Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hicret, islâm, olayı, tarihinin, önemli

İslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret




[ İslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret ]
Değerli mü'minler!
Bugünkü va'zımızda İslâm Tarihinin en önemli olayı olan Hicretten bahsedeceğiz
Hicret olayını şu üç başlık altında özetlemek istiyorum:
- Hicret ve Hicreti doğuran sebepler,
- Hicretin safhaları,
- Hicretin sonuç ve etkileri

A Hicret ve Hicreti Doğuran Sebepler:
Hicret, Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye göç etmesidir
Peygamberimiz Mekke'de doğmuş ve İslâmiyet'i tebliğ etmek üzere burada görevlendirilmişti Doğup büyüdüğü Mekke halkı genelde müşrikti, putlara tapıyorlardı Halbuki ibâdet yalnız Allah'a yapılır Çünkü yaratan 0, yaşatan 0, öldürecek ve sonra tekrar diriltecek olan 0 Böyle olunca O'ndan başkası ibâdete müstahak değildir Bunun için ilk insan ve ilk Peygamber olan Hz Adem'den itibaren bütün Peygamberler ilk önce bir olan Allah'a inanmaya ve yalnız O'na ibadet etmeye çağırmışlardır Peygamberimiz de öyle yapmış, önce en yakınlarına İslâmiyet'i tebliğ etmiş, sonra da bunu herkese ulaşacak şekilde yaymıştı
Peygamberimizin çağrısını duyanlar ona inanıyor ve etrafında toplanıyorlardı Çünkü Peygamberimiz o toplumda "el-Emîn - Güvenilir'' diye tanınmış, güzel ahlâkıyla herkes tarafından sevilmişti Yalan konuşmadığı ve kimseyi aldatmadığı herkesin ortak inancı idi Onun için de söylediği dinleniyor ve herkese güven veriyordu
Müslümanların sayısı günden güne artıyor ve Allah'ın dini gönüllerde yer ediyordu Ancak Mekke'de söz sahibi olan Kureyş kabilesi ileri gelenleri bundan endişe duyuyor, toplum üzerindeki etkinliklerini yitireceklerinden ve çıkarlarının sona ereceğinden korkuyorlar, bunun için de bu duruma engel olmak istiyorlardı Hem Peygamberimize ve hem de ona inananlara amansız düşman kesilmişlerdi Güçlü oldukları için müslümanlara her kötülüğü yapıyor, akıl almaz işkencelerde bulunuyor, bu dinden vaz geçmelerini istiyorlardı
Mekke müşriklerinin yaptıkları dayanılmaz hale gelince Peygamberimiz İslâm güneşine başka ufuklar aramayı düşündü Hac münasebetiyle Mekke'ye gelmiş olan Yesrip (Medine) Iilerden bazılarıyla Akabe denilen yerde 621 ve 622 yıllarında iki defa toplantı yaptı Onlara müslümanlığı anlattı ve müslüman olmalarını istedi Onlar da müslümanlığı kabul ederek Medine'ye döndüler Böylece İslâmiyet Medîne'ye girmiş oldu Orada da müslümanlar çoğalmaya başladı Peygamberimiz de Mekke'den Medîne'ye göç etmek isteyenlere izin verdi ve şöyle buyurdu:
"Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi''1
Peygamberimizin bu izin ve teşviki üzerine Medine'ye hicret başladı kısa zamanda pek çok kimse Hz Ömer de dahil olmak üzere Medîne'ye göç etti
Mekke'de Hz Ebû Bekir, Hz Ali ve Mekke'de müslüman oldukları için aileleri tarafından hapsedilmiş olanlarla köle ve cariyelerden başka kimse kalmamıştı
Hz Ebû Bekir de hicret etmek istemiş, Peygamberimiz kendisine;
- Acele etme, bana hicret için izin verileceğini umuyorum, diyerek ona izin vermemişti Hz Ebû Bekir:
- Anam babam sana fedâ olsun, gerçekten bunu umuyor musun? diye sordu
Peygamberimiz:
- Evet, umuyorum, diye cevap verdi ve Hz Ebû Bekir buna çok sevindi2

Dârü'n- Nedve'nin Korkunç Kararı
Mekke'de müslümanlardan kimsenin kalmadığını, hepsinin Medîne'ye göç ettiğini gören Mekke ileri gelenleri telâşlanmaya başladılar Hz Muhammed de Medîne'ye hicret eder müslümanların başına geçerse kendileri için iyi olmayacağını, Şam ticaret yolu Medîne'den geçtiği için kapanabileceğini düşündüler Mekke'de hemen hemen yalnız kalan Peygamberimiz için bir şeyler düşünmeli dediler Bu amaçla Kureyş ileri gelenleri "Dârü'n-Nedve" denilen önemli kararların alındığı yerde toplandılar Toplantıya başta Ebû Cehil olmak üzere, Ebû Sufyan, Ebû'l - Buhterî, Utbe b Rabi'a, Cübeyr b Mut'im, Nadr b Hâris, Umeyye b Halef, Hâkim b Hizam gibi Mekke ileri gelenleri katıldılar Toplantı son derece gizlilik içerisinde yapıldı Toplantıda çeşitli görüşler ileri sürüldü, tartışıldı Bir kısmı, Muhammed (sav) i bağlayıp her tarafı kapalı bir yerde ölünceye kadar hapsedelim, dedi Bu görüşlerden hiçbiri kabul görmedi
Nihâyet Ebû Cehil; Kureyş kabilesinin bütün kollarından birer temsilci seçelim Bunlar aynı anda Muhammed (sav) e hücûm edip öldürsünler Kimin vurduğu belli olmasın Böylece kanı bütün Kureyş kabilesine dağılmış olur Haşimîler bütün Kureyş kollarına karşı çıkamıyacaklarından kan davasına kalkışamazlar, çaresiz diyete razı olurlar Bu iş de böylece kapanmış olur, dedi Ebû Cehil'in bu teklifi kabul edildi Bu işi yapacak kırk kişi seçilerek toplantıya son verildi Bir an evvel bu kırk kişinin görevlerini yerine getirmeleri istendi
O caniler ve beyinsizler, kendilerine doğru yolu göstermekten, dünya ve ahirette mutlu olmaları için - huzurunu kaçırırcasına - çaba harcamaktan başka bir şey yapmayan alemlere rahmet Sevgili Peygamberimizi öldürme kararını alırken bunu kendilerinden başka kimsenin bilmediğini sanıyorlardı Halbuki yanılıyorlardı Çünkü yerde ve gökler de olan her şeyi, hatta gözlerin hâin bakışını ve sinelerin gizlediğini bilen Allah vardı Nitekim "Dârü'n-Nedve" de alınan kararla ilgili Kur'an-ı Kerîm de şöyle buyuruluyor:

"Hani bir vakitler kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya (Mekke'den) sürüp çıkarmak için tuzak kuruyorlardı da onlar tuzak kurarken Allah da tuzaklarını bozuyordu Öyle ya Allah tuzakların en iyisini kurar''3
Allah onların kararını Cebrâil aleyhi's-selâm aracılığı ile Peygamberimize bildiriyor ve Mekke'yi terkedip Medîne'ye hicret etmesini emrediyordu
Peygamberimiz bu emri alır almaz Hz Ebû Bekir'in evine geldi Hz Ebû Bekir Peygamberimizin geldiğini görünce: "Vallahi önemli bir olay olmadıkça bu saatte, öğle vaktinde günün en sıcak saatinde evimize gelmek Peygamberimizin âdeti değildi", dedi ve heyecanla Peygamberimizi karşıladı Peygamberimiz
- Yanında kim varsa dışarı çıkar, önemli bir şey görüşeceğim, buyurdu Evde Hz Aişe, kız kardeşi Esma ve annesi Ümm-i Rumân vardı Hz Ebû Bekir:
- Yabancı yok, ey Allah'ın Resûlü, dedi Bunun üzerine Peygamberimiz
- Medîne'ye hicret için bana izin verildi, buyurdu Hz Ebû Bekir heyecanla sordu:
- Size arkadaşlık etme şerefine erecek miyim? Peygamberimiz daha önce va'dettiği gibi:
- Evet, beraber olacağız, buyurdu
Hz Ebû Bekir bu habere çok sevindi Dört aydan beri bugün için beslediği ikiz devesi vardı Birisini hemen Peygamberimize teklif etti, "Şu iki deveden birini beğen al'' dedi Peygamberimiz Hz Ebû Bekir'i şaşırtan bir şey söyledi Bu en samimi dostunun bile minnet yükü altında kalmak istemediği için:
- Ancak bedelini ödeyerek alabilirim, buyurdu Hz Ebu Bekir
- Anam babam size fedâ olsun, dedi ise de, Peygamberimiz sözünde ısrar etti Hz Ebû Bekir başka çaresi olmadığı için devenin bedelini kabule mecbur oldu
Değerli mü'minler, burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim Yüce Peygamberimiz, en sevdiği dostu Hz Ebû Bekir'in kendisi için hazırladığı deveye ücretini ödemeden binmeyeceğini söylemesi bizim için önemli bir uyarıdır Din uğruna dindarlık uğruna geçimini başkalarına yükleyen kimseler bunu kulaklarına küpe etmelidirler Dindarlıklarını başkalarına para ile satmamalıdırlar İşte Peygamberimiz, işte Hz Ebû Bekir

B Hicretin Safhaları
Hz Aişe'nin ablası Esmâ (ranh) seyahat için gerekli hazırlığı yapmaya başladı
Peygamberimiz Hz Ali'yi çağırdı ve:
- Ben Medîne'ye gidiyorum sen bu gece benim yatağımda yat, örtünü üzerine al Sabahleyin bu emânetleri sahiplerine ver ve sonra da hemen gel, buyurdu
Mekke müşriklerini anlamak çok zor Hem Peygamberimizi kendilerine düşman biliyor, hem de onu en güvenilir kişi bilerek kıymetli eşyalarını ve mücevherlerini ona emânet ediyorlardı Kendi adamlarına güvenmiyorlardı O yüce Peygamberde emânete verdiği önemi burada gösteriyor Böyle hem kendisi ve hem de müslümanlar için ölüm kalım savaşı verirken yanındaki emanetleri sahiplerine vermek için Hz Ali'yi Mekke'de bırakıyor, yatağına yatırıyordu
Hz Ali, durumun vehâmetini yani Peygamberimizin yatağının bir ölüm yatağı olabileceğini bildiği halde hiç tereddüt etmeden aldığı emri yerine getiriyordu
Akşam oldu Katiller ve câniler evin etrafını sardılar Peygamberimizin dışarı çıkmasını bekliyorlar Çünkü bir adamı evinin içinde öldürmek, Araplarda cinayetin en çirkini sayılırdı Bunun için katiller bu geleneğe uyarak Peygamberimizi evinde değil, dışarı çıktıktan sonra öldürmek istiyorlardı
Peygamberimiz yerden bir avuç toprak aldı "Yâsîn" sûresini baştaraftan

"Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık görmezler" Âyetine kadar okuyarak kendisini öldürmek için bekleyen silahlı kişilerin üzerine saçtı ve gözlerinin önünde aralarından çıkıp gitti, onu göremediler
Evden çıkan Peygamberimiz Kâbe'yi ziyaret etti ve orada şu duygu dolu sözleri söyledi:

"Ey Mekke, vallahi sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı yerisin Bana da en sevimli yerisin Vallahi eğer buradan çıkmaya mecbur bırakılmasaydım, çıkmazdım"4

Sevr Mağarası
Peygamberimiz ve Hz Ebû Bekir Mekke'nin güneyinde bir buçuk saat mesafedeki Sevr dağına vardılar Dağı tırmanarak zirvesindeki mağaraya gizlendiler
Değerli mü'minler, bakınız burada da Peygamberimiz bize tedbir almadan Allah'a tevekkül etmenin, Allah'ın emrettiği tevekkül olmayacağını öğretiyor Medîne'ye gidecekler Medîne ise Mekke'nin kuzeyinde bulunuyor Ama bir tedbir olmak üzere Medîne'ye ters istikamette bulunan Sevr dağına geliyor ve bir tedbir olmak üzere burada saklanıyorlar
Peygamberimizin buradaki davranışları, onun Allah'a nasıl candan bağlı olduğunu gösteriyor Öyle ise tedbir almadan tevekkül etmek dinin emrettiği tevekkül değildir
Eli silahlı caniler evi sarmış Peygamberimizin dışarı çıkmasını bekliyorlardı Onlar bekleye dursunlar Peygamberimiz evden çıkıp gitmişti
Sabaha kadar beklediler Dışarı çıkan olmayınca eve girdiler Yatakta Hz Ali'yi görünce şaşırdılar ve boşuna beklediklerini anladılar Hz Ali'yi alıp götürdüler ve bir süre sonra serbest bıraktılar
Mekke müşrikleri guruplar halinde her tarafta Peygamberimizi aramaya koyuldular, bulamadılar Bulana yüz deve vereceklerini ilân ettiler Her tarafı arıyorlardı Hatta bunlardan bir kısmı mağaranın ağzına kadar gelmiş, o kadar yaklaşmışlardı ki, adımlarının sesi içerden duyuluyordu Hz Ebû Bekir endişelenmeye başladı Peygamberimize, kulağına eğilerek, "Düşmanlar çok yaklaştı, o kadar ki, ayaklarının dibine bir baksalar bizi görecekler" dedi Peygamberimiz ona cevap verdi:
"Gam yeme, Allah bizimle beraberdir" Hatta o sırada mağaranın kapısına kadar gelenlerden biri mağaranın içine girip aramak istemiş Umeyye b Halef ona
- Orada ne işin var? Aklını mı yitirdin Baksana Muhammed doğmadan önce orada örümcekler ağ germiş, kuşlar yuva yapmış, dedi ve içeriye girmesine engel oldu
Mağaranın ağzına örümcekler ağ germiş bir çift güvercin yuva yapmıştı İşte Tarih kitaplarının sözünü ettikleri mağara mûcizeleri bunlardır
Allah bir kulunu korumak istedikten sonra onun sebeplerini de yaratır Konu ile ilgili Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor:

"Eğer siz ona (Allah'ın Resûlüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); Allah ona yardım etmiştir Hani kâfirler onu iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı, O, arkadaşına, üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu Bunun üzerine Allah ona (sükunet sağlayan) emniyetini indirdi Onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı Allah'ın sözü ise zaten yücedir Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir'' 5
Peygamberimiz ve Hz Ebû Bekir Sevr mağarasında üç gün üç gece kaldılar Hz Ebû Bekir'in küçük oğlu Abdullah geceleri gelir, Mekke'de olup bitenleri onlara bildirir, şafak sökerken şehre dönerdi
Dördüncü gün olunca Kureyşin kendilerini takip etme işinin gevşediğine inanarak mağaradan çıktılar Bir gayr-ı müslim olan ve fakat güvenilir biri olan Abdullah b Ureykıt'ı kendilerine yol göstermek üzere ücretle tuttular ve Medîne'ye gitmek üzere çöllere daldılar

Süraka'nın Atı Sürçüyor
Kureyş daha önce Hz Muhammed'i ölü veya diri yakalayana yüz deve vereceğini ilân etmişti Bu büyük bahşişi almak için kendine güvenen pek çok kimse Peygamberimizin peşine düştü Bunlardan biri de Süraka b Cu'şum idi Bu mükafata aldanarak Peygamberimizin izini takip etmiş Peygamberimiz ve arkadaşı dinlenmek üzere konduğu yere varmış, hemen atını mahmuzlayarak ilerlemiş fakat onlara yetişmeden atının ayağı sürçmüş, kendisi de yere yuvarlanmıştı Süraka okunu alarak Arap âdetine göre falına bakmış, fal fena çıkmıştı Ancak yüz develik mükafat gözünün önüne gelince falı unutmuş, ilerlemeye karar vermiş, bu sefer de atının ayakları kuma iyice gömülmüştü Süraka atından inerek tekrar falına bakmış, bu işte bir fevkalâdelik olduğunu anlamıştı Bunun üzerine Süraka Peygamberimize doğru ilerlemiş, ona Kureyşin ilân ettiği mükafatı haber vermiş ve kendisini affetmesi için yalvarmaya başlamıştı Bu bir tesadüf değil, Cenâb-ı Hakk'ın Peygamberimizi koruduğunun alâmetidir
Süraka İslâmiyetin parlak geleceğini de anlamış ve Peygamberimizden kendisine bir ferman verilmesini istemişti Bu ferman da kendisine verilmişti Süraka daha sonra müslüman olmuştur
Süraka fermanı alınca geri dönmüş, arkadan gelen takipçileri de geri çevirmiştir
İşte görülüyor ki, Cenâb-ı Hakk bir şeyi murad ettiği zaman onun sebebini de yaratıyor Daha birkaç dakika önce Peygamberimizi yakalamak için koşan Süraka şimdi buna engel oluyordu Az önce kendisi takipçi olduğu halde şimdi takipçileri geri çeviriyordu
Bir rivâyete göre Ebû Cehil, sonraları Süraka'nın bu hareketiyle alay ederek onu ayıplamış, o da: "Eğer atımın nasıl kuma batıp saplandığını görseydin, Muhammed'in Peygamberliğini sen de tasdik eder, ona inanırdın" demiştir
Süraka geri döndükten sonra bu küçük kafile kızgın çöllerde yoluna devam etti
Bu yolculuğun ne kadar güç şartlar altında yapıldığını bugün anlamak mümkün değildir Yiyecek yok, su yok, serinleyecekleri bir gölgelik yok Her tarafı saran alev dalgaları çölü kasıp kavuruyor Yedi gün yedi gece bu kızgın çöllerde, vâdilere dalarak dağlara çıkarak yürüdüler
Mekke'den Medîne'ye giderken yolda şu âyet-i kerîme nâzil oldu

"Kur'an-ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (Mekke'ye) iade edecektir'' 6
Mekke-i Mükerreme'ye dönüşün müjdesi de böylece verilmiş oluyordu Peygamberimizin Medîne'ye gelmekte olduğunu haber alan Medîneliler onu heyecanla bekliyorlardı Medine halkı her sabah şehir dışına çıkıyor, öğleye kadar rahmet Peygamberinin gelişini gözlüyorlardı Sonra da üzülerek şehre geri dönüyorlardı Bir gün halk bekledikten sonra şehre dönerken bir kalenin tepesinde duran bir Yahudi kızı uzaktan bir kafile gördü Hemen halka haber gönderdi, "Beklediğiniz misafir geliyor'' dedi
Bu haber üzerine şehir baştan başa sevinç ile çalkalandı Medîneliler bayramlıklarını giyerek ve silâhlarını kuşanarak bu aziz misafiri karşılamaya çıktılar
Medîne'ye bir saat mesafede "Kubâ'' adı verilen bir yer vardı Medînelilerin bir çok aileleri burada yaşarlardı Gülsüm b Hedm'in başkanı olduğu Amr b Avf ailesi buranın en tanınmış sakinlerindendi Peygamberimiz buraya ulaştığı zaman bu aileler onu tekbirlerle karşıladılar Kâinatın efendisini misafir etme şerefi onlara nasip oldu
Peygamberimizin Mekke'den hareketinden üç gün sonra Hz Ali de Mekke'den ayrılmış ve Kubâ'da Peygamberimize yetişerek o da bu âile tarafından misafir edilmişti Zaten Ashâb-ı Kirâm'dan pek çoğu bu âilenin yanında misafir olarak bulunuyordu
Peygamberimiz Kubâ ya Milâdî 622 yılı 20 Eylül Pazartesi günü ulaştı Peygamberimiz burada ilk iş olarak Gülsüm b Hedm'in hurmalarını kuruttuğu yerde bir mescid inşa etmiştir Bu mescidin inşasında Peygamberimiz herkesle birlikte bir amele gibi çalışmıştır İslâm'da ilk inşa edilen bu mescid hakkında Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur:

"İlk günden takvâ üzerine kurulan mescid (kubâ mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır Allah da çok temizlenenleri sever''7
Peygamberimiz burada 14 gün kaldıktan sonra bir Cuma günü Medîne'ye hareket etti Beni Salim mahallesinden geçerken Cuma vakti girdiği için burada Cuma namazını kıldı İlk Cuma namazı burada kılınan namazdır
Namazdan sonra Medîne'ye doğru yola çıktı Kubâ'dan Medîne'ye kadar halk yolların iki tarafına sıralanmışlardı İçten gelen bir sevgi ile tezahürât yapıyorlardı Medîne, böyle bir güne ilk defa şahit olmuş oluyordu Peygamberimiz geçerken, sağdan soldan, "Buyurun ey Allah'ın Resûlü, işte evlerimiz, işte mallarımız, işte canlarımız, emrinize amâde'' diyerek davet ediyorlardı Peygamberimiz bu samimi davetlere nezâketle karşılık veriyor, yoluna devam ediyordu
Peygamberimiz tam şehre gireceği sırada kalabalık o dereceyi bulmuş ki, kadınlar damların üzerine çıkarak şarkılar söylüyorlardı O gün hep birlikte şu şiiri söylüyorlardı:
"Dolunay vedâ dağının sırtlarından bize doğdu Allah'a yalvaran bulundukça bize de şükretmek düşer Ey bize gönderilen Peygamber, sen, itaat olunan emirle geldin''
Mini mini yavrular da şöyle diyorlardı:
"Biz Neccâr zâdelerin kızlarıyız Muhammed'in komşuluğu ne hoş komşuluktur''
Herkes bu büyük misafiri kendi evinde ağırlamak istiyor, devesinin yularına sarılarak, "Buyurun, ey Allah'ın Resûlü" diyordu Peygamberimiz ise gülümseyerek:
Deveyi kendi haline bırakınız, o memurdur, diyor, onların gönüllerini hoş ediyordu
Deve önce Beni Neccar'dan iki yetime ait bir arsaya çöktü ve hemen kalktı Peygamberimiz daha sonra bu arsayı satın alarak burada mescidini inşa etmiştir
Deve ikinci defa çöktü ve boynunu uzatarak tatlı bir şekilde bağırdı Bunun üzerine Peygamberimiz, "İnşaallah konağımız burasıdır" diyerek devesinden indi Burası Neccar oğullarından Halid b Zeyd'in, yani Ebû Eyyûbi Ensârî hazretlerinin evine en yakındı ve onun misafiri oldu
İşte Hicret Olayı

C Hicretin Sonuç ve Etkileri
Hicret, İslâm Tarihinin en önemli olayıdır İslâmiyet Mekke şehri hudutları dışına hicretle taşmış ve bu güneş dünyaya Medîne ufuklarından yayılmıştır Kur'an-ı Kerîm âyetlerinin bir kısmı Mekke'de, bazıları da Medîne'de nâil olmuştur
Bu büyük olaya ilk müslümanlar fazlaca önem verdikleri ve diğer olaylardan daha çok anılmaya değer buldukları için Hz Ömer'in halifeliği zamanında onu tarih başı kabul etmişlerdir
Hicret olayının milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak'tan diliyorum Allah, milletimiz ve memleketimizi her türlü felâket ve musîbetlerden muhafaza buyursun Âmin
DİPNOTLAR
1 Buhari, Menakıp, 45
2 Buhari, Menakıp, 45; İbn Hişâm, c l, s 480
3 Enfal, 30
4 İbn Mâce, Menâsik, 103
5 Tevbe, 40
6 Kasas, 85
7 Tevbe,108

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.