilmi” [ilm-i ercül] ile ilintilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi, Allahu Teala suçluları sevkeder ![]() ![]() ![]() ![]() Onları bu durağa [mevtın] sevkettiğinde, yakınlığa [color="LightBlue"] eriştiler ve onların cehennem olarak adlandırdıkları uzaklık ortadan kalktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Biz ölmekte olan kişiye sizden daha yakınızdır, ama siz bunu görmezsiniz” [Vakıa Suresi, 56/85] ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi, insanlar iki kısımdır: Kimileri, üzerinde yürüdükleri yolu ve o yolun sonunu bilirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyleyse kim olduğunu, hakikatını ve yolunu [color="LightBlue"] bil (ki o, Hak’tır)! Çünkü iş, tercümanın (Resulallah’ın) diliyle sana açıklandı — eğer anlayabildiysen ![]() ![]() ![]() Sen Hud aleyhisselam’ın gönderildiği Âd kavmini işitmedin mi? Onlar, “Bu, üzerimize yağmur indirmek üzere gelen bir buluttur” dediler [Ahkaf Suresi, 46/24] ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Hud Kelimesindeki Hikmet-İ Ahadiyye |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hud Kelimesindeki Hikmet-İ AhadiyyeAzab onlara gelip çattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teala kendi nefsini kıskanç olmaklıkla [color="LightBlue"] nitelendirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bil ki, Hak Teala Âdem’den Muhammed’e (sav) kadar beşerden olan bütün resul ve nebilerin aynlarını bana gösterdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra, bütün herşeyi toplayıcı [cami’-i küll] olan Muhammed (sav), Hud aleyhisselam’ın diliyle söylenen bu ilahi sözü, Hak’tan bize bildirdiği şeyle tamamladı — buna göre, Hak işitmenin ve görmenin ve elin ve ayağın ve dilin ta kendisidir [color="LightBlue"], yani duyuların ta kendisidir ![]() ![]() İmdi, Hak, Hud aleyhisselam’ın kavmine söylediği sözü bir müjde olarak bize tercüme etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teala’nın, “Leyse ke-mislihi şey’ün” [Şura Suresi, 42/11] sözü de, eğer “ke mislihi”deki “kaf” harfini sıfat olarak düşünmeyip artıklı [color="LightBlue"] olarak kabul edersek, “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur” anlamına gelir ki, bu da yine sınırlamadır ![]() ![]() ![]() Eğer “kaf” harfini sıfat ön eki olarak kabul edecek olursak, ayet, “O’nun benzeri gibi bir şey yoktur” anlamına gelir ki, bu şekilde de Hakk’ı (teşbih yoluyla) sınırlandırmış oluruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi, Hak (zamansal olan şehadet aleminde) “mahlukat” ve (zamansal olmayan ruhlar aleminde) “mübdeat” olarak adlandırılan şeyde yayınmıştır [color="LightBlue"] ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi bütün varoluş Hak’tır Ve O Bir’dir — öyle ki varoluşum O’nun varoluşuyladır Bundandır, derim ki, biz besleniyor olanlarız O benim varlığımla beslenir Ve biz de O’nun varlığıyla besleniriz Bir vecihden (yani, zat ve varlık yönünden)bakacak olursan, Benim sığınmam O’ndan O’nadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Hud Kelimesindeki Hikmet-İ Ahadiyye |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hud Kelimesindeki Hikmet-İ AhadiyyeDarlıktan dolayıdır ki, (Hak Teala) Nefes verdi ve bu Nefes’i de Rahman’a nisbet etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Hak, suretleri Nefes’te varettiğinde, “İsimler” olarak adlandırılan nisbetlerin hükümranlığı zahir oldu; alem için (böylece, ilah/me’luh, rab/merbub, halik/mahluk arasında nisbet zahir olmakla) ilahi nisbetlerin varlığı gerçeklenmiş oldu ![]() ![]() ![]() Hak, takva sahiplerinin zahiri olunca, yani onların zahir olan suretlerinin ta kendisi [color="LightBlue"] olunca, (kemalatı ve övülesi şeyleri Hakk’a izafe ederek) Hakk’ı (kendi nefslerine) korunak [color="LightBlue"] kılan bu (kendileri için mekânın sözkonusu olabileceği bir zahir varlıkları kalmamış olan) takva ehli nerededir? Ve o takva sahipleri, bütün ehlullah indinde, insanların en yücesi, (zatî vahdaniyet ile nitelenmelerinden dolayı varlık ve yakınlığa) en layık olanı ve (bütün uzuv ve yetileri Hakk’ın olduğu için) en güçlüsüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Hak, kul için bir yönden korunak olduğuna, ve kul da Hak için bir yönden korunak olduğuna göre, varoluş [color="LightBlue"] hakkında dilediğini söyleyebilirsin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi, mertebelerin belirmesiyle, (herbir mertebeye özgü olarak) talep olunanlar [color="LightBlue"] zahir oldu ![]() ![]() Göz O’ndan başkasını görmez Ve hüküm ancak O’nun üzerinedir Böylece, biz O’nun içiniz Ve O’nun iki elinde O’nunlayız ![]() Ve bulunduğumuz her halde O’nun indindeyiz ![]() ![]() ![]() Bu sınırlandırmadan dolayıdır ki, O inkar edilir ve bilinir; tenzih edilir ve (teşbih yoluyla) nitelenir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dolayısıyla, itikat sahibi bir kimse, ancak nefsinde varettiği İlah’a itikat eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyleyse, sen bütün itikat suretlerinin hepsinin heyulası ol! Çünkü Allahu Teala, bir itikada uygun düşüp de, diğer bir itikada uygun düşmemekle sınırlanamayacak ölçüde yücedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kâmil kul, bunun böyle olduğunu (yani, her yerde Allah’ın yüzü olduğunu) bilmekle birlikte, zahirî ve sınırlı suretiyle namaz kılarken, Mescid-i Haram’a yönelmeyi gerekli görür; ve namaz sırasında Allahu Teala’nın, yöneldiği doğrultuda [kıble] olduğuna itikat eder ![]() ![]() ![]() İmdi, hiç kuşkusuz, Allahu Teala, yönelinen her doğrultuda olduğunu açıklığa kavuşturdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet Baydar |
![]() |
![]() |
|