![]() |
Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Musa Kelimesindeki Hikmet-İ UlviyyeMUSA KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ ULVİYYE Musa’dan dolayı çocukların öldürülmesindeki hikmet; kendisinden dolayı öldürülen herbir çocuğun hayatının, ona yardım olarak dönmesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Musa, çok sayıdaki ruhların toplamı olarak doğmakla, (öldürülen çocuklardaki) bütün faal yetileri kendinde topladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’ın Resulü, yağmur yağarken [nüzul] başını açar ve bunu yağmurun Rabbine olan ahdinin yeni olmasından dolayı yaptığını söylerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Musa’nın sandığa konup suya bırakılmasının hikmetine gelince: “Sandık,” onun beşer olmaklığıdır [nâsut] ve “su,” onun bedeni vasıtasıyla kendisinde ortaya çıkan ilimdir ve böylesi bir ilmi bahşeden; düşünsel kurgulama, his ve hayal yetileridir — ve bütün bunlar (yani, düşünsel kurgulama, his ve hayal yetileri) ve bunun benzeri olan şeyler insanın nefsinde ancak unsurlardan oluşan bedenin varlığıyla ortaya çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’ın alemi yönetmesi de böyledir; alemi ancak alemle veya onun suretiyle yönetir ![]() ![]() ![]() “Veya onun suretiyle ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Musa Kelimesindeki Hikmet-İ UlviyyeMusa’nın bir sandık içerisinde suya bırakılması, görünüşte helak olması iken, zahirde ve batında ölümden kurtulmasıydı, ve Musa –tıpkı nefsin cehalet ölümünden ilimle dirilmesi gibi– diri oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun’un ailesi onu suda, ağacın yanında bulduğunda, Firavun ona “Musa” adını verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah, Musa’yı Firavun’dan koruduğunda, Musa’nın annesi, (oğlunun öldürülmediği haberini alınca) kalbindeki üzüntüden kurtulmuş olarak sabahladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Allah Musa’yı (kendi beşer olmaklığı olan) sandığın sıkıntısından kurtardı ![]() ![]() ![]() Allahu Teala’nın Musa’nın başına getirdiği [mübtela] ilk şey, Allah’ın verdiği ilhamla ve onun sırrında verdiği güçle [tevfik] –kendisi bunun böyle olduğunun bilincinde olmaksızın– Kıbtî’yi öldürmesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Musa Kelimesindeki Hikmet-İ UlviyyeBunun üzerine Hızır ona şöyle dedi: “Bunu kendiliğimden yapmadım” [Kehf Suresi, 18/82] ![]() Hızır ona geminin delinmesini de gösterdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra Musa, peşine düşüldüğünde, zahirde korktuğundan, ama mânada kurtuluşu sevdiğinden [hubb], kaçarak orayı terketti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görmez misin ki O, alem olarak adlandırılanın ayn’ındaki etkilerinin zuhurunun yokluğundan dolayı İsimler’de olan şeye (yani, darlık ve sıkıntıya), İlahi İsimler’den nasıl Nefes verdi ![]() ![]() ![]() ![]() Kıbtî’nin öldürülmesinden sonra Musa’da korku görüldü, ama bu korku, öldürülmekten kurtulmaya sevgi duymasıydı ![]() ![]() ![]() ![]() Nebiler, hitaplarının genele yönelik olmasından ve kendilerini işiten alimlerin anlayışlarına güvendiklerinden dolayı zahir diliyle söz söylerler ve genelden (yani, genel anlayış düzeyinden) başkasına itibar etmezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Musa (Mısır’dan kaçıp) Medyen’e geldiğinde, (Şuayb aleyhisselam’ın çocukları olan) iki genç kız gördü ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Musa Kelimesindeki Hikmet-İ UlviyyeHızır, Musa’ya duvarı ücretsiz olarak yeniden-örmeyi gösterdiğinde, Musa ona böyle yapmasından (yani, duvarı ücretsiz örmesinden) dolayı itiraz etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Hızır’ın Musa’dan ayrılmasındaki hikmet, Allah’ın Resul hakkında, “Resul’ün getirdiğini alınız ve onun sakındırdığından sakınınız” [Haşr Suresi, 59/7] buyurmuş olmasındandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmdi sen, bu iki kişinin ilimde nasıl bir kemale sahip olduklarına ve ilahi edebin gereğini nasıl yerine getirdiklerine bak! Hızır’ın Musa’ya, “Ben, Allah’ın bana öğretmiş olduğu öyle bir ilme sahibim ki, sen onu bilmezsin ve sen de Allah’ın sana öğretmiş olduğu öyle bir ilme sahipsin ki onu da ben bilmem” diyerek, Musa karşısında kendi durumunu kabullenişine ve gözettiği adalete bak! Ve Hızır bu sözleriyle, onun mertebesinin yüceliğini bildiği ve kendisi böylesi bir mertebeye sahip olmadığı halde, “Sen deneyimleyerek kavramadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” diyerek incitmiş olduğu Musa’nın gönlünü aldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Musa’nın, “Rabbim bana hüküm verme kudreti bağışladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun’un Musa’ya, (“Alemlerin Rabbi nedir?” diyerek) Allah’ın mahiyetini sormasındaki hikmete gelince: bu soruyu cehaletinden dolayı değil, ama Rabb’i tarafından resul olarak gönderildiğini iddia eden Musa’nın bu konuda doğru söyleyip söylemediğini sınamak için sordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahiyete ilişkin bir soru, hakkında soru sorulan ve kendi nefsinde bir hakikat üzere olması gereken şeyin hakikatine ilişkin bir soru olduğundan, yerinde bir sorudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Musa’nın verdiği ilk cevap, kesinlik sahiplerinin [ehl-i yakin] cevabıdır — ki onlar keşf ve varlık ehlidir (yani, onlar, Hakk’ın bir olan varlığını her şeyde ve kendi izafi varlıklarında müşahede edenlerdir) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Musa Kelimesindeki Hikmet-İ UlviyyeBöylece bu artık-harf kaldırıldığında Firavun’un sözü şöyle bir açılım kazanır: “Seni örterim [“cenn”] ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Musa, Firavun’un söylediklerinden bunları demeye getirdiğini anlayınca, “Sen buna güç yetiremezsin” diyerek ona hakkını verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Musa, asasını yere attı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Büyücüler bunu görünce, Musa’nın sahip olduğu ilim mertebesini anladılar ve bunun, gerçekte hayal ve zan barındırmayan hakiki ilimle ayrıcalıklanmış bir beşerin sahip olabileceği bir kudretle olabileceğini gördüler ve böylece, “Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun’un Rabbine” [Şuara Suresi, 25/47-48] yani Musa ve Harun’un davet ettikleri Rabb’e iman ettiler — ve bunu orada bulunanlara tam da bu şekilde ifade ettiler, çünkü biliyorlardı ki, Firavun kavmi, Musa’nın davetinin Firavun’a olmadığını bilmektedir ![]() Ve Firavun, kılıç zoruyla halife olup, örf-i şer’ide zor kullanan biri de olsa, tahakküm konumunda zamanın sahibi olduğundan, “Ben sizin yüce rabbinizim” [Naziat Suresi, 79/24] dedi — yani, “her ne kadar belli bir bakımdan herkes birer rabb ise de, benim sizin üzerinizde tahakkümümün zahir olmasıyla bana verilen şeyden dolayı bütün bu rabblerin en yücesi benim” dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Allah’ın, “Yunus kavmi müstesna, azabımızı gördüklerinde iman etmeleri kendilerine bir fayda vermez; Allah’ın kulları hakkında süregelen adeti budur” [Yunus Suresi, 10/98] sözüne gelince: bu söz, azabı görenlerin imanının kendilerine ahirette fayda vermeyeceğine işaret etmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca şunu bil ki, Allahu Teala ölmek üzere olan bir kimsenin canını ancak, kendisine (o anda) gelen ilahi haberi doğrulayan bir mümin olarak alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Allah’ın ateş suretinde tecelli edip Musa’yla (ateş suretinde)(Hakk’a) yakındır ![]() ![]() Musa O’nu ateş olarak gördü — bu aradığı şeydi ![]() Ama o İlah’tı, Musa bunu bilmedi ![]() Ahmet Baydar |
![]() |
![]() |
|