|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
ibret, ahlâkından, dostlarının, hak, nazarıy, örnek |
![]() |
Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –26-İbret Nazarıy |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –26-İbret NazarıyHak Dostlarının Örnek Ahlâkından –26-İbret Nazarıyla Okumak Yıl: 2009 - Ay: Aralık - Sayı: 286 Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerîm’den ilk emri “Oku!”dur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur’ân-ı Kerîm gibi kâinat da gönül gözüyle okunmak için beşeriyete takdîm edilmiş ilâhî bir beyan mûcizesidir ![]() ![]() ![]() Kur’ân-ı Kerîm’deki birçok âyet-i kerîme de bizleri, bu zarfların içindeki hikmet derslerini okumaya davet hâlindedir ![]() “Şüphesiz göklerde ve yerde mü’minler için birçok âyetler vardır ![]() ![]() ![]() Buna benzer pek çok âyet-i kerîmede de Rabbimiz; -Mahlûkâta dikkat çekerek; “Onlar deveye bakmazlar mı?”1, -Coğrafî hâdiselere dikkat çekerek; “Buluta, yağmura, dağlara, yeşil bitkilerin kışın ölüp baharda dirilmesine bakmazlar mı?”, -Tarihe dikkat çekerek; “Geçmiş kavimlerin â*kı*bet*le*rine bakmazlar mı?” buyurarak bu dâvetini tekrarlamaktadır ![]() ASIL OKUYAN KALPTİR Şunu unutmamak gerekir ki Kur’ân-ı Kerîm gibi kâinât ve hâdisâtı da asıl okuyacak ve hikmeti keşfedecek olan kalptir ![]() ![]() ![]() Hak dostu Mevlânâ Hazretleri bunu şöyle îzah eder: “Gözlerimiz, bakışlarımız gönlün rotası is*ti*kâ*metin*de*dir ![]() ![]() Gönül isterse göz, dünyaya (ve nefsin arzu ettiği) dünya nîmetlerine ba*kar; gönül dilerse göz, mânâya (nazar eder, hikmetler devşirir) ilâhî sırlara âşinâ olur… Gönül dilerse el parmakları ile hesap yapar, dilerse o parmaklar (mahâret kazanır) kitap ve eserler te’lif eder ![]() Dikkat ediniz, bütün bu işleri yapan hünerli el, aslında içte bulunan gizli bir elin (yani kalbin) dilediği gibi hareket eder ![]() ![]() Bu bakımdan kalbi, ibret ve hikmete âşinâ kılacak şekilde mânen hazırlamak îcâb eder ![]() Yusuf Hemedânî -kuddise sirruh- buyurur ki: “Kalp ile zikir, ağaç ile su gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Işık olmadan göz hiçbir şey göremeyeceği gibi; îmânın nûru, Kur’ân ve Sünnet’in rûhâniyeti ol*ma**dan da, kalp gözü hiç*bir ha*kî*kati göremez ![]() ![]() ![]() “Kim dünyaya ibret almadan bakarsa, kalp gözünde bu gafleti nisbetinde bir körelme hâsıl olur ![]() Âyet-i kerîmede buyrulur: “…De ki: Hiç (kalp gözü) kör olan ile (kalp gözü) gören bir olur mu? Hiç tefekkür etmez misiniz?” (el-En’âm, 50) Rabbimizin körlüğe teşbih ettiği tefekkürsüzlük hâli, kalbin gaflet ile perdelenmesidir ![]() ![]() “…Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur ![]() ![]() Kalp gözü kör olan bir insan, güzeli çirkin, çirkini de güzel görür ![]() ![]() ![]() ![]() Mevlânâ Hazretleri buyurur ki: “Şeytan, Âdem’in çamurunu (yani topraktan yaratılmış olan beden yapısını) gördü; yüceliğini göremedi ![]() ![]() ![]() ![]() “Ey insan, dünyadan birbirine zıt iki ses gelir ![]() O seslerden biri Allâh’a yaklaşanların (takvâ sahiplerinin) hâli, diğeri ise aldananların (fısk u fücûra dalanların) hâlidir ![]() ![]() İşte hayatta her şeye nef*sâniyet penceresin*den bak****ma***ya karar ve*rip ken*di**ni o yön*de şart*lan*dıran biri, dâimâ kabukta takılı kalır, hiç*bir şe*yin özüne ve ha*kî*ka*tine nüfûz edemez ![]() İbn-i Atâullah İskenderî der ki: “Âlemin dışı güzel, içi ibrettir ![]() ![]() Bu sebeple neye ve nasıl baktığımız çok mühimdir ![]() “…Nefsine bir defâ olsun lâyık olduğundan fazla kıymet vererek bakan kimse, (yani kibir ve gururunun esiri olan kişi) kâinattaki eşyânın hiçbirine ibret nazarıyla bakamaz ![]() Demek ki, kabarık bir benlik, hoyrat bir nefis ve şiddetli bir egoya sahip olanın kalp gözü kördür ![]() ![]() Hadîs-i şerîfte buyrulur: “Dünyada misafir gibi olun! Mescidleri ev ittihâz edin! Kalplerinizi rikkate (incelik, zarâfet ve hassâsiyete) alıştırın! (İlâhî azamet ve kudret akışlarını) çok tefekkür edin ve (ilâhî nîmetlere lâyıkıyla şükredememek endişesiyle) çok ağlayın! Nefsânî arzularınız sizi değiştirmesin! ![]() ![]() Varlık Nûru r Efendimiz’i rakik kalpli Ebû Bekir t da gördü ![]() ![]() ![]() O yüzden hiçbir şeye şeytan gibi nefsâniyetin kasvetli penceresi ardından bakmamalı, bilâkis her şeye Ebû Bekir t ve emsâli kâmil mü’minler gibi, rûhâniyet nûruyla bakabilmenin gayreti içinde olmalı… Zira şâirin dediği gibi: “Aşkla nur görünen, Kinle nâr olur ![]() Ebû Cehil ile İmâm-ı Ali! ![]() ![]() İBRET MANZARALARI… Ebû Süleyman Dârânî şöyle der: “Evimden çıkıyorum, gözümün iliştiği her şeyde Allâh’ın bana olan bir nîmetini görüyorum ![]() ![]() Süfyan bin Uyeyne de bu hâlin îzâhı sadedinde, bir şâire âit olan: “İnsan, düşünce sahibi olursa, her şeyden bir ders alır ![]() ![]() Hayatın her ânı, ilâhî kudret ve azameti hatırlatıp hikmet ve ibret almaya ve*sî*le olan ni*hâ*yet*siz* vâ**kı**a ve manzaralarla do*lu**dur ![]() “Size, (varlığına ve birliğine delâlet eden) âyetlerini (mûcizelerini) gösteren, size gökten rızık indiren O’dur ![]() ![]() Hakîkaten, dünya kurulduğundan bugüne kadar hiçbir canlının rızkı ihmâl edilmeden sayısız ilâhî sofralar kurulmuş ve hâlen de kurulmaya devam etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz r şöyle buyurur: “Allah -azze ve celle- «Sen infâk et ki, Ben de sana infâk edeyim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine ne ibretlidir ki, kar yağıp her yanı kapladığında, sayısız canlı, toprağın sînesine sığınır ve uzun bir müddet Hâlık’ın muhâfazası ile orada sağ-sâlim kalır ![]() ![]() ![]() ![]() İşte ibret nazarıyla bakabilenler için sadece bu hakîkatler bile içinde yaşadığımız cihandaki ilâhî nizam ve âhengin ne kadar muhteşem olduğunu, dolayısıyla Rabbimizin sonsuz ilim, kudret ve hikmetini ifâdeye kâfîdir ![]() Yine âyet-i kerîmede Rab*bi*miz: “Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor ![]() ![]() ![]() ![]() Hâfız-ı Şîrâzî de bir şiirinde insanı; «يك قطره خونست، هزار انديشه» (yek katre-i hônest, hezâr endişe) yani «bir damla kan, binlerce endişe» şeklinde târif etmiştir ![]() Yine etrafımızdaki ilâhî vitrinleri ibret nazarıyla seyrettiğimizde görürüz ki, basit birer ot gibi gözüken çeşitli çiçeklerin topraktan bulup çıkardıkları renkler, kokular ve yapraklar, hiçbir kimyagerin bir eşini yapmaya muktedir olamadığı ne kadar hârika keyfiyetlerdir! Hayvan, otu et ve süt yaparken, varlıkların en mütekâmili olan insanoğlu, günümüzün en ileri teknolojisiyle donatılmış bir kimya laboratuvarında bile tonlarca ottan bir gram et veya süt îmâl edememektedir ![]() İnsan vücûdunda ilâhî bir program dâhilinde müthiş bir âhenkle işleyen organların veya sadece bir tek doku hücresi içindeki yüzlerce çeşit biyokimyasal reaksiyonun idâre ve kontrolü bir günlüğüne bizim elimize bırakılsaydı, belki birkaç dakika bile dayanamaz, kimbilir ona kaç ârıza yaptırırdık? Ne ibrettir ki, bir yanda on tonluk bir filin -Cenâb-ı Hakk’ın musahhar kılmasıyla- on yaşındaki bir çocuğa tâbî olduğunu görmekteyiz; diğer yanda ise -insanın acziyetinin bir ifâdesi olarak- çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsün nice güçlü-kuvvetli cüsseleri yere sermekte olduğunu! ![]() ![]() Demek ki insan, Ce*nâb-ı Hakk’ın lutfettiği kud*reti hiçbir zaman nefsine mâl etmemeli, aslâ büyüklenmemeli, nîmetin asıl sâhibini unutmamalı, dâimâ şü*kür duy*gu*ları için*de ol*malı ve ilâhî kudret karşısında kendisinin bir toz zerresi bile olmadığını anlayıp dâimâ Hakk’a ilticâ etmelidir ![]() ![]() Hakikaten, en ileri teknoloji ile îmâl edilmiş bir uçağa bindiğimiz zaman bile; “Şayet yüksek irtifâdayken basınç düşerse otomatik olarak önünüze gelecek olan oksijen maskelerini takın!” diye anons edilir ![]() Hâlbuki hiç kimse; “Acaba yarın havadaki oksijen miktarı yüzde 21’den yüzde 25’e çıkar mı, yahut yüzde 18’e düşer mi, kendime bir oksijen tüpü alsam mı?” diye bir endişe geçirmiyor ![]() ![]() Bunun gibi sayısız hakîkatleri lâyıkıyla tefekkür edebilen bir insan, dünya üzerindeki bütün canlıların, hayatta kalabilmek için bile nasıl büyük bir ilim ve kudretin yardım ve himâyesine muhtaç olduğunu kavramakta gecikmez ![]() ![]() ![]() HÂDİSELERDEKİ İBRETİ GÖREBİLMEK Kâinat kitabındaki bu manzaralar gibi, insanın hayatta karşılaştığı hâdiseleri de ibret nazarıyla okuması îcâb eder ![]() ![]() Meselâ bir hasta gördüğümüz zaman düşünmeliyiz: “Ben de aynı durumda olabilirdim ![]() ![]() ![]() ![]() Yine bir trafik kazası gördüğümüz zaman; “O kazanın içinde ben de olabilirdim ![]() ![]() ![]() Bir yetim gördüğümüzde, o yetim bizi hissen tâ Peygamber Efendimiz’e kadar götürmeli, Efendimiz’in de bir yetim olarak dünyaya geldiğini hatırlatıp onlara karşı vazifelerimizi düşündürmeli ![]() ![]() ![]() ![]() Öte yandan, hayattaki her nîmet gibi mah*rû*mi*yetlerin de bir imtihan cilvesi olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız ![]() ![]() ![]() Meselâ Allah bir evlat nasip etmemişse, kahır gibi görünen bu hâdisede nice lutufların gizli olabileceğini düşünmeliyiz ![]() ![]() ![]() ![]() Unutmayalım ki fânî bir imtihan âleminde bulunuyoruz ![]() ![]() ![]() Hayattaki en mühim ibret vesîlesi ise karşılaştığımız cenâze manzaralarıdır ![]() “–Biz, nasıl ve ne zaman dünyâya ibret gözüyle bakanlardan olabiliriz?” diye sorduklarında, Hazret şu karşılığı vermiş: “–Dünyada her şeyin sonunun harap, herkesin gideceği yerin de toprak olduğunu gördüğünüz zaman! Bir kimsenin evinden veya yakınından bir cenâze çıkar da o kimse bundan ibret almazsa, ona ne ilmin, ne hikmetin, ne de vaaz ve nasihatin bir faydası olur ![]() Bu sebeple bizler de bir cenâze gördüğümüzde*; “Bugün o tabutun içindeki ben olabilirdim ![]() ![]() ![]() ![]() Hasan-ı Basrî Haz*ret*le*ri’*nin şu hâli, bu hususta bizler için ne güzel bir irşad numûnesidir: Katıldığı bir cenazede defin işlemleri bittikten sonra yanındaki bir zâta Hasan-ı Basrî Hazretleri sordu: “–Bu vefât eden zât, acaba şu anda dünyaya geri dönüp sâlih amellerini, zikirlerini artırmayı ve günahlarına daha fazla istiğfar etmeyi düşünüyor mudur?” O zât da: “–Evet, tabiî ki düşünüyordur ![]() ![]() “–O hâlde bize ne oluyor ki bu vefât eden kişi gibi düşünmüyoruz?” (İbnü’l-Cevzî, el-Hasenü’l-Basrî) Dolayısıyla biz de kalan hayatımızın, Rabbimizin bizlere tanıdığı bir mühlet olduğunu idrâk ederek ona göre değerlendirmeli ve kendimizi ölüm gerçeğine güzelce hazırlamalıyız ![]() Velhâsıl zerreden kürreye kadar bütün bir kâinat ve onda meydana gelen her türlü hâdise, okuyabilen gönüller için muazzam bir ibret ve hikmet dîvânıdır… İlâhî bir imtihan dershânesi olan bu hayattaki asıl tahsil de, bu dîvânı gönül gözüyle okuyabilmektir ![]() “Akıl sâhipleri nazarında yeşil ağaçların her bir yaprağı mârifetullah için bir dîvandır ![]() ![]() Cenâb-ı Hak, kalplerimizi nefsâniyetin hoyratlığı içerisinde hantallaşmaktan muhâfaza buyursun ![]() ![]() Âmîn! DİPNOTLAR: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|