Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
duatedbirteslimiyet

Dua-Tedbir-Teslimiyet

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dua-Tedbir-Teslimiyet




DUA-TEDBİR-TESLİMİYET

İnsan,yaratılışta eşrefi mahluk olmasına karşın aciz bir varlıktır Çağın getirdiği Teknolo*ji ne kadar en üst noktada gelişirse gelişsin, hiç bir zaman in*sanı bir çok noktada aciz bir yaratık olmaktan kurtaramayacaktır

İnsanoğlu bu durumunu bildiğinden çok za*man kendi üstünde gücü yeter,acziyetine, gücünün eksikliğine çare olabilecek,dua edecek ve eksikliklerinin tamamlanmasını sağlayacak üstün güçler aramıştır

Aranan öyle bir varlıktır ki, insanın gücü yet*mediği her şeye gücü yetsin ve iradesi dışında*ki her şey ona tabi olsun Bu arayış esnasında bazı İnsanlar, bir ta*kım nedenlerle 'kahramanlar'ı, olağanüstülük*leri görülen kişileri, kendi elleriyle yaptıkları putları,daha başka büyük zatları bir takım beşeri tutkuları, cinleri ya da melekleri veya kamu vicdanını temsil eden ortak bir takım değerle*ri 'putlaştırıp', sonuçla onları 'ilah' diye 'çağı*rırlar' ve güçsüzlüklerini onlara açar olmuşlardır

Müşrikler, İlah adını verdiklerine yalvarırlar, onları ilah diye yardıma çağırırlar, kendilerinden yardım dile*nirler ve çeşitli isteklerde bulunurlardı

Bâtıl ve uydurma tanrılara tapanların, kendilerinden beklediği en önemli özelliklerden olan icâbetten (duâyı kabul ederek, dileği yerine getirmekten) de mahrumdurlar

Allah’u Teala zatından başkalarına yakarmanın boş ve faydasız olduğunu:"Kendisine kıyâmet gününe kadar icâbet etmeyecek, Allah'tan başka şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Çünkü yalvardıkları şeyler, yalvarışlarından habersizdirler" [434] buyurmuştur

Cenab-ı Hak kullarının bu çeşit şirk içinde bulunmalarını bildiği için muhtelif dönemlerde kullarının bu sapmışlığından,hakka ve hakikate uymalarını temin için Peygamberlerini göndermiş,yaratanın zatı olduğunu ve kullarının acziyetinde zatına yönelmelerini istemiş ve:

”Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin Çünkü O, haddi aşanları sevmez” [435] buyurmuştur

Fahreddin Razi(raleyh) bu ayet-i celile hakkında şöyle der:”Dua eden, duasına, ancak kendisinin o istediği şeye muhtaç ve onu elde etmekten aciz olduğunu; Rabbinin ve ilâhînin onun duasını işittiğini; ihtiyacından haberdar olduğunu; o ihtiyacı gidermeye kadir bulunduğunu ve O'nun rahîm olup,rahmet-i ilahiyesinin o ihtiyacı gidermeyi gerektirdiğini bildiği zaman yönelir Durum böyle olunca kul duaya, ancak kendisinin ihtiyaç ve acizlik sıfattan ile mevsuf; Hak Teala'nın da ilim, kudret ve rahmet sıfatlan ile mevsuf ol*duğunu bildiği zaman yönelir Zaten bütün (şer'î) mükellefiyetlerin maksadı da, an*cak kulluk mertebesinin zelilliğini, rububiyyet mertebesinin ise izzet ve yüceliğini bil*mektir İşte dua bu iki makamı da kendisinde bulundurunca o, en büyük ibadet çeşidi olmuş olur Cenâb-ı Hakk'ın, "Rabbinize yalvararak gizlice dua edin" emri, bizim bahsettiğimiz bu manaya işaret etmektedir Çünkü yalvarıp yakarmak, ancak kâmil bir zatın huzurunda bulunan, eksik ve nakıs bir kimse için söz konusudur Bu sebeple kul, kendisinin noksanlığına ve acizliğine, mevlâsının ilim, kudret ve rahmet cihetinden mükemmel olduğuna inanmadığı sürece, yalvarıp yakarmaya yönelmez” [436]

DUA,BÜTÜN İBADETLERİN ÖZÜDÜR

Dua,Allah'ı anma ve yalvarma, yalvararak O'ndan bir şey isteme anlamını taşır Sözle gerçekleşti*rilen bu eylemin diğer ibadetlerden farkı, biçimi ve törenden oldukça soyutlanmış olması*dır Hatla, Özel yerlerde ve özel manalarda gerçekleştirilen kimi özel dualar bir yana bıra*kılacak olursa, dua genelde ve geniş anlamda hiç bir törene bağlı bulunmayan, şekil şartla*rından bütünüyle sıyrılmış, zaman ve mekan bakımından süreklilik gösteren, kulun yaratıcısıyla sürekli bir biçimde iletişimde olduğu bir ibadet olarak da tanımlanabilir Bu tanım, di*ğer ibadetler içinde yer alan duaların bu özelli*ğini ortadan kaldırmaz Şu var ki, diğer ibadetlerin içinde de, dua, ağırlıklı bir yer tutar ve Efendimiz (sav)'in ifadesiyle:"Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur" [437]

Nu’mân İbni Beşir (ra)’den rivayet edildiğine göre Efendimiz(sav) şöyle buyurdu:

“Dua ibadettir” [438]

Dua, kulluk derecesinin zil*letini ve aşağı mertebede oluşunu, rububiyyet derecesinin de izzetini ve yüceliğini bilmeyi ifade eder İşte bütün ibadetlerdeki en yüksek ve en kıymetli gaye budur

Yeryüzünde Allah’ın halifesi olma şerefiyle yaratılan insan için en mukaddes an, yüce Rabbi’ne dua ve niyazda bulunduğu andır Zira varoluşun gayesi Mevlâ’ya kulluk ve ihlasla ibadettir ve dua ibadetin özüdür

Gerek ihtiyaçlar ve hatalar sebebiyle Allah'a başvurmak, gerekse nimetleri sebebiyle O'nu hatırlamak ve anmak kişide psikolojik bakımdan bir rahatlık, huzur ve mutluluk doğurduğu gibi, ahlâkî arınmaya ve yücelmeye de yol açmakta, gelişim safhalarındaki takılma ve sapmaların önlenmesinde ve şahsiyetin tamamlanmasında yapıcı bir fonksiyon icra etmektedir Duanın en güzel faydalarından biri de Allah inancının kalplerde kökleşmesini sağlamasıdır

Bu cihetle dua bir yükseliştir Her dua ruhtan bir filizin yeşermesi, boy sürmesidir

Dua, fâni maddeden mana sonsuzluğuna doğru bir sıçrayıştır

Dua, hesaplaşma ile birlikte ruhun nur denizlerinde yıkanmasıdır; temizlenmesi ve güçlenmesidir

Dua, bir yeniden doğuştur

Dua, sessiz inilti, gürültüsüz feryattır

Dua, en manalı sessizliktir

Velhasıl,dua, özünde Allah’a boyun eğmek, gönülden Hakk’a yönelmektir İnsanın, Yaratıcısı karşısında aczi yetini ortaya koyması, kulluğunu ispat etmesidir İnsanın kalbinden süzüle süzüle kopup gelen yalvarışın ve yakarışın dil ile ifadesidir

MÜ’MİNİN SİLAHI DUA…

İlahi çağırma ve ona yalvarma hiçbir zaman sıradan bir çağırma değildir; dua, acizden muktedire, küçükten büyüğe bir rica, bir içten*lik, saygı ve boyun bükme gibi uygun bir biçim gerektirir Aciz ve her şeyinde yaratıcısına ve Rabbine muhtaç kula, düşen duadır; buna kar*şılık, Rabbe yaraşan ise kabul ve duaya karşı*lık vermektir

Şanı yüce olan Allah Teala:"Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim” [439] buyurmuştur

Duanın insanda neredeyse fıtrattan kaynaklandığını ifade edebiliriz Çünkü kişi kendini, bir kriz, ya da darlık yada musibet yada bir zorluk önünde bulursa, hemen Allah'a dua etmeye koşar Duanın yaşam ve insanın problemlerinin çoğu için ruhani bir tedavi olduğu ortaya çıkmıştır İşte bu ayetin indirilişindeki hikmeti bize böyle açıklanır Zor*luk ve meşakkatle karşılaşan bir insan, Rabbine çektiği acıyı, istediğini O'ndan istemeyi açıklayabiliyorsa, umut veren, ruhuna hayat veren bir güveni elde edebilir, Allah'ın ona yakın olduğuna, duasını kabul edeceğine itikadı güçlenir Bütün bu faziletlerin yanında Allah'a dua etmek, Allah'ı zikretmeye de vesile olur Sonra da kötülüklerden sakınma, salihi amel işleme konusunda Allah'a yönelen korku şuurunu uyandırır Bu da Müslüman kişinin ahlâkını düzeltmesi için bir vesiledir [440]

Dua, Allah’ın makamından sürekli bir istemedir Bu isteme mü’min için itikat, bir şiar (müslüman olmanın işareti), bir hayat hedefidir Mü’min özlediği İslâmí hayata dua ederek kapı açmaya çalışır O, Allah’ın bitmez-tükenmez hazinelerini, iyi bir mü’min olma uğruna ister, onların yeryüzüne inmesini niyaz eder

Unutulmamalıdır ki,Allah (cc) kendisine ibadet ve dua eden kullarına yakındır Bu yakınlık elbette mecazi olup, Allah’ın kulun ibadet ve duasına önem verdiğini, bunları boşa çıkarmayacağını, dua ve ibadette bulunan kulun derecesinin yüksekliğini ifade eder Allah (cc), dua eden, kendisinden isteyen, kendisine başvuran, acizliğini, yetmezliğini idrak eden, bağışlanma dileyen kulunu sevmektedir Çünkü dua etmek, bir anlamda Rabbe itaat ve boyun eğmektir, O’nun yüceliğine iman etmektir, O’nun her şeye gücünün yettiğini itiraf etmektir

Kulun bu şekilde davranması iman ve teslimiyettir

Duadan zevk almak velayetin başlangıcı, kalbin uyanıklık işareti ve imanın kemâl neşesidir Eli arşa uzanan, sözüyle özünü birleştiren ve “Yarabbi!” diye yakaran bir kuluna Cenab-ı Hakk kabulle karşılık verir Hz Mevlâna, Mesnevi’sinde şöyle diyor: “Eğer Hûda bizi zatına yar edinmek isterse, meylimizi dua ve niyaz tarafına çeker

İçine düştüğü sıkıntı ve dehşetlerin kendisini kuşattığı anda kalbine ve aklına bulaşmış olan pisliklerden insan sıyrılır ve Allah'ın kendisi üzerine yarattığı fıtratı, asâletiyle ortaya çıkar Öyle anlarda insan; sığınağının, koruyucusunun yalnız Allah olduğunu, muhâkemesiz olarak şimşek hızıyla çakan bir sezgiyle fark eder, âdeta bir refleksle O'na yalvarır

Onun içindir ki,dua mü’minin silahıdır,hedefine onunla ulaşır,aradığını onunla ele geçirir Düşmanlarından onunla korunur Yüce Allah’tan bir şey isteyen kimseye mutlaka bir karşılık verilir



DUADA VESİLELERE SARILMAK

Duada vesilelerin yeri vardır,ancak edebini bilmelidir

Vesile, derece, yakınlık, başkasına yaklaşmak için vasıta kılınan şey, şefaat, vuslat manalarına gelir "Filanca Allah'a vesile etti" demek, kendisini Allah'a yaklaştıracak ameli yaptı demektir Ayrıca vesile, cennette yüksek bir derecenin ve Efendimizin şefaatinin adıdır Tevessül ise bir amel vasıtası ile maksada yaklaşmak ve ulaşmaya çalışmaktır [441]

Tevessül, Allah’u Teala'ya yaklaşmak, huzurunda manevi itibar ve derece bulmak yahut bir faydanın elde edilip zararın defedilmesiyle ihtiyacını gidermek için salih bir amel veya zat1a Cenab-ı Hakk'a yakınlık sağlamaktır [442]

Diğer bir tarife göre tevessül, herhangi bir arzusu veya isteği olan kişinin "Allah'ım! Şu sıkıntımın giderilmesi veya şu isteğimin gerçekleşmesi için falan zatın senin katındaki yeri, mevkii, hakkı, hürmeti adına (hatırına) senden istiyorum’ diyerek dua edip ihtiyacını Cenab ı Hakk’a arz etmesidir [443]

Birçok müfessir, tevessülü bizzat yakınlaşmak ve yakın olmaya sebep olacak şeyleri aramak şeklinde tefsir etmişlerdir [444]

Yukarıda tarif edilen ve ancak Allah Teala razı olduğu şekil ve amellerle meşru olan vesilenin temelini, üç şey oluşturmaktadır:

1- Kendisine tevessül olunan zat ki 0, in’am ve ihsan sahibi Allah Teala

2- Tevessül eden zat ki o, Allah Teala’nın yakınlığını isteyen yahut bir hayrın ele geçip bir şerrin defedilmesi ile ihtiyacının giderilmesini arzulayan zayıf aciz kuldur

3- Kendisi ile tevessül olunan şey ki bu, kulun kendisi ile Allah Teala’ya yakınlık sağladığı salih ameller ve şahıslardır

Yapılan tevessülün fayda vermesi ve kulun ihtiyacının giderilme si için şu şartların bulunması gerekir:

1— Allah Teala vesile arayan kimsenin, vesileye ve faydasına inanan salih bir mümin olması gerekir

2- Kendisi ile Allah’a yaklaşmak için tevessül edilen amelin, Allah Teala vesile için meşru kaldığı, rağbet ettirdiği bir amel olması gerekir

3- Bu meşru amelin, Allah Resulünün öğrettiği şekilde Allah’a ya kınlık için yapılması gerekir

Buraya kadar saydığımız şartlardan dolayı mümin olmayan bir kimsenin yapacağı şeyler, asla Hakk’a yakınlık vesilesi olamaz Nite kim bidat ve haram olan amellerle vesile gerçekleşmediği gibi salih olmayan kimselerle de Allah’a yakınlık sağlanamaz

Arz ettiğimiz şartları taşıyan her vesile bütün zaman ve mekanlarda meşru ve mendubtur[445]

İman ve salih amellerle Allah’a yaklaşılması konusunda İslam ümmetinin icmaı vardır İhtilaf ve münakaşaya sebep olan tevessül, zatlarla yapılan tevessüldür Aslında bu da ölçüleri çerçevesinde yapıldığı Allah Teala teşvik ettiği salih amellere girmektedir Çünkü başta Peygamber Efendilerimiz olmak üzere Allah katında yakınlık sağlamış bütün salihleri sevmek, onların halleriyle hallenmek, bereketlerinden istifade etmek, ilahi bir emir olup salih amellere girmektedir Hayatta olan salihlerle Allah’a yaklaşmak, caiz ve vaki olduğu gibi ahirete irtihal etmiş, ruhları illiyyin makamına yükselmiş ali ruhlarla da tevessül caiz ve vakidir[446]

Bu izahattan sonra diyebiliriz ki;

Allah (cc)'ın güzel isimlerinden veya yüce sıfatlarından biriyle ona tevessül etmek şöyle olur "Allah'ım sen Rahmân ve Rahim'sin, Senden merhamet diliyorum"

Bu konuda Allah Teala şöyle buyurmuştur: "En güzel isimler Allah'ındır, o halde O'na o güzel isimlerle duâ edin" [447] Yani Allah'a, en güzel isimlerini vesile edinerek duâ edin Allah (cc)'ın yüce sıfatları da buna dahildir Zira Allah (cc)'ın isimleri, onun sıfatlarıdır

Duâ eden kişinin işlediği amel-i sâlihleri vesile kılarak dua edebilir "Allah'ım sana olan inancımla ve senin için olan sevgimle ve rasulüne tabi olmamla beni bağışla" Veya duâcı, Allah (cc)'a olan sevgisi, ondan korkusu ve dilekleri için yaptığı iyi işleri zikreden ve duâsında bunları vesile eder Allah Teala,Kur’an-ı Mübin de: "Öyle kullar ki, ‘Ey Rabbimiz! İman ettik, öyleyse bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!’ derler" [448] buyurarak salih amellerle vesile olunacağını belirtmiştir

Görüldüğü gibi Allah (cc)'ın bâğışlamasına vesile kılarak amel-i sâlih (iman)'leri anarak duâ edilebilir Şu hadis de bunu ifade eder: "Üç kişi mağaraya girmişler ve (büyük bir kaya ile) mağara üzerlerine kopanmış Her biri yapmış olduğu iyi işlerle tevessül ederek Rabbine yalvarmış ve kaya kapının (çıkış bölümünün) önündeki kaya yarılmış ve böylece çıkmışlar" [449] Sünnette Hz Peygamber'in hadislerinde şahıslara tevessülün cevazını gösteren örnekler vardır[450] Yine Allah Resûlü, fakir muhacirler hürmetine Müslümanlara zafer ve yardım ihsan etmesini Allah'tan dilerdi [451]

Yaşamakta olan sâlih bir insanın duâsıyla yapılan vesile de caiz görülmüştür Sahâbe-i Kiram (ra) zor duruma düştüklerinde Resulullah (sav)'e gider ve ondan kendileri için duâ etmelerini dilerlerdi [452] Enes b Malik(ra)'den nakledildiğine göre, Hz Ömer b Hattab(onlara kuraklık bastığında) Abbas b Abdulmuttalib (ra) ile istiska eder ve şöyle derdi: "Allah'ım biz (zamanında) nebimizle sana tevessül ediyorduk ve sen bize su gönderiyordun (Şimdi ise) Nebimizin amcası ile sana tevessül ediyoruz, bize su gönder" Enes b Malik(ra) ,Hz Ömer(ra)’in bu dualarından sonra kendilerine yağmur ihsan edildiği belirtir [453] Bu hadiste kastedilen mana şudur: "Yağmursuz kaldığımızda, Nebimiz (sav)’e gider O'ndan bizim için duâ etmesini talep eder ve onun duâsıyla sana yaklaştırdık Şimdi ise o vefat etti Artık bizim için duâ etmesi imkansız Bu yüzden amcası Abbas'a yöneliyor ve ondan bizim için duâ etmesini diliyor ve onun duâsıyla Allah (cc)'a yaklaşıyoruz"

Gözleri kapanan bir adam Peygamberimiz'e gelerek: "Ya Rasulullah gözlerim kapandı Benim için dua buyur" demişti Peygamberimiz: "Abdest al, iki rekat namaz kıl, sonra da şöyle de: Allah'ım peygamberin Muhammed ile sana tevessül ediyorum Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefaatçi olmanı istiyorum Allah'ım onun hakkımdaki şefaatini kabul buyur" demiş ve ardından Hz Peygamber şöyle ilave etmişti: "Bir ihtiyacın olduğu zaman hep aynısını yap!" Bu olaydan sonra adamın gözleri açılmıştı [454]

Kabirdeki veliden bizzat bir şey istenmez; o vesile edilerek her şey Allah’u Teala’dan istenir Mesela; ey Allah’ın dostu, beni affet, bozulmuş işlerimi düzelt denmez Ancak: “Ya Rabbi, şu kabirde yatan peygamberinin (as) veya dostunun hürmetine, ona verdiğin nur ve aşkın şerefine senden affımı diliyorum, şu işimde hayırlı bir sonuç istiyorum” denebilir

Bu anlatılan misaller göz önüne alındığında,dua ederken vesilelere yapışmak şöyle izah edilebilir

ØAllah’u Teala’nın güzel isimleri ve yüce sıfatları vesile edilerek dua edilebilir

Øİşlenen salih ameller vesile edilerek dua edilebilir

ØYaşamakta olan salih kimseler vesile kılınarak dua edilebilir

ØPeygamber ve salih kimselerin kabri ziyaret edildiğinde,kabir sahipleri vesile edilerek dua edilebilir

Unutulmamalıdır ki,her dua perdeleri aşarak Allah’ın huzuruna yükselemez Her hâlükârda duanın kabul şartlarına riayet gerekir

Edebine ve şartlarına riayet ederek dua eden bir mümin de, duasının semeresini görmekte acele etmemeli veya ‘dua ettim de Rabbim kabul etmedi’ diyerek ümitsizliğe düşüp, niyazını terk etmemelidir Çünkü Cenab-ı Mevlâ, bazen bilmediğimiz hikmetlerle duanın neticesini erteler Bazen de istediğimiz şeyi değil, bizim için hayırlı olanı verir Hiç şüphesiz, bizim için neyin daha hayırlı olacağını O daha iyi bilir

Ne mutlu o mümine ki, devamlı Allah’ın kapısındadır Dua ile Cenab-ı Hakk’ın rahmet kapısını çalmaktadır Başka bir kapı olmadığının farkındadır



DUADAN KAÇANLAR

Bütün ilâhî dinlerin en temel ve hassas ibadetlerinden biri de duadır Esasen dua, insanda fıtrîdir Üstün bir varlığa inanan her insan, şu veya bu şekilde dua eder Her insan zorlandığı, üstesinden gelemediği bir durumla karşılaştığında, inandığı üstün varlığa sığınır, ondan yardım bekler

Cenab-ı Mevlâ insanoğlunun bu özelliğine şöyle işaret buyuruyor:

“İnsana bir darlık dokunduğu zaman; yanı üzere yatarken, otururken, yahut ayakta bize yalvarır Ama biz onun sıkıntısını giderince sanki bize yakaran o değilmiş gibi davranır” [455]

Evet; sıkıntılı anlarda Allah’a yalvarıp dua etmek, sadece imanı kâmil ve dinî hassasiyeti yüksek insanlara has bir durum değildir Hatta çeşitli şekillerde Allah’a ortak koşanlar da böyle zamanlarda O’na yönelir ve dua ederler

Dua fıtrîdir demiştik O kadar fıtrî ki, imanı en zayıf olanlar bile dua ile gönüllerinde bir ferahlık ve rahatlama hisseder Sıkıntılarının son bulacağına ümidi artar Bu yönüyle dua, insanın ruhu için şifa, bunalımlara karşı bir kalkan gibidir Günümüzde dünyanın bir çok yerinde müşahede edildiği gibi, dua etmeyen toplumlar da ruhen çökmüş toplumlardır

Allah Teala:“Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu” [456]

Bu ayet, dua ile kulluk emrini ve Allah'tan bir fazl-u kerem olarak kendilerine icabet edileceğine dair ilâhi vaadi ihtiva etmektedir Yine bu ayet, büyüklük taslayarak Allah'a duaya tenezzül etmeyenler için de şid*detli bir tehdit içermektedir Allah kerem sahibidir; kişi kendisine dua et*tiği zaman onun duasına icabet eder, aynı zamanda da kendisinin büyük lütfundan ve geniş mülkünden, muhtaç bulunduğu dünya ve ahiret işleri konusunda talepte bulunmayan kimselere de gazap eder [457]

Bazı insanlar kendilerini Allah’tan müstağni görürler, Allah’a muhtaç olmadıklarını düşünürler Onlar, kendilerini güçlü sanan kibirli kimselerdir (müstekbirlerdir) Böyle kimseler Allah’a dua etmeyi lüzumsuz sayarlar, buna ihtiyaçları olmadığını sanırlar Âyette, dua ile ibadet kavramlarının beraber anılması da önemlidir Buna göre dua, ibadetin bir parçasıdır ve birbirlerini bütünlerler

Bu da şunu ihtiva eder,Yüce Mevla,duadan ve yalvarmaktan kaçanlara gazap eder;kendisinden istemeyene kızar,kibirli kimseleri zelil eder

Bilinmelidir ki,dua etmeyi önemsemeyenler, ibadeti önemsemeyenlerdir Ancak kibirliler, yani kendilerini üstün makamda görenler, Allah’tan bir şey istemeye tenezzül etmezler Böyle bir anlayış şüphesiz ki sapıklığın ve azgınlığın ta kendisidir

Zira,Allah, kulunun dua etmesini ister; bunu yapmazsa kendisine değer vermeyeceğini bildirir [458] Kendisini unutmuş, yabancı ellere düşmüş olanların hidâyete ermeleri için, "yalvarsınlar diye" musibetler gönderir [459]

Ebû Hureyre hazretleri (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri kendisinden istemeyene gazap eder" [460]

Âlimlerimiz, hadisi şöyle açıklar: "Dua etmeyene Allah'ın gazap etmesi yani kızması bu hareketin tekebbür ve istiğnadan ileri gelmesi sebebiyledir Allah'a karşı tekebbür ve istiğna ise kulluk edebine yakışmayan, câiz olmayan bir haldir "Tîbî şöyle demiştir: "Allah, fazlından istenmesini sever Bu sebeple, kim Allah'tan talepte bulunmazsa ona buğzeder, buğzedilenin (Kur'ân-ı Kerim'de zikri geçen)”mağdûbaleyh” [461]zümresinden olduklarında şüphe yoktur" [462]



DEDDUA DEĞİL ALLAH’A HAVALE

Müslüman’ın duada Rabbi’nden istedikleri sadece hayırlardır O, bütün insanlığın esenliği için dua eder Her kim olursa olsun, Yüce Allah’ın bir eseri olduğu îçin azap görmesini, temenni etmez Zalimlerin bile ıslahına dua eder Kahır için duayı, ancak “ıslahı mümkün değilse” şartıyla eder

Tasavvuf öylesine nezaket ve incelik içerir ki ,Öyle bile olsa zâlim bir insana beddua etmek, lânete yakın bir şey olduğu için bunu bile hoş karşılamaz Meselâ, “Allah onun bedenine âfiyet vermesin”, “Ona selâmet vermesin” gibi ifadeler beddua olup bunların hepsi dinimizce hoş görülmemiştir

Hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir:

"Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur" [463]

Bir başka hadis-i şerif de ise Hz Âişe (ranhâ) rivayetinde "Resulullah (sav) buyurdular ki: “Mazlum, zalime öyle beddua eder ki, ettiği beddualar zalimin zulmüne denk olur Bedduada ileri giderse kıyamet günü zalimin ondan alacağı olur” [464]

Münâvî der ki: "Mazlum, beddua etmek sûretiyle zâlimin ırzından alıp, onun günahını azaltır Böylece mazlumun sevabı da, bedduası nispetinde azalmış olur Bu hadis şunu haber veriyor: Zulme mâruz kalan kişi, diliyle bile olsun intikam alsa, zâlimdeki hakkını dünyada almış olur ve zâlimin günahı kalmaz, mazlumun da âhirette alacağı bir ecri kalmaz Öyle ise hadis, mazluma, dünyada intikam almamayı, ecrini Allah'a bırakarak zâlimi affetmeyi tavsiye etmiş olmaktadır Nitekim âyet-i kerîmede:

"Ama sabredip bağışlayanın işi, işte, bu azmedilmeye değer işlerdendir" [465] buyurulmaktadır

Bu, ahlakın güzel yönlerindendir Onlar kendilerine zulmedenlere karşı şefkatli davranır, kendilerine cahillik edenleri bağışlarlar Bu yolla da yüce Allah'ın sevabını ve affını isterler Çünkü yüce Allah "Öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir" [466] diye buyurmaktadır Bu ise bir adamın sana dil uzatırken senin ona karşı duydu*ğun öfkeni bastırmandır [467]

Yukarıda bahsi geçen hadis-i şerifte, Hz Peygamber (sav)'in zâlim veya mazlum bütün ümmetine karşı şefkat duyduğunu göstermektedir Mazlumlara şefkat duymakta, zîra ecirden mahrum kalmaması için affetmesini istemektedir Zalimlere karşı şefkat duymaktadır zira, mazlum beddua ettiği taktirde, duasının kabul edilerek aleyhinde tecelli etmesi mevzubahistir " [468]

Mü’minin ahlakı beddua etmek değildir,ancak bazen güç yetmeyen zalim ve düşmanları yüce Allah’a havale etmek vardır



MÜ’MİNLER BİRBİRLERİNE DUA EDERLER

Dua ile mü’minler dünya ve ahiret sıkıntılarında birbirlerine yardımcı olmalıdır

Şanı yüce olan Allah Teala bu ahlakı Kur’an-ı Mübin de bir çok örneklerle bize rehber olması için örneklemiştir:

"Bunlardan sonra gelenler şöyle yalvarırlar: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla" [469]

"Hem kendi kusurlarından ve hem de mü'min erkek ve kadınların kusur ve günahlarından dolayı bağışlanma dile" [470]

Allah Teala,İbrahim (as)'dan bahsederek şöyle dediğini bize duyurur: “Hesabın görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün mü'minleri bağışla” [471]

Kur’an’i ahlakın en iyi temsilcisi Rasulullah(sav) umreye giden Ömer (ra)'a: "Bizi de duandan unutma kardeşim" [472] diyerek,her kesin duaya ihtiyacı olduğunu göstermesi açısından çok önemli bir misaldir

Ebü’d–Derda (ra) Resulullah(sav)’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder” [473]

Yine Ebü’d–Derda (ra)den rivayet edildiğine göre Resulullah(sav)şöyle buyururdu:

“Bir Müslüman’ın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder” [474]

Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (ra) anlatıyor: "Resulullah(sav) buyurdular ki:

"İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha süratli olanı yoktur" [475]

Bu hadise göre, Allah'ın derhal kabul buyuracağı dualardan biri de, mü'min kimsenin mü'min kardeşi için gıyâbında yapacağı duadır Bu hususta Müslim'in bir riayeti daha açıktır:

"Müslüman kimsenin, kardeşi için gıyâbında yaptığı dua müstecâbdır Dua edenin başucunda ona müvekkel bir melek vardır Kardeşi için hayır dua yaptıkça bu melek: "Amin, istediğin şeyin bir misli de sana olsun" der" [476]













[434]-Ahkaf suresi ayet-5

[435]-A’raf suresi ayet-55

[436]-Fahreddin er-Razi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb,X,439

[437]-Tirmizi,Daavati1;İbn Mace,Dua,1

[438]-Ebû Davud,Vitir,23;Tirmizi,Tefsîru’l–Kur’ân,3-41,Daavât,1Ayrıca bkİbni Mace,Duâ,1;Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi,421,Hadis no:1468

[439]-Mü'min(Ğafir) suresi ayet-60

[440]-İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis,III,283-284

[441]-İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, XI/724,725

[442]-el-Cezairı Ebu Bekr, Akidetü'l-Mu'min, 123;Bkz:Geycekli,Rabıta ve Tevessül,67

[443]-Ali Ataç, Kelam ve Tasavvuf Açısından Tevessül, 3 (Rifal, et-Tavassul, 177’den naklen)

[444]-İbn Kesir,Tefsir,11/52;Kurtubi,el-Cami,VI/159;Alusi,Ruhul-Meani,VI/124;Bursevi,Ruhul-Beyan,11/387

[445]-Dilaver Selvi, Islamda Velıyet ve Keramet, 173-174

[446]-Geycekli,Rabıta ve Tevessül,69

[447]-A'râf suresi ayet-180

[448]-Âl-i İmran suresi ayet-16

[449]-Buhârî, İcâre12; Müslim, Zikr 100

[450]-Bkz:Buhari, İstiska, 15; Tirmizî, Deavat, 49; İbn Mace, İkame, 5; İbn Hanbel, IV, 138

[451]-Bkz:Taberanî, el-Mu'cemu'l-kebîr, I, 292

[452]-Bkz Buhârî, Cum'a 34

[453]-Buharî, İstiska, 3; Fedail eshabinnebî, 11

[454]-Bkz:Tirmizi, Deavat, 49; İbn Mace, İkame, 5; İbn Hanbel, IV, 138

[455]-Yunus suresi ayet-12

[456]-Mü’min(Ğafir) suresi ayet-60

[457]-Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir,XII,426

[458]-Furkan suresi ayet-77

[459]-A'râf suresi ayet-64

[460]-Tirmizi,Daavât,3,(3370);İbnu Mâce,Dua,1,(3827);

[461]-Fatiha suresi ayet-7

[462]-İbrahim Canan,Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,VI,547

[463]-Tirmizi, Daavât,115, (3547)

[464]-Farklı bir lafızla bkTirmizi, Daavât, 103

[465]-Şûra suresi ayet-43

[466]-Al-i İmran suresi ayet-134

[467]-İmam Kurtubi, Camiu li-Ahkami’l-Kur’an,XV,419

[468]-İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,VI,550-551

[469]-Haşr suresi ayet-10

[470]-Muhammed suresi ayet-19

[471]-İbrahim suresi ayet-41

[472]-Ebû Davud, Vitr: 23; Tirmizi, Daavât: 109; İbn Mâce, Menâsik: 5

[473]-Müslim,Zikir,86;Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi,426 Hadis No:1497 Ayrıca bkEbû Davud,Vitir,29

[474]-Müslim,Zikir,87-88;Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi,426 Hadis No:1498 Ayrıca bkİbni Mâce,Menâsik,5

[475]-Tirmizi,Birr,50,(1981),Ebû Davud,Salât,364,(1535);Müslim,Zikr,88,(2733);Buh ar i,Mezâlim,9

[476]-İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,VI,524

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.