![]() |
İlm-İ İlâhî Açisindan Kaza Ve Kader |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İlm-İ İlâhî Açisindan Kaza Ve Kader1 ![]() Bu mevzûa bir hadîs-i şerifle başlamak istiyorum ![]() ![]() Demek oluyor ki, daha insan yaratılmadan, Cenâb-ı Hakk, insanın cennetlik mi, yoksa cehennemlik mi oldugunu biliyor ![]() Allah (cc), her şeyi bilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Her işte hikmeti vardır, Abes iş işlemez Allah ![]() Hikmet daima O’nun ilmine râmdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu âyet-i kerime, bu hususu gayet açık bir şekilde izah etmektedir: “Hoşunuza gitmese bile, savaş size farz kılındı ![]() ![]() ![]() Allah yolunda kıtal, muharebe; İslâm’ın izzet ve haysiyeti uğruna cihad olarak size farz kılındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Demek oluyor ki, nice dış yüzüyle çirkin görünen şeyler var ki bizim için onlarda çok büyük hayırlar vardır ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Esas olan, bizim için meçhul sayılan bu sahaya dair hüküm vermekten kaçınmak ve Allah’ın hükümlerine inkıyad etmektir ![]() ![]() ![]() Bu konuda Hudeybiye Anlaşması, meselemiz için çok çarpıcı bir misaldir ![]() ![]() ![]() Hakikaten Hudeybiye’nin mülk yönü dayanılacak gibi değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Hakk uğrunda bir bardak suda fırtına koparacak kadar, Hakk’a bağlılıkları müsellem ancak bir o kadar da müteheyyic sahabenin Ka’be’yi tavaf için, evet, bunca yılın verdiği hasretle kavrulup duran bu insanların, Ka’be ile aralarına giren düşman hâili sebebiyle, geldikleri yere dönmeye zorlanmaları, o yapıdaki insanların katlanabilecekleri şey değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zira Kureyş, Müslümanların karşısına oturup anlaşma teklifi yapmakla onların varlığını resmen kabul etmişti ![]() Müslümanlar, ertesi sene Umre yapabilme garantisini almışlardı ki, bu da resmen, Ka’be’nin sadece Mekkelilere ait olmadığı hükmünü kabul etmek anlamına geliyordu ![]() ![]() Hudeybiye ile varılan anlaşmaya göre her iki taraf on sene birbirine harp ilân etmeyecekti ![]() ![]() ![]() ![]() Hâdiselerin melekût cihetini, meselenin tatlı yüzünü gösteren bir başka misal de Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Rasûlü de mi’râca böyle sıkıntılı bir anda çıkmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ümmet-i Muhammed için de durum farklı değildir ![]() ![]() İşte İlm-i İlâhî’de her hâdise başlangıç ve neticeleriyle böyle sırdan bir yumaktır ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() İlim açısından, gelecekte olacakların geçmişte tayin ve takdir edilmesi ve bunların vakti gelince ortaya çıkması kaza ve kadere ait İlâhî bir tesbit, eşya ve hâdiselerin vukuu anında yazılmış olması da insanın muhasebe-i a’mâliyle alâkalı bir kitâbettir ![]() ![]() ![]() İmam-ı Mübîn’den (kaderî levhalar) istinsah edilerek, Kitâb-ı Mübîn’e kaydedilen ve Kur‘ân-ı Kerim’de: “Yaptıklarınızı bilen mükerrem melekler”(İnfitar, 82/11-12) şeklinde anlatılan meleklerin yazdığı bir tayin ve takdir de vardır ![]() âyeti bize bunu anlatmaktadır: “Her insanın işlediklerini boynuna sararız ![]() ![]() ![]() Demek oluyor ki, önce haricî vücudu olmayan bir ilmî kitabet vardır ki, biz ona Levh-i Mahfuz diyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahkeme-i Kübra’da hüküm verilirken bu her iki kitabın mukabelesine göre hüküm verilecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, Allah (cc), evvela bütün hâdiselerin plânını çizer; ilmî bir vücud verir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi bu meseleyi bir âyetin ışığı altında izâha çalışalım: “Kasem olsun Biz, Zikir’den sonra Zebur’da da şunu yazdık: ‘Yeryüzüne benim salih kullarım vâris olacaktır ![]() ![]() Zikir, ya öğüt ve nasihat demek veya burada Tevrat ma’nâsına gelir ![]() ![]() ![]() Yerin hakiki ve uzun süreli hâkimi sadece sâlih kullardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cihanın şarkında ve garbında, Allah’ın istediğinin dışında zuhur eden sistemler, her yerde boy gösteren Firavun ve mütemerrid insanlar belli bir süre ve geçici bir dönem için hükümfermâ olabilirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaşadıkları devirde kimde salih ahlâk varsa veya diğerlerine göre salih ahlâk kimde daha fazla ise, yeryüzünün hakimi onlar olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeryüzünde anarşi çıkaranlar, cinayete cinayetle karşılık verenler, siyasî ve politik meselelerle halkı ve bilhassa gençleri iğfal edenler, umumun efkarını kendi istikametlerine meylettirebilmek için durmadan slogan üretenler, meşvereti bırakıp akıllarına güvenenler hakiki ma’nâda aslâ bu hakimiyeti kuramayacaklardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve diğer ilâhî bir kanunla da bu husus perçinlenmiştir: “Allah’ın yarattığında değişiklik yoktur ![]() ![]() Bir millet azizken, Allah onları zelil kılmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah, ittika eden ve ihsan sırrını kavrayanlarla beraberdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu uzun mevzua, kitabetten intikal etmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah (cc), iman edip sâlih amel işleyenlere va’dediyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O zaman içtimaî hayatın dizgin ve ipleri sizin elinize geçecek, iktisadî hayat sizin tanziminizle yeniden şekillenecek, ferdî ve ailevî terbiye yeniden düzene sokulacak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunu, ütopik birer ümniye olarak kabul etmeyin ![]() ![]() ![]() Demek oluyor ki, iki ayrı yazılış söz konusu: Birincisi Levh-i Mahfuz’a kaydedilip yazılanlardır ki, herşey orada ilmî vücuduyla kayıtlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Şu âyet her iki yazılışı da birden zikretmekte ve bir bakıma anlatılanların esasına parmak basmaktadır: “Muhakkak ki, ölüleri dirilten, işlediklerini ve geride bıraktıklarını yazan Biziz ![]() ![]() ![]() İnsanın yaptığı bütün ameller ve geride bıraktığı sadaka-i cariyeler hep bir bir yazılır ![]() ![]() ![]() ![]() Levh-i Mahfuzda herşeyin yazılmış olduğunu ve hiçbir şeyin ihmale uğramadığını da şu âyetde gayet açık bir şekilde izah etmektedir: “Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir ![]() ![]() ![]() ![]() Müfessirlerin bir kısmı bu âyette geçen Kitab’ı, Kur’ân şeklinde anlamışlarsa da onların büyük ekseriyeti Kitab’a, Levh-i Mahfuz ma’nâsını vermişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu birinci kitabeti, iradî fiilerde ikinci bir kitabet takip ediyor ![]() ![]() ![]() 3 ![]() A ![]() “Şâe-Yeşâü-Meşîeten” “dilemek” ma’nâsına gelen bir kelimedir ![]() ![]() ![]() ![]() Eşya ve hâdiselerin zuhur ve vukuunda meşîet-i ilâhî esastır ![]() ![]() a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle ise, yapmak istediğin hemen her işinde, evvela meşîet-i ilâhîyi esas tutmalı ve yapacağın işi, Cenâb-ı Hakk’ın dilemesine bağlamalısın ![]() ![]() ![]() Bu âyet münasebetiyle Allah Resûlü bize şöyle birşey anlatır: “Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet insan kat’iyen inanmalıdır ki, Allah dilemedikten sonra hiç kimse hiçbir şey yapma güç ve kuvvetine malik değildir ![]() ![]() Evet, eşya ve hadiselere ve kendimizin bunlarla olan münasebetlerine baktığımız zaman kat’i bir yakîn ile görür ve biliriz ki, Allah dilemedikçe bizler yerden bir çöp kaldırmaya dahi muktedir olamayız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, meşîet hayatın bütün cephelerinde ve insanın hayatının hemen her safhasında kendini gösterir ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’ın meşîeti olmasaydı siz hiçbir şey yapamayacaktınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah neyi dilerse o keynunet kazanır, oluverir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yoksa, bazılarının dediği gibi, “meşîet-i ilâhi taalluk ederse o şey olur, taalluk etmezse olmaz”, gibi bir düşünce doğru değildir ![]() ![]() ![]() Mu’tezile ve Cebriye Allah Rasûlü’nün ifadesindeki bu inceliği kavrasalardı, düştükleri vartaya düşmeyeceklerdi ![]() ![]() İman ve hidayet hususunda da meşiet her şeydir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c ![]() ![]() ![]() Eğer Rabbin, yani seni terbiye eden, kemale erdiren ve bütünüyle herşeye hakim olan Allah dileseydi, insanların hepsi hidayete ererdi ![]() d ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz’in (sav) şahsına yapılan bu tenbih, bütün kader tarikindeki inhiraflara karşı bir tenbihtir ![]() ![]() ![]() ![]() e ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, eğer Rabbimiz dilemiş olsaydı insanların hepsini tek millet ve tek ümmet kılardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletlerin hakimiyeti, hakimiyetlerinin devamı ve bu devletlere hâkim olan ve onları temsil eden şahısların el değiştirip durması da tamamen ilâhî dilemeye ve meşiete bağlıdır ![]() f ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her ne kadar bu âyette, meşiet ifade eden kelime yoksa da, yine de meşieti ifade ediyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() g ![]() ![]() ![]() ![]() Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi götürür ve yerinize başka bir cemaat getirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihin seyri ve milletlerin iniş ve çıkışlarında bunu pek çok misaliyle görüp göstermek mümkündür ![]() ![]() Evet, yeryüzünde dinin korunup gözetilmesi en büyük bir davadır ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların, hakiki ve tabiî mahiyetlerinden, özlerinden uzaklaştırılarak, yabancı kültür ve sistemler içinde asimile edilmeleri, onları ebediyen kendi güç kaynaklarından mahrum eder ve sürekli dilenciliğe iter ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ğ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayette geçen (İrtedde-Yerteddu) fiili geriye dönmek, dinden rücu etmek ma’nâsına gelir ![]() ![]() Dinî hayatında belli bir seviyeye ulaşmış ve dinî hizmetlerle bütünleşmiş bir insan veya cemaat bu âyete muhatap olduğu zaman “önceki hâl”e dönme ma’nâsının bir tehdid olarak yüzlerine vurulduğunu hisseder ![]() ![]() ![]() Dini, hayatı hayat kılan ve bu işin temsilciliğini yapan eğer bir devletse, o zaman muhatap topyekün bir millet olur ve bu tehdid bütün bir milleti alâkadar eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Kavm” kelimesinde nekrelik ve meçhullük ifade eden bir tenvin vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birinci vasıf: “Allah onları sever ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci vasıf: “Onlar da Allah’ı sever ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü vasıf: “Onlar mü’minlere karşı alabildiğine tevazu içindedirler ![]() ![]() ![]() Dördüncü vasıf: “Kafirlere karşı olabildiğince onurlu ve azizdirler; aslâ onlar karşısında bel kırıp boyun bükmezler ve onlarla devamlı bir mücadele içindedirler ![]() ![]() Beşinci vasıf: “Allah yolunda mücadele ederler ![]() ![]() ![]() Altıncı vasıf: “Kınayanların kınamasına aldırış etmezler ![]() ![]() ![]() ![]() İşte ideal cemaatın altı vasfı bunlardır ![]() ![]() ![]() Arap sahip çıkarsa bu emanet onundur ![]() ![]() ![]() ![]() Bu konuda çok umumi kaideleri ve evrensel prensipleri ihtiva eden bir diğer âyet-i kerime: h ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir milletin, onları temsil edebilecek melikleri yok ise, o millet dağılmaya mahkumdur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buraya kadar naklettiğimiz âyetlerde gördük ve anladık ki, meşiet bütün hayatı çepeçevre sarmış ve ihata etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meşiet bazen merhamet, bazen de azap istikâmetinde tecelli eder ![]() ı ![]() ![]() ![]() ![]() “Rabbiniz sizi herkesten daha iyi bilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nebiler, hep meşiet-i ilâhîyi terennüm edip dile getirmişlerdir ![]() i ![]() ![]() ![]() ![]() Ben kendime ne zarar ne de fayda getirebilirim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Rasulü, meşiet-i İlâhîye o kadar teslimdir ki, bir gün şöyle buyurur: “Hiç kimse kendi ameliyle kurtulamaz ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İlm-İ İlâhî Açisindan Kaza Ve Kader |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İlm-İ İlâhî Açisindan Kaza Ve Kaderİşte Allah Rasulü’nün ölçüsü ve bize öğrettiği budur ![]() ![]() Evet bir peygamber dahi “meşîet” karşısında böyle olursa, diğer insanlar nasıl olmalıdır düşünülsün ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zira, Cenab-ı Hakk’ın meşîeti, herşeyi zahir ve batınıyla kuşatıp içine almıştır ![]() ![]() Evet, ilâhî meşîeti, istenen ölçüde anlamak da belli bir seviye işidir ![]() ![]() Kur’ân-ı Kerim’de yüzlerce âyet, “meşîet”i değişik vecheleriyle peygamberler ve kavimlerden misaller vererek izah etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() j ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu ifadeleriyle Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() k ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden endişe edici değilim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() l ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() m ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi peygamberlerin ifadeleri ne kadar da birbirine benziyor ![]() ![]() ![]() n ![]() ![]() ![]() ![]() Nebilerden hangisine baksanız, O’nun îtikat ve düşünce silsilesi içinde meşietin gergef işlenir gibi ele alındığını ve işlendiğini görürsünüz ![]() ![]() İlâhî meşiet herşeydir ve insan iradesine göre esastır ![]() ![]() B ![]() a ![]() ![]() ![]() ![]() “Rüyamda kalabalık bir cemaat gördüm ve yanlarına sokuldum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra başka bir kalabalık cemaat gördüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hâdise ve hadîsden de anlıyoruz ki, meşiet-i ilâhi esastır ve bu mevzuda ona hiç kimse ortak tutulamaz ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Rasul-i Ekrem (sav) Allah’ın tasarruf dairesi içinde öyle bir tevhid anlayışına sahipti ki, muhatabını, hiçbir art niyet taşımasa da söylediği bir sözden dolayı ikaz ediyor ve ona böyle söylemesinin yanlış olduğunu hatırlatıyordu ![]() c ![]() ![]() ![]() Ümmü Seleme Validemiz, Allah Rasulü’ne, bu duayı niçin bu kadar çok okuduğunu soruyor ![]() ![]() ![]() Nevvas b ![]() ![]() ![]() Zaten Cenâb-ı Hakk da bizzat bizlere böyle bir duayı talim etmekte ve şöyle dememizi istemektedir: “Rabbimiz, bizi doğru yola erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın ![]() ![]() Esasen, bütün dualar Cenâb-ı Hakk’ın meşietini isbat eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() C ![]() Aynı konuyla ilgili ayrı bir hususa daha temas etmek istiyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Emir ve yaratma Allah’a aittir ![]() ![]() ![]() Birincisi: Emr-i kevnî, emr-i cebrî veya emr-i takdîrî ![]() İkincisi: Emr-i dinî veya emr-i şer’î ![]() Kainatta, cebrî emir hâkimdir ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk, Mâlikü’l-Mülk’tür ![]() ![]() ![]() Emr-i dinî ve şer’î’de ise, yine Cenâb-ı Hakk’ın emirleriyle karşı karşıyayızdır ama, onları yapıp yapmamada, zâti hiçbir varlığı olmayan iradeye, izafi bir yetki ve selâhiyet verilmiştir ![]() ![]() Âyât-ı Tekvîniye dediğimiz kevnî kanunlarda Cenâb-ı Hakk’ın meşiet ve dilemesi nasıl taalluk ederse, eşya ve hâdiseler o şekil ve o istikamette varlık sahasına çıkarlar ![]() ![]() ![]() Meleklerin ibadetleri, amelleri, Cenâb-ı Hakk’ın emir ve dilemesiyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fakat öyle işler de vardır ki, temellerinde Cenâb-ı Hakk’ın meşiet ve dilemesi olmasına rağmen onlara rızası yoktur ![]() ![]() “Allah, kullarının küfre girmesine râzı değildir”(Zümer, 39/7), “Allah, fesad çıkaranları sevmez” (Kasas, 28/77), “Allah, müsrifleri sevmez ![]() “Allah, haddi aşanları sevmez ![]() “Allah, cimri ve kibirlileri sevmez ![]() ![]() Allah (cc) fesadı yaratır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenab-ı Hakk buyuruyor: “Biz bir beldeyi helak etmek istediğimizde, onların şımarık sınıfına emrederiz ve onlar kötülük işleyip yoldan çıkarlar ![]() ![]() ![]() Yani, Biz bir beldeyi veya bir medeniyeti helâk etmek istediğimizde, sefih ve ayak takımını hatta onların içlerindeki en zâlimleri onların başlarına musallat ederiz ![]() ![]() ![]() ![]() Mütrefîn, ruhda, ma’nâda ayak takımıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görülüyor ki, burada verilen emir, tekvinî emirdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Bir kavim kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez” (Râd,3/11) mealindeki âyet nasıl tekvînî bir kanunu söylüyorsa, söz konusu ettiğimiz âyet de aynı şekilde tekvinî bir emri dile getirmektedir ![]() İç bünyede bir bozulma söz konusu olur ve ruh semasının yıldızları dökülürse, içtimâî hayat ve medeniyet dünyasının da talihi tersine döner ve göz kamaştırıcı bütün nurlar geldikleri yere, gerisin geriye döner ve söner giderler ![]() Onun için her iki emri de çok iyi anlamak gerekiyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hidayet ve dalâlet de Cenâb-ı Hakk’ın meşietine bağlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İman insanın gönlüne ılık ve tatlı bir esintiyle giriverir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi kat’iyen tebeyyün etmiş oluyor ki, bizler eşya ve hâdiselere müdahale edecek durumda değiliz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O’dur ki, bir zaman Ömer’in içine Allah Rasulü’nü öldürme duygusunu vermiş sonra da onu yola salıvermiştir ve dıştan dalâlete gidiş gibi görünen bu yolculuk Hz ![]() ![]() Ve yine O’dur ki, Mekke’ye kadar gelip hidayet arayan A’şa gibi güçlü bir şaire içkiyi perde yapmış ve onu dalâlette bırakmıştır ![]() ![]() ![]() Bütün bunları kabulle beraber, O, bizim mahiyetimize, mahiyeti meçhul bir irade koymuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak, bütün bunların üzerinde kesilip biçildiği bir şart-ı âdi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meselâ, diyelim ki siz, şu eğri dünya düzenini değiştirmek istiyorsunuz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Siz, size ait iş yapma gücünü böyle anlayacak ve Allah’tan bekleyeceğiniz şeyleri de bu anlayışla bekleyeceksiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaten öyle olmuyor mu? Kişi canını veriyor, Cenâb-ı Hakk da ona şehidlik bahşediyor ![]() ![]() ![]() Öyle ise, rica ederim, siz, size ait malzemeleri kullanmadan önce, hârikulâdeden, ne Heraklit, ne Mesih ne de Mehdi beklemeyin ![]() ![]() ![]() Nebi, aç kalmış, susuz kalmış, harpte dişi kırılmış, yanağı yaralanmış, ayakları kan revan içinde bırakılmış ve çilelerin her türlüsünü görmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir lokma ekmek bulunamadığı, bir yudum suya hasret gidildiği, yan gelip yatılacak bir hasırdan dahi mahrum olunduğu bir devrede ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi acaba iradenizi sonuna kadar kullandığınızdan emin misiniz? Eğer “Evet” diyebiliyorsanız, ben de sizlere şu müjdeyi verebilirim: Emin olun, gökleri ve yerleri tesbih tanesi gibi elinde evirip çeviren Allah sizin imdadınıza koşacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kader’in meşiet-i ilâhî açısından tahlilini yaptığımız bu hususu tek bir cümle ile şöyle noktalayabiliriz: Cenâb-ı Hakk, herşeyi kuşatan ilmiyle, ilerde bizim iradelerimizle yapacağımız herşeyi biliyor ve bildiklerini de tayin ve takdir ediyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() Herşeyi yaratan Allah’tır ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz de bir hadîslerinde: “Her sanatkârı ve sanatını yaratan Allah’tır”15 ihtarında bulunmaktadır ![]() Bir taş veya bir mermer mi yontuyorsunuz? Sizi de yaptığınız o işi de yaratan Allah’tır ![]() ![]() İrade dediğimiz şey o kadar küçüktür ki, bakışlarınız ne kadar derin ve görüş ufkunuz ne kadar geniş olursa olsun yine onu göremez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaratan Allah’tır ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî’nin rivayet ettiği bir Hadîs-i Şerifte Efendimiz, istihâre duası olarak bize şu duayı talim etmektedir: “Allah’ım, Sen’in ilmine danışıyor ve Sen’in kudretinden yardım diliyorum ![]() ![]() ![]() Sen’in herşeye gücün yeter, benim ise hiçbir şeye gücüm yetmez ![]() ![]() ![]() Allah’ım eğer bu iş (burada işini zikreder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz bu dualarıyla bize, kadere ait bazı sırları öğretmenin yanında bizi hayra kavuşturacak ve yine bizi şerden uzak tutacak yegane güç ve kuvvet sahibinin Allah (cc) olduğunu gösteriyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte burada, kötülükle, iradenin meyli arasına Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanı giriyor ve ferdi, kötülüğe meyletmekten kurtarıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, kalbin ihlasa ermesi ve Cenâb-ı Hakk’a karşı muhabbetle, saygıyla dolup taşması, üst üste kavisler halinde gelen belaları defetmeye bir vesile ve vasıta sayılmaktadır ![]() Yine Buhârî’nin rivayet ettiği bir hadîste, Efendimiz, bir dualarıyla, herşey gibi fiilleri yaratanın da Allah olduğu hususunu dikkatle hatırlatır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi, Allah’ın verdiği hükmü ve Allah’ın kazasını hiç kimse geriye çeviremeyeceği bu duada talim edilmiş bulunuyor ![]() ![]() Esasen bizim fiillerimizin de Allah tarafından yaratılmış olması bizlere apayrı bir duygu ve güven aşılamaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sözün başında da dediğimiz gibi, hidayet de dalâlet de Allah’ın elindedir ve bunların vücud bulmaları Cenâb-ı Hakk’ın meşîet ve yaratmasına bağlıdır ![]() Kur’an-ı Kerim’de bu husus tafsilatıyla ele alınmıştır ![]() “Kimi Allah hidâyete erdirirse o hidayete erer ![]() ![]() ![]() “Allah kimi hidâyete erdirirse ancak o hidâyettedir ![]() ![]() “Allah kimi hidâyete erdirirse onu saptıracak yoktur ![]() ![]() Allah kime hidâyet murad ederse, onun gönlüne hidayet şuaları akar ve sonra da o gönülde karar kılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak burada şu hususu da nazardan uzak tutmamak gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Müslim, Kader 7 ![]() 2) İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, 188-202 ![]() 3) İbn Kesîr, a ![]() ![]() ![]() ![]() 4) İbn Kesîr, a ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Buhârî, Bed’ül-Halk, 1; Tirmizî, Tefsir-i Sure (5) 3 ![]() 6) Buhârî, Nikah 119, Cihad 23; Müsned, II, 229,275,506 ![]() 7) Ebu Davud, Edeb, 106 ![]() 8) Buharî, Bed’u-l’Halk, 6; Müslim, Birr, 157 9) Müslim, Sıfatu’l-Münafıkîn, 76 10) Müsned, V/72 ![]() 11) Müsned, I/214 12) Tirmizi, Kader, 7 ![]() 13) Müslim, Kader, 17 14) İbn Mace, Mukaddime, 13 15) Kenzü’l-Ummâl, I/263 16) Buharî, Teheccüd, 25; İbn Mâce, İkâme, 188 ![]() 17) Buharî, İman, 39 18) Buharî, Kader, 12 19) Müsnedl, IV, 378 |
![]() |
![]() |
|