Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adabi, görgü, kuralları, muaşeret

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




Edep; güzel terbiye,iyi davranış,güzel ahlâk,haya,nezaket,zarafet demektirEdep,hiçbir hırsızın çalamadığı güzel bir ziynettiredep, insanla hayvani ayıran farktır

Hazret-i Ömer "Edep,ilimden önce gelir" buyurur

Mevlana hazretleri de;
Aradım tüm meclisleri,kıldım ilmi talep;
Dediler ilim en sonda,önce gerek Edep”…
Peki bu kuralları nereler de ve nasıl kullanmamız gerekirDilerseniz onları sırasıyla görelim:

Sokakta: Sokağa tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mâni olmak, tiksindirici çirkin şeyler bırakmak, görgüsüzlüktür İhtiyar, kadın ve hastalara her zaman öncelik verilir İhtiyaçları varsa yardımcı olunur

Yürürken: Pek yavaş veya pek hızlı ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı kerimde,"yer yüzünde böbürlenerek yürümeAllah kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez"(Sûre-i Lokman,18)
Yolda,büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse,onun önünden ve solundan değil,sağından yürür

Taşıma araçlarında: İnip binerken itişmek,sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin davranıştır Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verirPeygamber efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyorNe yazık ki,günümüzde bazı gençler,yer vermemek için uyur numarası yapıyor,volkmen dinliyor

Alışverişte: İzin almadan satıcının malına dokunulmaz Malın görünüşünü, kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz Fiyat konusunda fazla ısrar edilmezAlınsa da alınmasa da teşekkür edilirSatıcı müşterisinin memnun olacağı hal ve harekette bulunurMalını almayanlara kızmaz,darılmaz,aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemezAlışverişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur

Toplu yerlerde: Düğün,cenaze ve bayramda daha hassas,nazik ve kibar olunurYere ve zamana göre uygun tavır takınılırCenazede,cenaze sahiplerinin üzüntüsünü paylaşılır,maddî ve mânevî üzerine düşen yardım yapılır,tesellî edici söz ve davranışlarda bulunulurYakınlarını kaybedenlere daha yakın davranılırDüğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü,neşeli,nazik,ikram edici olmak,büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler vermek,gönüllerini ve duâlarını almak,görgülerimiz arasındadır Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır

Komşulukta: İyi geçim,karşılıklı yardımlaşma,dert ve sevinçlerine iştirâk,her karşılaştıklarında selâmlaşma,hal hatır sorma,birbirinden isteklerini imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır Gürültü,çöp,pislik,rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek hiç hoş karşılanmazKomşu kadın ve çocuklarına ayrı bir îtinâ,hürmet ve şefkat gösterilir

Misafirlikte: Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz,(Allaha veahiret gününe inanan,misafirine ikram etsin) buyurdu Misafire ikram,ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır Yemek için külfete girmemeli,hazırda ne varsa,onu ikram etmeliPeygamber efendimiz,(Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur Misafirini üzen Allahı üzmüş olur) buyurdu Hz Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren,seni özür dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor

Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz,(Misafirden hizmet beklemek,aklın noksanlığına alamettir) buyurdu
Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidirPeygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana kadar, o arkadaş senin emîrindir) buyurmaktadır

Hasta ziyaretinde: Ziyarete yeni elbise ile değil,her gün giydiği elbise ile gitmelidir! Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olurHastaya bakmayıp,sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi,devamlı olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildirHastanın yanında asık suratlı durmamalı,güzel şeylerden bahsetmeli,iyileşmesi için duâ etmelidir!

Konuşurken: Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir Hadis-i şerifte, (Arkadaşı konuşurken susmak mürüvvettendir) buyuruldu Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir

Eve girerken: Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya alışmalıdır!

Birinin evine girerken, izin istemek gerekirKapının zilini çalarak veya seslenerek,izin istemelidir! İzin üç defa olurBirincisinde ses verilmezse,bir dakika kadar sonra,ikinci defa da ses çıkmazsa,üçüncü defa zile basmalı,yine ses yoksa,dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa,aradığını sormadan önce,kendini tanıtmalıdır!ve buyur edilince de edeple selam vererek içeri girmelidir

Netice-i kelam,bu ve benzeri örnekleri hayatın çeşitli alanlarına yaymamız mümkün Ama sözün özü,her nereye gidersek gidelimbulunduğumuz ortama göre dinimizin emir ve tavsiyelerini imkanlar nispetinde hayata geçirmeye mecbur olduğumuz bilinciyle hareket edelimBu yapılanın,menfaatimiz icabı olduğunu asla unutmayalımSözlerimi şu güzel deyişle noktalıyorum:
Edep;bir tac imiş Nur-u Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her belâdan


Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




Toplum ve Görgü Kuralları

Sual: Toplum yaşayişinda görgü kurali olarak nelere dikkat etmeliyiz?
Cevap: Müslüman, edepli, görgülü, nazik, kibar, güler yüzlü olmali, efendim demeden konuşmamalidir! Edep; güzel terbiye, iyi davraniş, güzel ahlâk, haya, nezaket, zarafet demektir Edep, hiçbir hirsizin çalamadigi güzel bir ziynettir edep, insanla hayvani ayiran farktir
Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu Ibni Mübarek hazretleri ise, (Her ilmi bilen bir âlimin, edebinde noksanlik varsa, onunla görüşmemek kayip sayilmaz Fakat edepli biri ile görüşemezsem üzülürüm) buyurdu
Edepli kimselerin görgülerinden bazilari şöyledir:
Sokakta: Sokaga tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mâni olmak, tiksindirici çirkin şeyler birakmak, görgüsüzlüktür Ihtiyar, kadin ve hastalara her zaman öncelik verilir Ihtiyaçlari varsa yardimci olunur
Yürürken: Pek yavaş veya pek hizli ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı kerimde, (Böbürlenerek yürüme) buyuruldu Yolda, büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse, onun önünden ve solundan değil, sağından yürür
Taşıma araçlarında: İnip binerken itişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin davranıştır Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verir Peygamber efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyor Günümüzde bazı gençler, yer vermemek için uyur numarası yapıyor, volkmen dinliyor Ecdada layık torunlar olmaya çalışmalıyız
Alışverişte: İzin almadan satıcının malına dokunulmaz Malın görünüşünü, kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz Fiyat konusunda fazla ısrar edilmez Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir Satıcı müşterisinin memnun olacağı hal ve harekette bulunur Malını almayanlara kızmaz, darılmaz, aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemez Alışverişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur
Toplu yerlerde: Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olunur Yere ve zamana göre uygun tavır takınılır Cenazede, cenaze sahiplerinin üzüntüsünü paylaşılır, maddî ve mânevî üzerine düşen yardım yapılır, tesellî edici söz ve davranışlarda bulunulur Yakınlarını kaybedenlere daha yakın davranılır Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü, neşeli, nazik, ikram edici olmak, büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler vermek, gönüllerini ve duâlarını almak, görgülerimiz arasındadır Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır
Komşulukta: İyi geçim, karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirâk, her karşılaştıklarında selâmlaşma, hal hatır sorma, birbirinden isteklerini imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır Gürültü, çöp, pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek hiç hoş karşılanmaz Komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir îtinâ, hürmet ve şefkat gösterilir
Misafirlikte: Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz, (Allaha ve kıyamete inanan, misafirine ikram etsin) buyurdu Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır Yemek için külfete girmemeli, hazırda ne varsa, onu ikram etmeli Peygamber efendimiz, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur Misafirini üzen Allahı üzmüş olur) buyurdu Hz Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor
Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu Bir arkadaş anlattı: (Bir haftadır evimizde misafir kalan samimi arkadaşıma, “Bizim hanım, bir iş için dışarı çıkmıştı Ben namaz kılana kadar sizin hanım, sofrayı hazırlarsa, çok makbule geçer” dedim Daha sonra, bu sözüme çok gücendiklerini öğrendim Bu acı tecrübe misafirden hizmet beklemenin doğru olmadığını göstermektedir)
Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidir Peygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana kadar, o arkadaş senin emîrindir) buyurmaktadır
Hasta ziyaretinde: Ziyarete yeni elbise ile değil, her gün giydiği elbise ile gitmelidir! Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olur Hastaya bakmayıp, sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi, devamlı olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildir Hastanın yanında asık suratlı durmamalı, güzel şeylerden bahsetmeli, iyileşmesi için duâ etmelidir!
Okulda: İlme son derece büyük önem veren Müslüman, ilim yuvası olan okullardaki görgü üstünde de titizlikle durmuşlardır Çok kıymetli bir varlık olan öğretmenin sözleri dikkatle dinlenir ve bir şey istediğinde, “Peki efendim” gibi sözlerle cevap verilir Talebeler arasında birbirine saygısızlık yapılmaz Kaba hareket yapılmaz Tahta, sıra, harita gibi ders âletleri tahrip edilmez Kimsenin bedenî ve rûhî kusurlarıyla alay edilmez, küçük görülmez, tahkir edilmez Ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket edilir Dinimizde öğretmen (hoca) hakkı, ana baba hakkından önce gelir
Telefonda: Telefon eden, karşı taraf ahizeyi kaldırınca, önce kendini tanıtmalıdır! Bunun için, telefon eden, önce kendini tanıtmalı, kısa ve öz konuşmalı, dakikalarca sohbet etmemeli ve efendimsiz konuşmamalıdır! Her yerde, her zaman, hep nazik ve kibar olmalıdır Argo ve nahoş konuşmamalıdır Bazı santrallerde, şunu bağlar mısınız diye sorunca, Peki efendim denmiyor, “Ayrılmayın” deniyor Telefon eden niçin ayrılsın ki? Bir de, hı hı diyorlar Tanımadık bir insana karşı bu uygun değildir Telefon santrallerinde çalışan görevliler, bu yönden de bilgilendirilmelidir
Konuşurken: Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir Hadis-i şerifte, (Arkadaşı konuşurken susmak mürüvvettendir) buyuruldu Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir
Mektup yazarken: Mektup, kısa ve öz olmalı, maksadı iyi anlatmalı Büyüklere, ilim sahiplerine, mektup yazarken daha edepli olmalıdır İmam-ı Rabbanî hazretleri, hocasına gönderdiği mektuplar çok sade idi Talebelerine veya suâl soranlara yazdığı mektuplarda, hamdli, salevatlı yazardı
Eve girerken: Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya alışmalıdır! Birinin evine girerken, izin istemek gerekir Kapının zilini çalarak veya seslenerek, izin istemelidir! İzin üç defa olur Birincisinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile basmalı, yine ses yoksa, dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini tanıtmalıdır! Fatih’te oturan Abdullah bey, Ahmet bey isimli bir arkadaşa, (Akşam bize gel, sana bir şey verecegiz) der Ahmet bey, akşam olunca, Abdullah beyin evinin zilini çalar Içeriden, buyurun diye bir ses gelir (Abdullah bey evde mi) der Üsküdar’a, Kâmil beylere gittiği söylenir O da, Üsküdar’a gider Abdullah bey, Ahmet beyi görünce, (Sen bizim eve gidince, kendini tanıtmadın mı) der O da, hayır der (Kendini tanıtsaydın sana bir paket vereceklerdi) der Ahmet bey, kapının zilini çalınca, kendini tanıtma edebini bilmediği için, tekrar Fatih’e gitmek zorunda kalır

Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...





Müslümanca Bir Hayat İçin Adab-ı Muaşeret

Ruhan UMUT


İslâmî hayat, içinde sadece namazıorucu olan, başörtüsü ya da türbanı olan hayat değil Bütün bu ilâhiemirlerin zeminini oluşturan tutum davranışlarla, topyekün İslâmahlâkıyla bezeli bir hayat

Böylebir hayat her şeyden önce “edepli” bir hayattır Yaratıcı’ya veyaratılana karşı edepli Bu edep hali en çok insan ilişkilerindekendini belli eder Yani müslüman adab-ı muaşeret sahibidir

Özgürlükadı altında nice kabalığın meşruiyet kazandığı, samimiyet kisvesialtında nezaketin hiçe sayıldığı, menfaat uğruna her türlüsınırsızlığın hak sayıldığı bugün adab-ı muaşereti hatırlamalıyız

Müslümanca bir hayatın ihya ve inşası için

Adabın, “insanı değerlendirmede önemli ölçülerden biri” olduğunu söylüyor Mesnevi

Eskiler,Hz Peygamber Efen-dimiz’i model alarak insanlarla iyi, sağlıklı, doğruve sağlam münasebetler kurmayı “adab-ı muaşeret” olarak tarifederlerdi Ardından da insanın hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı konularıiçeren derin bir hayat bilgisi dersine geçerlerdi

Aslındaadab-ı muaşeret bugün zannedildiğinin aksine “görgü kuralları”nakarşılık gelmez Çünkü özünde yaşayan ve yaşanan bir anlayışı taşır Bubakımdan adab-ı muaşeret yaşama tarzının, özelde ise bireyin vekarakterinin en önemli belirleyicisidir

Edep kelimesi terbiye, güzel ahlâk, iyi davranış, incelik, kibarlık, gibi manalara geliyor

İslâmîkaynaklarda ‘edeb’e getirilen tanımlamalardan birisi ise Muhammed bTayyib el-Fâsî’ye aittir Ona göre edep, “kişiyi küçük düşürücü bütündurumlardan koruyan tutum ve davranışlar”dır

Bunun yanındaedebin tasavvufta “daima güzeli seçip onunla olma” (İbn Atâ ks),“kendini tanıma” (Abdullah b Mübarek ks) veya “aklın tercümanı”(Sakatî ks) gibi tarifleri vardır

Yani edep, yaşayış tarzımızı, insanlarla ilişkilerimizi güzele yönlendiren belirleyici bir işleve sahiptir

Edepkelimesinin çoğulu olan “âdâp” aynı zamanda bir fıkıh kavramıdır ve“Hz Peygamber sav’in sünnetine uygun olarak yapılan hareketler”şeklinde tanımlanır Adap kavramı geniş ifadesiyle de Allah’ın vePeygamber sav Efendimizin emir ve yasaklarına uygun biçimde hareketetmek anlamına gelir

Dolayısıyla adab-ı muaşeretin özündeEfendimiz sav’in sünneti vardır Adab-ı muaşeret kuralları da O’nungüzide anlayışına yaklaşmak için bize sunulan yansımalardan ibarettirAdab-ı muaşerete giden yolda sünneti anlamak
bir zarurettir

Sınırlara Riayetin Adı

En önemli adap kitaplarımızdan biri olan Kimya-yı Saadet’te Gazali rha Hazretleri edep konusunda şöyle diyor:
“Adab-ıMuaşeret esasları, hadislerde ve İslâm kaynaklı eserlerdebildirilmiştir İnsanlar ve hayvanlar arasındaki fark, bu edeplereriayet etmek iledir Zira hayvanlar tabiatlarının iktiza ettiği şekildeyerler, içerler, yaşarlar Onlara akıl yeteneği verilmediği için güzelile çirkini birbirinden ayıramazlar İnsanlar akıl ve temyiz (iyi ilekötüyü ayırt etme) yeteneğini yerinde kullanmazlarsa akıl ve tercihnimetinin hakkını vermemiş ve nimeti reddetmiş olurlar

Dolayısıyla,adab-ı muaşeret insanın iyi ile kötü, güzel ile çirkin karşısındakitercihinde yönlendirici bir role sahiptir Bu rolüyle de dinî, dünyevi,tasavvufî, ahlâkî ve sosyal uygulamaları sistematize eden ilkelerbütününü içine alır
Bu yüzden tüm bu konularda en ideal örnekPeygamber sav Efendimiz kabul edilir İslâm adap literatürüne gireneserlerin çoğunda “Âdâbü’n-Nebi” veya benzer başlıklar altındaEfendimiz sav’in kişiliği, davranış ve yaşayış biçimi örnek olaraksunulur

Yine Hanefi fukahasından İbni Abidin rha “farz-ı ayn”olan ilimleri tasnif ederken şu hükmü ortaya koyuyor: “Kulun dininiyaşaması, Allah için amelinin ihlâsı ve kulları ile muaşereti hususundamuhtaç olduğu ilmi öğrenmesi İslâm’ın farzlarındandır” Dikkatedilirse, insanların birbirleriyle olan münasebetleri (muaşeretkaideleri) hususunda bilgi sahibi olmaları farz-ı ayn olarakişaretleniyor

İmam-ı Kurtubî’nin edeple ilgili sözlerinde deaynı hikmet dile getirilir: “Kur’an-ı Kerim’in mucizelerinden birisi deilimdir Helal, haram ve diğer hükümlerle insanlığı ayakta tutan,ailevî ve beşerî münasebetleri düzene koyan ve saadeti hazırlayan birilim

Sûfi geleneğinde derinliğine işlenen bu konu hakkındaAbdullah b Mübarek Hazretleri ise; “Adabı küçümseyip önem vermeyenlersünnetlerden mahrumiyetle cezalandırılır, sünnetleri küçümseyenlerfarzlardan fire vermeye başlar, farzları küçümseyenler ise ilâhianlayıştan mahrum olur” ikazını ifade buyurur

Bu bilgilerdoğrultusuda adab-ı muaşeretin, “insanların birbirleriylemünasebetlerinde, helal ve haram hudutlarına riayeti esas alan birilim” olduğu söylenebilir

‘En güzel’e yaklaşmak için

Adab-ımuaşeret, terbiyeli, kibar, nazik, takdire değer ahlâkî davranışbiçimleri anlamına da gelir Görgü ve nezaket kuralları toplumundününü, bugününü dengeleyen tarihî sürekliliği temine yardımcı olurİnsanlık alemini en güzel noktalara taşımanın yolu, görgü ve nezaketkurallarından geçer

Yaratılışları gereği (bedenî ve ruhîaçıdan) birbirine muhtaç olan insanlar bir arada yaşamak zorundadırlarKişinin toplumla kurduğu ilişkileri düzenleyen ve sağlamlaştıran,toplumsal ahengi sağlayan ve muhafaza eden, sosyal bir varlık olaninsanı çokluk içinde seçkin ve doğru kılan kurallar bu sebeple çokönemlidir

Her ümmetin, akidesine dayalı ahlâkî anlayışındankaynaklanan adab-ı muaşereti vardır Bu kurallar zaman içinde oluşurBütün kitleye mal olarak o toplumu ayakta tutan dinamiklerden biriolarak varlığını devam ettirir

Nitekim kainatı mükemmel birdüzen ve intizam üzere yaratan Allah Tealâ, yarattıkları içinde insanıda “en güzel” biçimde yaratmıştır Peygamberleri vasıtasıyla saadetyollarını göstermiş, iyi ve güzeli, kötü ve çirkini öğretmiştirİnsanlara da kendileri için en doğru olan yaşayış ve hareket yollarınıbildirmiştir Hz Peygamber sav, “Bir mümin güzel ahlâkıyla geceibadet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecelerine erişir” buyurur

Adab-ımuaşeret başlığı altında sıralanan kurallar bu yüzden önemlidir Çünküonlar güzel geçinmenin, güzel yaşamının haritasını verirler

Hemenbütün ahlâk eğitimi ve adap konulu eserlerde adab-ı muaşeret benzerbaşlıklar altında incelenmekte: Nezaket, yeme içme adabı, selamlaşmaadabı, kazanç ve ticaret adabı, konuşma ve dinleme adabı, ev içi vesosyal hayata dair adap kuralları, taharet adabı, oturma ve geneldavranış gibi

Elbette “adab-ı muaşeret” dersi vermek haddimizedeğil Ancak evvelden edindiğimiz ve alışkanlık haline getirdiğimizmuaşeret adabının temel kurallarını hatırlamanın sayısız faydasıolduğunu kabul etmeliyiz Kullanmadığımız için unuttuğumuz ya da yerinebize ait olmayan başka kaideler koyduğumuz bu konuları, en azındanbaşlıklar halinde hatırlamak “adabı muaşeret” ve modern dünyanın “görgükuralları” arasında kalmış biz müslümanların akıl karışıklığınıgidermeye yardımcı olabilir

Ahlâk temizlikle başlar

Müslümanbedenini, elbisesini ve çevresini temiz tutar Bu sebeple temizliği;beden temizliği, yiyecek-giyecek temizliği ve çevre temizliği olarakele almak gerekir Kur’an-ı Kerim’de de bu üç temizliğe işaret edenayetler vardır
Hadis-i şeriflerde, “Misvak kullanın, çünkü misvakağzı temizler” ve “Yemekten önce ve sonra el yıkamak yemeğe bereketgetirir” buyuran Hz Peygamber sav, el, ağız ve diş temizliğineverdiği önemi göstermiştir Bu sebeple misvak veya fırça kullanarakdişleri temizlemenin önemli bir sağlık ve adap kuralı olduğuunutulmamalıdır

Allah Tealâ örtünmek ve süslenmek içingiyecekleri insanlara bir nimet olarak vermiştir İsrafa ve gösterişekaçmadan, temiz ve sade giyinmek her müslümanın görevidir Kılıkkıyafet kişinin ruh dünyasına ve karakterine göre bazı ipuçları daverir Bu sebeple, başta temiz olması şartıyla gelişigüzel değil özenlive uyumlu, mekâna ve mevsime göre giyinmek ve bu hususta hassasdavranmak gerekmektedir Kirli ve pejmürde bir kıyafet ve zevk yoksunuelbiseler, yalnız giyineni değil, çevresindekileri de rahatsız ederHz Peygamber sav, her konuda olduğu gibi, üst-baş ve giyim kuşamkonusunda da, temizliği ve derli toplu olmasıyla eşsiz bir örnektir

Çevretemizliği ise toplumsal bir konudur Müslüman, yediği içtiği vegiydikleri kadar içinde yaşadığı çevrenin de temiz olmasına dikkateder Bu önemli bir ahlâkî sorumluluktur

Burada fertlerinkarşılıklı hak ve görevleri söz konusudur Mesela, yere çöp atan veyaçekinmeden tükürüp geçen; dinlenmek için gittiği gezinti yerlerindeyiyip içtiklerinin artıklarını çevreye saçan; gürültü yapan, etrafınıkirleten bir kişi, yalnız çevresini kirletmiş olmakla kalmaz Aynızamanda o çevrede yaşayan insanlara karşı da haksızlık yapmış olurBunun için çevre temizliğini toplumsal bir görev olarak değerlendirmekgerekir Bu konuda çok titiz davranmak müslümanlar için biryükümlülüktür

Özetle müslüman; üstü-başı, çevresi, yiyeceğive giyeceği ile temiz, derli toplu, intizamlı olmaya çalışır Her zamantoplumsal değerleri, gelenek ve dinî ölçüyü dikkate alır

Yeme-içme adabı

Adapbahsinde karşımıza çıkan en önemli detaylar yemek yeme hakkındadırGelenekte ve modern zamanın görgü kurallarında yemek adabı bazıdeğişiklikler gösterse de, müslüman için yemek yemenin değişmezkuralları vardır
Yeme-içme adabını sünnet ışığında takip ve tatbikeden kişi öncelikle yemekte acele etmez Hızlı yenen bir yemekte adabariayet mümkün değildir Hızlı yapılan birçok eylem özensiz vekontrolsüzdür

Yemeğe besmele ile başlanmalı, yemeği sağ elleyemelidir Sofrada önce büyük olan yemeğe başlar İster beraber isterayrı yensin tabakta yemek bırakılmamalıdır

Sofrada edeplioturulmalı, hürmetsizlik edilmemelidir Taneli şeyler yendiğinde birerbirer yenmelidir Sofrada bulunan bir kimse doysa da diğerleri sofradankalkmadan kalkması doğru değildir Yemek üflenmemeli, soğumasıbeklenmelidir Yemekten önce eller yıkanmalıdır

Yemeksırasında tatsız konular konuşulmamalı ve çirkin, nezaketsiz hareketleryapılmamalıdır Lokmayı, ağza göre almalı ve iyice çiğnedikten sonrayutmalı; lokmayı yutmadıkça ikinci lokmaya el uzatmamalı; ekmeğidişlerle koparmamalı; ağızda ekmek varken kimse ile konuşmamalı; yemeksofrasında dişler temizlenmemelidir

Hz Peygamber sav,yemeğin önünden yenmesini isteyerek, aynı tabaktan yemek yenilen birsofrada, başkasının önüne uzanmanın çok çirkin olduğunu belirtmiştirPeygamberimiz sav yemeği sağ eliyle yer, elbise veya ayakkabısınıgiyerken sağdan başlardı

Yemeğe besmele ile başlamak, bitincede şükretmek esastır Herkesin kendi önünden yemesi, kapta yemek artığıbırakılmaması, artık dökülmemesi, ekmek kırıntılarının toplanarakyenilmesi İslâm’da muaşeret adabı arasında sayılır

Misafirlikte de son derece nazik olan Peygamberimiz sav kendisinidavet eden, yoksul bir kişi de olsa zamanı müsaitse davete icabetederdi Yemekler arasında ayırım yapmaz; arzu ederse yer, etmezseyemezdi Karnı doymuş bile olsa izin almaksızın sofradan kalkmayı uygunbulmazdı

Oturup kalkmayı bilmek

DavudTaî ks Hazretleri, İmam-ı Azam rha Hazretlerinin oturma konusundakihassasiyetini şöyle anlatır: “Yirmi sene İmam-ı Azam’la birliktebulundum Bu süre içinde bir kez olsun ayaklarını uzattığına şahitolmadım
Eski insanların aile ya da bir meclis toplantısındaçektirilmiş siyah beyaz fotoğraflarında gözümüze çarpan değişmez birincelik vardır Bu fotoğraflarda oturanların en doğru pozu vermetelaşını görürüz Gerek vücut dilleri, gerekse giyim kuşamlarınagösterdikleri özen birer edep işaretidir

Daima derli topluolan, bunu bir “kural”dan ziyade doğal duruş olarak koruyan medeniinsan modelleri bugünün nezaketsiz ve özensiz insanı için birer örnekteşkil ediyor Aynı zamanda “oturmasını kalkmasını bilmeyen”ler içinciddi bir uyarı niteliğine sahipler

Konuşmada ölçü: Nezaket ve tevazu

Adab-ımuaşeretin çok önemli kollarından biri de “konuşma adabı”dır Bukonudaki ilk ölçülerden birisi konuşanın sözünü kesmenin nezaketsizlikolduğudur Hadis-i şerifte, “Arkadaşı konuşurken susmakmürüvvettendir” buyrulur Mürüvvet; insanlık, iyilik cömertlik,faydalı olmak gibi manalara gelir Hallerin en güzeline riayet etmekdemektir

Her davranışıyla bütün zamanlara örnek olanPeygamber sav Efendimiz, insanlarla konuşurken sesini yükseltmez,karşısındakinin sözü bitmeden yüzünü çevirmezlerdi Birine söz söylemekiçin dönerken bütün vücuduyla dönerlerdi Bir gün Peygamberimizin incigibi dökülen mübarek sözleri karşısında, Hazreti Ebubekir ra kendinitutamayıp “Ey Allahın Rasulü!” der, “Bu kadar güzel konuşup davranmayı,bu kadar mükemmel edebi nereden öğrendin?” Efendimiz sav şöylebuyurur: “Beni Rabbim terbiye etti; ne güzel terbiye etti!”

Toplumsalahengi tutan ve muhafaza eden unsurlardan biri olan konuşma; ölçü,nezaket ve tevazu ile yapılırsa güzel ve tesirli olur Rica ve teşekküredebilen, insanlara seslenirken, bir şey sorarken ve söylerken nezaketgösteren, az konuşan ve dinlemesini bilen, konuşurken muhatabınınyüzüne bakan, onun sözünü kesmeyen kişinin konuşma adabına riayetindensöz edilebilir

Kınalızade Ali Efendi Ahlâk-ı Alâi’de, “çokkonuşmaktan kaçınmak gerekir çünkü çok konuşmak zihin hafifliğinigösterir, dimağ ve dile yorgunluk verir, kişiyi küçültür, dinleyeniusandırır” demiştir
İnsanların yüz yüze konuştuğu zamanların,telefonla konuşulduğu zamanlardan daha az olduğu yeni dünyada, ayrıcatelefonla konuşma adabından da söz etmek gerekiyor

MuhittinDalkılıç’ın 1932’de yazdığı “Yeni Hayat Adamına Yeni Adab-ı Muaşeret”adlı kitabında, telefonda konuşma adabı şu şekilde özetleniyor: “Daimaen kısa ve en kestirme şekilde konuşulmalıdır Telefonda uzun uzadıyahal hatır sormak ve yüksek sesle konuşmak uygun değildir Birisiylesohbet esnasında iken müsaade alınmaksızın telefonu açmak kabalıktırHususi ikametgâh telefonu müstesna olmak üzere işyerlerine sırf hâlhatır sormak için telefon etmek caiz değildir

Sözlü veyayazılı dilde nezaketin ihlali, daha çok her akla gelen şeyi söylemesathîliğinden kaynaklanır Konuşurken iç-dış bütünlüğü ve samimiyet çokönemlidir Ancak pervasız bir üslubun da samimiyetle alâkası yokturGelişigüzel beyanlarda bulunmaya alışmış bir insanın, fıtratı,alışkanlık ya da doğallığı bahane etmesi samimiyetsiz ve isabetsizolacaktır

Modern çağda edep ve zarafet

Müslümanevinde eşine, çocuklarına ve komşularına, işyerinde mesaiarkadaşlarına, alışveriş yaptığı, selam verdiği bütün insanlara karşınazik ve güler yüzlü davranır Başta çocukları olmak üzere, söz vedavranışındaki adap ve zarafeti ile çevresine örnek olan, “modellenen”kişidir

“Yakın bir gelecekte kendisi gibi yetişkin bir insanolacağını düşünerek kişinin çocuklarına eksiksiz bir adab-ı muaşereteğitimi vermesi şarttır Bunun için de evvela kendisinin kötü ahlâk vealışkanlıklardan uzak olması ve adabı muaşereti kendi söz vedavranışında yaşatması lazım gelir” (Mustafa Bilgen, Yüksek İslâmAhlâkı)

Sokağa tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mâni olmak,tiksindirici çirkin şeyler bırakmak, görgüsüzlüktür Taşıma araçlarındaitişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkindavranışlardandır Gençler, yaşlılara ve hastalara yer verir Peygambersav Efendimiz, “Büyüklerini saymayan bizden değildir” buyurmuştur

Alışverişte,izin almadan satıcının malına dokunulmaz Malın görünüşünü, kalitesinibozacak şekilde ürüne ellenmez ve bakılmaz Fiyat konusunda fazla ısraredilmez Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir Satıcı müşterisininmemnun olacağı hâl ve harekette bulunur

Komşulukta iyi geçim,karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirak, herkarşılaştıklarında selamlaşma, hâl hatır sorma, birbirinden istekleriniimkân ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır Gürültü, çöp,pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsızetmek muaşeret kurallarına aykırıdır

Ayrıca misafire ikramdabulunmak gerekir Peygamber sav Efendimiz, “Allah’a ve kıyameteinanan, misafirine ikram etsin” buyurmuştur Misafire ikram, ona karşıgüler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır

Eve besmele ile ve sağ ayakla girilir, ardından da selam verilir Birinin evine girerken izin istemek gerekir

Bütünbu nezaket kuralları asırlar boyunca, başta tasavvuf ehli olmak üzere,müslümanlar tarafından titizlikle takip ve talim edilmiştir Böylecehürmet ve muhabbetle beslenmiş bir “yaşama kültürü”, nezaket kavramınınüstünlüğü muhafaza edilmiştir

Adab-ı muaşeret bir karakter disiplinidir

Adab-ımuaşeretin; gündelik hayatın zaman ve mekân ölçeklerini birbirinekarıştıran, modern zaman insanı için koruyucu ve kurtarıcı bir rolüvardır

Şimdilerde “görgü kuralları” deniyor “adab-ı muaşeret”yerine Sözlükteki karşılıkları yakın dursa da, görgü ve kuralkelimeleri adab-ı muaşeretteki derinliği ve ruh refleksini vermiyorelbette

Bütün bu tanım ve açıklamalardan sonra adab-ımuaşereti, şu şekilde toparlayabiliriz: Adab-ı muaşeret, iyi bireğitimle kazanılmış karakter disiplinidir Dinî ve sosyal hayatınbütünlüğünü ve düzenini muhafaza eden sağlıklı insan davranışlarıtoplamıdır

Bilinen ve uygulanan adab-ı muaşeret insana kalite katar, kişiyi saygıdeğer ve özellikli kılar

Yerleretüküren, çöp atan, komşusunun hakkına riayet etmeyen, temiz ve titizolmayan, nezaketi ahlâk edinememiş, kaba, saygısız, hitabında özensiz,adab-ı muaşereti gündemine almayıp, bunu bir doğallıktan uzaklaşmaolarak gören birinin karakter bütünlüğünden, insanî ve ahlâkîdeğerlerinin yüceliğinden ve dinî samimiyetinden söz edilemez

Adab-ımuaşeret tek başına bir mesele olarak ele alınıp tanımlarlaanlaşılabilecek bir kavram değildir Eğitim ve modelleme ile başlayıpkişinin karakterine göre kendisinin görerek ve tatbik ederekedinebileceği bir melekedir Hayatın tamamından beslenen, tevarüs eden,gelişigüzel ve kaba olan hiçbir eylemi içinde barındırmayan erdemliinsan halidir Böyle insanlar toplum içinde hemen fark edilirlerAğırbaşlı, kibar, zarif gibi sıfatlarla anılırlar

Müslümanbirey için zaman ve toplum ne şekilde olursa olsun, bu niteliklerdenuzaklaşmak söz konusu olmamalıdır Zira adab-ı muaşeretten uzak olmaksünnetten, yani “iyi bir müslüman” olmak iddiasından da uzaklaşmaktır
Adab-ımuaşerete riayet eden birinin, kaba, nezaketsiz ve kırıcı olması,toplum içinde küçük düşmesi mümkün değildir İnsanlara saygı ve itinagösteren biri, daima saygı ve itina görür Sosyal ve özel hayatında,insanlarla olan ilişkilerinde büyük sorunlar yaşamaz

Muaşeretadabının işlendiği bütün eserlerde, “akıl-ahlâk-eğitim” üçlüsünün daimabir arada zikredildiğini fark ediyoruz Çünkü aklın elemediği eylemler,refleks ve haz merkezlidir Sözünde, davranışında, kararlarında hazzımerkeze alan insan, düşüncesiz ve kontrolsüzdür Daima yanlış yapacak,yanlış yaşayacak ve geride yanlışlar bırakacaktır

Oysa bütünbir söz ve eyleme katılmış akıl ve inceliğin, tefekkür ve estetiğin,nezaket ve olgunluğun tam karşılığı adab-ı muaşerettir ve bu ikikelimelik kavram, müslüman için kusursuz bir hal ve yaşama biçimidir
İslâmî Kaynaklarda Edep

Adab-ımuaşereti zaman, mekân, toplum, akıl ve eğitim gibi değerlerdenbağımsız, tek başına bir kavram olarak ele almak mümkün değil Zirakavramların kültürel referansları olduğu kadar, dinî, tasavvufî vefelsefî mirası da vardır Bu bakımdan adab-ı muaşereti kendine meseleedinen temel eserleri hatırlamakta fayda var

İslâmgeleneğinde, geniş ölçüde ahlâkî ve sosyal içerikli bir kavram olarakdeğerlendirilen adap, kaideleriyle birlikte işlenerek klasik eserlerdegeniş bir yer edinmiştir

VIII yüzyıldan itibaren yazılmayabaşlanan adap kitaplarında ‘adab’ın çeşitli anlamlarda kullanıldığıgörülür Kavram, iyi bir eğitimle kazanılmış karakter disiplinianlamına geldiği gibi takdire değer hareketler, toplum içinde fertlerinbirbirlerine karşı davranışlarındaki ölçüler için de kullanılıyor

İslâmkültürünün tarihî seyri içinde ‘edeb’in geniş bir kullanım sahası var:çeşitli mevkiler, meslek ve sanatlar; eğitim ve öğretim; tasavvuf vetarikat; ilmî araştırma ve tartışmalar; ibadet, dua ve Kur’an okumagibi dinî faaliyetler; yeme içme, giyim kuşam, temizlik gibi günlükmeşguliyetler; her türlü sosyal ilişki ve hayatın diğer bütünalanlarına dair bilgiler ve uygun davranış tarzları
İlk Adap Kitapları

İslâmKültür Tarihinde “edep” başlığı altında yazılmış ilk eserler İbnü’lMukaffa’nın iki risalesidir “el-Edebü’l Kebir” ve “el-Edebü’s Sağir”adlı bu iki eserde, kişinin başarılı ve mutlu olabilmesi, başkalarıylasağlıklı ilişkiler kurabilmesi ve cemiyet hayatında ölçülüdavranabilmesi için öğütler verilir Risaleler umumiyetle iyi bir ahlâkeğitimini amaçlayan bilgileri, yani “adab-ı muaşeret” kaideleriniiçerir

İbnü’l Mukaffa’nın eserleri yanında Erzurumlu İbrahimHakkı Hazretlerinin “Marifetname”si; eskiden ders kitabı olarakokutulan Feridüddin Attar’ın “Pendname”si; Gazalî rha Hazretlerinin“İhya” ve “Kimya-yı Saadet” adlı eserleri ile “Mesnevi” ilk akla gelenadab-ı muaşeret kaynaklarındandır
Adab-ı Muaşereti Öğreten Sure

Müminlerinşanına ve adına layık olan edep ve terbiye esaslarını ihtiva etmesimünasebetiyle Hucurat suresi, bazı müfessirler tarafından “ahlâk veadab suresi” olarak nitelendirilir

Hucurat suresi, toplumhayatında müslüman ferdin davranışlarını düzenlemeye dair ahlâkîhükümleri içerir Sure, Allah Tealâ’nın dinine, Rasulü’ne, O’nunyanında konuşma adabına, dedikodulara kulak asmamaya, duyulan haberitahkik etmeye, küskünlerin arasını bulmaya, alay ve hakaret etmemeye,suizandan sakınmaya, gıybetten kaçınmaya, tecessüs etmemeye, yani gizlihalleri araştırmamaya dair ayetlerden oluşur

Hucurat suresi,insanın Allah’a ve Rasulüne itaat ve teslimiyetinden aile yaşamındauyulması gereken kurallara, yalan söylemenin çirkinliğinden birey vetoplumsal yaşama sirayet eden temizlik ve titizliğe, israf konusundanmüslümanlar arasındaki selamlaşma, doğru iletişim ve yeme içme adabınakadar hayatın her alanında en ince ayrıntısına kadar uyulması gerekengörgü kuralları getirmiştirİslâm’da Adab-ı Muaşeret

Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü, açık kalpli olmak
Herkesle güzel şekilde görüşmek, insanlara eziyet vermekten kaçınmak
İnsanların eziyetlerine katlanmak, kötülüğe karşı iyilik yapmak
Dargınlığa hemen son vermek
Dargınların arasını düzeltmeye çalışmak
İnsanların kusurlarını araştırmamak ve yaymamak, aksine örtmeye çalışmak
Dostları arkalarından savunmak
İnsanların kalplerini kötü zandan korumak için sakıncalı yerlerden uzak durmak
Değişik halk kesimleri ile makamlarına göre sohbet edip ilişki kurmak
Yaşlılara hürmet, çocuklara, düşkünlere merhamet ve şefkat göstermek
Hayırsever olmak, yardım etmek, arka çıkmak
Selâm vermek
El sıkışmak (musafaha)
Teşmitte bulunmak; aksıran için hayır ve bereket istemek
Toplantılarda temiz bulunmak ve edebe uygun davranmak
Dostları ziyaret etmek
Davetlere icabet etmek
Saygı için ayağa kalkmak
Değerli zatların ellerini öpmek
Komşuluk haklarını gözetmek
Hastaları ziyaret etmek
Cenazeleri teşyi etmek (uğurlamak)
Müslümanların mezarlarını ziyaret etmek

(Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, kısaltılarak)

Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




Genel görgü kurallarına uyma zorunluluğu yoktur Yani hukuken suçsayılmaz Genelgeçer ahlak beni ilgilendirmez diyebilir, Nietzsche'yehayranlık duyabilir ve güçlü olan haklıdır düsturuna bayılıyorolabilirsiniz Ancak, toplum genel görgü kurallarına uymayanlaracahil, bencil, kaba, saygısız ve saire sıfatlarla tanımlar ve kınarGörgü kurallarına uymak diğer insanlara saygı göstermektir ve onlarınduygularına önem verdiğiniz mesajını göndermek demektirToplumhayatının düzenlenmesinde etkili olan genel görgü kurallarına uyankişileri; terbiyeli, saygılı, nazik ve saire şeklinde nitelemekmümkündürBu kurallar toplumdaki uygarlık düzeyinin de göstergesi olabilirİnsanın bencil, kaba düşüncelerden sıyrılarak, başkalarına karşıdavranışlarını bir düzene koyması , onun duyarlı ve nazik olmasınısağlar Bu da insanların birbirleriyle olan ilişkilerini sağlıklı vetutarlı olmasına neden olurGörgü kuralları, bir toplumun ayrı ayrı bölgelerinde farklı olduğugibi değişik uluslarda da farklılıklar gösterirDış görünümle güç elde edebileceği ancak bu yeterli değildir Dışgörünümün mutlaka, iş dünyasında ve toplumda kendini uygun bir sunmaşekli ile desteklenmesi gerekmektedir Kibar tavırlar; iyi terbiye,zeka ve eğitim, toplum ve işle ilgili şartlara hassas olmanıngöstergesidir Uygun dış görünüm ya da giysi, kapıdan geçmenizisağlar Yerinde tavırlar ve görgü kuralları, bir yere ait olduğunuzugösterir Aslında bir çoğumuz, burada bahsedilen şeyleri zatenbiliyoruz, ama genellikle bunların öneminin farkında değilizBaşarılı insanların çoğu, düzgün görünüm ve görgü kurallarının, doğrukullanıldığında sadece hayatta kalma mücadelesinde güç vermeklekalmayıp, yukarı doğru tırmanmada gerçek bir avantaj sağlayan kişiselilişkileri kolaylaştırdığını çabuk kavramışlardırKuralların faydaları nelerdir;1-Kurallar belirsizliği azaltarak öngörülebilirlik ve istikrarsağlar,2-Kurallar insan davranışlarına denetim ve sınırlama getirirler,böylece insanı ve çevresini o insanın zaaflarından (zayıf yönlerinden)ve hatalarından korurlar3-Kurallar bireyi özgür kılarlar, çünkü neyi özgürceyapabileceklerini, neyi yapmaları halinde kimsenin karışamayacağını belirler

ALINTI

Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




Hoşgörülü ve iyimser olmak

Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak

Olgun bir kişiliğe sahip olmak, olgun davranmak (yaşına uygunolgunlukta olmak)

Giyime önem vermek,

Giysinin mevki yer ve zamana uygun olmasına özengöstermek

Başkalarını rahatsız edici davranışlardan sakınmak

Ziyaretin kısa ve zamanlı olmasına özen göstermek

Oturuş ve kalkışlarda hareketlere özen göstermek

Gerektiğinde özür dilemesini bilmek

Özel konuşma yapanların yanına gitmemekVerilen sözü tutmak

Uygun olmayan el ve sözlü şakalardan kaçınmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




İşyeri Görgü Kuralları‏

İşyerinde ki kurallar birlikte çalıştığınız meslektaşlarınıza ve işarkadaşlarınıza karşı saygı göstermek demektir Ayrıca görgükurallarına uymanız iş görüşmelerinizde yada iş başvurularınızdabırakacağınız etkiyi önemli oranda etkileyecektir Her zaman takdim edildiğinizde ya da tanıştırıldığınızda ayağakalkınSiz insanları tanıştıracağınız zaman daha önemli kişinin ismini öncesöyleyinTelesekreterinize isminiz, göreviniz, departmanınız ve ne zaman müsaitolduğunuza dair kısa ve profesyonel bir mesaj bırakınMesaj bırakırken isminizi ve soyadınızı, neden aradığınızı vetelefonunuzu bırakınKıyafet kuralına uyun Eğer belli bir kural yok ise üst düzeyyöneticilerden örnek alınBütün toplantılara tam zamanında gelinToplantı sırasında kalemler, ataçlar ya da diğer ofis araçları ileoynamayınÇok gerekmedikçe toplantı sırasında telefonunuzu kapalı tutun Eğerkapatamıyorsanız o zaman kapının yakınına oturun böylece telefonunuzçaldığında sessizce dışarı çıkabilirsinizOturuşunuza ve duruşunuza dikkat edin, koltuğa gömülmeyin,sandalyenizde geriye yaslanmayın, ya da kollarınızı göğsünüzünüzerinde kavuşturmayın

Alıntı Yaparak Cevapla

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Görgü Kuralları ...Adab-İ Muaşeret...




Kur'an-ı Kerimde Adab-ı Muaşeret (Vaaz)

Dünya hayatında insanların yaşamalarını belirleyen hukuk kuralları olduğu gibi sosyal düzen kuralları mevcuttur Bu kurallar insanların arasında bulunan ilişkileri düzenleyen ve hayatı anlamlandıran kurallardır Din, ahlak ve bazı yönleriyle hukuk kuralları sosyal hayatı düzene koymayı, insanların birbirlerinin ihtiyaçlarına cevap verecek bir yaşam sürdürmeyi ve neticede birlikte yaşamayı güzelleştirmeyi hedefler Yüce Dinimiz de, bireylerin kendi yaşantılarıyla ilgili hükümler getirdiği gibi, toplumla olan ilişkileri içinde hükümler ortaya koymakta, bu ilişkilerin en güzel şekilde devam edebilmesi için çeşitli düzenlemeler getirmektedir

Sosyal hayatta düzen getiren önemli görgü kuralları vardır Bu kurallar “Adab-ı Muaşeret” olarak adlandırılmaktadır Kelime anlamı olarak Adab-ı Muaşeret, toplum içinde çeşitli kesimlerin birbirlerine karşı takınmaları gereken medeni ve ahlaki davranış tarzları ile bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler olarak tarif edilmektedir[1]

İslam Dininde toplumların birbiriyle olan ilişkilerini olumlu yönde sonuç verecek tarzda düzenleyen en önemli temel kaynak ise Kuran-ı Kerim’dir Nitekim bir hadis-i şerifte Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır "Şüphesiz bu Kur'an, Allah'ın (me’debetullah’ı) ziyafet yemeğidir Binaenaleyh, ondan gücünüzün yettiğince alın Ayrıca ben gerçekten, içinde Allah'ın Kitab'ından birşey bulunmayan evden daha hakir hiçbir şey bilmiyorum İçinde Allah'ın Kitab'ından birşey bulunmayan kalb de, hiç oturanı olmayan evin boş ve harablığı gibi boş ve harabdır!"[2]

Bizleri bizlerden daha iyi tanıyan ve bizlere şah damarımızdan daha yakın olan Hz Allah (cc) dünyada rahat, huzurlu ve mutlu, ahirette ise kendisinden memnun olacağımız bir hayat geçirmemiz için Kuran-ı Kerimi bizlere göndermiştir Kuran-ı Kerim, günlük yaşantımızın şekillenmesinde, ahlaki özelliklerimizi olgunlaştırmamızda ve sosyal yaşantımızı hak ve hukuk çizgisinde yürütmemizde bizlere rehberlik edecek kutsal kitabımızdır Bu hafta Yüce Rabbimizin Kuran-ı Kerimde Adab-ı Muaşeret kuralları konu başlıkları altında ayet ayet aktarmaya çalışacağız

Öfkeyi Dizginlemek ve Affedici Olabilmek

Yaşam bulduğumuz bu hayatta insanlarla olan ilişkilerimizde her zaman memnun olabileceğimiz bir zaman dilimi geçiremeyebiliriz Nitekim bizlerin hataları olduğu gibi bizlerede hata yapılabilir İşte yapılan bu hataların karşılığında öfkelenmeden hareket etmeli ve olayı başkalarına aktarmadan affedici olabilmemiz en erdemli davranış olacaktır Kuran-ı Kerim’de de bu husus şöyle ifade edilmektedir

“Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir”( Araf, 07/199)

“Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır” (Rad, 13/ 22)

“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir Allah iyilik edenleri sever” (Al-i İmran, 3/134)

Selamlaşmak

İnsanlar arasında muhabbeti artıran en temel hususların başında selamlaşmak gelmektedir Nitekim bir selam ile tanıştığımız ve kendisiyle ahbaplık yaptığımız nice insanlar olmuştur Bu sebeple yaşadığımız toplumda büyük küçük demeden herkesle selamlaşmayı arzu etmeliyiz Kuran-ı Kerimde konumuzla ilgili ayetler şunlardır

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır” (Nisa, 4/86)

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin” (Nur,24/27)

Ayetlerden de anlaşılacağı üzere, Yüce Rabbimiz selam vermeyi ve selam verildiği zamanda verilen selama en güzel şekilde karşılık verilmesini istemektedir Ayrıca selamın sadece merhabalaşmaktan ibaret olmadığını evlere girilirken haber verme aracı olarak ta kullanılmasını bizlerden istemektedir

Kendi Evinin Dışındaki Evlere İzin Almadan Girmemek

“Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar artık oraya girmeyin; ve eğer "Dönün" denirse, siz de dönün, bu sizin için daha temizdir Allah yaptıklarınızı bilendir İçinde oturulmayan ve sizin için bir (yarar) bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur Allah, açığa vurduklarınızı da, sakladıklarınızı da bilir” (Nur 24/27-29)

Yaşadığımız toplumda kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, bizlerde diğer insanlara karşı öyle davranmalıyız İzin alınmadan evimize girenlerden elbette hoşnut olmayız Bu sebeple Yüce Rabbimizin koymuş olduğu bu düsturu hayatımıza aktarmalı, bizden yana rahatsızlık verecek bir davranışta bulunmamalıyız

Yürüyüş ve Konuşma Adabı

Yürüyüş ve konuşma, insanoğlunun iç yapısının nasıl olduğu hakkında ipucu veren iki önemli husustur Yürüyüşün kibirli olması insanlar arasında beğenilmeyen ve Allah katında da yasaklanan bir davranış şeklidir Konuşmak ise, insanlarla ilişkimizde en önemli iletişim aracıdır Nitekim konuşarak analaşır, konuşarak dertlerimizi çözme yoluna gideriz Konuşma iyi olursa muhatabımızın bize karşı davranışı da o nispette iyi olacaktır “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözü konumuzu ne kadar da güzel özetlemektedir İslam Dinide inananları yürüyüşte adaplı davranmaya ve tatlı dilli olmaya teşvik etmiş, kibirden, yalandan, iftiradan vb gibi her türlü kötü sözlerden uzat durmayı emretmiştir

“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir" (Lokman, 31/18-19)

“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahrette de çetin bir ceza vardır Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Nur, 24/19)

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saf, 61/2)

“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir Allah zengindir, acelesi de yoktur” (Bakara, 2/ 263)

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır” (Ahzab, 33/71)

Yeme ve İçme Adabı

Yaşam bulduğumuz bu hayatta yaşamımızı devam ettirmenin temel yolu bedeni ihtiyaçlarımızı karşılamak gelmektedir Bunun da en önemli yolu yemek ve içmektir Yeme ve içmek hususunda Yüce Rabbimizin bizden istemiş olduğu emir ve yasaklar şunlardır

“Yiyin için fakat israf etmeyin Çünkü o, israf edenleri sevmez” (A’raf, 7/31)

“Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim” (Mü’minun, 51)

“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helal olanlarından yiyin Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner Gazabım da kimin üzerine inerse o muhakkak helak olmuş demektir” (Ta’ha, 81)

“Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Bakara, 2/172-173)

İnsanlar Hakkında Kötü Zanda Bulunmamak, Kusur Araştırmamak ve Gıybet Etmemek

“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının Çünkü zannın bir kısmı günahtır Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın Birbirinizin gıybetini yapmayın Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir” (Hucurat, 49/12)

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucurat, 49/ 6)

Yüce Rabbimiz bizleri zanla hareket etmemizi, insanların hatalarını araştırmamızı ve gıybet etmememizi istemektedir Bu üç hususun ortak özelliği kul hakkını ihlal etmektir Kesin bilgi sahibi olmadığımız bir konu hakkında ileri geri konuşmamalı, başkalarının hatalarını görmek yerine kendi kusurlarımızı aklımızda tutmalı ve gıybet etme yanlışlığına düşmemeliyiz Sevgili Peygamberimizde Zannı sözlerin en yalanı olarak zikretmiş, birbirimizin eksiğini, hususi ve mahrem hayatını araştırmamızı yasaklamış,[3] bir Müslüman’ın ayıbını gizleyeni Allah-u Teala’da ahiret gününde o kimsenin ayıbını gizleyeceği müjdesini vermiş,[4]gıybet edenin ve bunu dinleyeninde vebal altında olduğunu ifade etmiştir[5]

İftirada Bulunmamak

“Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur” (Nur,24/15)

“Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir” (Ahzab,33/ 58)

“Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan sonra dört şahit getirmeyenlere de seksen değnek vurun ve onların şahitliklerini ebedi olarak kabul etmeyin Onlar fasık olanlardır”( Nur,24/4)

Ayetlerde de bildirildiği üzere iftira büyük bir günahtır Haklıyı haksız, haksızı haklı gösteren bir ve insanların hayatlarını altüst eden bir husustur Bu sebeple bu işi yapan kimse önce iftira ettiği kişiden, sonra toplumdan özür dilemeli, yapılan iftiranın kendine ait olduğunu inkar etmeli, helallik almalı ve Yaratanına tövbe etmelidir

Anne-Babaya, Akrabalara İyilikte Bulunmak ve İlişikleri Kesmemek

İslam dini Allah’ın emir ve yasaklarına itaatten sonra Anne-babaya hürmeti emretmiş, onlara sıkıntılı bir hayat geçirmemizi yasaklamış, kendilerine güzel sözler söylememizi tavsiye etmiş ve kendilerin rızasına uygun davranışlarda bulunmanın Allah’ın rızasını gerektireceği müjdesini bizlere bildirmiştir Ayrıca akrabalarla olan ilişkilerimizde iyiliği ön planda tutmamız emredilmiş ve kendileriyle ilişkileri kesmemiz yasaklanmıştır Konumuzla ilgili ayet-i kerimeler şunlardır

“Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz” (Bakara, 2/83)

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı” (İsra, 17/23-24)

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir” (Nisa, 4/1)

“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez” (Nisa, 4/36)

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma” (İsra,17/26)

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor” (Nahl, 16/90)

“Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz” (Mü’minun, 23/96)

Ev İçinde Oturma Adabı

“Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur Hep bir arada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin işte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız” (Nur, 24/61)

Mütevazı Olmak

“Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol” (Hicr, 15/88)

“(Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!” (Hac, 22/34)

“Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);” (Furkan, 25/63)

Alay Etmemek

“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler Kadınlar da kadınları alaya almasınlar Belki onlar kendilerinden daha iyidirler Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir” (Hucurat, 49/11)

Ayeti Kerimenin de bizlere aktardığı gibi hangi gayeyle ne sebeple olursa olsun alay etmek insana, hele hele bir Müslüman’a yakışmayacak bir davranıştır

İyilikte Bulunmak

Ahlaken en üstün meziyetlerin başında iyilik gelmektedir İyi bir insan olmak, dünyadan ayrıldıktan sonra iyiler arasında anılmak, elde edeceğimiz en kıymetli hazinedir Yüce Rabbimizde bizlerden iyi bir kul olmamızı, kendimize, ailemize, topluma ve bütün insanlığa karşı iyilik yapmamız istemektedir Konumuzla ilgili Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır

“İyilikle kötülük eşit olmaz Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir” (Fussilet, 41/34)

“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!” (Bakara, 2/25)

“Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır” (Bakara, 2/112)

“Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun Kurtuluşa erenler işte bunlardır” (Al-i İmran, 3/104)

“Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar İşte bunlar iyi insanlardandır” (Al-i İmran, 3/114)

“Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir” (İsra, 17/7)

“İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar” (Mü’minun, 23/61)

Yetimleri Korumak, Kimsesizlere ve Muhtaçlara Yardım Etmek

Sosyal hayatın temel dayanağı yardımlaşmaktır Yardımlaşma olmayan bir toplumda huzur bulmak mümkün değildir Bu sebeple ailesi olmayan yetimlere, kimsesizlere ve muhtaçlara karşı ailemize nasıl davranıyorsak onlara da öyle davranmalıyız Unutmayalım ki, paylaşılmayan sevginin insana kazandıracağı fazla bir şey yoksa, paylaşılmayan, ihtiyaç sahiplerine aktarılmayan malında dünyada ve ahirette hiçbir kıymeti yoktur Konumuzla ilgili ayetler zikredelim

“…Bir de sana yetimleri soruyorlar De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok) (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır Allah dileseydi sizi zora sokardı Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” (Bakara, 2/220)

“Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın…” (En’am, 6/152)

“Yetimlere mallarını verin Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin Çünkü bu, büyük bir günahtır” (Nisa, 4/2)

“Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler” (İnsan, 76/8)

“Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın İyilik edin Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever” (Bakara, 2/195)

“Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir” (Bakara, 2/262)

“Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarf edenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti düşer (de yine ürün verir) Allah, yaptıklarınızı görmektedir” (Bakara, 2/265)

“Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir” (Al-i İmran, 3/92)

Adaletli Olmak

Adaletin kelime anlamı, herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk,[6] anlamlarına gelmektedir Kuran-ı Kerim’de ve hadislerde ise, düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvaya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık[7] anlamarlına gelmektedir Bu haliyle yaşantımızı şekillendirmede başvuracağımız temel ilkelerden biride adalettir Yüce Rabbimiz adalet hakkında şöyle buyurmaktadır

“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir“ (Nisa, 4/58)

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın) Çünkü Allah ikisine de daha yakındır (Onları sizden çok kayırır) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (Nisa, 4/135)

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin Adil olun Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır Allah’a karşı gelmekten sakının Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (Maide, 5/8)

“Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın” (Rahman, 55/9)

Aile Hayatında Adab-ı Muaşeret Kuralları

Yaratılmış olan her şey mutlak manada bir şeylere ihtiyaç duymaktadır Hayatını tek başına geçirmek hiçbir canlıya has bir davranış değildir Nitekim hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin kendisine ihtiyaç duyduğu varlık Allah’tır[8] Dünyada ise kendisiyle en yakın olduğumuz insanların başında ailemiz gelmektedir Aile ilişkilerimizde her daim güzellikler içerisinde olmanın yolu, Kuran-ı Kerim’de Yüce Rabbimizin bildirdiği istekleri yerine getirmekle olur Bu istekler şunlardır

“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar Bu davranış onlar için daha nezihtir Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…” (Nur, 24/3031)

“Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın Onlarla iyi geçinin Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur”(Nisa, 4/19)

“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar İyi kadınlar, itaatkârdırlar Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar”(Nisa,4/34)

“Sana kadınların ay halini sorarlar De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır) Ay halinde kadınlardan uzak durun Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever” (Bakara, 2/222)

“Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin (Ey Muhammed!) Müminleri müjdele” (Bakara, 2/223)

“Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır” (Nisa, 4/35)

Kendi Dinimizde Olmayan İnsanlarla İlişkiler

“Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez Şüphesiz Allah âdil davrananları sever” (Mümtehine, 60/8)

Sonuç itibariyle, Adab-ı Muaşeret’i birlikte yaşam sanatı olarak ifade edebiliriz Bu kurallar, kişinin günlük yaşantısında kendi bedenine ve yaşadığı topluma karşı sorumlu olduğu kurallardır Şu hakikatı hepimiz bilmekteyez ki, insan olarak bizler birbirimize muhtaç yaratılmışızdır Bu sebeple şahsımıza karşı sorumlu ve bilinçli davranmalı, birlikte yaşadığımız toplumun diğer fertlerinin haklarına ve hukukuna riayet etmeliyiz Böyle yapmazsak hem bize verilen bedenimize gerekli hassasiyeti göstermiş oluruz, hemde kul hakkına girmiş oluruz ki, kul hakkını ise sadece kullar affedilmektedir Kul hakkının insanoğluna ne kadar sıkıntılar getireceğini ise, Sevgili Peygamberimizden dinliyelim

Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu Ashab:

- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyurdular[9]

Yüce Rabbimizin bizlere emretmiş olduğu ibadetler bizim kulluk vazifemizdir Namazımız, orucumuz, zekatımız, haccımız ve diğer ibadetlerimizin hepsini yerine getirmekle mükellefiz Bunun yanında gerçek bir Müslüman olabilmenin, ahlaken kemale erebilmenin ve ardımızdan rahmet okutabilmemizin yolu insanlarla diyalogumuza dikkat etmekle mümkündür Yukarıda zikretmiş olduğumuz hadisten de anlaşılacağı üzere başkasına sövmek, hakaret etmek, kötü söz söylemek, iftira etmek, namuslu insanların namusuna dil uzatmak, haksız yere birinin malını yemek, kanını dökmek, insanları dövmek, her nevi zulüm ve haksızlık, ibadetlerden ve yapmış olduğumuz iyiliklerden kazanmış olduğumuz sevabı bitirir ve kişinin aklına gelmeyen şeylerden dolayı cehenneme sürüklenme olasılığı ortaya çıkar

Kuran-ı Kerim kendisine uyanları hidayete götüren bir kitaptır[10] Bu sebeple günlük yaşayışımızda doğru hareket etmenin, hak ve hukuka riayet etmenin yolu, Kuran-ı Kerimin çizmiş olduğu “Adab-ı Muaşeret” kurallarına uygun bir hayat sürmekle mümkündür

Yüce Rabbimiz kendisinin ve kullarının razı olacağı bir hayat sürmeyi ve bu hayatın sonucunda güzel bir ölüm ve arkasından rahmet okutacak insanlar bırakmayı cümlemize nasip etsin Allah’a emanet olun, Cumanız mübarek olsun

wwwguncelvaazcom

Ahmet ÜNAL

Vaiz



[1] TDV İslam Ansiklopedisi, “Edep”, cX, s413

[2] Darimi, “Feza’ilü’l-Kuran”, 1

[3] Buhari, Edeb 57-58

[4] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:235

[5] Müslim, Bir 70

[6] Türk Dil Kurumu Sözlüğü

[7] TDV, İslam Ansiklopedisi, “Adalet” md, c1, s,341

[8] İhlas, 112/2

[9] Müslim, Birr 59

[10] Bakara, 2/2


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.