|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
ahlâkından, dostlarının, fânîliğini, hak, örnek |
![]() |
Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –16- Fânîliğini U |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –16- Fânîliğini UHak Dostlarının Örnek Ahlâkından –16- Fânîliğini Unutmamak Yıl: 2009 - Ay: Şubat - Sayı: 276 Dünya imtihanında aşılması gereken en büyük engellerden biri “iblis”, diğeri ise “nefs”tir ![]() ![]() ![]() Hakîkaten insan, sahip olduğu nîmetlerin aslâ elden çıkmasını istemez, dâimâ ebedîlik ve ölümsüzlük arzular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “(Vay hâline o kimsenin ki), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder ![]() ![]() Hâlbuki fânî dünya üzerinde ebedîlik aramak veya mesut günlerin hiç bitmeyeceğini ve nîmetlerin hiçbir zaman elden çıkmayacağını sanmak; çöllerdeki seraplara aldanmak gibi boş bir hayal ve beyhûde bir ümittir ![]() “Dünyâdan ebedîlik isteme! Kendinde yok ki sana da versin!” Dolayısıyla dünyada bir misâfir olarak bulunduğumuzu, ömür senedinin vâdesinin meçhul bir günde dolacağını, esas ve ebedî hayatın âhiret hayatı olduğunu aslâ unutmamak îcâb eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İki Zıt Tecellî Vehb bin Münebbih -rahmetullâhi aleyh- anlatıyor: Hükümdârın biri, bir yere gitmeye hazırlanırken üzerine giymek için sayısız elbiseler içinden en güzelini ve binmek için de birçok at içinden en rahvan ve gösterişli olanı seçti ![]() ![]() ![]() “–Sen de kimsin, benim karşımda kim oluyorsun, çekil önümden!” diye hışımla bağırdı ![]() Adamcağız ise sakince: “–Sana söyleyeceklerim var! Senin için çok hayâtî bir mesele ![]() ![]() ![]() ![]() Hükümdar merakla karışık bir hiddetle: “–Söyle bakalım!” deyince, adam: “–Gizlidir, eğil de kulağına söyleyeyim!” dedi ![]() Hükümdar eğildi, adam: “–Ben Azrâil’im, canını almaya geldim!” dedi ![]() Hükümdar bir anda neye uğradığını şaşırdı, telâşa kapıldı, aman dilemeye başladı: “–Ne olur biraz müsâade et! ![]() ![]() ![]() Azrâil -aleyhisselâm- ise: “–Hayır, sana müsâade yok ![]() ![]() Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın şu nasihati ne kadar mânidardır: “Şöhretten kaç ki şeref seni tâkip etsin ![]() ![]() Daha sonra yoluna devam eden Azrâil -aleyhisselâm-sâlih bir mü’min kul ile karşılaştı ![]() “–Seninle bir işim var, bunu sana gizli söyleyeceğim ![]() ![]() “–Hoş geldin, kaç zamandır seni bekliyordum ![]() ![]() ![]() ![]() -aleyhisselâm-: “–Öyle ise yapmakta olduğun işi tamamla ![]() ![]() “–Benim en mühim işim, Allah Teâlâ’ya vuslattır ![]() ![]() “–Hangi hâl üzere istersen, o hâl üzerinde canını alayım ![]() ![]() “–Buna imkân var mı?” diye sordu ![]() “–Evet, senin için bununla emrolundum ![]() ![]() “–O hâlde abdestimi tâzeleyeyim, namaza başlayayım ve başım secdede iken canımı al ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Mevlânâ, Hak âşıklarının ölümünü ne güzel tasvîr eder: “Bedenin ölümü sır ehline ilâhî bir armağandır ![]() İşte gâfilâne bir hayatın korku dolu âkıbetinden bir manzara… Diğer taraftan, fânîliğin idrâki içinde ve her an amel-i sâlihlerle ölüme hazır, keder ve telâştan âzâde, huzur dolu bir son nefes demi… İşte ölümü kimisinde bir kâbus, kimisinde ise -Hazret-i Mevlânâ’nın tâbiriyle- mes’ud bir “şeb-i arûs” (düğün gecesi) ve sonsuz bir vuslat kılan gönül kıvâmı… Bizler de sık sık tefekkür etmeliyiz ki, ölüm meleğiyle mutlak olan randevumuz acabâ hangi manzara içinde gerçekleşecek? Onunla secde hâlinde mi, yoksa yanlış bir hareket ânında mı karşılaşacağız? Dilimizden dökülen son cümle acabâ ne olacak? ![]() ![]() Ölüye Değil, Kendine Ağla ![]() ![]() ![]() Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurur ki: “Azrâil -aleyhisselâm- rızkını tüketip ömrünü tamamlayanın canını alır ![]() ![]() «Ne ağlıyorsunuz? Ben bu adamın ne rızkını yedim, ne de ömründen kestim ![]() ![]() ![]() ![]() Hasan-ı Basrî Hazretleri sözlerine şöyle devam eder: “Eğer ev halkı Azrâil -aleyhisselâm-’ı görseler ve dediklerini duysalardı, ölüyü unutur, kendilerine ağlarlardı!” Her işinde hikmet sahibi olan Rabbimiz, ölümü hiçbir zaman unutmayalım, ona her an hazırlıklı bulunalım, fakat bununla birlikte dünya hayatının îcaplarından da geri kalmayalım diye, ecel vaktini bir sır perdesiyle gizlemiştir ![]() ![]() Meselâ bir adam öleceği zamanı daha önceden bilseydi, ölmeden evvel işini-gücünü ve hattâ âilesini dahî kederinden dolayı terk ederdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âyet-i kerîmede: “Her canlı ölümü tadacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ecdâdımız, fânîliği unutmamak için kabristanları şehir ortalarında ve cami önlerinde yapmışlardır ki oradan gelip geçen herkes, kendi istikbâlini görerek fânîlik dersi alsın, hâlini ıslâh etsin ![]() Bizler de hayatımız boyunca görüp duyduğumuz ölümlerin, birgün mutlaka yaşayacağımız bir hakîkat olduğunu idrâk edip bunlardan gereken ibret dersini almak mecbûriyetindeyiz ![]() ![]() Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “Bütün dünyevî zevkleri bıçak gibi keseni (yâni ölümü) çokça hatırlayın!” buyurmuş (Tirmizî, Zühd, 4), diğer bir hadîs-i şerîflerinde de: “Namazını, (hayata) veda eden bir kimsenin namazı gibi kıl! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yönüyle namaz, dünyâ ile ukbâ arasında bir mîrac yolculuğudur ![]() ![]() ![]() ![]() Namazlarını, hayata vedâ eden kimse gibi kılabilen bir mü’min, her gördüğü manzarayı âhiret penceresinden seyreder gibi yaşar ![]() ![]() ![]() İbrahim bin Edhem Hazretleri’ne sormuşlar: “–Ettiğimiz duâlar neden kabul olunmuyor?” Hazret buyurmuş ki: “–Hakk’ı bilirsiniz, buyruğunu tutmazsınız! Peygamber’i bilirsiniz, sünnetlerini yerine getirmezsiniz! Kur’ân okursunuz, fakat onunla amel etmezsiniz! Hak Teâlâ’nın nîmetlerini yersiniz, şükrünü edâ etmezsiniz! Cenneti bilirsiniz, onu kazanmak için gayret etmezsiniz! Cehennemi bilirsiniz, endişe duymazsınız! Ölüm vardır dersiniz, hazırlanmazsınız! Atanız-ananız ve ölülerinizi kendi ellerinizle kabre koyarsınız, lâkin ibret almazsınız ![]() İşte ölümün ibret dersi lâyıkıyla okunmayınca, ona gereği gibi hazırlanmak da dehşetli bir ihmalkârlık mevzuu olmaktadır ![]() En Mühim Meçhul: Son Nefes Ârif bir gönülle yaşayan Hak dostlarının ömürleri, ölümü tefekkürün rûhî olgunluğu ve son nefes meçhûlünün kaygısı içerisinde geçer ![]() ![]() ![]() ![]() “…Şeytan insana; «İnkâr et ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sebeple Cenâb-ı Hak’tan bilhassa son nefesimizde ihlâsımızı muhâfaza etmesini niyâz ederiz ![]() ![]() ![]() “Ey îmân edenler! Allâh’ın azametine göre bir takvâ sahibi olun ![]() ![]() Sahâbenin meşhur zâhid ve âbidlerinden biri olan Osman bin Maz’ûn -radıyallâhu anh-, Medîne’de Ümmü’l-Alâ isminde bir kadının evinde vefât etmişti ![]() “–Ey Osman, şehâdet ederim ki şu anda Allah Teâlâ sana ikrâm etmektedir ![]() ![]() Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müdâhale ederek: “–Allâh’ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?” buyurdu ![]() “–Bilmiyorum vallâhi!” deyince Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “–Bakın, Osman vefât etmiştir ![]() ![]() ![]() Ümmü’l-Alâ der ki: “Vallâhi, bu hâdiseden sonra hiç kimse hakkında bir şey söylemedim ![]() Dolayısıyla kimin ne hâl üzere öldüğü meçhuldür ![]() ![]() Hadîs-i şerîfte buyrulur: “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur ![]() Ekseriyetle böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() Duâlarımız gibi ibâdet ve amel-i sâlihlerimizin de kabûle muhtaç olduğunu unutmamalıyız ![]() hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur: “Bir kimse uzun zaman cennetliklerin amelini işler, sonra ameli cehennemliklerin ameliyle sona erdirilir ![]() ![]() Hak dostlarından Ali Bekkâ Hazretleri’ne “Bekkâ” yâni “çok ağlayan” lâkabının verilme sebebi şöyle anlatılır: Sâlih ve kendisi gibi velî bir arkadaşı vardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dolayısıyla son nefes husûsunda mü’minin gönlü, korku ve ümit duygularının denge noktasında bulunmalıdır ![]() “En faydalı korku, insanı günahlardan, Allah Teâlâ’nın beğenmediği şeylerden alıkoyan, âhiret işlerinin elden çıkması ile üzüntüye gark eden; kalan ömrü ve son nefesindeki durumu hakkında düşünmeye sevk eden korkudur ![]() Muhammed Mâsûm Fârukî Hazretleri de şöyle buyurmuştur: “Son nefes korkusu bir nîmettir ki, Hakk’ın dostları bu derde giriftâr olmuşlardır ![]() İşte dünya hayatını îman vecdi, ibadet huzuru ve güzel ahlâka ilâveten son nefes korku ve endişesi ile yaşayanların, kıyâmet günü korku ve hüzünden korunacakları, ilâhî bir vaaddir ![]() “Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip (hayatının her safhasını Allah rızâsının muhtevası içinde geçirip), sonra dosdoğru yolda (Kitâb ve Sünnet-i Seniyye istikâmetinde) yürüyenlerin üzerine melekler iner ![]() ![]() ![]() Âkıbetin Ne Olacak? ![]() ![]() Şeyh Ahmed Harb’in, Behram adında yaşlı bir komşusu vardı ki mecûsî idi, yâni ateşe tapardı ![]() ![]() “–Ey müslümanlar ulusu! Sana üç şey sorayım ![]() ![]() Şeyh Ahmed “sor” deyince Behram: “–Allah bu halkı niçin yarattı? Ve dahî rızkını da verdi, fakat niye bunları öldürür? Mâdem ki öldürür, neden diriltir?” diye sordu ![]() Şeyh Ahmed, bu suallere şu cevâbı verdi: “–Halkı yarattı ki, O’nun varlığını ve birliğini bileler, ilâhî kudret ve azamet tecellîlerinin idrâki içinde olalar; rızkını verdi ki, O’nun rezzâklığını ve merhametini bileler; öldürür ki, O’nun kahhârlığını bileler; geri diriltir ki, O’nun bâkîliğini bileler ![]() ![]() Behram bunları duyunca îmân etti ![]() ![]() “–Yâ Şeyh, ne oldu?” diye sordular ![]() “–O an bana bir hitap geldi ki; Behram yetmiş yıllık ateşe tapan bir kâfir idi, şimdi müslüman oldu ![]() ![]() Dolayısıyla her nefesimizi, dünya hayatımızın son ânını hayırdan ibâret kılacak bir kıvamda geçirmeye gayret etmeliyiz ![]() ![]() Cüneyd-i Bağdâdî -kuddise sirruh-, Yemen çöllerinde gezerken bir av köpeği görmüş ![]() ![]() ![]() Cüneyd, o köpeği öyle zavallı, bitkin ve hâlsiz görünce kendi azığından ona bir parça vermiş ![]() “Ey köpek! Bilmem ki yarına ikimizden hangimiz daha iyi çıkacak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu hissiyâtı kalbinde taşıyan bir mü’min, dünya hayatını bir mayın tarlasında yürürcesine müstesnâ bir hassâsiyet ile yaşar ![]() ![]() ![]() Vefâtından sonra sevenlerinden biri Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’ni rüyâsında görmüş ve sormuş: “–Ne amel işleyelim ki kurtuluşa erelim?” Hazret buyurmuş ki: “–Son nefeste ne ile meşgûl olmak gerekirse, onunla meşgûl olunuz ![]() Ecel gelip çattığında en mahâretli eller bile artık tutmaz olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Dünyanın bir günü, âhiretin bin senesinden hayırlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Bu itibarla kâmil mü’minler, dünyâyı âhiretin tarlası bilip ömürlerini hayırlı ameller işlemek için ilâhî bir mühlet kılındığının farkında olarak yaşarlar ![]() Rivâyete göre İlyas -aleyhisselâm-, ölüm meleği ile karşılaşınca biraz ürperir ![]() -aleyhisselâm-: “–Sen bir peygambersin yâ İlyas, ölümden mi korktun?” der ![]() Hazret-i İlyas şöyle cevap verir: “–Hayır, ölümden ürkmedim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şâir, mü’minin nasıl bir hayat yaşaması gerektiğini ne güzel hulâsa eder: Seni annen doğurup attığı gün dünyâya, Ağlıyordun; bütün âlem gülüyordu bir yanda ![]() Şimdi öyle bir ömür sür ki, ölürken gülesin; Çağlasın gözyaşı hâlinde cihân arkanda… İşte mühim olan, sâlih ameller ve hayır-hasenât ile gök kubbede hoş bir sadâ bırakarak ömür defterini kapatabilmektir ![]() ![]() Güzel Türkçemizde; “Son gülen iyi güler ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak lutf u keremiyle cümlemizi son nefesinde yüzünü güldürdüklerinden eylesin ![]() Âmîn! ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|