Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
başörtüsü, dramı, tesettürsüzler, örtülü

Başörtüsü Dramı Ve Örtülü Tesettürsüzler

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Başörtüsü Dramı Ve Örtülü Tesettürsüzler








Müslümanlar olarak bizler, bozulmanın ve çözülmenin pek de farkında değiliz gibi…

Çünkü asıl bozulma içimizde meydana geliyor; kendimizden, nefsimizden kaynaklanıyor Temel sebebi iman zayıflığı olan bu çözülmeler, tedrici geliştiği için fazla da tedirgin etmiyor sanki… Tedirgin eden bir seviyeye geldiği zaman da zaten iş işten geçmiş olacak…

Bozulmanın farkında olsak, düzeltmek kolaylaşır Bozulmanın farkında olmak için de gözümüzün gönlümüzde olması gerekir Hep madde peşinde koşturan, dur durak bilmeyen bir insan, kendi iç dünyasında olup biteni fark edebilir mi? Durup düşünmeden, sükûnete ermeden, aklıselim ile içini denetlemeden, insan kendinde olup bitenleri anlayabilir mi?

Bu sebeple birçok kişi, içinde olup biteni, neden sonra fark eder ve “Eyvah! Ben ne hale gelmişim” der ama artık yapacak az şey kalmıştır Bu yüzden dertli âşık, “Eyvah demeden, Allah demeyi” tavsiye eder

Ama asıl tehlike, bozulmayı bozulma olarak görmemek, hatta daha vahimi, iyi görüp kabullenmek ve benimsemektir İşte bu hal, bozulmanın son kertesidir Çünkü bozulma, çözülme, çürüme, normal görüldüğünde, düzeltmeden söz edilemez Bu da ölçülerin tepetaklak olması, bir başka deyimle tuzun bozulmasıdır

Bu gerçeği bilen şer odakları, fark edip tedbir almamamız için bozulmayı yavaş yavaş, alıştıra alıştıra sunuyor Bu taktik tutuyor Zira bir zamanlar ayıpladığımız, “Olamaz!” diye çığlık attığımız hallerin, bir zaman sonra halimiz olduğunu hayretle görüyoruz

Geçmişe dönüp baktığımızda, bu gerçeğin birçok misalini görüyoruz Mesela, televizyonun tek kanal olduğu zamanlarda, her yılbaşında bir dansöz tartışması çıkardı Yeni yıla ekranda dansöz oynatarak girmek isteyenlerle, buna karşı çıkanlar yoğun bir biçimde karşı karşıya gelirlerdi

Tabii ki dansözlü yılbaşını savunanlar daima kazanırlardı ama itiraz edenler de büsbütün etkisiz kalmazlardı Ya dansöz ekranda daha az kalır, ya da kılığı biraz örtülü olurdu Tabii ki bazı çok çağdaş kesimlerce buna da itiraz edilir, gazetelerde, “Dansöz örtüldü”, ya da, “Ekranda az kaldı” gibi başlıklar atılırdı
İstanbul’un büyük çoğunluğunu oluşturan orta direk ahali, ailecek plaja gitmezdi Büyüklere plaj kıyafetiyle görünmek ayıp sayılırdı Ben, 40 yıl önce, kayınbabasıyla İstanbul’da denize giren bir öğretmen hanımın, hemcinsi meslektaşları tarafından ne kadar ayıplandığına şahit olmuşumdur Dönüp dolaşıp o hanımın, kayınpederinin de içinde bulunduğu yakınlarıyla denize gitmesini gündeme getiriyorlar ve buna bir türlü akıl erdiremiyorlardı

Utanmaktan utanan nesil!

Şimdilerde, bu tutum ve tartışmalar, çok gerilerde kalmış durumda Bugün, her saat bir kanalda, o yadırganan sahnelere rastlamak sıradanlaşmıştır Yeşilçam’a adeta rahmet okutacak filmler, ailecek, hem de yüzler kızarmadan seyredilebilmektedir

Artık tepkili sesler, yoğun bir mahalle baskısı altında ezilmiş, giderek cılızlaşıp şimdilerde de iyice duyulmaz olmuştur Çünkü o edepsizlik gösterileri sanattır (!) Sanata, sanatçıya karşı olmak ise gericiliktir Açılmak, boyutları ne olursa olsun, çağdaşlıktır Bu sebeple de yatak odasını caddeye, sokağa, ekrana taşıyanlara asla bir şey diyemez, en küçük bir tenkitte bulunamazsınız

Bu çağdaşlık (!) söylemleriyle insanlar öyle bir sindirildi ki, son yıllarda, inanılamaz boyutlara varan bir değişim dayatıldı ve bir zamanların plaj kıyafetinden bin beter kılıklarla sokakta gezilir oldu

Tabii ki bu, bir zihniyet değişiminin de neticesi olduğu için kılık kıyafetteki devrim, hal ve hareketlere de yansıdı Nihayet, ar damarı çatladı ve ortaya utanmaktan utanan bir nesil çıktı Akif’imizin deyimiyle; “Ya Rab, ne müthiş inkılâp olmuş” dedirtecek bir durumdu bu…
Bir dostum anlattı: “Çoluk çocuk bir hafta sonu Gülhane Parkı’na gitmişler Yanı başlarındaki bankta oturan kızla oğlan, uygunsuz davranışlarında haddi aşınca, adamcağız kendince ikaz etmek istemiş de, şöyle bir iki öksürüvermiş Komşu oğlan hiç istifini bozmadan, “Bey amca, rahatsız oluyorsan bir başka köşeye git, boşuna öksürüp durma! Burası bizim aşk otağımız!” demiş…

Dostum, çareyi hemen oradan uzaklaşmakta bulmuş Böylece, biraz hava aldırmak için çıkardığı çoluk çocuğu, bu zehirli havadan korumak istemiş

O zavallı delikanlı, aşk sandığı şeyde, eşeklerin daha önde olduğunu düşünmüyor, dolayısıyla da nefsanî eylemine, utanmazca bir haklılık ve meşruiyet kazandırmak istiyor

Peki, arkadaşım çoluk çocuğunu o ortamdan kaçırarak kurtarmış oluyor mu?
Yol, sokak, meydan, park, medya, internet, kitap, arkadaş nezih mi, temiz mi, en azından zararsız mı? Her yerde öne çıkarılan cinselliğin, insan hayatındaki yeri ve konumu çocuklarımıza anlatılıyor mu?
Edepsizliğin aleniyeti ve utanılır bir durum olmaktan çıkarılışı, ne yazık ki gençlerimizi bir sam yeli gibi vurdu, kastı kavurdu, kuruttu Atalarımız, “İbadet de, kabahat de gizli” demişler ama günümüzde gizli saklı bir şey kalmadı Bütün mahremiyet alanları umuma açıldı

‘Çıplak davranışlar’

Bu uğursuz açılım, asıl kızlarımızı vurdu, onları yaraladı İffetini, edebini, namus duygusunu yitiren her kızımızla birlikte, toplumumuz bir anne yüreğini; zedelenmiş, lekelenmiş ve masumiyetini kaybetmiş bir halde yitirmektedir Ancak, eşitlik, özgürlük, hazcılık çığırtkanları, bütün bu olup bitenleri övdü, alkışladı ve “Hayatını yaşamak” olarak değerlendirdi

Bu hal, ne yazık ki, yeterli direnç kazandıracak kadar güçlü olmayan imanlarda sarsıntı meydana getirdi Bu sarsıntıyla, bazı kızlarımız, tesettürü inkâra varan hezeyanlara tabi oldu Açıldılar hem de baştan beri açık olanları hayrete düşürecek şekilde çağdaşlaştılar (!) Şükür ki bunların sayısı çok az oldu
Bir kısmı kendine göre tedbir aldı; peruk taktı, şapka taktı, elbisesini modernleştirdi Bir kısmı, hayatın başka alanlarına, örtüyü koruyabilecek tenhalara kaydı

Bir kısmı da topluma küstü, her serbestliğe imkân veren ama başörtüsünü bir türlü hazmetmeyen odaklara lanet edip kenara çekildi

Akıl verenler, fetva verenler, yol gösterenler o kadar çelişkili şeyler söylediler ki, kızlarımızın kafası karıştı, ne yapacaklarını bilemez hale geldiler Sonunda, kendi başlarına kaldılar Bunların büyük bir bölümü de tesettürle modernliği birleştirip kendisini topluma bir parça kabul ettirme çabasına girdiler

Bu durum, maddi manevi kargaşa oluşturdu Bir yanda başörtüsü, bir yanda örtüyle çelişen elbiseler… Tesettüre uyan başörtüsünün altında, tesettüre uymayan elbiseler görülmeye başlandı Üstü gazel, altı şişhane görüntüler, “Bu ne perhiz?” dedirtti

Erkek milleti de bu kargaşaya seyirci kaldı; gerekli ilgiyi göstermedi, çözüm üretmedi Örtü mücadelesi verenler yorgun düştü Onları izleyenler de kendilerine daha uygun yöntemler bulma telaşına girdi Bu telaş, örtülü açıkları doğurdu Daha da kötüsü, tesettürle taban tabana zıt bir davranış biçimi oluşturdu Böylece başı kapalı ama içi açık, hatta çıplak, çırılçıplak davranışlar sergilendi





‘Örtüneceksen, işte ev!’ dediler

Artık iş raydan çıkmış, “Taşları bağlayıp, köpekleri salıveren” şer cephesi, hedefine varmıştı Zira örtü ile ahlak arasındaki bağ iyice inceltilmiş ve koparılacak hale getirilmişti
Acaba bu yanlışlıkta bütün suç kızlarımızda mı? Yoksa onları, “Sokakta kafeslemek için kafes arkasından çıkaran” şerli ve etkili erkeklerde mi?

Özellikle de bir dönem, muhafazakâr müesseseler bile minili kızları çalıştırdı Örtülü kızlarımız çalışacak, hatta staj yapacak yer bulamadılar Evlenecek delikanlılar, hep açık, boyalı, süslü kızları tercih ettiler Böylece onlar da kızlarımızı açılıp saçılmaya teşvik ettiler

Bu suretle bunaltıldı kızlarımız, açmazlara itile itile… Adeta onlara elbirlik şöyle dedik: “Eğer tesettür emrini tam yaparsan, hiçbir işe yaramazsın Örtünmenin toplumda yeri yok Örtüneceksen, işte ev!”

Bir yandan da kızlarımıza, “İş güç sahibi olacak, kendi ayaklarının üstünde duracak, icabında kocana bile muhtaç olmayacaksın!” dedik Onları ev dışına çağırdık İş dediğin evin haricinde olurdu

Bütün bu oluşumların sonunda, tesettür, yavaş yavaş başörtüsüne indirgendi Başörtüsü de baştan aşağısının modernleşmesiyle, bir bakıma dengelenmeye çalışıldı Ya da kızlarımız, “Başım kapalı ama sandığınız kadar da gerici değilim, lütfen beni dışlanacaklar listesine almayın” mesajı vermeye çalıştılar Tesettürü, kenarından köşesinden yontarak, bir yerlerde tutunmaya çalıştılar Zira örtü konusundaki mahalle baskısı çok zalim ve çok acımasızdı

Ancak, fani dünyanın fena adamları, bu kadarcık tavizle yetinmediler Aldıkça daha fazlasını istediler Sonunda, kendisini, okumak ya da çalışmak zorunda hisseden kızlarımız, ötekileri de etkiledi Bu toplumda işe yarar bir konum kazanabilmek için tesettürü örtü olmaktan çıkarmak gerektiğini düşündüler İlgi çekici, gösterici ve fark ettirici bir unsur olarak yeni bir kıyafet oluştu

Oysaki tesettür, cinsel cazibeyi örten, gizleyen bir örtünme biçimiydi Tesettür, hayâ, edep ve ahlak simgesiydi Dini bir semboldü İbadetli, ahlaklı, edepli bir insanın habercisiydi Bu sebeple de sadece kadınlara mahsus değil, erkeği de kapsayan bir İlahi emirdi

Oysa gelişme öyle olmadı Parlatılan, öne çıkarılan, övülen kızlar hep açık saçık, boyalı, kendini kem nazardan sakınmayan cinstendi…

Tavizin getirisi taviz oldu!

Demek ki toplumda bir yer tutabilmek için kızlara başka yol yoktu O, yolsuzluğu yol sananlar, derece derece açıldılar Kimi yarım yamalak, kimi de tam açıldı Başörtüsünü atamayanlar ise başka yerlerini açtı

Bu yüzden, şimdi şahit olduğumuz birçok örtü, içleri örtmüyor Örtü ahlakın, edebin, ibadetin göstergesi olmuyor Hatta örtü, örtmüyor Maddesi itibariyle de hafiflemiş, yufkalaşmış, adeta yok hükmünde kalmıştır Vücut hatlarını bütünüyle gösteren daracık elbiseler, göbeği, kolu, bacağı açık kısacık giysiler…

Başlarını örtenlerden bir kısmı, tesettür emrinin varlığını fark etmiyor; tesirini hissetmiyorlar bile Herhangi biri gibi yaşayıp gidiyorlar Böylece örtüye yazık oluyor; örtü harcanıyor Zira örtü, mana ve muhtevasını yitiriyor; fonksiyonunu icra edemiyor

Bu durumun tek sorumlusu kızlarımız mı, hanımefendiler mi? Tabii ki değil… Eğer sorumluluk paylaştıracaksak, en sona gençlerimizi almalıyız Peki, bu vahim gidişin baş sorumluları kimdir?

Şer odaklarının saldırılarına karşı, kendini savunmasız bırakan Müslümanlar

İman zaafına uğradığı için giderek dünyevileşen müminler, müthiş yara bereler aldılar, değiştiler, dönüştüler, hatta zaman zaman tanınmaz hale geldiler

Taviz tavizi getirdi Her şey azar azar oldu, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra…

Kızlarımız kapıdan kovuldu

Özendirildi kızlarımız Kimi zaman zorlandılar Mektepsiz, mesleksiz, işsiz bırakıldılar Psikolojik baskı altına alındılar Asıl, bu hususta mahalle baskısının dikâlâsı vardı ‘Gerici, yobaz, çağdışı, ilkel, geri kafalı’ dendi onlara, ya da hepsi birden…

Üniversite kapısından kovmalar, aşağılamalar, dışlamalar, hak sahibi insanlar olarak bile görülmemeler… Kızlarımız çıkış yolu aradılar

Bir kısmı başını açtı, bir kısmı peruklandı, şapka taktı Bir kısmı da başını açmayıp kıyafetinin geri kalan kısmını modernleştirdi YÖK’ü, Üniversitesi, Medyası körükledi Paniklettiler kızlarımızı…

Oğullarımız da sorumlu Örtülü kızlarımızı eş olmaya değer görmediler Belki babalar, anneler de kızlarına güvence vermediler, yeteri kadar destek sunmadılar Onlar da bu kargaşa içinde bir şeyler yapmaya çalıştılar

İşte, o hengâmede yanlışlıklar da birbirini izledi Yazarı, çizeri, âlimi, anlatanı, söyleyeni de yanlış yaptı Tesettür, başörtüsüne indirgendi

O da ucube bir uydurmayla türban yapıldı Kızlarımız, sabrettiler, cesaret gösterdiler, direndiler Büyük fedakârlıklar yaptılar, bazen kahramanlaştılar Her şeye rağmen, tesettürü manasına uygun biçimde muhafaza ettiler
Şimdi bilinçlendirme zamanı

Şimdi, başı kapalı ama tesettürsüz kızlarımızı bilinçlendirme zamanı Kırmadan, dökmeden, incitmeden onlara başlarındaki örtünün manası açıklanmalı… O örtünün haysiyeti, iffetle, edeple, nefsine hâkim olarak ve günahlardan kaçarak korunur

Aksi halde, sıradan ve sürüden herhangi biri gibi olur, kendilerine de başlarındaki örtüye de yazık etmiş olurlar Zira söz, kendilerinden önce, başlarındaki örtüye gelir Bu da büyük bir vebaldir

Biz, kızlarımızın bu vebali fark edeceklerinden ve inşaallah, kendileri için hazırlanan tuzaklara düşmeyeceklerinden eminiz



VEHBİ VAKKASOĞLU


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.