Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edepleri, kabir, ziyaretinin

Kabir Ziyaretinin Edepleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kabir Ziyaretinin Edepleri




KABİR ZİYARETİNİN EDEPLERİ

Kabir ziyaretinin müstehap olan şekli, ziyaretçinin ardını kıbleye verip yüzünü kabirdeki kimseye doğru çevirmesi ve ona selâm vermesidir[color="#993366"]
Kabri öpmez, kabre elini veya elbisesini sürmez, çünkü bunlar Hıristiyan adetlerindendir
Nâfi’ anlatıyor: “Abdullah İbn Ömer’i yüz defa belki daha fazla gördüm; Resûlullah’ın (sav) kabrine gelir ve, “Selâm olsun Nebî’ye, selâm olsun Ebû Bekr’e, selâm olsun babama” der ondan sonra ayrılırdı
Ebû Ümâme (ra) anlatıyor: “Enes b Mâlik’i gördüm, Resûlullah’ın (sav) kabrine geldi, biraz durdu ve (dua etmek için) ellerini kaldırdı Ben namaz kılacağını zannettim Sonra selâm verdi ve ayrıldı
Hz Âişe (ranh) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki:
“Kim bir mümin kardeşinin kabrini ziyaret eder ve onun yanında oturursa, kabirdeki kardeşi onunla ünsiyet eder, selâmını alır Bu durum yanından ayrılana kadar devam eder[color="#993366"]
Süleyman b Süheym (rah) anlatıyor: “Resûlullah’ı (sav) rüyamda gördüm “Ey Allah’ın Resûlü! Şu adamlar senin kabrine gelip selâm veriyorlar; o selâmı anlıyor musun?” diye sordum “Evet, anlıyor ve selâmlarına karşılık veriyorum” buyurdu
Ebû Hüreyre (ra) demiştir ki: “Bir kimse tanıdığı bir adamın kabrinin yanından geçerken ona selâm verse, kabirdeki onu tanır ve selâmını alır Tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçerken selâm verdiğinde ise kabirdeki onu tanımaz, ancak mutlaka selâmına mukabelede bulunur
Âsım el-Cuhderî’nin ailesinden biri anlatıyor: “Ölümünün ardından iki yıl geçtikten sonra Âsım’ı rüyamda gördüm Hemen:
—Sen ölmemiş miydin? diye sordum:
—Evet, ölüyüm, dedi
—Şimdi neredesin? diye sordum:
—Vallahi cennet bahçelerinden bir bahçedeyiz Her Cuma gecesi ve sabahı buradaki bir grup arkadaşla beraberce toplanır ve Bekir b Abdullah Müzenî’nin yanına gideriz Orada sizlerden gelecek haberleri bekleriz, dedi Ben:
—Bunu ruhlarınızla mı yoksa bedenlerinizle mi yapıyorsunuz? diye sordum:
—Nerede! Bedenlerimiz çoktan çürüdü, sadece ruhlarımızla bir araya geliyoruz
—Peki, bizim sizlere olan ziyaretlerinizden haberdar oluyor musunuz? dedim:
—Evet, Cuma gecesi, Cuma gününün tamamı ve cumartesi sabahına kadar olan ziyaretlerden haberimiz oluyor, dedi
—Neden özellikle Cuma günü? diye sordum:
—Cuma gününün diğer günlere olan üstünlüğünden, dedi

Muhammed b Vâsi’ (rah) kabirleri Cuma günü ziyaret ederdi Bunun sebebi kendisine sorulunca, “Bana ulaşan haberlere göre ölüler, kendilerini Cuma günü, Cuma gününden bir gün öncesi (yani perşembeyi cumaya bağlayan gece) ve bir gün sonrasında (cumartesi sabahına kadar) ziyaret edenleri bilirler
Dehhak demiştir ki: “Her kim (yakınlarından) bir kişinin kabrini cumartesi gününün güneş doğmazdan öncesine kadar ziyaret ederse, kabirdeki kişi onu tanır” Dehhak, bu nasıl olur? diye kendisine soranlara, “Cuma gününün faziletinden” diye cevap verir

ÖLÜLERE DUA VE İSTİĞFARDA BULUNMAK

Bişr b Mensûr (rah) anlatıyor: “Veba hastalığı her tarafa yayılıp da insanlar bir bir öldüğü zamandı Adamın biri kabristanlığa gider ve orada kılınan her cenaze namazına iştirak ederdi Akşam olup evine gitmezden evvel de kabristanın kapısında durur mezardakilere:
“Allah Teâlâ yalnızlığınızı gidersin, garipliğinize merhamet etsin, günahlarınızı bağışlasın ve iyiliklerinizi kabul etsin” diye dua eder, bundan fazla bir şey söylemez, sonra evine giderdi
Hâdisenin bundan sonrasını olayı yaşayan adam anlatıyor:
“Yine akşam olmuştu Bu sefer her zamanki gibi kabristanlığa gidip dua etmedim Hava kararınca ailemin yanına döndüm Yatıp uyumuştum; ne olduğunu anlayamadım, bir grup insan yanıma geldi
“Sizler kimsiniz, ne istiyorsunuz?” dedim Onlar, “Bizler o kabristanlıkta bulunan kimseleriz” dediler “Neden geldiniz?” diye sordum; şöyle dediler:
“Senin evine dönmeden önce yaptığın o dua bizler için bir hediye oluyordu, ancak bu gece dua etmedin!” Ben şaşkınlık içinde, “Hangi dua!” diye sordum, “Bize her zaman yaptığın o dua var ya, işte o” dediler Bundan sonra devamlı olarak onların başında bu duaları okudum
Beşşâr b Ğâlib Necrânî anlatıyor: “Rüyamda âbide kadın Râbiatü’l-Adeviyye’yi gördüm Ona çokça dua ediyordum Bana:
—Ey Beşşâr! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor, dedi Ben:
—Bu nasıl oluyor? diye sordum O:
—İşte, hayattaki müminlerin ölülerine yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, “Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir” denilir ve ona ikram edilir
Resûlullah (sav) Efendimiz buyurmuştur ki:
“Kabirdeki ölü, boğulmak üzereyken yardım isteyen kimse gibidir Babasından, kardeşinden veya bir dostundan gelecek olan yardımları bekler durur Ona bir yardım ulaştı mı bu ona dünya ve içindekilerden daha sevimli gelir Hayattakilerin ölülere göndereceği hediyeler dua ve istiğfarlarıdır[color="#993366"]
Salihlerden biri anlatıyor: “Kardeşim vefat etmişti Bir zaman sonra onu rüyamda gördüm “Seni kabrine koyduğumdan beri durumun nasıl?” diye sordum Şöyle anlattı:
“Siz yanımdan ayrıldıktan sonra elinde bir ateş topu olan biri geldi; eğer birisi benim için dua ve istiğfarda bulunmasaydı, herhâlde elindeki şeyle beni dövecekti
İşte saydığımız bu sebeplerden ötürü, ölü defnedildikten sonra, ona telkinde bulunmak ve dua etmek müstehap görülmüştür

ÖLÜYE TELKİNDE BULUNMAK

Saîd b Abdullah el-Ezdî[color="#993366"] anlatıyor:
“Ebû Ümâme el-Bahilî’nin (ra) ziyaretine gittim Son nefeslerini vermek üzereydi Bana:
—Ey Saîd! Öldüğüm zaman bana yapılacak işlemleri Resûlullah’ın (sav) emrettiği gibi yapınız, dedi Sonra şu hadis-i şerifi nakletti:
“Sizlerden birisi ölüp de üzerini toprakla örttüğünüz zaman içinizden biri yanında kalsın ve:
“Ey falanca kadının oğlu (ya da kızı) falanca!” diye seslensin Ölü bu esnada işitir, fakat cevap verecek gücü bulamaz Sonra ikinci kez:
“Ey falanca kadının oğlu falanca!” diye seslensin Bu sefer ölünün ruhu oturur bir vaziyette doğrulur Ardından üçüncü kez:
“Ey falanca kadının oğlu falanca!” diye seslensin, çünkü ölü bu sefer, “Allah sana rahmet etsin, haydi beni irşad et, doğru yolu göster” der Ancak sizler onun bu dediklerini duyamazsınız
Telkin veren kişi bundan sonra, “Dünyadan ayrılırken, Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in onun peygamberi olduğuna, Allah’a iman ettiğine, din olarak İslâm’ı kabul edip peygamber olarak Hz Muhammed’e inandığına, Kur’an’ı kendine rehber olarak kabul ettiğine dair şahitlikte bulunduğunu hatırla!” der
Bunları işiten Münker ve Nekir birbirlerini geri çekerek, “Haydi artık gidelim, burada kalmamız için bir sebep kalmadı, çünkü bu adama (kendisini kurtaracak deliller) telkin edildi” derler Allah (cc) bu iki meleğin yanında o adamın şahidi olur
Oradan bir adam, “Ey Allah’ın Resûlü! Şayet ölen kişinin annesinin adı bilinmiyorsa ne yapsın? diye sordu Resûlullah (sav), “O takdirde ‘Ey Havvâ’nın oğlu falanca… diye Havvâ’ya nispet etsin” buyurdular[color="#993366"]

MEZARLIKTA KUR’AN VE ÇEŞİTLİ DUALAR OKUMAK

Mezarlıkta ölülere Kur’ân-ı Kerîm okumakta bir mahzur yoktur (Hanefî ve Şâfiî âlimlerinin çoğunluğuna göre durum böyledir)
Ali b Mûsâ el-Haddâd anlatıyor: İmam Ahmed b Hanbel (rah) ile beraber bir cenazedeydik Muhammed b Kudâme Cevherî’de yanımızdaydı Ölü defnedildikten sonra âmâ bir adam geldi ve kabrin başında Kur’an okumaya başladı İmam Ahmed:
—Ey adam! Kabir başında Kur’an okumak bidattir, dedi Mezarlıktan çıktıktan sonra Muhammed b Kudâme, İmam Ahmed’e (künyesiyle seslenerek):
—Ebû Abdullah, Mübeşşir b İsmail Halebî hakkında ne dersin? diye sordu İmam Ahmed:
—Güvenilir birisidir derim Yoksa ondan (hadis, haber vs gibi) bir şeyler mi yazdın? dedi Muhammed b Kudâme:
—Evet, Mübeşşir b İsmail bana, Abdurrahman b el-Alâ b el-Leclâc’dan onun da babasından rivayetle geldiğini söylediği şu hâdiseyi aktardı: O, defnedildiği zaman başucunda Bakara sûresinin başlangıcıyla (Elif-lâm-mîm) son kısmının (Amenerresûlü) okunmasını vasiyet etti ve İbn Ömer’in de bu şekilde vasiyette bulunduğunu söyledi
İmam Ahmed:
—O halde git adama söyle Kur’an okumaya devam etsin, dedi[color="#993366"]
Muhammed b Ahmed Mervezî anlatıyor:
“İmam Ahmed b Hanbel’den işittim, diyordu ki: “Mezarlığa girdiğiniz zaman Fâtiha’yı, Felâk ve Nas surelerini ve Kul hüvallahu ehad sûresini okuyunuz, sevabını da mezarlıkta yatanlara bağışlayınız, çünkü okuduklarınızın sevabı onlara ulaşmaktadır[color="#993366"]
Ebû Kalâbe anlatıyor:
“Şam’dan Basra’ya dönmüştüm İcab ettiği için bir kuytu yere girdim ve gusül abdesti aldım, iki rekât namaz kıldım, ardından oradaki bir mezarın tümseğine başımı koyup uyudum Bir ara uyandım, bir de baktım ki kabrin sahibi başımda dikilmiş duruyor Şikâyet etmeye başladı ve:
“Bütün gece bana eziyet ettin durdun” dedi Devamla, “Sizler amel ediyorsunuz, fakat onların ne denli kıymetli olduğunu bilmiyorsunuz İşte biz bunu anladık, ancak ne çare! Amel edecek imkânımız yok! O kıldığın iki rekât namaz var ya, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır Allah (cc) dünya ehline bizlerden taraf hayır ve mükâfatlar ihsan etsin Onlara selâmlarımızı söyle Zira onların duaları sebebiyle kabirlerimize dağlar misali nur yağmaktadır” dedi

KABİR ZİYARETİNİN ASIL MAKSADI

Kabir ziyaretinden asıl maksat, ziyaret edenin ibret alması, ölünün de onun yapacağı duadan faydalanmasıdır Bu açıdan kişi, kabir ziyaretlerinde bulunurken hem ölü hem de kendisi için dua etmekten ve gördüğü manzaradan ibret almaktan gafil kalmamalıdır Kabir ziyaretlerinden ibret elde edebilmek için ölüyü düşünmeli; şu anda nasıl parça parça olduğunu, toprak içinde çürüyen bu bedenin tekrardan nasıl diriltileceğini ve pek yakında kendisinin de onlara katılacağını gözünde canlandırmalıdır
Nitekim Mutarrıf b Ebî Bekir Hüzelî bu hususta şöyle bir olay aktarır:
“Abdülkays oğullarında çokça ibadet eden yaşlı bir kadın vardı Akşam olduğu vakit beline kuşağını bağlar, namaz kıldığı yere geçerek ibadete başlardı ve böylece bütün geceyi ihya ederdi Gündüz olunca da kabristanlığa gider, akşama kadar orada kalırdı
Bana ulaşan haberlere göre halk, bu kadını sık sık kabirlere gitmesinden ötürü ayıplamış O ise kendisini bu yüzden kınayanlara şöyle demiş:
“Şu sertleşmiş katı kalp var ya, onu ancak çürümüş bedenlere bakmak yumuşatır Kabristanlığa gittiğimde sanki bütün ölülerin mezarlarından çıktıklarını; çirkinleşmiş yüzlerini, çürümeye yüz tutmuş bedenlerini, kömürleşmiş kefenlerini görür gibi olurum Eyvahlar ki eyvahlar! Bunlar görülebilecek en kötü şeyler değil mi! O çokça ibadet edenler, bu ibret manzaralarını kalplerine sindirebilselerdi, nefisleri için bundan daha acı bir musibet, bedenlerini telef edecek daha büyük bir felâket göremezlerdi
Kabirleri ziyaret ederken ölünün hangi durumda olduğunu, Ömer b Abdülaziz’in (rah) anlattığı gibi düşünmek lâzımdır
Ömer b Abdülaziz’in ciddî bir ibadet hali vardı Yine böyle bir ibadet halinde iken âlimlerden birisi yanına geldi Onun ibadet esnasındayken aldığı şekli görünce ürperdi ve çok şaşırdı İbadetini bitiren Ömer:
“Birde beni ölümümden üç gün sonra görsen, elbette daha çok şaşırır, daha çok korkarsın; gözlerim yuvalarımdan çıkıp yanaklarıma akmış, dudaklarım dişlerime yapışmış, ağzımdan irinler akmaya başlamış, çenem düşmüş, karnım göğsümün üstüne taşmış ve burnumdan kurtlar ve irinler çıkmış olarak bulursun
Ölüye övgüde bulunmak ve yanında iken hayırlı amellerinden bahsetmek müstehaptır Hz Âişe’nin (ranh) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Yakınlarınızdan biri vefat ettiği zaman onu haline bırakın (hakkında, hayatta iken kendisine eziyet verecek sözler konuşmayın) ve gıybetini de yapmayın [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn8]
Bir başka hadislerinde:
“Ölülere sövmeyiniz, zira onlar zaten âhiretleri için gönderdiklerine (hayra ya da şerre) kavuşmuşlardır [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn9] buyurmuştur
Resûlullah (sav) diğer bir hadislerinde buyurmuştur ki:
“Ölülerinizi hayırla yâd ediniz (Aksi halde) Eğer cennetlik iseler günaha girmiş olursunuz Cehennemlik iseler, onlarınki onlara yeter[color="#993366"]
Enes b Mâlik (ra) anlatıyor:
“Resûlullah (sav) ile beraberce oturuyorduk O esnada önümüzden bir cenaze geçirildi Oradakiler onu övgüyle yâd ettiler Resûlullah (sav), “Vacip oldu” buyurdu Ardından başka bir cenaze geçirildi Bu sefer insanlar onu kötü sıfatlarıyla andılar Resûlullah (sav) yine, “Vacip oldu” buyurdu Hz Ömer, Resûlullah’a, “Vâcip oldu, demekle neyi kastettiniz?” diye sordu Nebî (sav):
[size="4"]—O ardından hayırla andığınız kişiye cennet vacip olmuştur Kendisini yaptığı kötülükleriyle andığınız kişiye de cehennem vacip olmuştur Sizler Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz, buyurdu
Ebû Hüreyre (ra) rivayet ediyor:
“Bir keresinde Resûlullah (sav) şöyle buyurdular: “Bir kul ölür Allah’ın o kulu kötü bir halde bilmesine rağmen insanlar onu hayırla anarlar Bu yüzden Allah (cc) meleklerine: ‘Sizleri şahit tutuyorum ki, ben kullarımın kulum üzerinde yaptıkları şehadeti kabul ettim ve kulumun hakkında bildiklerimden de vazgeçtim’ der[color="#993366"]


[color="#993366"] Bu selâm, “Esselâmü aleyküm ey (Ahmet oğlu Mehmet) ………… ve rahmetullâhi ve berekâtühü” şeklinde olabilir Zebîdî, İthâf, 14/273

[color="#993366"] Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, nr 6460; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 42601

[color="#993366"] Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, nr 6664; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 7905, 9295; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 42783, 42971; Süyûtî, Şerhu’s-Sudûr, s 395:

[color="#993366"] Zebîdî şerhinin bulunduğu İhyâ nüshasında bu isim “el-Evdî” olarak geçmektedir

[color="#993366"] Taberânî, el-Mucemü’l-Kebîr, nr 7979; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr 4248; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 42406, 42934; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 5/39; Câmiü’l-Ehâdîsü’l-Kübrâ, nr 2570, 2571

[color="#993366"] Bu konuda Beyhakî’nin Şuabu’l-İmân’da rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: “Sizlerden biri vefat ettiğinde onu (tabutun içinde) hapsetmeyin; acelece kabre götürün Birisi başucunda Bakara sûresinin başlangıcını (Elif-lâm-mîm) ve sonunu (Amenerresûlü) okusun

[color="#993366"] Rafiî’nin Hz Ali’den rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (sav) şöyle buyurmuşladır: “Kim bir kabristana uğradığında on bir defa ihlâs sûresini okur ve ecrini de kabirdekilere hediye ederse, Allah ona, kabristanda yatanların kazandıkları sevap kadar mükâfat yazar Bkz: Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 42596; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, nr 2629

[color="#993366"] Ebû Dâvûd, Edep, 50; İbn Adiyy, el-Kâmil, 8/512–513 Ayrıca bkz: Tirmizî, Menâkıb, 64; İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-Usûl, 1/417; Heysemî, Mevâridu’z-Zem’ân, nr 1312

[color="#993366"] Buhârî, Cenâiz, 97; Nesâî, Cenâiz, 52; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 6/180; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 6678

[color="#993366"] Nesâî, Cenâiz, 51; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 42712 Ayrıca bkz: Tirmizî, Cenâiz, 24; Ebû Dâvûd, Edep, 50; Heysemî, Mevâridu’z-Zem’ân, nr 1986

[color="#993366"] Buhârî, Cenâiz, 86; Müslim, Cenâiz, 60; Nesâî, Cenâiz, 50; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/302, 3/179; İmam Mâlik, el-Muvatta, 1/208; Hâkim, el-Müstedrek, 1/566; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, nr 1066

[color="#993366"] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/261; Süyûtî, Câmiü’l-Ehâdîsü’l-Kübrâ, nr 2572; Zebîdî, İthâf, 14/292; Bezzâr, el-Bahrü’z-Zehhâr, nr 3800

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.