Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. İbrâhîm (A.S)'İn Kavmi Arasında Yetişmesi:
Hz İbrâhîm (a s)'in Kavmi Arasında Yetişmesi:
Hz İbrâhîm (a s), Babil'de "Nemrut b Ken'an" ismiyle tanınan 'tağut',[39] zalim ve zorbacı hükümdar olan ve -Allah'ın değilde- kendi görüşüyle insanlara hükmettiği bozuk bir ortamda yetişmişti
Nemrut, Babil ülkesini kendi idaresi altına almıştı Bu sırada Babil halkı da, şirkin ve putçuluğun içerisinde yüzmelerinin dışında, bolluk ve genişlik içerisinde yaşayıp, kendi elleriyle putları yontuyorlar ve daha sonra da Allah'ı bırakıp onları Rabbler ediniyorlardı
İşte böyle bir sırada Nemrut sahip olduğu mülk ve saltanatının havasına kapılıp ve çevresindeki topluluğunda cehalet içerisinde yüzmesinden istifade ederek Babil'de kendisini mutlak otoriter olarak görünce kendisini ilah olarak ilan edip insanları kendisine tapmaya çağırmıştı Babil halkı ise o sırada putlara tapıyorlardı
Nemrut'u da bu batıl davaya sevk eden şey; kavminin işitmeyen, görmeyen, ve kendilerine tapanlara bir fayda ve zarar sağlayamayan taşlardan ve bakırdan yapılmış putlara tapmasıydı Fakat Nemrut ise putların aksine, konuşabiliyor, düşünebiliyor, meseleleri anlayabiliyor, hissedebiliyor ve herhangi bir şeyin farkına varabiliyor, iyi olan şeyleri halka çoğaltabiliyor, kötülüğü onlardan kaldırabiliyordu O zaman kendisi niçin ilah olmuyordu ki? Çünkü kendisi bu tapmaya kavminin taptığı putlardan ve Allah'tan başka ilah edindikleri şeylerden daha layıktı
İşte Hz İbrahim (a s), böyle bir ortamda yetişmişti Bundan dolayıda Allah ona, doğru görüşlülüğü vermiş ve yine onu hidayete erdirmişti Böylece Hz İbrâhîm (a s), böyle bir ortamda görüşünün İsâbetliliğîyle ve düşüncesinin güçlülüğüyte, Yüce Allah'ın bir tek olduğunu, doğurmadığını ve birisi taralından da doğrulmadığını, kainatı hükmü altına aldığını ve alemi idare ettiğini bilmişti
Yine Hz İbrâhîm (a s) bu ortamda bu putların, kendisine tapanlara ve bu heykellerin, kendisini yontanlara bir fayda sağlamayacağının farkına varmıştı, işte bütün bunlardan dolayı Hz İbrâhîm (a s), kavmini körlük içerisinde bulunmuş oldukları bu şirk ile cahiliyetten kurtarmaya karar verdi
Hz İbrâhîm (a s), Rabbine karşı kalbi imanla dopdolu, Allah'ın kendisine yardım edeceğine dair vaadine güvenle ve yakînle dolu, Yüce Allah'ın kendisine gayb ve iman hususunda vahyettiğine inanan bir kimse idi Fakat Hz İbrâhîm (a s), bunlara rağmen Yüce Allah'dan basiretim, Allah'ın kudretine yakinen inanmasını ve güvenmesini artırmasını istemişti Bundan dolayı da Hz İbrâhîm (a s), Rabbinden öldükten sonra dirilmeye dair olan apaçık mucizesini görmeyi ve öldükten sonra dirilmeyi yakînen görmeyi istedi Buna göre Hz İbrâhîm (a s), Rabbinden, ölen kimseleri nasıl dirilteceğini görmeyi talep etti Bunun üzerine de Rabbi, Hz İbrâhîm (a s)'a şöyle hitap etti:
"Allah (İbrâhîm)e: "Ey İbrâhîm! Yoksa ölüleri nasıl dirilteceğime) inanmadın mı?" deyince, İbrâhîm: "Evet! (Senin ölüleri nasıl dirilteceğine hiç kuşkusuz inandım fakat) kalbim (in bu konuda) mutmain olmasını (istedim)" demişti [40]
Hz İbrâhîm (a s) gerçektende Allah'a iman etmiş ve O'nu doğrulamış bir kimse idi Fakat Hz îbrâhîm (a s), Allah'ın kudretinin acayipliklerini görmek, kalbinin buna mutmain olması ve yakîni imanını artırması için bunu apaçık bir şekilde görmeyi istedi Yüce Allah da, Hz İbrâhîm (a s)'in bu isteğini yerine getirmek üzere ona; dört çeşit kuş almasını, onları çeşitli parçalara bölüp daha sonrada onları biraraya getirerek kendisine doğru yöneltip çağırmasını emretti Bunun nedeni ise kuşların parçalarının hangisine ait olduğu bilmesi ve onları yaratanı düşünmesi içindi Daha sonra Hz İbrâhîm (a s), Allah'ın emrettiği şekilde dört çeşit kuş alıp bunların etlerini ve tüylerini birbirine karıştıracak şekilde parçalamış, onların bu parçalarını birbirine karıştırmış ve onların parçalarını çeşitli paylara ayırıp her bir payı bir dağın üzerine bıraktı Daha sonra da onları kendisine çağırdı Kuşlarda -Allah tarafından, Hz ibrâhîm (a s)'m bu gelişini görüp şahadet etmesi için uçarak değilde- koşarak Hz İbrâhîm (a s)'a Allah'ın izniyle geldiler
Her parça kendi benzeriyle bir araya gelince, parçaların herbiri aslî yerine döndü Bunun üzerine kuşlara, derhal Allah tarafından gizlice ruh üflendi Böylece kuşlar, Allah'ın izniyle Hz İbrâhîm (a s)'a gelmeye güç yetirebildiler Hz İbrâhîm (a s) ise Yüce Allah'ın yaratma ve istediği an herhangi bir şeyi meydana getirmesi huşunda apaçık delillerini görmüş oldu Her şeyden münezzeh olan Yüce Allah herhangi bir şeyi yapmak istediği zaman o şeye sadece "ol" deyince, o şey anında oluverir
Nitekim Yüce Allah, Hz İbrâhîm (a s)'m bu durumuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Hani İbrâhîm: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" demişti Allah'da: "(Ey İbrâhîm! Yoksa ölüleri nasıl dirilteceğime) inanmadın mı?" deyince, İbrâhîm: "Evet! (Senin ölüleri dirilteceğine hiç kuşkusuz inandım Fakat) kalbim (in bu konuda) mutmain olmasını (isledim)" demişti [41]
[39] "Tağut", Yüce Allah'ın Kur'ânı Kerîm'de kullandığı bir kavramdır Bundan dolayı "tağut" kavramının ayrı bir özelliği vardır Zira Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan Firavun, Nemrut, Ebu Lehep, Hâman birer tağuttu Bunlar, Kur'ân-ı ICerîm'in ör*nekleme olarak verdiği bir tiplemedir İslam şehidi Seyyid Kutub, tağut kavumuu şöyle izah etmektedir!
"Tağut", insan hatırasına hakim olan, hakka zulmeden Allah'ın kullan için çizdiği sınırları çiğneyen her şeydir Onda, Allah'a inancın eseri olmadığı gibi Allah'ın koyduğu şeriatle de alakası yoktur Allah'a bağlantısı olmayan her program ve A-lah'a bağlanmayan her çeşit düşünce, sistem,edcb ve alışkanlık tağuttur Otoritesini Allah'ın sisteminden olmayan her idare Allah'ın şeriatı üzere durmayan her çeşit sistem, hakka tecavüz eden her düşmanlık tağuttur Allah'ın otoritesine, uluhiyetine, hakimiyetine düşman olmak en kötü düşmanlıktır ve en şiddetli azgın*lıktır Bu, hem lafız, hem de mana itibariyle tağut kavramına girer "
(İslam Şehidi Seyyid Kutub, Fizilalrl-Kur an 1/292) (ç)
[40] Bakara: 2/260
[41] Bakara: 2/260
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 347-350
|